MANEVİ BİR HASTALIK
İnsanın en önde gelen sorunlarından biri eşyayı ve konuları anlamamaktır. Anlamadığınız bir problemi çözemezsiniz. Bir şeyi anlamak ise ilk bakışta göründüğünden çok daha kapsamlı ve emek isteyen bir çalışmadır.
İnsanoğlunun yaradılışı itibariyle bir konuyu algılayıp anlaması için öncelikle iyi niyet, sonra da ihlas, dikkat, sabır ve azim gereklidir. İnsanlar doğuştan meraklı canlılar oldukları için her şeyi anlamak, öğrenmek isterler. Ancak bir şeyi anlamak istemekle anlamak aynı şey değildir. Bir şeyi bir kere görmekle, okumakla veya duymakla anlayıvermek hemen hemen imkansızdır. Esasen insanda biyokimyasal bir hafıza sistemi vardır. Beynin bir şeyi anlaması, kavraması ve hatırlaması için protein v.b bazı maddelerin sentezlenmesi ve uygun şekilde depolanması gereklidir. Elbetteki öğrenmenin mekanizması çok daha karmaşıktır. Beyinde bulunan milyarca beyin hücresinin birbirleriyle kurduğu sinir bağlantıları ve bunlar arasındaki iletişim ağları bilginin beyinde yerleşmesini, bilgi akışını ve hafızaya kaydedilmesini sağlar. Bunun böyle olduğu son derece açıktır. Bacağı olmayan insan yürüyemez. Sağlıklı ve eğitilmiş bir beyni olmayan kişi de düşünemez. İşte yukarıda zikredilen iyi niyet, ihlas v.b beyni bu sürece hazırlayan etkenlerdir.
Bu nedenle bir şeyi anlamanın ön şartının objektif (tarafsız) olmak, önyargı ve şablonlardan kurtulmak olduğu açıktır. Bu tür önyargı ve şablonlar insanın beyin damarlarını tıkayan pıhtılar gibi özgür ve verimli bilgi, düşünce ve fikir akışını engelleyen yanlış bilgiler, algılar, şartlandırmalar, bilgi eksikliği veya bilgi kirliliğidir ki bunlara kısaca cehalet diyoruz. Anlayış sorunlu kişilerde, doğru bilgilerle düşünmek, tefekkür etmek, kıyas, tahkik ve muhakeme yerine “ bize göre”,” bana göre”, “ama o böyle dedi ” “O zaten bizden değil”, “ sen de kim oluyorsun “ gibi yaklaşımlar, sabit fikirler ve önyargılar geçerlidir.
Bu ve benzeri anlayış eksiklikleri, aynen vitamin ve gıda yetersizliği olan insanlarda olduğu gibi günümüz insanlarında da birçok manevi hastalıklara neden olmuş ve olmaktadır. Bunların en göze çarpanlarından biri de İslam dinini oluşturan kuralların bugün uygulanabilirliğini sorgulamak, 1400 yıl önce, o zamanki bir arab toplumuna gelmiş olan kuralların bugünkü modern toplumlarda karşılığı olabileceğinden süphe etmektir. İşin tuhaf ve trajik tarafı bu sorgulama ve şüphelerin, Allaha cc inandığını söyleyen bazı müslümanlarda da görülüyor olmasıdır. Bu durumun başlıca iki nedeni zikredilebilir;
1-Maksatlı olumsuz propoganda,
2-İslamı yeterince bilmemek, anlamamak.
• Öncelikle İslamın yeryüzünde düşmanları olduğunu ve bunların her zaman ve zeminde ellerinden gelen her kötülüğü yaptıklarını görmezden gelemeyiz. Yeryüzünde pireden deveye herkesin ve her şeyin düşmanları varken, birçok, hırs ve menfaat düşkünü, hak hukuk tanımaz insanın kurdukları sömürü düzenine karşı çıkan islamın hiç düşmanı olmaması mümkün müdür? İslamiyet, Budizm gibi hiçbir ekonomik, siyasi v.b iddiası olmayan bir düşünce ve felsefe sistemi olsaydı, hiçbir haksızlığa, emperyalist ve sömürü girişimine karşı çıkmasaydı onun bu kadar çok düşmanı olur muydu? “İslamın ve Müslümanların düşmanı yoktur, bu evhamdır” demek Şeytan diye bir yaratık yoktur demekle eşdeğerdir.
