|
||
Bizim gibi ‘dertli’ ve ‘derman da üreten’ biri -1- | ||
Reşat Nuri EROL - Araştırmacı- Yazar - Adil Düzen Çalışanı | ||
Bizim gibi ‘dertli’ ve ‘derman da üreten’ biri -1-
Muhterem okuyucularım, değerli dostlar; biraz da farklı konulara değinelim… Peki, bunun gerekçesi veya vesilesi nedir diye sorarsanız… - ‘Yüksek Mimar Çelik Erengezgin’ derim… ‘O da kim ki’ diye sorabilirsiniz… Dikkatli okuyucularım bilmekte ama bilmeyenler için bir cümleyle cevap vereyim; Bendeniz gibi ‘dertli biri’ ve dertlerimize aynen bizim gibi ‘derman da üreten’ biri. Kendisi geniş içerikli bir ileti gönderdi, şöyle: Uluslararası ölçekte oluşturulan sorunların, sebep sonuç ilişkilerini ve ulusal yankılarını irdelemeye ve çözümlerini aramaya yönelik bir iletidir bu. Aynı zamanda; “hiç de çaresiz olmadığımızın” delillerini sunma gayretidir! Her zaman olduğu gibi, değerli yorumlarınızı bekleyeceğim elbette, ama diğer taraftan da, “muhabbetten, eyleme geçme zamanıdır” diye düşünüyorum... Sevgiler… İlk başlık şöyle: BİR AÇIKLAMA ZARURETİ VE BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ 15 Temmuz’da, uluslararası bir etkinlik için davet almıştım. Sunum yapmam ve projelerimi anlatmam isteniyordu. ‘Öncelikle, değerli davetinize çok teşekkür ediyorum’ dedim. ‘Ama izninizle, bir açıklama yapma zarureti hissediyorum’ diye devam ettim! İlkin şunu söylemeliyim ki; ön koşulunuz olan ‘İngilizce sunum’ şartınızı kabul etmem mümkün değildir. Kendi ülkemde kendi dilimle konuşurum, simültane yani anında tercüme sisteminiz de bir zahmet yabancılara aktarır. Ayrıca anladığım kadarı ile de; panele benzer, söz sırası ile cereyan edecek bir anlatım söz konusu. İnanın bana, son 15-20 yıldır hiçbir panele katılmıyorum o yüzden. Çünkü artık derdimi anlatmak ve görselleri ile destekleyebilmek için kullanabileceğim 3 saatin altında bir konuşma süresi benim için bilimsel bir takdime yeterli olmuyor! Bazen güncel konular için özel bir haber niyetine arayan ve fikrimi soran TRT dâhil, radyo ve televizyonlara, 15-20 dakikalık özet yapmış olduğum vakidir, ama böyle bir iddialı başlık altındaki konuya ilişkin söyleşimde söze sadece, birazdan işaret edeceğim “kavram yanlışlarından başlasam” bile, iki saate sığmayacaktır anlatacaklarım dedim... Peki, neden dedim, derdim neydi? 10 yıl kadar önce, ülkemizde ilk kez, Ankara’da inşa edilen bir binaya leed platin ödülü verileceği için, İngiliz Büyükelçiliği bir toplantı düzenlemişti, Dünyaca ünlü iki üç tane de mimar vardı davetliler arasında. Davetiyedeki ifade ise özetle şöyleydi: ‘Leed sertifikası, insanlık adına çok önemli bir ödüldür, mutlaka gelmemiz ve bir anlamda medeniyet dersi almamız tavsiye olunur’ deniyordu! Bence, ağır hakaret içeren bu satırlar, hazırlıklı gitmeme vesile oldu. Ağızlarının payını mutlaka vermeliydik. 1984’ten bu yana ağırlık vermeye çalıştığım ‘ilk enerji mimarlığı projelerimin’ A3 panolarını toplantı salonunun duvarına iliştirerek bir sergi köşesi hazırladım kendime. Yabancı mimarlar da ilkin pek anlamış gibi bakmıyorlardı doğrusu. Bazı açıklamalardan sonra, ‘siz farklı bir pencereden bakıyorsunuz mesleğinize’ itirafında bulunabildiler; o kadar! Bilgisayarımda da, özel olarak seçtiğim slaytlarımla bir sunum hazırlamıştım. Sıra bana gelince anlatmaya başladım. Ödül verdikleri binayı yakından tanıdığımı, planlanması sırasında hiç akla gelmeyen bazı şeylerin binaya eklenmesi sırasında, güneş panellerinin yandaki binanın sürekli gölgesinde kalacak bir duvarına dizildiğinden başladım anlatmaya. Sonunda, ‘bu mudur sizin platin anlayışınız’ dedim ve bina sahibinin bu ödül için kaç dolarlık bir başvuru yaptığını sordum. Çünkü biliyordum ki; böyle bir plaket, bina sahibine elbette sanal bir prestij kazandırıyor ve örneğin bir otel o sertifikayı kapısına yapıştırdığında, oda fiyatlarına da hemen zam yapıyordu! Dolayısı ile ‘alan da veren de memnundu’ bu işten. Yâni bu ‘paran kadar sertifika aymazlığı’ maalesef bizlere ‘medeniyet dersi’ olarak pazarlanıyordu! (Devamı, ‘bir medeniyet örneği’ cevap içeriği ile birlikte, gelecek yazıda…) |
||
Etiketler: Bizim, gibi, ‘dertli’, ve, ‘derman, da, üreten’, biri, -1-, |
|