|
||
Neden Olmaz? | ||
Prof. Dr. Mirzahan HIZAL | ||
Yaramıza tuz basmak gibi olmasın ama şu yılan hikâyesine dönen yerli aşı işi nedirAllah aşkına?
Geçen sene başlarında birçok kurumun, aşı geliştirme çalışmalarına başladığını, Üniversite, Enstitü, vb. hepsinin de hummalı bir faaliyet içinde olduklarını, 2020 Eylül ekim aylarında aşının deneme aşamalarını tamamlayıp 2021 başlarında uygulanacağı açıklandı. Daha sonra en geç Şubat ayında yerli aşının uygulanmasına başlanacağını söylendi.
Keşke söylenmeseydi. Çünkü zaman beklemiyor. Şubat geldi geçti.. Mart geldi geçti.. Nisan geldi geçiyor...
Ortada aşı falan yok. Bu arada milyarlarca dolar ödeyerek aldığımız yabancı aşılar geldi, yapılıyor. Şimdi yerli aşının yılsonuna yetişebileceği konuşuluyor. Hangi yıl?
Hatta yabancı aşılardan birinin geliştirilmesine ciddi katkı sağlayan Türk asıllı bilim insanlarıyla öğündük.
Amerikalı başarılı işadamı Elan Muska ’ ın ( Space X ) çalışmalarını izliyor musunuz? Uzaya uçuşlar , yeni roketler, tonlarca ağırlıkla tekrar gerisin geri yere yumuşak iniş yapan uzay gemileri v.s. . Şimdi Marsa (ışık hızıyla 20 dakika uzaklıkta) gitme planları yapılıyor.
Sadece teknik açıdan değil?
İdari açıdan riskler ve risk yönetimi açılarından da bu çalışmalarda ilgi çekici şeyler yok mu?
Nasıl yani?
Şöyle ki; Bu proje neden Amerikan devleti tarafından değil de özel bir girişimci tarafından yapılıyor. Devlet muazzam maddi imkânları, idari ve teknik gücü, sayısız bürokrat, memur ve akademisyenleriyle böyle bir projeyi çok daha kolay hızlı ve başarılı bir şekilde gerçekleştirmesi daha isabetli görünmüyor mu? Ama işin içyüzü böyle değil. Projeyi devlet bizzat üstlendiğinde ne olur? Projede Genel Müdür, Genel koordinatör, Md. Yardımcıları, danışmanlar baş danışmanlar, denetçiler baş denetçiler, halkla ilişkiler, vs. bir sürü bürokrat olmayacak mıydı? Kocaman, yepyeni, gıcır gıcır, ithal mermer merdivenleri, saray gibi ofisleri olan bir binası olmayacak mıydı? Hatta ilk önce o yapılırdı! Projenin personel ve lojistik giderleri bütçede önemli bir yer tutmaz mıydı? Evet, bu işin bir bütçesi olmayacak mıydı? Elbette. Bu bütçe, komisyon, meclis, Bakanlık, Sayıştay vb. bir sürü yerde görüşülüp tartışılıp onaylanmaz mıydı? Muhalefet daha baştan böyle maceralara gerek olmadığını milletin paralarını böyle saçma işlere harcanmaması söyleyip kamuoyunu ters yönde etkileyip işi siyasi malzeme haline getirmezler miydi? Hiç şüphesiz!
Her şeyden önemlisi, bu işi yapacak kadrolara, işi gerçekten bilen uzman ve usta insanlarla birlikte veya onların yerine eş dost, ehliyetsiz parazittik tiplerin atanma ihtimali yüzde kaç olurdu? Hiç sormayın.
Elan Musk ‘ ın firması Space X in kaç tane roketi, daha uçmadan önce, havada uçarken, inerken ve indikten sonra patladı? Belki onlarca. Toplam zarar ne kadar? Milyarca dolar.
Projeyi devlet yapıyor olsaydı ne olurdu? İlk patlamada, daha yanan roketin gövdesi soğumadan proje de patlamaz mıydı? Ne Gn. Md, ne bir şey bırakırlar mıydı?
“siz kamunun parasını nasıl böyle çarçur edersiniz? Bu milletin kör kuruşunun hesabını biz sizden sormaz mıyız? Diye. Ekip ve Bürokratlar bunun böyle olacağını çok iyi bildiklerinden korkularından en ufak bir risk alabilirler miydi? Bu devlet memurları, kariyerine, makamına, siyasi hayatına mal olacağına kıyamete kadar uzaya gitmemek daha iyidir diye düşünmezler mi?
