İKLİM GERÇEĞİ ve CHEMTRAİLS SEMPOZYUMU
FARKLI BİR BAKIŞ AÇISIYLA
CHEMTRAİLS VE DÜNYA’DA İKLİM SAVAŞLARI
18.05.2025
Ankara
ChemTrails konusu sadece bir iklim ya da sağlık konusu değil, Bu konunun aynı zamanda dini ve tarihi, ayrıca kıyamet teolojisi bağlamında gelecek açısından ayrı bir önemi var
Size büyük bir felaketten söz edeceğim. Milyarlarca nanopartikül ve Grafen insanları elektromanyetik hale getirdi. araştırmalar sonucu, Bilim insanları CoVID için geliştirildiği söylenen mRNA Aşıları ile ilgili şimdiye kadar ki en inanılmaz teori doğrulandı. Yani StarLink, Wifi, 5G frekanslarıyla insan hack'lenebilir hale getirilmiş..
Size sadece CoVID’den, mRNA aşılarından söz etmiyorum. ChemTrails konusu sadece bir iklim ya da sağlık konusu değil, Bu konunun aynı zamanda dini ve tarihi, ayrıca kıyamet teolojisi bağlamında gelecek açısından ayrı bir önemi var.
Sizi bugünden alıp, yarına götürmek istiyorum. Şeytana Tapanlar, şimdi yeni yeni bir plan peşindeler. Yeni bir mRNA aşısı test ediliyor. Kanada hükümeti, kişisel rızayı tamamen devre dışı bırakabilecek, ‘AeroVax’ adını verdikleri yeni nesil mRNA aşısı için son hazırlıklarını yapıyorlar. Bu aşı enjekte edilmiyor, solunuyor! Nasıl derseniz, ChemTrails yoluyla.. Gizli veya açık yollarla tüm şehirleri aynı anda aşılamak için gaz formunda yayılabilen bu teknoloji, aerosol püskürtme sistemleriyle havaya salınarak uygulanabilecek.
Beynimizi işgal ediyorlar yetmedi, kalbimizi de işgal ediyorlar, o da yetmedi, Midemizi işgal ediyorlar. O da yetmedi damarlarımızı işgal ediyor. Hava, su ve toprağı zehirledikleri yetmiyormuş gibi, şimdide soluduğumuz hava yoluyla yeni bir aşılama kampanyasına hazırlıyorlar.
Bill & Melinda Gates Vakfı tarafından fonlanan bu yeni Aşı, McMaster Üniversitesi’nde geliştirildi. Bu şekilde Habersiz ve izinsiz kitlesel aşılamanın kapısı aralanıyor? Bir kez gökyüzüne salındığında, milyonlarca insanın farkında bile olmadan ‘aşılanması’ mümkün olabilecek.! Sadece insanlar değil hayvanlar da! Cevabını arayan soru şu: Bu, tıbbi ilerleme mi yoksa biyoetik sınırlarının ihlali ve yeni biyolojik silahın kullanılması mıdır?
Zaten Nesnelerarası iletişim diye 5G ve Starlinkler üzerinden dünyayı kuşatan bir ağ kurdular.. Tepemizden sadece kimyasal püskürtmüyorlar, radyasyon da yağdırıyorlar. Kameralarla gözetliyorlar, RF dalgaları ile istedikleri nokta hayatı durdurma gücüne sahipler, laser bombaları ile her yeri yakabilirler. BioHackerler var artık BioRezonans yöntemi ile canlıları manipüle edebilirler, gerekirse öldürebilirler de. Bize akıllı şehirlerden, akıllı evlerden, akıllı işyerlerinden, akıllı otomobillerden, akıllı robotlardan, akıllı telefonlardan söz ediyor. Siber teknoloji anlatılana göre insanoğluna yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vadediyor. Tabi 8 milyar insanın 7,5 milyarını öldüreceğiz demiyorlar.
Zaten adına NeuraLink dedikleri nano Chip’leri beynimize taktıktan sonra biz, Nesnelerarası iletişimin Nesne’si olacağız, ve İnsan, Hayvan, Makine eşitlenecek.. Din ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız GENDER diye tanımlanan GENOM Bireylere dönüştürüldükten sonra zaten geriye fazla bir şey kalmıyor. Biz bu networkun biyonik protezi haline gelmiş olacağız.
