Yazı Detayı
05 Şubat 2021 - Cuma 16:42
 
Dünyada Halledilmesi En Zor Konu: İDAM -3-
Dr. Adnan Küçük / Kırıkkale Üniv.Huk.Fak.Anayasa Huk. Ana Bilim Dalı Dr. Öğr.Üy.
 
 

DÜNYADA HALLEDİLMESİ EN ZOR KONU: İDAM (3)

TÜRKİYE’DE İDAM CEZASINA İLİŞKİN DÜZENLEME VE UYGULAMALAR

 

“Bilmeniz gerekir ki beni öldürürken benden çok kendinizi öldürmüş olursunuz” Sokrates

 

Türkiye’de İdama İlişkin Hukukî Düzenlemelerin Tarihi Gelişimi

 

Osmanlı Devleti döneminde olduğu gibi, Cumhuriyetin kuruluş yıllarından 2004 Anayasa değişikliğine kadar ülkemizde idamı öngören kanuni hükümler mevcuttu.

 

Türk hukukunda, TBMM’nin açılışından sonra ölüm cezasını öngören ilk hukukî düzenleme, 29.04.1920 tarih ve 2 Sayılı “Hıyanet-i Vataniye Kanunu”nda “bilfiil hıyanet-i vataniyede bulunanlar selben (asılarak) idam olunur” ifadesiyle yer aldı.

 

01.03.1926 Tarih ve 765 Sayılı TCK (Türk Ceza Kanunu)’nun ilk metninde 14 maddede idam cezası öngörülmekte idi. Yıllar içinde idamı öngören maddelerin sayısı 28’e kadar çıkarıldı. Daha başka bazı kanunlarda da idamı öngören hükümler mevcuttu.

 

1924 (md. 26), 1961 (md. 64) ve 1982 (md. 87) Anayasalarında mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar verme yetkisi TBMM’ne verildi.

 

1982 Anayasasının ilk metninde idama ilişkin hükümler yer almakta idi. 17. Maddede hayat hakkının istisnaları arasında mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali de öngörülmüştü. Ölüm cezalarının infazına ilişkin hüküm 15. maddede de mevcuttu.

 

03.10.2001 Tarih ve 4709 Sayılı Anayasa Değişikliği Hakkındaki Kanun ile 1982 Anayasasında 38. maddeye eklenen bir fıkra ile idam cezası sınırlandı­rıldı. Bu değişikliğe göre, “savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dı­şında ölüm cezası verilemez”.

 

07.05.2004 Tarih ve 5170 Sayılı Kanun’la 1982 Anayasasında idam cezasını öngören hükümler kaldırıldığı gibi, 38/10. fıkraya eklenen bir hükümle idam cezası açıkça yasaklandı. Fakat Anayasanın 15. maddesinde, AİHS’nin 15. maddesinde yer alan “savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde, her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir” hükmü ile uyumlu olan bir hüküm var. Anayasanın 15. maddesine göre, “savaş ve seferberlik dönemlerinde, …savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, …dokunulamaz”.

 

14.07.2004 Tarih 5218 Sayılı Kanun’la TCK’nda idamı öngören bütün hükümler kaldırıldı. 03.08.2002 Tarih ve 4771 Sayılı Kanun’la, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında Kanun ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nda yer alan “ölüm” ya da “idam cezası” müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldü (md. 1). 5218 Sayılı Kanunla, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda,  647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’da, 1481 Sayılı Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun’da, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununda, 4533 Sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununda, 2253 Sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da, 1322 Sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti  Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun’da yer alan ölüm ya da idam cezalarını öngören hükümler kaldırıldı. 12.04.1991 Tarih ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile, idam cezasının öngörüldüğü 2 sayılı Hıyaneti Vataniye Kanununun tamamı yürürlükten kaldırıldı.

 

Daha sonra 26 Eylül 2004’te kabul edilen ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni TCK ile 1926 tarihli TCK yürürlükten kaldırıldı. 5170 Sayılı Anayasa değişikliği kanunu ile uyumlu olarak yeni TCK’nda idamı öngören hükümler yer almadı.

