|
||
Altın Kafes -2- | ||
Prof. Dr. Mirzahan HIZAL | ||
ALTIN KAFES - 2
Lise yıllarında edebiyat derslerinde “şair veya yazar burada ne anlatmak istiyor? “ Diye klişe bir söz vardı. “Altın Kafes 1“ yazısını bir de bu açıdan yorumlayalım. Ülke işgal edenler, tecrübeli usta kolonizatörler ve onların ajanları bilir.
Bir ülkenin idaresini ele geçirir milleti esir eder ama onlara iyi bakar, eziyet etmez, yeme içmelerine, adetlerine, halk oyunlarına, şarkılarına, futboluna vs. karışmaz, sosyal yaşama alanlarını geniş tutar, onları bayramlar, kutlamalar ile TV eğlence programları, eğlence yerleri, AVM ler, tatil beldeleri, ev araba edinme imkânları ile avutur esir olduklarını unutturursanız, olabildiği kadar mutlu, refah içinde, temiz ve bakımlı yaşarlar.
O kadar ki, onların siyasi partiler kurmalarına, birbiri ile didişmelerine, seçimlere katılıp oy kullanmalarına da izin verir. Demokrasi içinde KENDİ KENDİLERİNİ idare etmelerine izin verirler ki sıkılmasınlar, esir olduklarını anlamasınlar ama tabii ki ipi fazla gevşetmez çıkardıkları, çıkarttırdıkları yasalar ile bu özgür ve kendi kendini idare eden halkın asla kendi kendini, kendi istediği şekilde ve kendi istediği yasalar ile idare etmesine izin vermezler. Örneğin biz sizin dayattığınız yasalar ile değil de siz ülkemizi işgal etmeden önceki 1000 yıllık inançlarımıza uygun olan yasalar ile idare edilmek istiyoruz falan derlerse hemen onlara değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez yasaları ve bu yasaların arkasındaki ipi gösterirler ki bunlar nerede duracaklarını bilsinler Ne demiştik yukarıda? Bu kuşlar sadece evin veya odanın içinde uçabilirler. Öyle pencereden çıkıp gitmek yok!
Ama bu insanlar özgürdürler. Bunlara, işgalcilerin kendilerini ve yasalarını ve onları koyanları ve onları koruyanları ve onları uygulayanları aşırı şekilde hayran olma, sevme, alkışlama, hatta tapma, tapınma, mutluluktan bayılma özgürlüğü vardır ama sonra kendiliklerinden, evet tamamen kendi kendilerine, çok iyi bakıldıkları, yem yedikleri, renkli süsler ile bezenmiş temiz ve konforlu kafeslerine geri dönmek şartıyla.
Bu arada halkın sahibi sık sık ve her fırsatta onların ne kadar refah ve mutluluk içinde olduklarını herkese ve halkın kendisine gösterir, kıvanç, gurur ve mutluluktan ne yapacaklarını bilemezler.
Bu arada önemli bir ayrıntıyı atlamamak lazım. Halkın sahibi, mümkün olan ve olmayan her yere aşırı büyüklükte resimlerini, posterlerini heykellerini koyar ve halkın her baktıkları yerde onları görmelerini ve şuuraltına yerleştirmelerini sağlar ki; Sahiplerinin kim olduğunu asla unutmasınlar. Bazı yerlerde küçük ve ihtiyaca cevap vermeyen heykeller daha büyükleriyle değiştirilir.
Kuşların, özür dilerim, halkın kendilerini baskı altında hissetmemeleri için alınan önlemler bununla kalmaz. Halkın inancına ve zevkine uygun motiflerle bezenmiş ibadethanelerde yine aynı motiflerle bezenmiş ilahiler, okumalar, dualar ve ayinler yapmalarına izin verilir. Söylemeye gerek yok ki bu din özgürlüğünde okuma ve dualarda suya sabuna dokunmak, yasalardan hele önceki 1000 yıldan falan bahsetmek kesinlikle yasaktır. Az daha unutuyorduk; ebetteki bu kolonizatör ve yerli işbirlikçiler bunca hizmeti bedavadan ve insanlık namına vermezler.
Ülkenin doğal kaynakları, çalışanların emeği, beyin gücü alabildiğine sömürülür.
Yarasalar kanını emeceği kurbanına Önce uyuşturucu bir sıvı uygularlar ki acı duymadan kanı emilebilsin. Sanıyorum ki yazının kalan kısmında bir değişiklik yapmaya gerek yok. Aynen okuyabiliriz.
“Bu mutluluk tablosunda herkes mutludur, hatta sonuçta kendiliklerinden kafese girmek zorunda olan kuşlar bile.
Evet, bu olayı kuş besleyenler, kuş bakanlar bilir. Sadece kuşlar bilmez. Çünkü onlar kuştur.
Kuşlar neyi bilmez? Her şeye rağmen özgür olmadıklarını, gidip doğal ortamlarında, ağaçlarda, ormanlarda ve açık havada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu, canları nereye isterse oraya uçmanın, kendi kararlarını vermenin, diğer özgür kuşlarla birlikte yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmezler. Bilemezler. Hatta bilmemelidirler.
Peki, kuş sahipleri onları getirip kafese koyarken kuşlara sorar mı? Siz bu kafese girmek ve hayatınızın kalan kısmını bu kafeste geçirmeye razı mısınız? Diye.
O kuş sahibi kuşların bağlılığını ve sadakasını sınamak için onların kafesini götürüp ağaçlık, ormanlık bir yerde açsa, kuşları dışarıya salıp bıraksa ve bir kaç gün sonra Gelse kuşları kendiliklerinden kafese girmiş ve orada kendisini beklediklerini görebilir mi?
Tabii ki hayır! Kuşların uzunca bir süre kafeste kalıp oraya alışmaları ve özgürlük refleksleri tamamen kayboluncaya kadar kafesten çıkmamaları gerekir. Çıkacakları zaman da pencerelerin kapalı olmasına dikkat edilmeli. Kuş deyip geçmeyin onlar kafesin açık ama pencerelerin kapalı olduğunu bilirler. Sonunda kendiliklerinden kafese girmek zorunda olduklarını da. “ Tekrar soralım ; “acaba yazar burada ne anlatmak istiyor?“
|
||
Etiketler: Altın, Kafes, -2-, |
|