Yaşarken Enkaz Haline Gelenleri Kim Kurtaracak?
Daha önce Whatsaap ekran görüntülerinin twitini attım. Bir eşcinsel deprem anındaki duygularını tüm Türkiye ile paylaşmıştı ve aynen şöyle idi;
Şimdi de yine yorum yapmadan, noktasına virgülüne dokunmadan terapide yazdıkları tüm okurlarımın dikkatine sunuyor ve soruyorum. Yaşarken en kaz haline gelenleri kim kurtaracak?
"Ülke olarak zor günler geçiriyoruz. Son birkaç yıldır yaşadıklarımız insan psikolojisini derinden sarstı. Dünya genelinde yaşanan Pandeminin yaralarını henüz sarmamışken , yeni bir yol ayrımından geçtik. Depremler Türkiye'nin yüzleşmekten korktuğu kendi iç gerçeğidir. Ülkemiz fay hatları üzerine kurulu ve bu fay hatları her dönemde aktif olduğunu defalarca bize hatırlatıyor. Bulunduğumuz coğrafya genç bir coğrafya,yani henüz oluşumunu tam olarak tamamlamamış dolayısıyla yer kabuğu kendi oluşumunu tamamlamaya devam etmektedir. Bu durum da bizi deprem ülkesi olduğumuz gerçeğine götürmektedir. 1999 yılında yaşadığımız Marmara depreminde yaşım çok küçüktü. O dönem bugünkü akıllı telefonlar; sosyal ağlar ve internet bu denli gelişmiş değildi. Sadece haberlerden takip edebiliyorduk. Manzara korkunçtu. Ölen binlerce insan, yıkılan evler ve insanların çaresizliği…
Ülkemiz o dönem yaşadığı o çok büyük deprem felaketinden sonra maalesef bundan bir ders alamadı. Ağladık, üzüldük, feryat ettik , acı çemberinden geçtik ama ibret alamadık; ders çıkaramadık.
Depreme karşı hiçbir önlem alamadık. Konutları sağlam yapamadık veya yapmadık(!) Ölenlerin ardından bir süre sona her şey aynı rutinle devam etti. Aradan 24 yıl geçti bu kez daha büyük bir felakete şahit olduk. Uzmanlar Kahramanmaraş'ta çok büyük bir deprem beklendiğini defaatle vurgularken ; yetkililer ve halk olarak yine kendi bildiğimizi okuduk. Deprem geliyorum diye bağırdıkça bizler kulaklarımızı kapattık. Yüzümüzü başka yönlere çektik. Ülkemiz 06 Şubat 2023 gecesi saat 04.17 de kendi iç gerçeğiyle tekrar yüzleşti. Bu sefer yaşadığımız deprem, Marmara depreminden bile çok daha ağır hasarlar bıraktı. Bazı şehirlerimiz haritadan silindi. Tablo çok daha korkunçtu. Yıkılan evler , harap olan binalar, taş moloz yığınları ve insan manzaraları… Sizler de takip etmişsinizdir zaten. Bu manzarayı kelimelerle betimlemeye hiçbir şairin veya yazarın gücü yetmez. Bakınız şu gerçeğin farkında olmamız gerekiyor. Depremler birer doğa olayıdır. Tıpkı yağmurun yağması, kar yağışı veya rüzgarın esmesi gibi… Bizler yağmurlara , rüzgarlara ,kar yağışına vb. doğa olaylarına insanlık tarihi boyunca önlem alıp evlerimizi koruduğumuz gibi depreme karşı da aynı önlemleri alsaydık bugün bu kadar insan ölmezdi. Çocuklar enkaz altında kalmaz ve şehirlerimiz yerle bir olmazdı. Yani sözün özü uzmanların uyarılarını dikkate almayan toplum, bu manzarayı her daim görmeye mahkumdur.
Buraya kadar anlattıklarımı eminim hepiniz zaten az çok biliyordunuz. Bunun bilincinde olan insanların sayısı yadsınamayacak derecededir.
ÜLKEMİZİN YÜZLEŞMEYE KORKTUĞU BİR BAŞKA TRAVMA DAHA VAR!
Sözü çok fazla uzatıp yazıyı sıkıcı hale getirmemek için asıl anlatmak istediğim konuya değinmek istiyorum.
