|
||
![]() |
Barışın Enkazında Kalan Vicdanlar | |
Muhammet BİNİCİ | ||
info@muhammetbinici.com.tr | ||
Barışın Enkazında Kalan Vicdanlar Trump, liderleri toplamış, barış yapıyormuş gibi davranıyor; o gösterişli barış sandalyesinde oturup ahkâm kesiyor, liderlerin yanaklarından makaslar alıyor, sahte gülücükler dağıtıyor. Nutuklarının bir yenisini ötekine eklerken, imzanın mürekkebi daha kurumadan İsrail, verdiği sözleri ve attığı imzaları umursamadan, dünyanın alçaklık tarihine adını kazımak için Gazze’yi bombalamaya, insanlığı hiçe saymaya son gücüyle devam ediyor. Sözde barış yapıldı, ama avuç içi kadar Gazze’de son üç günde onlarca masum daha İsrail bombalarıyla can verdi yine şehit oldu. Üstelik Tel Aviv hâlâ tehditler savuruyor: Peki soruyorum: Resmî rakamlara göre yetmiş bin, bağımsız kuruluşlara göre altı yüz bini aşan masumun vücut bütünlüğünü kim koruyacak? Enkaz altında kaybolan bebeklerin, kadınların, mazlumların bedenini kim savunacak? Bu rakamlar birer istatistik değil, bağımsız gözlemcilerin ortaya koyduğu acı gerçeğin ta kendisi. Şu satırlarımı bir yere not edin. Trump’ın sahte barış planı, Hamas’ın silah bırakmasını öngören maddeler içeriyor; bu teklifler elbette kabul edilemez. Ancak bu madde yüzünden, çok yakında savaş yeniden alevlenecek ve bu savaş, bölgeyi kapsayacak şekilde İsrail’in topyekûn imhasıyla sonuçlanacaktır. Trump’ın Barış Şovu, Sisi’nin UçaklarıTrump, barış anlaşması için Mısır’a gidiyor. Uçağı Mısır hava sahasına yaklaşırken radarlar altı savaş uçağını tespit ediyor. Trump bu olayı tören sırasında anlatıyor. Önünde mikrofon, arkasında liderler dizilmiş; hepsi sessiz, hepsi diplomatik ciddiyet içinde. Trump o bildik kibirli tonuyla konuşurken bir anda sözü Sisi’ye getiriyor. Alaycı bir tebessümle, “Sisi, benim sattığım uçaklara milyonlarca dolar verdi, şimdi o uçaklarla bana hava atıyor, beni korumaya geliyor” demeye getiriyor. Salonda buz gibi bir sessizlik…
Herkes aşağılamanın farkında, ama kimse ses çıkaramıyor. İşte onların “barış” dediği bu. Bir taraf kibirle konuşuyor, diğer taraf o kibri yutmak zorunda kalıyor. Sisi içinse mesele, halkının itibarı değil, Washington’dan gelecek birkaç sıcak cümle. O gün, o sahnede “barış” kelimesi belki onlarca kez söylendi, ama o sahne, aslında Ortadoğu’nun onuruna vurulmuş bir tokattı. Soykırımın Bedeli Olmayacak mı?Trump törenin ortasında övünerek söylüyor:
Gazze’ye, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılandan daha fazla bomba yağdırdınız.
Katil Netanyahu hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Almanya, onlarca yıl önceki Yahudi soykırımı için hâlâ tazminat ödüyor; peki Filistin’deki bu çağdaş soykırımın bedelini kim ödeyecek? Üstelik Trump, Gazze’yi yıkanlara (İsrail ve ABD) ödeme yaptırmak tazminat ödetmek yerine, yeniden inşa yükünü İslam ülkelerine yüklemeyi öneriyor; yıkımı yapanlardan hesap sormak yerine, kurbanları sorumlu kılmak istiyor. Eğer gerçekten adalet varsa, o adaletin yolu Gazze’nin enkazından geçmelidir. Sessizlik artık bütün insanlığın ortak suçu haline gelmiştir. Türkiye’nin Duruşu ve Medyanın SessizliğiGünlerce televizyonlarda aynı sahne döndü durdu: Gazeteciler günlerce Cumhurbaşkanı’nın uçağının pistten neden geçtiğini tartıştılar, “Sebebi oydu, buydu” diyerek konuyu şişirdiler; bazıları ise adeta aptalı oynayarak aynı soruyu defalarca konuklarına sordular. Halkın zekâsını küçümseyerek, toplumun anlayışını 3–5 yaşındaki bir çocuğun seviyesine indirmeye çalıştılar. Toplumu aptallaştırmaya çalışan ekranlar, Gazze’deki her yeni bombayı “sıradan bir gelişme” gibi sunmaya başladı. Oysa konuşulması gereken tek şey vardı: Bu soykırımın sorumluları ne zaman hesap verecek? Netanyahu ne zaman yargılanacak? Barış toplantısının pist meselesi değil, Filistin’de yitirilen hayatlar, yıkılan şehirler ve insanlığın vicdanı tartışılmalıydı. Ama medya sessiz kaldı. Sorulması gereken sorular hâlâ sorulmuyor. İşte burası, vicdanın sınandığı yer. Sessizlik bugün bile adaletin önünde en büyük engel; göz yummak, masumların kanının üstüne atılmış bir perde. Bugün Gazze, yalnızca bombaların değil, insanlığın da enkazıdır. Gazze artık bir şehir değil; insanlığın aynası. O aynaya bakmaya kim cesaret edecek, Ya da kim o aynada kendi yüzüne bakacak kadar yüzsüz? |
||
Etiketler: Barışın, Enkazında, Kalan, Vicdanlar, |
|