“ siz ey Âdemoğulları! Size, şeytana kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Sadece bana kulluk edin, işte dosdoğru yol budur, diye uyarmamış mıydım? “ (Yasin 60,61)
Bu düşmanların, İslam dinini itibarsızlaştırmak ve insanların teveccühünü önlemek için onun hakkında Siyonistlerin başını çektiği yaygın ve yoğun bir propoganda yapıldığı inkar edilemez bir gerçektir. İşte bu kapsamda İslamın eski ve ilkel bir topluma göre düzenlenmiş, bilimsel temellerle dayanmayan, hurafelerle dolu, bir çok kural ve kaynakları uydurma olan, modernizme, medeniyete ve ilerlemeye engel bir din olduğu propogandası yapılmış ve yapılmaktadır. Tabii ki bu kampanyaya ateist, gayrı müslim, münafık ve muhteris din düşmanlarının da katıldığını söylemeye gerek yoktur.
İslam düşmanlarının İslam hakkında öne sürdükleri görüş ve iddiaların hiçbir bilimsel temeli ve geçerliliği yoktur. Biz Allahın CC dinini, Allah cc ve Resulünden SAS başkasından öğrenecek değiliz.
“De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." (Hucurat 16)
• İkinci olarak bu kötü niyetli çabaların dışında hatta onların işini kolaylaştıran bir husus da insanların ve müslümanların İslam hakkındaki yetersiz bilgi ve anlama sorunudur.
Evet çok ciddi bir anlama sorunu var. Müslümanlığı dualar okuyup, namazlar kılarak, mübarek geceleri ihya ederek cennete gidilen bir vasıta olarak görme ve öyle anlama sorunudur bu. Halbuki bu din hayatın her alanına hakim olmak, hayatı ve yönetimi her yönüyle düzenlemek için gönderilmiştir. Siz namaz kılın, oruç tutun ama ülkeyi başkaları idare etsin öyle mi? Bu sömürge zihniyetidir. İslam, sadece bir inanç ve düşünce sistemi değil, bir hayat tarzı ve bir yönetim biçimidir. Allahın cc razı olduğu ve emrettiği tek tarz, tek biçim. Bu yönetim hiç şüphesiz Allahın CC indirdiği hükümlerle yapılacaktır. Bu nedenle “ Allahın cc indirdikleriyle hükmetmemek” (maide 44), onları kabul etmemek, reddetmek, Allahı cc reddetmektir ve küfre götürür.
Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede Allahın CC indirdikleriyle hükmedilmemesi kabul edilemez.
“İmam Cerir et-Taberi, ibni Abbas'tan (r.a.) rivayetle
"Kasden inkâr ederek Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyen kimseler kâfirlerdir. (Allah'ın hükümlerini) Kabul ettiği hâlde onunla hükmetmezse zalim veya fasık olur."
Ayrıca Ebu's-Suud Efendi, ayette geçen hükmetmemeyi inkâr manasında almakta ve "Allah'ın hükümlerini hakir ve basit görerek inkâr eden kimse, kim olursa olsun dinden çıkar." demektedir. Diğer çağdaş müfessirler de ayette geçen "hükmetmeyenler" ifadesinin, "inkâr edenler," yani "tasdik etmeyenler" manasına geldiğini söylemektedirler.
Yani en azından zalim ve fasık olma durumu vardır. Zulüm ve fasıklıkta ısrar ise küfüre giden yollardır.
“ Aklı olan düşünür “. Biz Allahın cc indirdiklerine inanıyor ve kabul ediyoruz ama bunlarla hükmetmiyoruz” ifadesi ne manaya geliyor? O’nun indirdikleriyle hükmetmeyeceklerse müslümanların yeryüzünde işleri nedir?
Allahın CC indirmedikleriyle hükmeden Ehli Küfre kölelik yapmak mı?
Hiç düşünüyor muyuz ki, O nun indirdikleriyle hükmetmedikleri için müslümanlar bu günkü hakir ve zelil duruma düşmüşlerdir?
