Eğitimin Pilotları: Geleceği İnşa Eden ve Zorluklara Göğüs Geren Öğretmenlerimiz
Artık her an, her yerde bir dokunuşla binlerce insanın dertlerini duyuyoruz. Ancak bugün üzerinde duracağımız konu, bizi eğiten, öğreten ve geleceğimizi şekillendiren öğretmenlerimiz.
Eğitim sistemi, bir ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın Maarif Modeli eğitim sistemi üzerine tartışmalar yürütülüyor. Ancak, dünyanın en iyi eğitim sistemini bile getirseniz, eğer öğretmen yetiştirme konusunda yetersizseniz ve öğretmene gereken değeri vermiyorsanız, bu sistemin başarıya ulaşması mümkün değildir. Eğitimde başarılı olan ülkelere baktığımızda, öğretmenlerin toplumdaki diğer meslek gruplarından daha değerli olduğunu görürüz. Öğretmen; hâkim, doktor, mühendis, mimar ve akademisyen gibi tüm meslek erbaplarını yetiştiren kişidir; oysa bu saydıklarımız bir öğretmeni yetiştiremez.
Öğretmenlerin Toplumdaki Yeri ve Önemi
Öğretmen, toplumun yapı taşlarını oluşturan kişileri yetiştirir. Eğitim sistemlerinin başarılı olduğu ülkelerde öğretmenler, hayat kurtaran doktorlardan, büyük yapılar inşa eden mimarlardan ve yeni buluşlara imza atan mühendislerden daha değerli kabul edilir. Bunun sebebi, öğretmenin tüm bu meslek gruplarının temelini atmasıdır. Bir hâkim adalet dağıtabilir, bir doktor hayat kurtarabilir, bir mühendis yeni teknolojiler geliştirebilir; ancak bu mesleklerin her biri, eğitimlerini bir öğretmenden almışlardır. Öğretmen, toplumun her alanında iz bırakan ve kişilerin hayatlarını şekillendiren kutsal bir meslek erbabıdır. Bu kutsallık, yalnızca bilgi aktarmaktan değil, aynı zamanda değerler, ahlak ve hayat boyu sürecek ilkelerin kazandırılmasından kaynaklanır. Hz. Ali (r.a) “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyerek, öğretmenin ne kadar kıymetli ve saygıdeğer olduğuna dikkat çekmiştir. Bu söz, öğretmenin toplumsal ve kişisel hayatımızdaki derin etkisini ve önemini vurgulamaktadır.
Öğretmenin Ekonomik ve Sosyal Statüsü
Ne yazık ki, günümüzde öğretmenlerin ekonomik durumu oldukça düşük seviyededir. Ayrıca, üniversitelerde öğretmenlik bölümlerinin puanlarının da düşük olması, bu branşa olan ilgiyi azaltmaktadır. Öğretmenlik, artık gençler arasında “başka yapacak bir şey kalmadığında tercih edilen” bir meslek haline gelmiştir. Bu durum, öğretmenlik mesleğinin itibarını zedelemekte ve gelecekte kaliteli öğretmenlerin yetişmesini engellemektedir.
Öğretmen Yetiştirmenin Önemi
Eğitim sisteminin başarılı olması için öncelikle öğretmenlerin iyi yetiştirilmesi ve değer verilmesi gerekmektedir. İyi yetişmiş bir öğretmen, bilgisiyle, deneyimiyle ve vizyonuyla öğrencilerine örnek olur ve onları geleceğe hazırlar. Öğretmenlerin yetiştirilmesine yapılan yatırım, doğrudan geleceğe yapılan bir yatırımdır. Eğitim sisteminde reform yapılacaksa, öncelikle öğretmenlerin eğitimi, ekonomik durumları ve çalışma koşulları gözden geçirilmelidir. Öğretmenlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi, mesleki gelişimlerinin desteklenmesi ve toplumdaki statülerinin yükseltilmesi, Öğretmen akademisinin tesis edilerek öğretmen niteliğinin iyileştirilmesi eğitim sisteminin başarısı için olmazsa olmazlardandır.
Öğretmenlerin Geçim Sıkıntısı: Kıymetli Bir Mesleğin Zor Günleri
Yıllarca kendini mesleğine adamış bir öğretmenin, ek derslerle birlikte maksimum 55 bin TL gibi bir maaş alması, günümüz ekonomik şartlarında büyük bir geçim sıkıntısına neden olmaktadır. Özellikle evli ve çocuk sahibi öğretmenler, bu maaşla nasıl geçinebileceklerini kara kara düşünmektedirler.
Geçim Zorlukları
Bir öğretmenin ortalama 25 bin TL kira ödediğini düşünürsek, geriye kalan maaşıyla elektrik, su, doğalgaz, iletişim, yeme içme vb. giderleri gibi temel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını, çocuklarının eğitim masraflarını nasıl ödeyeceğini sormak gerekiyor. Plandemi sonrası hızla artan enflasyon, öğretmenlerin yaşam standartlarını ciddi şekilde düşürmüştür.