Hem kafamıza takılacak Chip’ler, hem de Tepeden püskürtülen kimyasalların yerine Grafen püskürtüldüğünü düşünün. Elinizdeki cep telefonu ya da evinizdeki WiFi üzerinden bize komutlar gönderilebilecek. Bakın, bu hafta başında ABD Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr. Önce “GeoEngineering” (gökyüzünü spreyleme) faaliyetlerinin arkasında “ABD Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı'nın (DARPA) olabileceğini “söyledi. Bir bakan, kendi ülkesinde olup-bitenden bile tam emin olamıyor. Daha sonraki açıklamasında ise “ChemTrails operasyonu ‘DARPA’ tarafından yapılmaktadır. Elimden ne geliyorsa bu işi sonlandırmak için yapacağım. Sorumlular yargı önüne çıkacak” dedi..
Tıbbi olmayan nedenlerle genleri değiştirmek ve yeni genlerin nesilden nesile aktarılacağı şekilde toptan olarak genleri değiştirmek, şu anda bir takım terapistler açıkça kötü olan genleri değiştirmekten söz ediyorlar.. Peki ya kötü bir vücudu iyi yapmak yerine iyi bir vücudu daha iyi hale getirebilecek genler? İnsanlar çeşitli zihinsel güçleri geliştirmek için kendilerini ekstra nörotransmiterlerle güçlendirebilmeli mi? Ya da tenlerinin rengini değiştirmek için mi? Ya da daha hızlı koşmalarına veya daha ağır ağırlık kaldırmalarına yardımcı olmak için mi? Bu yeni bir Öjenik hareket demek. Bu TransHumanizm’dir. Bu insanın NESNEleştirilmesi demektir.
Hiç kimse birinin bilgilendirilmiş rızası olmadan genlerini değiştirmemelidir; rızası olmadan bir başkasına genetik değişikliği zorlamak, tecavüz veya ağır bedensel zarar kadar ciddi bir suç olan kişiliğini ihlal etmektir. Belirli özellikleri seçmek için ince sosyal baskılar olabilir; ancak öznenin özgür iradesini inkar edilemez. Fıtrata müdahele edilemez.
Evet görmeyen biri bu yolla görebilir, duymayan biri duyabilir. Dialize girmek yerine yeni bir böbrek isteyebilirsiniz ama bunun dini, ahlaki, hukuki bir çerçevesi olması gerekir.
Bu konuda ciddi bir denetim olmazsa, suni olarak genetik mutasyon bir sonraki nesle hiçbir gen aktarmayan "somatik" hücrelerin mühendisliğini ifade eder. Bu da neslin ifsadına yol açar. Bakın ChemiTrails buna yol açabilir. Gen mühendisliğini TransHumanizm için kullanacak olursanız, inek, domuz, keçi, koyun karması bir canlı üretebileceğiniz gibi, Koyun gibi büyüyen, tavşan gibi üreyen, sincap gibi beslenen ama insan gibi düşünen ve görünen bir canlı da üretebilirsiniz. Portakal ağacında karanfil kokulu sarımsak yetiştirmek gibi fanteziler peşinde koşanlar, farklı dünyaya uyandıklarında geri dönüşü olmayan bir cehennemin eşiğinde bulabilirler kendilerini. Ancak embriyoların erken gelişimini etkilemek veya radikal olarak farklı insan türleri yaratmak, hayali tehlikeli ve sapkın bir hayaldir. Yumurtalar ve sperm de dahil olmak üzere tüm hücrelere yeni genler koyan ve bu yaklaşımdan kendilerini bir sonraki nesle fırlatabilirler. Bu tür bir "Germ çizgisi" terapisi, uzun vadeli etkileriyle, sınırlı hücre terapisinin yapmadığı usta ırkların ve Untermenschen'in hayaletlerini akla getiriyor. Tohumlar üzerindeki oyunlar, beslenme alışkanlıklarını değiştirerek, BioRezonans uygulamalşarı, ChemTrails uygulamaları hepsi bir arada düşünüldüğünde Harari’nin insanın Tanrı olacağı iddiasını hatırlamalıyız. Yeryüzünde bir cennet vadedenler aslında, dünya nüfusunun Yüzde 95inin helakı üzerinden kendilerine bir cennet hayal ediyorlar.