“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah'a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır” ( Nisa 173)
• Allah CC son peygamberden SAS sonra yeni bir vahiy ve yeni bir din indirmediğine göre insanların, artan nüfus, gelişen teknoloji ve sosyal yapıya göre her asırda bu dinin kurallarını uygulayabilecekleri elbette ki bilinmesi icap eder. Yoksa haşa Allah cc birkaç yüz sene sonra çağdışı kalacak ve uygulanamayacak bir din göndermiş değildir.
İçtihat kapısı kıyamete kadar açıktır. Bu din, ilim ve hikmete her şeyden çok değer vermiş ve İslam alimleri değişen şartlara göre dinin temel kurallarına uygun yorum ve içtihatlar yapacaklardır ve yapmışlardır. Peygamberimiz SAS zamanında yoktu diye bugün otomobil, telefon, elektrik, internet, uzay araştırmaları v.b ye karşı çıkmak gibi yobazlıkların bu dinde yeri yoktur.
Ne varki, Müslümanlar uzun bir zamandır okuma, okuduğunu tefekkür etme ve anlama sorunu yaşadığından bu olumsuz propogandaları boşa çıkaracak, onların yanlış ve batıl olduğunu ortaya koyacak ilmi performansı kaybetmişlerdir. Bundan daha kötüsü, bazı ileri gelenler açıklayamadıkları ve anlayamadıkları bilimsel gerçekleri red ve inkar ederek İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüşler ve sürmektedirler. “ Uzay çalışmalarına gerek yoktur, dünyadaki işler bitti de sıra uzaya mı geldi? Hem zaten yakında kıyamet kopacak, mehdi gelecek böyle lüzumsuz işlerle uğraşmayın, zikir yapın zikir “ türünden söylemler işte bu sakat zihniyetin tezahürü değil midir? Din düşmanlarının en büyük yardımcıları başka din düşmanları değil cahil ve şuursuz müslümanlardır. Diğer taraftan bu ortamı fırsat bilen kötü niyetli sözde alimler, bu seviyesizliğe güya çare ve çözüm getirmek için dinin yeni yorumları, reform ve deform çalışmaları ortaya koymaktadırlar. Sünneti ve hadisleri dışlamak, itikadi konuları güya fiziksel kanunlarla açıklamak, açıklayamadıklarını inkar etmek, tarihsellik, hatta deizm v.b akımlar böyle ortaya çıkmıştır. Bir şeyin doğrusu ve iyisi ortaya konulmazsa kötüsü ve sahtesi çıkar.
• Maksatlı propogandalardan bir tanesi de İslami uygulamalarda Peygamber SAS ve Ashab RA gibi şahsiyetlerin bugün örnek alınamayacağını, onların çok çok yüksek bir standardı temsil ettiklerini, bugünkü şartlarda onlar gibi olunamayacağını v.s ileriye sürmektir. Böylece çıtayı alçaltıp, güya dini kolay ve uygulanabilir bir hale getireceklerdir. Allah cc haşa çok zor ve uygulanamayacak, imkansız bir din mi göndermiştir ki siz onu kolaylaştırmaya çalışıyorsunuz? Allah cc ın kitabında;
“Allah size kolaylık diler zorluk dilemez “ (bakara 185)
“Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah (Allah'ın Elçisi) en güzel örnektir. “ (Ahzab 33) denilmiyor mu?
“Efendim siz iki de bir Hz. Ömerin RA adaletini örnek veriyorsunuz. Bu zamanda kim onun gibi olabilir?” diyorlar. kimi örnek verelim? İsterseniz Merkel’ i verelim, tevazuu ve yaşantısı bayağı benziyor.
Japon başbakanını mı örnek verelim ? Merkeli örnek verince “o Müslüman bile değil, Avrupalı ve de gavur ona mı kaldık “ gibi saçma sapan tepkiler vermek de ne oluyor? Ayrıca bu örnekler sizi neden rahatsız ediyor ki?
“ilim ve hikmet müslümanın yitik malıdır” Çinde de olsa Almanyada, Danimarkada da olsa örnek verebiliriz.
|