 

Türkiye, iç hukukunda ölüm cezasını her şartta kaldırdıktan sonra, 2004 yılında imzaladığı “Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin” AİHS’ne Ek 13 No’lu Protokol, onaylanma işlemleri 2006’da tamamlanarak yürürlüğe girdirildi.

 

Türkiye’de idam cezası, hem AB adaylık süreci çerçevesinde, hem de AİHS’ne Ek 13. Protokole uyumluluğun sağlanması kapsamında kaldırıldı. PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanıp yargılanarak hakkında verilen idam kararını da etkileyecek şekilde, bu ceza türü, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldü.

 

Türkiye’de İdam Var: Askeri Ceza Kanunu’nda İDAMI Öngören Düzenlemeler

 

Halen yürürlükte olan 22.05.1930 Tarih ve 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 1/1-(1) Bendine göre, bu kanunun, “ÖLÜM”, ağır hapis ve hapis cezalarıyla cezalandırdığı suçlar askeri cürümlerdir. Bu hükme göre, askeri suçlardan bir kısmı da, 1632 Sayılı Kanun’da ÖLÜM cezaları ile cezalandırılan suçlardır.

 

1632 Sayılı Kanun’un 20. maddesine göre, ÖLÜM cezası, buna mahkûm olan kimsenin hayatının izale olunmasıdır.

 

1632 Sayılı Kanun’un, 55/1, 2, 56/1-(A), (B), (E), (G), 59/3, 60/1, 62, 63/2, 64/2, 69/1, 2, 70/5, 75/2, 79/3, 89/2, 91/3, 4, 94/3, 101/2, 102, 126/1, 2, 127/3, 136/2, Ek madde 4/1- (B) maddelerinde ÖLÜM cezasının verilmesini lüzumlu kılan suçlara yer verilmiştir. Bunlar, esasen SAVAŞ VE SEFERBERLİK hali ortamlarında işlenen suçlardır.

 

Her ne kadar 1982 Anayasasında ve diğer iç hukuk mevzuatında idam kaldırıldı ise de, 1632 Sayılı Kanunun idama ilişkin hükümleri yürürlüğünü sürdürmektedir. 1632 Sayılı Kanun’a göre, TCK’na göre cürümler ve cezalar hakkında umumi suretle cari olan esaslar, bu kanunda hilafı yazılı olmadıkça, askeri cürümler ve cezalar hakkında da tatbik olunur (md. 1/1)”. Buna göre, idam da dâhil olmak üzere, bu kanunda askeri cürüm ve cezalar hakkında bir hüküm varsa bu kanun uygulanır, aksi halde TCK hükümleri uygulanır.

 

01.03.1926 Tarih ve 765 Sayıl mülga TCK’nda idama ilişkin hükümleri kaldıran 5218 Sayılı Kanun’da, 1632 Sayılı kanundaki idamı öngören hükümlerin ilga edildiğine dair hüküm yoktur. Ayrıca, 26.09.2004 Tarih ve 5237 Sayılı yeni TCK’da da, 1632 Sayılı kanunda da ölüm cezasını öngören hükümlerin yürürlükten kaldırıldığına dair hükümler mevcut değildir.

 

Bu durumda, 1632 Sayılı Kanun’un ölüm cezasını öngören hükümlerinin Anayasaya aykırılığı iddia edilebilir mi? şeklinde bir soru haklı olarak akla takılabilir.

 

07.05.2004 Tarih ve 5170 Sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu ile ölüm cezasının verilmesi açıkça yasaklandığı için, ilk bakışta 1632 Sayılı Kanun’un ölüm cezasını öngören hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğu söylenebilir ise de, Anayasanın 15. maddesinde yer alan “savaş ve seferberlik dönemlerinde, …savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, …dokunulamaz” hükmü bu bağlamda belirleyici olacaktır. Bu kanunun idama ilişkin hükümlerinin Anayasanın 15. maddesindeki bu hüküm ile uyumludur.

