BİLGİYİ İŞLEMEK ve ÜNİVERSİTELER
İlmin çok önemli olduğu, ilim olmazsa insanların karanlıkta ve ışıksız yolunu kaybetmiş gibi çaresiz kalacağı bizzat Alemlerin Rabbi tarafından ifade edilmiştir. İnsanlar kendi yaşadıkları ve başkalarının tecrübeleriyle de bilirler ki, ilim, insanı insan yapan değerlerin başında gelir. Ancak bütün bunlara rağmen bu kadar değerli olan ilmin gerçekte nasıl bir şey olduğunu ve nasıl elde edilebileceğini düşünen, ilim için çalışan, olayları ilim açısından değerlendiren ve sorgulayan kişilerin sayısı maalesef pek fazla değildir.
“Şayet yeryüzündeki çoğunluğa uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, sadece zanna uyarlar ve yalnızca tahminle iş yaparlar.” (En'âm 116)
“Bilakis onlara hakkı getirmiştir. (Fakat) onların çoğu haktan hoşlanmazlar.” (Mü'minûn 70)
“İşte bu, Kitab’ın ayetleridir. Ve Rabbinden sana indirilen haktır. Fakat insanların çoğu iman etmezler (Ra'd 1)
“Allah bir kimseye ışık vermezse onun aydınlıktan asla nasibi yoktur”.(Nur 40)
" Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. " Bakara 257
" Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir. " En'am39
" Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve şimşek bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. Bakara19
Bütün bu ve benzeri ayetler bize ilmi, ilmin ışık gibi aydınlatıcı ve yol gösterici bir değer olduğunu ifade etmiyor mu?
Yoksa bunlar, bazılarının zannettiği gibi çok eskiden göklerden inmiş sihirli, efsunlu kutsal cümleler olduğu için darda kalınca okununca mı bize fayda verecektir? Ne kadar çok okursan o kadar çok fayda veren. Çalışmaya gerek yok okumak yeterli. Halbuki bunlar Allahın CC gönderdiği bilgiler ve uyarılardır. Sadece anlaşılıp uygulanınca fayda verir. Mum bile sadece yakınca ışık verir.
İlim konusunda önce kendimizi sorgulayalım.
İlim nedir? nasıl öğrenilir? nasıl elde edilir? Bunları gerçekten biliyor muyuz? Yoksa bir çok şeyde olduğu gibi onu da zannetmekle geçiştiriyor ve biliyormuş gibi mi yapıyoruz?
Ne yazık ki ve ne şaşılacak şeydir ki bunca okul, üniversite ve okumuş insanın bulunmasına rağmen insanların büyük çoğunluğu hala, bilgiyi ilim zanneder ve ilimle bilgi arasındaki farkın bile farkında değildir.
Okumak, dinlemek ve gözlemlerle bilgi ediniriz, ilim değil.
İlim, bu bilgileri, emek ve zaman harcayarak, çalışarak, işlemekle ve kullanılabilir, öğretilebilir hale getirmekle elde edilir. Dil öğrenmek isteyen gençler bazen yeni öğrendiği kelimeleri bir deftere yazar, karşılarına da manalarını. Bir süre sonra defterin sayfaları dolar. Derken genç, bir gün kütüphanesindeki sözlüklerin yanına kendi yazdığı yeni bir sözlük daha ilave ettiğini fark eder. Ama bir türlü o dili öğrenememiştir. Çünkü kullanmadığın, kullanamadığın kelime senin değildir. Aynen anlamadığın, kullanamadığın bilgi gibi. Topraktan çıkarıp, işleyemediğin maden gibi.
Bilgi nasıl işlenir?