Bu kadar korkuyla nasıl çalışacaklar? Zaten çoğu gitme derdinde falan değil sadece Gitmek istiyormuş gibi yapacaklar. Daha önce de belirtildi korku varsa akıl, ilim falan kalmaz. Korkanlar bir şey yapamazlar. Sadece korkarlar.
Hâlbuki böyle projeler cesaret ister, yani çoğu devlet memurunda olmayan şey. Milyarlarca doları hangi devlet memuru riske atabilir?
Amerikan devleti neden Space X ‘ e NASA astronotlarını uzaya götürme işini sipariş etti? Space X i biraz daha zengin etmek için mi? Yoksa Amerikan halkının paralarını çarçur etmemek için mi?
Teknik işlerle biraz uğraşan herkes bilir ki bir projede birçok şey ters gidebilir. Yeryüzünde ilk seferde başarılı olan tek bir proje yoktur.
Peki, Elan Musk nasıl başarılı oluyor?
Çok basit; Bilimsel yaklaşım gereği roketlerin patlayabileceğini öngörerek. Her patlayan roketten bir sonrakini nasıl patlatmayacağını öğrenerek. Patlayan roketlerin parasını cebinden ödeyerek. Risk alarak ve elbette ki çok çalışarak. Her zaman işinin ehli insanlarla çalışarak. Hatta en iyileriyle. Özel bir şirketin işleri naehil ellere vermek gibi bir lüksü yoktur. Siyasi tercihler yapma lüksü de.
Ama kutsal devletlerde memurlar hiç başarısız olmazlar değil mi? Yani sıfır risk! İlk seferde üstün başarı sağlama zorunluluğu vardır ve bu yüzden de sağlarlar.
Nasıl yani? Hiç bir işte başarısız olmayanların bu işi de başarmalarından daha doğal ne olabilir?
Gerçekte ise bir yönetimin başarısızlığını ancak bir sonraki yönetim ortaya çıkarır. Onun başarısızlığını da bir sonraki. Böylece bir başarısızlıklar zinciri oluşur.
Kutsal ve dokunulmaz memurlar hemen hemen hiçbir zaman kendilerini sorgulamaz. Öyle ya, hiç başarısız olmayan her şeyi doğru ve kusursuz yapanlar neyi sorgulayacak? Ayrıca sorgulamaya kalkanı da gereken şekilde sorgularlar.
Kutsal Devletin roketi hiç patlamaz. Gerekirse yasa çıkarılır ve patlama önlenir. O roket kesinlikle patlayamaz. Sonunda hiçbir roketi patlamayan devletin kendisi patlar.
Devletler kılıç ve kahramanlıkla kurulur ama ilim, ahlak ve sabırla, yani akılla yönetilir. İlmin ilk ve asla değişmez kuralı ise sorgulamaktır.
Akıllı yönetilen devletler özel şirketlerle rekabet etmez. Çünkü böyle bir mücadeleyi kazanırsa millet kaybeder, kazanamazsa kendisi. Adil ve akıllı bir devlet bu tür riskli işlerde özel, yetkin ve ehil girişimcilere müşteri olur. İşleri onlara yaptırır ve şeffaf bir şekilde denetler. Kesinlikle daha uygun fiyata, daha kısa sürede ve daha verimli olarak. Hatta daha az riskle. Herkes bilir ki, özel bir şirketin başarı şansı devletinkinden çok daha fazladır.
Devletçilik, “her şeyin devlet tarafından en iyi, en adaletli, tarafsız, verimli ve başarılı şekilde yapılacağı komünist görüşü tarihin karanlık ve küflü sayfalarında kalmış akılsız ve özürlü bir ideolojidir. Kutsal devlet ise bunun iflah olmaz ve azmış halidir.
Devletin kurduğu, sahip çıktığı, kayırdığı, ayrıcalık tanıdığı büyük şirketler de aslında devlettir.
Kendisini hiç sorgulamayan sorgulayamayan ve bu yüzden batan yönetim ve devletlere en güzel ve canlı örnek Sovyetler birliğidir. Çernobil de Kutsal Devletin kusursuz Nükleer Santralinin patlamasını örtbas etmek isterken, Sovyetler birliğinin kendisi patlamıştır. Patlamadan bir gün önce oradaki devlet de kendisini hiç hata yapmaz, kusursuz, kutsal ve süper güç olarak görüyordu.
Aşağıdaki, zamanın Sovyet işçileri tarafından anlatılan fıkra her şeyi çok güzel özetliyor.
“Devasa büyüklükte, koskocaman, kapkara, korkunç gürültüler ve dumanlar çıkararak çalışan şey nedir? Ne olacak? Bir elmayı dörde bölmesi gereken ama üçe bölen müthiş Sovyet makinası! “ |
||
Etiketler: Neden, Olmaz?, |
|