En az deprem travması gibi yüzleşmeye korktuğumuz, görmezden geldiğimiz, kulaklarımızı tıkadığımız toplumsal bir travmamız daha var: Taciz/tecavüz gerçeği…
Konu ile ilgili yıllardır çalışmalar yapan, binlerce tecavüz/taciz mağdurunu dinleyip onların sesi olmaya çalışan Hüseyin Kaçın diyor ki:''Türkiye'nin asla yüzleşmediği-yüzleşemediği- yardım edemediği en büyük travmalarından biri de taciz ve tecavüz mağdurlarıdır.''
Kendim de bir tecavüz mağduru olarak bu konuya değinmek istedim. Türk toplumu deprem travması ile yüzleşemeyip gerekli önlemleri alamadığı gibi maalesef bu konuyla da yüzleşemiyor. Tecavüz/ taciz gerçeği yüzleşemediği için gerekli önlemleri alamıyor. Bana göre ülkemizin en büyük travmalarından biri de budur!.. Toplum olarak
tecavüz mağdurlarına ağlıyoruz, üzülüyoruz belki de feryat ediyoruz ama bu gerçeklerle yüzleşmeye korkuyoruz. Hep halı altına süpürüyoruz bu kirli gerçekleri…
TACİZ/TECAVÜZ MAĞDURLARININ BİR FOTOĞRAFI OLSAYDI...
7 yıl boyunca tecavüze maruz kalan biri olarak şunu söyleyebilirim: Bence taciz/tecavüz mağdurlarının ruhunun bir fotoğrafı olsaydı, o fotoğraf;deprem sonrası yerle bir olan enkaz haline gelen Kahramanmaraş ve Hatay olurdu. Esasen ben yıllardır ruhumdaki enkazı düzeltmeye çalıştım, çırpındım durdum ama hasar öyle ağır ki neresinden tutsam elimde kalıyor. Taciz /tecavüz bir çocuğun(kız veya erkek) cinsel kimliğinde şiddeti ölçülemeyecek kadar derin ve ağır hasar bırakan en büyük depremdir. Bir taciz veya tecavüz insan ruhunu paramparça ediyor. Değil 7.9 bana göre 17.9 şiddetinden bile daha fazla ağır hasar bırakıyor. Cinsel kimlik allak bullak oluyor, görebileceği en ağır depremi görüyor. Bundan sonra toparlan bakalım toparlayabilirsen! Bu durumu aşmak kaf dağını aşmaktan bile zor geliyor insana. Abarttığımı mı sanıyorsunuz? Hayır ,bilakis eksik bile söylüyorum. Kelimelerin gücü yetmiyor ruhumdaki depremi anlatmaya! Deprem bölgesinde her iki depremi de derinden yaşadım, iliklerime kadar hissettim. Gecenin o saatinde o korkunç anları kelimelerle anlatmaya gücüm yok. O an kesinlikle öleceğimi düşündüm. Buraya kadarmış, dedim. Ama ölmedim bazen keşke ölseydim diyorum. Bu eşcinsellikle zaten yaşamıyorum ki, yaşayan bir ölüden farkım yok. Derler ya :Bazen ruh bedenden önce ölür, gerçekten de öyle …Benim ruhum yıllar önce öldü. Şimdi ruhumun enkazı altında yaşam mücadelesi veriyorum. Depremde enkaz altından kurtulanlar gibi ben de bir mucize bekliyorum
Ölmedim şükürler olsun, mademki ölmedim Allah'ım; o zaman iyileşmeme yardım et. Taciz /tecavüz mağdurlarının ruhları enkaz altında kendilerine uzanacak bir el bir ışık bekliyor.
Sonuç olarak Türkiye depremden sonra kendisi için en büyük travmalarından biri olan bu gerçekle yüzleşmelidir artık. Toplum olarak ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bu konuda Lgbt sevicilerini değil çocuklarımızı kurtarmaya, korumaya çalışan kişileri dinlemelidir. Doğal afetlerden olan bu büyük depremler belki 1o yılda bir belki de 20 yılda bir olmaya devam edecek ama bazı çocukların ruhundaki bu depremler neredeyse her gün devam edecek, buna dur demenin zamanı gelmedi mi?"
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-oysa-ulkeyi-yonetenlerin-hz-omer-olmasi-gerekmiyor-muydu-850.html
|