Bir konudaki bilgiler tahlil, terkip ( analiz sentez) tatbik ve tahkik ( uygulama ve doğrulama) ile
kullanılabilir hale getirilir. bu zor ve zaman alan bir süreçtir. Alınan bir gıdanın hazmedilmesine benzer. Bu süreçte bilgiler ayıklanır, amaca hizmet etmeyen lüzumsuz ve yanlış bilgiler ayrılır, faydalı olanlar tefekkür, ölçü, mukayese ve muhakeme ile bir araya getirilir, onlardan yeni bilgiler üretilir ve kolay anlaşılır ve uygulanabilir bir şekle sokulur. Aynen topraktaki cevheri ayırıp işleyerek madenler elde etmek ve onlardan faydalı aletler, makinalar üretmek gibidir. Arının yüzlerce çiçekten topladığı özleri işleyip bal yapması da böyledir. “faydalı uygulaması olmayan hiçbir şey ilim değildir.”( Rahm. İbrahim Eken Efendi)
Bir konuda yüzlerce bilgiyi yığmak ve her taraftan nakiller, iktibaslar yapmak ilim değil arşivcilik hatta bilgi kirliliğidir. Eldeki bilgilerden önümüzdeki problemi çözmeye yarayacak sonuçlar çıkartılması gerekir. hatta sadece o problemin çözümüne katkıda bulunacak bilgiler toplanır. Yoksa bu konuda falanca şöyle demiş, o kitapta da böyle yazıyor demek hazırcılık ve kolaycılıktır, Düşünme kabiliyetini köreltir. Çoğu defa önümüzdeki güncel problemi değil başka bir zamanda ve başka şartlardaki bir problemi çözmeye yarayan bilgiler aktarılır. Örneğin bugün zekat verileceği zaman kaç kg fasulyeden ne kadar fasulye, veya kuru üzümden kaç kg kuru üzüm zekat verilir bilgilerinin bugünün insanına bir faydası yoktur.
Peki, herkes her konuda ilim sahibi olabilir mi?
Elbette olamaz ama yapmakla yükümlü olduğu işlerde ilim sahibi ve uzman olmak zorundadır. Değilse, ehil değildir. O işi yapamaz, yapmamalıdır. O emaneti almamalıdır. Alırsa, işçileri yüksek gerilime çarptırır, madeni patlatır, ormanı yakar, treni raydan çıkarır, felaket ve facialara yol açar.
“ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. “ (İsra 36)
İlerleyen zaman, artan nüfus, uluslar arası ilişkiler, gelişen teknoloji ve ekonomik şartlara uygun ahlaki çözümler üretemezseniz gayri müslimlerin gayri ahlaki ve gayrı meşru çözümlerine boyun eğer, bu gün içinde bulunduğumuz gayrı makbul ve gayrı meşru duruma düşersiniz. Hani nerede Müslüman ilim adamları ve onların geliştirdiği ekonomik, finansal ve sosyal çözümler ve uygulamaları? Nerede teknolojik, sınai, ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızı sağlayacak teknik ve bilimsel çözümler ve uygulamaları? Borç, ithalat ve montaj sanayi, dışa bağımlılık batağında çırpınan ve küresel şer güçlerin kedinin fare ile oynadığı gibi oynadığı sözde müslüman toplumlar ne kendi durumlarını ne de başka bir şeyi sorguluyorlar mı? Bütün bunlar ilim ve bilimden uzak kalmanın sonuçları değil midir?
Ne tuhaf değil mi? Düşmanlarından silah ve silah malzemesi ithal etmeye çalışan başka bir ülke var mıdır acaba? Ya da halkı açken düşmanlarından aldıkları silahlarla birbirini öldüren Müslüman toplumlar. Ya da her şeyi yurtdışından sağladığı faizli kredilerle yapan ve torunlarına ağır borçlar bırakan bir ülke? Kendi halkını faiz batağında süründüren ve küresel para babalarına sömürttüren bir ülke? Herkes zarar ederken, faizden başka gelir kaynağı olmayan bankaları aşırı kar eden bir ülke?
İlmin ne olduğunu bilmeyen ve ona değer vermeyen cahil toplumların değişmeyen kaderidir bunlar. Dünyada akıllı akılsızı sömürür, ezer. Tarihin başlangıcından beri bu böyledir.
İlim her şey gibi bir ehliyet meselesidir. İlim sahibi olmak için akıl, ahlak ve sabır lazımdır.
Geçmişte ve günümüzde ilim adamlarının hayatını incelersek bunu net olarak görürüz.