Geçtiğimiz günlerde, ömrünü bu mesleğe adamış kıymetli bir öğretmenle hasbihal ettik. 2020’den önce 5-6 kez dışarıda yemek yemeye gidebilirken, şimdi bırakın dışarıda yemek yemeyi, evde dahi kıt kanaat geçinebildiklerini belirtti. Artan yaşam maliyetleri, öğretmenleri zor durumda bırakmaktadır. Çay bile çay ocaklarında kafelerde 30-40 TL olmuş durumda. Diğer yerlerde ise çay veya kahve içmek, oturduğunuz mekânın kısa süreliğine kirasını ödemek anlamına geliyor; zira bir çay 30-40, bir kahve 150-200 TL olan yerler mevcut.
Enflasyonun Etkileri
Plandemi sonrası enflasyon, tahmin edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Özellikle gıda ve temel ihtiyaç ürünlerinde yaşanan fahiş fiyat artışları, öğretmenlerin alım gücünü ciddi şekilde düşürmüştür. Temel gıda maddeleri bile lüks haline gelmiştir. Öğretmenler, bu durumda nasıl kaliteli bir eğitim verebilirler? Öğrencilerine örnek olmaya çalışan, onlara en iyi eğitimi vermek için çabalayan öğretmenler, kendi yaşam mücadeleleriyle boğuşmaktadırlar.
Öğretmenlerin Haykırışı: Çayın Bedeli ve Eğitim Sistemi Üzerine İronik Bir Bakış
Bir öğretmen, “Çay bile çay ocaklarında 30-40 TL olmuş, diğer yerlerde ise zaten size çay satmıyorlar, oturduğunuz mekanın kısa süreliğine kirasını ödüyorsunuz; bir çay bir kahve 150-200 TL olan yerler var,” diyerek dert yanıyor. Bu durum, öğretmenlerin yaşam standartlarının ne kadar düştüğünü gözler önüne seriyor.
Peki hocam, eğlence mekânlarını kafeleri dolduran bu gençler parayı nereden buluyorlar diye sordum. Görmüş geçirmiş, senelerini bu mesleğe vakfetmiş, kısacası insan sarrafı olmuş bir öğretmen cevap verdi: “Şu gördüğün gençler, 35 bin TL ortalama maaş alıyor. Bu maaşın 25 bin TL’sini kafelerde, eğlence mekanlarında eziyor; geri kalan 10 bin TL ile de diğer ihtiyaçlarını karşılıyor. Bugün buluyor, bugün yiyor; artık gençliğin yarın diye bir kaygısı yok. Maalesef bu duruma eğitimsizlikle geldik.”
Söyledikleri içler acısıydı ve devam etti: “Hatta bir velimin kızının iyi bir işi var, 150 bin TL maaş alıyor ama ay sonunu getiremeyip babasından yine para istiyor.”
Peki, soruyorum: Bizi bu duruma kim getirdi? Yorumu da size bırakıyorum.
Gençliğin Düşüşü: Çay İçmenin Bedeli ve Eğitimsizlik
Bir öğretmenin çayın bedelinden yola çıkarak anlattıkları, aslında toplumun ve eğitimin nerelerde tıkandığını gösteriyor. Gençler, 35-40 bin TL maaş alıyor ve bunun büyük kısmını eğlenceye harcıyor. Kalan parayla da zar zor geçiniyorlar. Bugün var, yarın yok. Planlama, birikim, gelecek kaygısı? Maalesef bunlar yok.
Bu gençler, eğitimin temel taşlarını atması gereken bir sistemde yetişti. Ancak anlaşılan o ki, eğitimden çok, eğlenceye önem veren bir nesil ortaya çıktı. Yüksek maaşlar bile yetmez hale gelmiş. 150 bin TL maaş alan bir kişinin bile ay sonunu getiremeyip ailesinden yardım istemesi, toplumsal bir trajediyi gözler önüne seriyor.
Tasarrufun Önemi ve Unutulan Değerler
Bu trajik tablo, genç nesillerin tasarruf kavramından ne kadar uzaklaştığını açıkça gösteriyor. Tasarruf, sadece ekonomik bir gereklilik değil, aynı zamanda geleceğe dair bir bilinç ve sorumluluk duygusudur. Gençlerimize planlı harcamayı, birikim yapmayı ve geleceğe yönelik yatırımlar yapmayı öğretmek, eğitim sistemimizin öncelikleri arasında olmalıdır. Ancak görünen o ki, günümüzde bu değerler, yerini anlık tüketim alışkanlıklarına ve kısa vadeli düşünme eğilimine bırakmış durumda. Eğitim sisteminin, gençlere sadece bilgi ve beceri kazandırmakla kalmayıp, aynı zamanda maddi kaynaklarını nasıl yöneteceklerini de öğretmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, ne kadar yüksek gelir elde edilirse edilsin, sürdürülebilir bir yaşam ve güvenli bir gelecek sağlanamaz. Tasarruf bilinci, fertlerin hem kendi hayatlarını hem de toplumun genel refahını olumlu yönde etkileyen temel bir unsurdur. Bu bilinci gençlerimize kazandırmak, eğitim sistemimizin en önemli görevlerinden biri olmalıdır.