 

Fakat bu durumda da Anayasanın 15. maddesi ile bütünlük içerisinde 1632 Sayılı Kanun’un ölüm cezasını öngören hükümlerinin AİHS’ne Ek 13. No’lu Protokole aykırılığının söz konusu olduğu söylenebilir. Fakat, 1632 Sayılı kanun her ne kadar Ek 13. No’lu Protokole aykırı görünse de, halen yürürlüğünü sürdürmekte olan AİHS’nin 15. maddesinde yer alan “savaş veya milletin varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde, her bir Yüksek Sözleşmeci Taraf (devlet), durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek şartıyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir (1. fıkra). 1. fıkra hükmü, ‘meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali’ dışında 2., 3., 4 /1. ve 7. maddelere aykırı tedbirlere cevaz vermez” hükmü ile uyumludur.

 

Türkiye’de İdama Yönelik Uygulamalar

 

Türkiye’de 1920-1984 yılları arasında Meclisin çıkardığı toplam 567 İnfaz kanunu ile toplam 717 mahkûm için ölüm cezası kararı çıkarıldı ve bunların 712’sinin cezaları infaz edildi. Ancak bu rakama, İstiklal Mahkemeleri’nin kararlarıyla idam edilenler dâhil değildir. 1922-(Menemen olayının yaşandığı) 1931 yılları arasında 150, 1932-1937 yılları arasında 95 kişi idam edildi. 1932 yılında sadece bir kişi infaz edildiği halde, 1937 yılında 11 kişi “Dersim olaylarına” katıldıkları için idam edildi. 1937-1950 yılları arasında 220, 1951-1960 yılları arasında da 43 kişi idam edildi. 1961 yılında 11, 1963 yılında 24, 1964 yılında 21 ve 1972 yılında da 17 kişi idam edildi. 1924, 1940, 1952-1957 arası, 1965-1970 arası, 1973-1979 arası ve 1984-2004 arasında toplam 54 yıl, kanunlarda idam öngörüldüğü halde, ölüm cezası hiç infaz edilmedi. İdama mahkûm edilenlerin 15’i kadın,702’si de erkektir.

 

Günümüzde de idam cezasının verilmesi konusunda yoğun tartışmalara konu olan cinsel tecavüz ve cinsel saldırı sonrası öldürme olayları için, geçmiş yıllarda da katı tavırlar sergilenerek idam kararlarının verildiği görülmüştür. Cinsel tecavüz, ırza geçme ve kaçırdıktan sonra öldürme suçları sebebiyle 40 kişi idam edildi. Hırsızlık yaparken öldürme suçu için 32, gasp, yol kesme ve soygun sırasında öldürme suçları için ise 33 idam kararı verildi. Askeri Mahkemelerce “düşman tarafına firar etme” suçu sebebiyle 9 kişi hakkında idam kararı uygulandı. Vatana ihanet suçundan ise 23 kişi idam edildi.

 

TBMM mahkemelerce verilmiş idam hükmüne ilişkin ilk onay kanununu 21.10.1920’de verdi. Maden Bidayet (ilk derece) Mahkemesi tarafından iki kişi hakkında “Hiyanet-i Vataniye” suçunu işlediği gerekçesi ile idam kararı verildi. Bu kararın TBMM tarafından onaylanmasını müteakiben ilk infazlar gerçekleştirilmiş oldu.

 

İki kişi hakkında Mustafa Kemal Atatürk’e suikast teşebbüsünde bulunduğu gerekçesi ile verilen ve kesinleşen idam hükmü 12.01.1928’de TBMM tarafından onaylanarak infaz olundu. İzmir’de Teğmen Kubilay’ın katledildiği isyan girişimi sebebiyle 28 kişi hakkında verilen idam kararı 02.02.1931’de TBMM tarafından onaylandıktan sonra infaz olundu.

 

27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ile iki bakanı Fatin Rüştü Zorlu (Dışişleri Bakanı) ve Hasan Polatkan (Maliye Bakanı) hakkında Yüksek Cinayet Divanı’nın, “anayasayı ihlal” gerekçesi ile verdiği idam kararı 15.09.1961 tarihli Milli Birlik Komitesi tarafından onaylandı ve bu kararlar16-17 Eylül 1961 tarihlerinde infaz edildi.