TransHumanizm ve NeuraLink aslında son vuruş olacak, oraya doğru sürükleniyoruz adım adım, ChemTrails de en yaygın olanı ve en savunmasız kaldığımız bir alan. İnsanın yeniden edit edilmesinden söz ediyoruz. Hemen hemen hergün bu şekilde aşılanıyor ve zehirleniyoruz aslında.
Kalıtsal insan genomu düzenlemesi, nükleer DNA'nın nesiller boyunca kalıtsal olabilecek bir şekilde düzenlenmesini ifade eder. Kalıtsal insan genomu düzenlemesi, bunun yavrular ve genel olarak toplum için olası sonuçları üzerine yoğun tartışmalara konu olmuştur. Somatik insan genomu düzenlemesinden daha fazla güvenlik ve etik sorunlar ortaya çıkabilirler.
FDA, DNA'yı değiştirerek nadir görülen bir genetik körlüğü tedavi etmek için ilk ilaç olan Luxterna'yı onayladı. Bu şekilde körlerin görmesi mümkün. Olacak. Bize söylenen bu! Bu, şimdiye kadar onaylanan ilk gen terapisi değil (üçüncü), ancak FDA, bir kişinin hücrelerinin kalıtsal DNA'sını bir tedaviyi etkilemek için değiştiren enjekte edilmiş bir ilacı ilk kez onayladı.
Bu arada bir kontrollü bir şekilde BioHacker ilk kez genetik bir hastalığı tedavi etmeye çalışmak için bir hastayı biyolojik olarak hackledi.
Genetik endüstrisi için yeni bir yazılım şirketi türü gelişiyor. Sadece geçen yıl, 50'den fazla ABD genetik ve gen terapisi girişimi var. Kimi Tanrı genini arıyor, kimi sağlık, kimi mutluluk peşinde. 2018’den bu yana bu konuya ilgi giderek artıyor. Eski SpaceX mühendisleri tarafından kurulan Synthego gen düzenlemenin AutoCad'i' olmayı hedefliyor. Kanser tedavisi için gen terapisi öneren bir çok proje söz konusu bugün.
DNA'mız yaşlandıkça değişir. Ama birileri yaşlanma genini dönüştürmekten söz ediyor. ChemTrails ile bozacaklar, sonra onu düzeltmek için daha da bozacaklar. Epigenetik konusu bu günlerde çok popüler. Bu yöntemle Genetik dizinin kendisini değiştirmeden DNA'yı değiştirme çalışmaları bu gün Epigenetik değişikliklerin, genlerin nasıl açılıp kapatıldığını veya ifade edildiğini etkilemesi üzerinden, vücudun farklı bölgelerindeki hücrelerin aynı genetik kodu nasıl kullandığını düzenlemeye yardımcı olduğunu gözlemleyerek daha ileri çalışmalar için hayatın sırrını çözmeye çalışıyorlar. Bütün bunlar bilimsel bir çalışmayla sınırlı kalsa iyi. Bu bilim ve teknoloji belli merkezlerin elinde insanlık için yıkıcı bir tehdide dönüşebilir. Öjenik yeni bir tek ve üstün bir insan ırkını tanımlamak ve diğer insanları dönüştürmek için çalışıyor sanki. Dönüşüme direnenleri ya da niteliksiz buldukları kalabalıkları ise çöp olarak görüyorlar.
GENEL BİR DEĞERLENDİRME?
