Ayasofya hayırlı olsun; başka neler yapılmalı?-1

Üçüncü binyıl başladığından beri genel duruma farklı bakan ve yazanlardanım…

Sadece bakan ve yazan değil, aynı zamanda yarım yüzyıldır yapmaya çalışanlardanım da… Dolayısıyla yazdıklarım yani yazdıklarımız aynı zamanda yaptığımız veya yapmaya çalıştıklarımızdır… Millî Görüş gömleğini çıkarmayanlar olarak yarım yüzyıldır -özellikle Prof. Dr. Necmettin Erbakan döneminde- yaptıklarımız ya da yapabildiklerimiz ortada…

Bu yaptıklarımızı veya yapabildiklerimizi defalarca bu köşede yazdım, onları tekrar edecek değilim, sadece isim olarak hatırlatmış olmayı bu vesileyle yeterli görüyorum…

Mesela…

Millî Görüş… Adil Düzen… Adil Ekonomik Düzen… Adil Dünya Düzeni… Adil Düzen İnsanlık Anayasası… İSLAM -Devlet ve Dünya- DÜZENİ… Vs. kitap yani “ilmî” çalışmalarımız ve yarım yüzyıldır yaptığımız ve yapmaya çalıştığımız “amelî” çalışmalar…

***

Yine bu vesileyle iki Kur’an ayetini de hatırladım; herkese de hatırlatıyorum…

Birinci ayet: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? / Ya eyyuhellezine amenu lime tekulune ma la tef'alûn.” (Saff Suresi 2’inci ayet)

Sadece bu ayet ve devamındaki ayetler bile çok şey anlatmakta; gerçek anlamda yapılması gerekenleri yapmayanlara veya tam tersini yapanlara ya da yapmadığı şeyleri söyleyip de böbürlenenlere… Bu konu çok derin bir konu, sadece bu kadarla iktifa ediyorum!

İkinci ayet: “… ve bu günleri/dönemleri insanlar arasında döndürüp dururuz... / … ve tilke eyyamün nüdavilüha beyne’n-nâs…” (Ali İmran Suresi 140’ıncı ayet)

Evet, Kur’an yani Allah “bu günleri yani bu dönemleri” diyor.

Biz bu dönemleri “biner yıllık medeniyet dönemleri” olarak anlıyor ve anlatıyoruz; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed peygamberler ile başlayıp biten ve her biri biner yıllık olan dönemler… Şimdi de altıncı binyılın başlarındayız ve yeni bir bin yıllık dönemin ilk önemli değişimlerini yaşıyoruz…

***

İşte bu farklı bakışı “mesela” diyerek örnek anlatımlarla aktarmaya çalışayım…

Yarım yüzyıllık çalışma arkadaşımız (Hasan Özket), bu vesileyle yazdığı uzunca yorumun en sonunda şu değerlendirmeyi yapmış; “mesela” deyip okuyalım…

“Ayrıca… Tevbe kabul olmuşa benziyor... Tüm hazırlıklar ona çıkıyor... Milenyum (yani üçüncü miladi binyıl) hazır olanlarındır yani “onlar nasıl başardılar?” sorusunu tam puan cevaplayanlarındır...

İlk fetih Mekke - yer açma…

İkinci fetih İstanbul - kıtada yer açma…

Üçüncü fetih ise - bütün dünyada yer açma, inşallah…

Gazamız mübarek ola…”

***

Bütün bunlara aynı zamanda ‘Ayasofya meselesine farklı bir bakış’ da diyebiliriz… İşte bu bakış açısıyla, yine neredeyse kırk yıllık bir çalışma arkadaşımızın (Kazım Erten) hatırlayıp hatırlattıkları ile devam edeceğiz… Tarih 1453'ü sadece İstanbul'un Fethi olarak değil, aynı zamanda Ortaçağın kapanıp Yeniçağın açıldığı tarih olarak not düşmüştü…

Doğu Roma İmparatorluğu'nun yıkılıp Yeni Düzen, Yeni Medeniyet Merkezi'nin İstanbul olduğunun fetih nişanesi olarak AYASOFYA kilisesi camiye çevrilmişti…

20. yüzyıla gelindi ve ulus devletler, sosyalist rejimler, Doğu-Batı blokları, Ortadoğu vs. yerlerde bulunan devletler ve topluluklar farklı statülerde yapılandılar... İnsanlık tarihi açısından sıkıntılı süreçler yaşanıyordu... İşte bu süreçte, 20. yüzyılın önemli ve özgün devleti, Anadolu'da kurulan Türkiye Cumhuriyeti idi. Bu devlet, bilimsel temeller üzerinde yükselip, muasır medeniyetlerin fevkine çıkma iddiası ile yol alıyordu… (DEVAMI VAR)

Biz, sağlıklı bir sistem/düzen kuruluncaya kadar UYARILARIMIZA devam edeceğiz…