 

Talat Aydemir ve arkadaşları, 20 Mayıs 1963’de ikinci darbe teşebbüsünde bulundu. Askeri Yargıtay, 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından Ahmet Gücal, Cevat Kırca ve İlhan Baş hakkında verilen idam cezalarını bozdu. Talat Aydemir ve Fethi Gürcan hakkında kesinleşen idam kararları Senatoda kabul edilirken, Erol Dinçer ve Osman Deniz hakkında kesinleşen idam kararlarının yerine getirilmesi yönündeki talep reddedildi. Talat Aydemir (5 Temmuz 1964) ve Binbaşı Fethi Gürcan (26 Haziran 1964) ise idam edildi.

 

12 Mart 1971 muhtırasından sonra TBMM’nde, “3-3” bağırışları arasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında mahkemelerce verilen ve kesinleşen idam kararının yerine getirilmesine karar verildi ve bu karar 06.05.1972 günü infaz olundu.

 

12 Eylül 1980 darbesinden sonra 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için idam cezası istendi. 517 kişi “ölüm cezasına” çarptırıldı. Bunlardan 50 kişi idam edildi. 2 Şubat 1980'de bir protesto gösterisi sırasında çıkan çatışmada Zekeriya Önge adlı erin ölümünden sorumlu tutularak yargılanan Erdal Eren, 18 yaşın altında olmasına (25 Eylül 1964 doğumlu) rağmen yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980 günü idam edildi.

 

Ülkemizde idam cezası en son 1984 yılında uygulandı. İlyas Has hakkında “anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs” gerekçesiyle verilen idam kararı 07.10.1984 günü Buca’da infaz edildi. Hıdır Aslan hakkında “yasa dışı örgüte üye olma ve üç polisi öldürme” suçlardan dolayı verilen idam hükmü 25.10.1984 günü Burdur’da infaz edildi.

 

PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, 29.06.1999’da “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçuyla idama mahkûm edildi, ancak ölüm cezasının kaldırılmasından sonra bu ceza ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.

 

1984’ten sonra, Meclis, mahkemelerce verilen ve kesinleşen ölüm cezalarının infaz edilmemesi yönünde bir eğilim gösterdi ve ölüm cezalarının infazına ilişkin kanun çıkarmadı.

 

1920-1961 yılları arasında idam edilenler arasında 11’i İstiklal Mahkemesi kararıyla olmak üzere toplam 16 milletvekili de var.

 

Türkiye'de idam, 37 yıldır fiilen uygulanmıyor, 17 yıldır da hukuken mevcut değildir.

 

1984 öncesi döneme bakıldığında ölüm cezasının en çok, ülkede yaşanan askeri rejim dönemlerinde ve siyasi saiklerle infaz edildiği görülmektedir. Sivil yönetim yıllarında infaz edilenlerin ortalaması yaklaşık olarak 2, askeri yönetim yıllarında ise 13,5’tir.

 

Diğer yandan verilen bazı idam kararlarının siyasi yönden tartışmalara sebep olacak mahiyette olmaları, çoğu idam kararı verilen yargılama faaliyetleri esnasında, yargılama işlemlerinde âdil yargılama hakkının pek fazla gözetilmiş olmaması, özellikle İstiklal Mahkemelerinin verdikleri idam kararlarının büyük ölçüde siyasi mahiyette olması, Türkiye’de idam kararının verilmesi konusunda mahkemelere yönelik çok ciddi güvensizliklerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

 

Bütün bu ve benzeri sebeplerden dolayı, idam cezasının, infazın gerçekleşmesi sonrasında, hem siyasi hayatta, hem de toplum vicdanında her zaman tartışılır durumda olduğu ve ölüm cezasının sonraki yıllarda yaygın olarak tasvip edilmediği söylenebilir.