Sık sık ifade edildiği gibi okulların ve üniversitelerin birer ilim yuvası olduğu görüşü doğru değildir. Onlar sadece ilme aralanan birer kapıdırlar. Özellikle bu ülkede Üniversiteler zannedildiği gibi ilim üreten, ilim adamı yetiştiren kurumlar değildir. Öyle olsaydı biz yurtdışından örneğin elektronik malzemelerin yüzde yüzünü ithal ediyor olmazdık. Orman yangınlarını da kendi ürettiğimiz 200 uçaklık bir filo ile 1-2 günde söndürebilirdik. Üniversiteden mezun olduktan sonra ortalama bir kişinin konusunda gerçek ilim sahibi olabilmesi için mübalağasız 20 yıl veya daha fazla fiilen çalışması ve üretim yapması gerekir. Bir odaya kapanıp önüne bilgisayarı koyup arkasındaki kitaplığa da kitapları doldurarak ilim adamı falan olunamaz. Yoksa korona virüsün nanometre boyutlarda olduğunu, bu yüzden maskelerden kolayca geçeceğini ve maskenin bir işe yaramayacağını söyleyen bilim adamları görürüz. Çipin nasıl bir şey olduğu konusunda hiçbir fikri olmayan ama ilaçlara (neden içme sularına değil?) çip koyan esrarengiz kişilerin beynimizi kontrol edebileceğini söyleyenler. orman yangınlarının suyla değil köpükle söndürülmesi gerektiğini söyleyenler, Uzaydan maden getireceğiz konusunu tartışan bilim adamları (!). Güzel kardeşim sen hayatında hiç bir yerden maden getirdin mi? Hatta hiç maden gördün mü? Hiç uzaya gittin mi? Hiç çip yaptın mı? çip gördün mü?
Bir kişi hangi meslekte olursa olsun kendi yapmadığı bir işi hakkıyla bilemez. Yüzlerce ameliyat yapmadan başarılı bir operatör, binlerce km yol gitmeden iyi bir sürücü, yıllarca yüzmeden iyi bir yüzücü, yüzlerce proje yapmadan mühendis, yüzlerce dava takip etmeden avukat, hakim v.b olunabilir mi? Okuyup öğrendiği binlerce ayet, hadis, fıkıh v.b bilgileri hayatına uygulayıp yaşamadan bunların hayat içerisindeki manalarına vakıf olmadan din alimi olunabilir mi? Kendisi faiz alıp yiyen bir ilahiyatçı, haksızlıklar ve küfür karşısında dilsiz şeytan misali sesini çıkarmayan bir hoca nasıl diğer insanlara ahlak dersi verebilir? İlim özenmeyle değil öğrenmeyle elde edilir.
Okumak ve bilgi ilim için gereklidir ama kesinlikle yeterli değildir. Salih ameller, yani başka insanların iyiliği için yapılan çalışmalar, kötülüklerin önlenmesi, hayırların fethi, imar, islah ve cihad çalışmaları olmadan ilim olmaz. Sahte alimler türer, sahte ilaçlar gibi faydadan çok zarar verirler.
Bir çok kişi zanneder ki, önce ilim öğrenilir sonra bunlar uygulanır bunlarla amel edilir. Bu çok fahiş bir yanılmadır! İlim ancak, uygulayarak, yaparak, amel ederek öğrenilir. Hiçbir öğretici ve üstad laboratuardaki veya hayattaki deneyin yerini tutamaz. Çünkü o deneyde öğretmen ve eğitimci bizzat Allah CC tır. O deneyin sonuçları asla şaşmaz. Ne kendinizi ne de başkasını kandıramazsınız.
Bilgisayarda tasarlayıp başarı ile simülasyonunu yaptığınız cihaz test edilince dumanlar çıkar, gerçek yüzünüze çarpılır. Onun için akıllı insanlar hiçbir şeyi gerçek şartlarda test etmeden oldu saymazlar, altı ayda atom bombası yaparız falan demezler. Uzaydan maden getireceğiz de demezler.