Trajikomik Bir Gerçek: Eğitim mi, Eğlence mi?
Eğitim sistemimiz, gençleri hayata hazırlamaktan ziyade, onları tüketim çılgınlığına sürüklemiş görünüyor. Çayın 30-40 TL, kahvenin 150 – 200 TL olduğu bir dünyada, eğitimin değeri ve öğretmenlerin çabası nereye kayboldu?
Öğretmenler, gençleri eğitmeye çalışırken, bir yandan da kendi yaşam mücadeleleriyle boğuşuyorlar. Maaşları, artan yaşam maliyetleri karşısında eriyor. Çay ocaklarında ya da kafelerde 30-40 TL’ye çay içen gençler, öğretmenlerinin yaşadığı zorlukları görebiliyor mu? Sanmıyorum. Çünkü gençler için bugün var, yarın yok.
Eğitimsizliğin Bedeli
Bir velinin 150 bin TL maaş alan çocuğu bile ay sonunu getiremiyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir. Eğitim, gençlere sadece bilgi değil, aynı zamanda yaşam becerileri, tasarruf bilinci ve gelecek planlaması da kazandırmalıdır. Ancak görünen o ki, bu noktada sınıfta kaldık.
Öğretmenlerimizin haykırışları, aslında toplumun haykırışıdır. Çayın 30-40 TL, kahvenin 150-200 TL olduğu bir dünyada, eğitimin değeri ne kadar? Gençlerimize gelecek kaygısı aşılayamıyorsak, eğitimin amacı ne? İşte bu ironik tablo, eğitimsizliğin ve tüketim kültürünün bedelini gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak;
Eğitim sistemi, bir ülkenin geleceğini belirleyen en önemli unsurdur. Ancak, bu sistemin başarılı olabilmesi için öğretmenlerin iyi yetiştirilmesi ve onlara gereken değerin verilmesi şarttır. Öğretmenler, toplumun her alanında iz bırakan, geleceği şekillendiren fertleridir. Bu nedenle, öğretmenlik mesleğinin itibarının yükseltilmesi, ekonomik durumlarının iyileştirilmesi ve mesleki gelişimlerinin desteklenmesi, Öğretmen akademisinin tesis edilerek öğretmen niteliğinin iyileştirilmesi eğitim sisteminin başarısı için kritik öneme sahiptir. Unutulmamalıdır ki, kaliteli bir eğitim sistemi, kaliteli öğretmenlerle mümkündür.
Ancak şu unutulmamalıdır: Tüm öğretmenlerimize liyakati verdik, ekonomik şartlarını düzelttik, toplumda itibar kazandırdık ve tüm şartları mükemmel hale getirdik diyelim. İşte bu noktada, insan fıtratı gereği şımaranlar olacaktır. Tam da burada, “memur zihniyeti” devreye girecek ve “bana bir şey olmaz” diyerek bu imkânları kendi istek ve arzuları doğrultusunda kullananlar çıkacaktır. İşte tam bu noktada, günümüzde maalesef geleneksel hale gelen “benim memurum işini bilir” mantığından uzaklaşılmalı ve dersanelerde olduğu gibi öğretmenin işine son verilebilmelidir. Yoksa, şu ana kadar anlattıklarımızın hepsi çöpe gider. Kimse vazgeçilmez olduğunu düşünmemelidir. Eğitimde gerçek başarı, ancak her ferdin sorumluluk bilinciyle hareket etmesiyle mümkündür. Öğretmenlerimize gereken değeri verirken, aynı zamanda hesap verebilirlik” ve” sorumluluk” bilincini de aşılamalıyız. Eğitimde kalite ve sürdürülebilirlik, bu dengede saklıdır.
Ezcümle, Ankara’ya giden uçak ne kadar donanımlı ve son model olursa olsun, sizi Ankara Havalimanı’na indirecek kişi uçağı kullanan pilottur. Müfredatı Ankara’ya ulaşacak bir uçak olarak değerlendirirsek, evlatlarımızı ve gelecek nesillerimizi hedefine ulaştıracak olanlar; bilgili, ahlaklı, tecrübeli, gerçek bilimin ışığında yetişmiş, insan fıtratına hâkim rol model öğretmenlerimizdir. Ancak unutmayalım, en iyi uçağı ve en iyi rotayı belirlemek yetmez; önemli olan, bu uçağı güvenle ve başarıyla hedefine ulaştıracak pilotlara, yani öğretmenlere sahip olmaktır. Eğitimde hedefe ulaşmak, yalnızca donanımlı müfredatlarla değil, öğretmenlerimizin kalitesi ve değer görmesiyle mümkündür.
Kanaatim odur ki, müfredatın ne kadar iyi ve kapsamlı olduğu önemli olmakla birlikte, nitelikli nesillerin yetişebilmesi için öncelikle nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesi hayati bir öneme sahiptir. Öğretmenlerin kalitesi, eğitimin kalitesini doğrudan etkiler; dolayısıyla, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin donanımlı, ahlaklı ve bilinçli bireyler olarak yetişmesi, ancak iyi yetişmiş öğretmenlerle mümkündür.
Selam ve dua ile sağlıcakla kalınız…
|