 

Özellikle 12 Mart 1971 muhtırası sonrasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında verilen idam kararlarının TBMM’de onaylanarak infaz edilmesi çok yoğun eleştirilere ve tartışmalara sebep oldu. Bu idam kararına evet oyu veren birçok milletvekili sonraki yıllarda pişmanlıklarını ifade etmişlerdir. Adalet Partisi Milletvekili Nahit Menteşe, yıllar sonra yaptığı açıklamada “askerler mutlaka idamlarını istiyordu. Deniz Gezmiş ve arkadaşları konusunda yanlış yaptık” dedi. Adalet Parti’li İsmet Sezgin de “yanlış yaptık. Bir fiili durum oldu adeta. O günün havasında Meclis başka türlü karar veremezdi” dedi.

 

Benzer şekilde yoğun eleştiriler, İstiklal Mahkemesi kararları ile idam edilenlerle, Adnan Menderes ve iki bakanı ile 1980 askeri darbesi döneminde idam edilenler hakkında da yapıldı. Özellikle 12 Eylül askeri cunta yönetimi lideri Kenan Evren’in “adaletli olsun diye bir sağdan, bir soldan asarak tarafsızlığımızı gösterdik” şeklindeki açıklamaları, çok yoğun eleştiriler aldı.

 

 

 
Etiketler: Dünyada, Halledilmesi, En, Zor, Konu:, İDAM, -3-, ,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
26 Aralık 2022
İmamoğlu, Menderes ve Erdoğan'ın Mahkûmiyetleri: Hangisi Mağdur?
12 Mart 2021
Dünyada halledilmesi en zor konu: İdam -6-
06 Mart 2021
1000 Yıl Sürecek Denilen 28 Şubat’ın Tahribatları Ve Tamiratlar
25 Şubat 2021
Dünyada halledilmesi en zor konu: İdam -5-
17 Şubat 2021
YENİ ANAYASA: Başkanlık Sistemi mi? Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mi? -1-
13 Şubat 2021
Dünyada Halledilmesi En Zor Konu: İDAM -4-
28 Ocak 2021
Dünyada Halledilmesi En Zor Konu: İdam -2
24 Ocak 2021
Dünyada halledilmesi en zor konu: İdam -1-
23 Ocak 2021
Vesayetçi Zihniyete Göre Özde Cumhurbaşkanı (!?) Nasıl Seçilir?
23 Ocak 2021
Başörtülü Hakimler mi Başı Açık Hakimler mi Tarafsız Karar Verir?!..
21 Ocak 2021
1876 Kânûn-ı Esâsî'de Çeviri Hataları: TBMM Başkanına Çağrımdır
23 Aralık 2020
Harf Devriminin Türk Dilinde Meydana Getirdiği Sonuçlar
22 Aralık 2020
Türkiye’de Başkanlık Sisteminin Fikir Babası Prof. Dr. Burhan Kuzu
09 Aralık 2020
Fransa’da çoğulculuk ve Hoşgörü Yerini Faşizme mi Bırakıyor?
29 Kasım 2020
CHP, HDP, SP VE İYİ PARTİ ANAYASASI İNKÂR EDİLDİ, İYİ PARTİ’DE NELER OLUYOR?
20 Kasım 2020
Hangi Cumhuriyet Yaşasın?
11 Kasım 2020
ABD'deki Seçimler mi, Yoksa!.. Venezuela'daki Seçimler mi Daha Az Hileli?
31 Ekim 2020
İzmir Depremi ve Hükümete Bir Öneri
25 Ekim 2020
Tarikatlar Atatürk’ün 1924 Anayasası’nda teminat altında idi
15 Ekim 2020
Enis Berberoğlu Milletvekilliğine Geri Dönebilir mi?
05 Ekim 2020
CHP’nin Sözünü Ettiği "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" Mümkün müdür?
25 Eylül 2020
Recep Tayyip Erdoğan 2023 Seçimlerinde Cumhurbaşkanlığına Aday Olabilir mi?
14 Eylül 2020
İstanbul Sözleşmesine Göre, Devlet Kadına Yönelik 'Alkol Temelli Şiddetle' Mücadele Etmeli mi?
27 Ağustos 2020
Türk Toplumunun Temeli Olan Ailede "Alarm Zilleri" Çalıyor!?
17 Ağustos 2020
15 Yaş Altı Kızlarla İmam Nikâhı ile Evlilik Suç mu? Değil mi?
Haber Yazılımı