Yapmadığımız işi bilemeyiz, bilmediğimiz işi yapamayız, ama nedense yapmadığımız ve yapamayacağımız şeyleri anlatmamak gerektiğini bilmeyiz. Bazıları kabul etmek istemeseler de kendi yapmadığımız bir şeyi başkalarından duyarak gerçekten öğrenmemiz ve bilmemiz mümkün değildir.
İşte sahte alimler böyleleridir. Söyler, anlatır, öğünür, sunumlar v.s yapar ama ortada kendi yaptığı bir çalışma ve ürün yoktur, amel ve eser yoktur. Cahil insanlar bilimsel yetersizliklerini konuşarak kapatmak isterler ama bu sadece onların cehaletini ortaya koyar. Konuşarak cahil insanları hatta kendinizi bile kandırabilirsiniz. Ama Allah CC ı kandıramazsınız. İmam ı Gazzalinin kitaplarını ortadan kaldırarak hayatında yeni bir sayfa açmasının hikmeti budur.
İlim kitaplarda değil, Salih Amellerdedir. İçindekilerle amel edilmeyen kitaplar ilmin önünde perde olur. Kur’an da onu okumayanlardan önce, okuyupta içindekilere uygun amel etmeyenlerden davacı olur . Alemlerin Rabbi CC, sadece çalışanlara başarı verir. Sadece iman eden ve Salih AMELLER işleyenleri cennetle müjdeler. Peygamber SAS den daha bilgili, ilim ve güzel ahlak sahibi kim vardır? Allah CC ona dahi ancak yoğun çalışması, fedakarlıkları, cihadları ve aldığı tedbirler sonucunda başarı ve fethi müyesser etmiş değil midir?
Hiç şüphesiz Allah CC insanların bilgilerini uygulayarak doğrulamalarını ve ilim haline getirmelerini murad etmiştir. Bu yüzden bizim dinimiz amel dinidir. Söylediklerini yapmayan, yapmadıklarını söyleyen kişide hayır yoktur. Bildikleri ile amel etmeyen kişinin yeni bir şeyler öğrenmeye çalışması beyhudedir. Verilen ilaçları kullanmayıp doktordan yeni ilaçlar istemeye benzer.
“ Allah CC bildikleri ile amel edenlere bilmediklerini öğretir”( İBNİ KESİR : 12.C.6322.S … İHYAU ULUMİDDİN : 1.C.177.S) etmeyenlere değil.
Yine Allah Resulu SAS buyurur ki, “Âlim kimsenin âbid kimseye karşı üstünlüğü, benim sizin en aşağı mertebede olanınıza karşı üstünlüğüm gibidir.” ((Tirmizî, İlim, 19; Dârimî, Mukaddime: 17).
Ashab RA Kur’an dan çok fazla şey hıfzetmezlerdi çünkü, her öğrendikleri şeyi aynen yapamayıp mesul olmaktan korkarlardı.
Şu anda ülkenin geleceği olan üniversitelerimizde oku, ezberle ve konuş sistemi vardır. Anla, uygula ve üret sistemi değil. Üniversite bilgi yükleyen değil, bilgi işlemeyi öğreten bir kurum olmalıdır. Ahşap malzeme işlemeyi ve mobilya yapmayı bilmeyen bir adama ne kadar tahta verirseniz verin bir faydası olmaz, en fazla onu oduncu yaparsınız.
İlim demek insanın Allahın CC verdiği öğrenme gücünün yüzde yüzünü kullanarak bir konuyu sebepleri ve sonuçlarıyla hakkıyla öğrenmesi uygulaması ve gerçekten bilmesi demektir. Motor tasarlayıp üretip test edip satıp para kazanmamış bir mühendis veya profesör motor ilmine sahip değildir. Satılabilir bir ürün üretebilmişse ancak o zaman onu yeterli seviyede biliyor demektir.
İlim; bilgi, tefekkür, anlama, bilgileri kullanma, çözüm üretme, uygulama ve doğrulama demektir. Çok şey bilen ama bunları anlamamış ve çözüm üretemeyen kişiler “ çok bilen, çok yanılan” kişilerdir.
Bunlar problem çözemezler, kendileri problem olurlar.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://bncmedyahaber.com/yazar-sebepler-ve-sonuclar-637.html
|