Dünya Covit19 ile 2019’da tanıştı. Binlerce laboratuvar, dünyanın her köşesindeki hastaneler, klinikler hala bu virüse karşı kalıcı bir çözüm bulabilmiş değil. Her defasında, mutasyona uğrayan virüse karşı üretilen aşıların birine bir yenisi eklenmesine rağmen, hastalık yayılmaya hızla devam ediyor.
Her geçen virüs kendini yenileyerek büyüyor. Virüsün yeni biçimi karşısında çaresiz kalan insanoğlu gelecek yeni müjdeleri ise umutla bekliyor.
Alfa, Beta, Delta, Gamma, şimdilerde omicron gelecekte kıyamet versiyonu çıkıyor!.. En son biçimi insanlığın sonunu getirecek diyorlar!. Yani kısaca virüs adeta insanoğlu ile dalga geçiyor.! Yoksa virüs yapay bir zekâya mı sahiptir.
Metaverseden mi dünyaya geldi?
DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) musibet habercisi gibi felaket tellallığı yapıyor. Yoksa insanlık ile oynayan küresel bir çetenin sözcüsü mü, yoksa bu çete DSÖ’yü esir mi etmiştir?
Hakk’a zulmedenlerin akıbetinin ne olduğunu biliyoruz. Bunlar bütün insanlığa bir suikast/komplo hazırlarken kendi geleceklerine kibrit suyu dökmenin tuzağına düştüklerini biliyorlar mı? Neyin hesabını yapıyorlar? İnsanlığı kukla maymunu gibi oynatırken sonlarının ne olacağını görmüyorlar mı? Muhakkak ki oyun kuranların en hayırlısının da bir hesabı olacaktır. Ancak salgın başladığı andan itibaren ellerinin tersi ile ittikleri bir profesörün (Prof. Abdullah Çoban) çözümü ile hiç aşı ve hasta olmadan bu güne gelenler var. Demek ki dünyayı karanlığa iten bu güruhun ipleri şeytanın elinde ve çürüktür. İnsanlığa şeytani tuzak ve komplo kuranların hilesi tutmayacaktır.
Bütün bu fesat hareketlerine karşı, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek ve hastalıkla mücadele etmek için bilim adamlarının geliştirdiği birçok çözüm var. İşte bu çözümler dünya fesat merkezinin oyununu bozuyor.
Bu meyanda ülkemizde ve dünyada birçok çözümün geliştirildiğini duyuyor, görüyoruz ve seviniyoruz. Bunlardan bir tanesi de Dr. Gülten Erdem Ünlü’nün geliştirdiği “PİLPUT” adlı doğal bir mucizedir. Mekke’ye Hac’a gidenler bilir, Mekke ve Medine sokaklarında birçok bitkisel otların satıldığı pazarları görmüşlerdir. Süpürge şeklinde bir ot olan tatlı pelin otunun Medine’de ki adı peygamber süpürgesidir. Bu doğal otlar insanlık tarihi boyunca çeşitli terkiplerde kullanılmıştır. Mekke ve Medine pazarlarında satılan bu ot Hz. Peygamber zamanından bu günlere kadar gelmiştir. Bunu keşfeden Dr. Gülten Hanım milli kültürümüzden kaynaklanan bir tutum sergileyerek geleneksel tedavi yöntemlerimize dönülmesi gerektiğini keşfetmiştir.
Bizim geleneksel tıp mantığımızda; bir hastalıktan kurtulmak bu hastalığı vücuttan söküp atmak, iyileşmek adını verdiğimiz mutluluğa erişmektir. Batı tıp düşüncesinde ise; insanı bir makine gibi görüp, kesip biçmek, organları robot parçası gibi görmek, organların yedek parçası bulunursa değiştirilmesi gereken aşınmış yıpranış malzemeler olarak tanımlamak ve hastalığı sürdürülebilir hale getirerek, hastayı rahatsız etmeyecek şekilde sürekli kılmak, sürekli ilaç satmak, hastayı tüyü yolunacak kaz olarak görmek mantığına dayanmaktadır. DSÖ mantığı da bu çerçevede çalışmakta ve insanları kobay gibi sanmak, hayvanları da türlü türlü ilaçlar için denek olarak kullanmaktadır. Küresel çetenin mantığına göre insan, çevreyi kirleten doğal düzene zarar veren bir yaratık olarak görülmektedir. Hatta 1973’de yayınlanan Roma Kulübü Raporu’nda aynen şu ifade yer almaktadır. “Dünya bir kansere yakalanmıştır. Oda İnsandır.” Bu gün küresel ısınma doğal düzeni bozma adı verilen bütün raporlarda insanın varlığı doğal düzeni tehdit eden sebep olarak gösterilmektedir. Hâlbuki Dünya, kendi Güneş sistemine bağlı olarak dolaşmakta, uzayın çeşitli ısı derecelerindeki bölgelerinden geçmekte Güneş üzerindeki patlamalara bağlı olarak yayılan yüksek ısı ve radyasyondan etkilenerek bazen soğumakta bazen ısınmaktadır. (Uzayın ortalama ısısı -273 derece bu durum bazı bölgelerde -271 derece bazı bölgelerde ise -275 derece olmaktadır)
İnsana, Cenab-ı Allah’ın verdiği sorumluluk; dünya üzerindeki hiçbir şeyi israf etmeden kullanmak, kendini ve çevreyi temiz tutmak, az ile iktifa etmek, yakınlarını ve diğer insanları düşünmek ve hakka riayet etmek ile yükümlü kılınmıştır. Bu gün, çevre kirliliği ve küresel bozulma olarak karşımıza çıkan bütün hadiseler ve felsefi kavramlar kapitalist sistemin aç gözlülüğünden, para babalarının bitmek tükenmek bilmeyen ihtiraslarından kaynaklanmaktadır. İnsanlığın bu hale gelmesinin asıl suçluları kendileridir. Ancak onlar diğer insanları suçluyorlar. İnsan neslinin artmasından endişe ediyorlar.
İşte bir zihniyet kötü ve yanlış zihniyettir. Bir zihniyet değişikliğine gitmek gerektiğini ve insanlığı tehdit eden bu güruhun tasfiye edilmesinin zaruretini anlamış bulunuyoruz.
Yenidünya düzeni olarak adlandırdıkları her şey bu fesat ekibinin yıkılış projesinden başka bir şey değildir. Zulüm arşa çıktığında zalimin yıkımı başlar. İnsanoğlunun uyanması çok yakındır. Bu yıkım projelerini alt üst edecek uyanış, onların yıkıcı çalışmalarını bertaraf edecek araştırmalar bilim adamlarımız ve bilim kadınlarımız tarafından yapılmaktadır, bunların neticesinde insanlığın bekasını kıyamete kadar devamlı kılacak çözümler üretilmektedir. İşte bunlardan biride bizim gördüğümüz kadarıyla Dr. Gülten Erdem Ünlü ’nün yaptığı “Pilput” adlı üründür. İnsan bünyesinin bağışıklığını artırarak koruma sağlamakta yenidünya düzeni hayali kurgulayanların da oyununu bozmaya devam etmektedir.
Bu şekilde küresel çeteye meydan okuyan araştırma ve çalışmalar var ise bunları kamuoyu ile paylaşmaya ve duyurmaya hazırız. Bilim adamlarımızın küresel çetenin oyunlarını bozmak için Hz. İbrahim’in ateşine karınca misali ağzımızda bir nebzede olsun su taşımaya ve bu tür ürünleri tanıtmaya ve bu araştırmalarla ilgili bilgileri yayınlamayı onur kabul ederiz.