Önce, hergün başımızdan aşağı ne boca ediyorlar? her ülkede, her zaman aynı formülü kullanmıyorlar. Bu arada nasıl CoVID günlerinde mRNA aşıları için ONAM alarak insanları kobay olarak kullandılarsa ChemTrailde de hepimizi kobay olarak kullanıyorlar, hem de ONAM bile almadan. Her ne kadar ChemTrail ile ilgili ülkemizde remi bir açıklama olmasa da, İklim manipülasyonu için Nano Alüminyum, Baryum, Stronsiyum, Polimerler biyolojik ve diğer kimyasal maddeler.. Bu konuda diğer arkadaşlar daha geniş bilgiler sunacaklardır.
Bu konu genel anlamda bir BioTerör eylemidir aslında. “Chemtrails ve Dünya’da İklim Savaşları” başlığı, hem gökyüzündeki beyaz izlerin ardındaki gerçekleri hem de iklim değişikliği maskeli insnalığa karşı işlemekte olan bir cinayeti sorgulayacağız.
Kimilerine göre, bugün burada konuştuğumuz konu bir komplo. CoVID döneminde de böyle demişlerdi. RF silahlarından bahsettiğimde Uykusuz mizah dergisine kapak olmuştum. Kafanıza Chip takacaklar dediğimde de aynı şey oldu.
Chemtrails iddialarının komplo olduğunu söyleyenlerin asıl kendileri komploculuk yapıyorlar. Ellerin çok güçlü sosyal media ağları var, Motitoring ve Checking yapabiliyorlar. Media sermaye üzerinden onların kontrolünde, akademi, siyaste, bürokrasi, hatta cemaat yapıları bile büyük ölçüde bu çevrelerin kontrolünde. Artırılmış sanal gerçeklikle ve yapay zeka üzerinden herşeyi tersyüz edebiliyorlar. Çok güçlü bir istihbarat ağları var.
Chemtrails terimi, İngilizce “Chemical Trail” (kimyasal iz) kelimelerinden türetilmiştir ve uçakların gökyüzünde bıraktığı uzun süre kaybolmayan kimyasal ve biyolojik maddeler içermesi ile ilgili bir konu. Bu izler;, hava, su, toprak üzerinden, doğrudan ve dolaylı olarak bitki, hayvan ve insanlar üzerinden etkili olan bir tehditten söz ediyoruz.
Bakın zaten hava, su, toprak kirletildi. Tarımd’a inanılmaz zirai kimyasallar kullanılıyor. Toprakta kullanılan kimyasal gübreler toprağı kanserleştirdi. Su desen zaten zehirlendi, havamız kirli, o da yetmiyormuş gibi hergün tepemizden kimyasal püskürtüyorlar. Arılar öldü, Kelebeklerde, uğur böcekleri de görünmüyor artık. Kuşların sayısı da çeşitleri de giderek azalıyor. Zaten bitkiler zehirli, geni ile oynanmış tohumlar da zehirli. Zehirleniyoruz. Kuş sesleri duyulmaz oldu. Bunun en son yıkıcı sebeblerinden biri de bu ChemTrails.. Hayvanseverlerin nedense bu katliama sesleri çıkmıyor. Bakın, ChemTtrails sonrası, CoVİD’in üstüne bir de bu gelince, Kalp hastalıkları, Astım, Alzaymır, Akciğer ve üst solunum yolları hastalıkları, yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı patladı. Kısırlık da öyle sakat doğumlara hazır olun. Bu planı, Global Reset’in iklim ve sağlık, politik hedefleri ile birlikte düşündüğümüzde nüfus kontrolü, psikolojik manipülasyon, hava durumu modifikasyonu veya küresel ısınmayla mücadele hepsi bu şeytani ifsat hareketi ile ilişkili olduğu görülüyor.
Bu konu sadece iklim manipülasyonu Dünyayı güneşin zararlı ışınlarından korumuş olacaklarını söylüyorlar da, bu iklim savaşları için bir savaş aletine de dönüştürülebilir. İklim Savaşları: Geo-mühendislik ve Hava Durumu Manipülasyonu hepsi bir birini tamamlayan süreçler. ChemTrails tartışmalarını anlamak için, “iklim savaşları” kavramını daha geniş bir bağlamda ele almalıyız. İklim savaşları, devletlerin veya güçlü aktörlerin, iklimi ve hava durumunu kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmeye çalıştığı bir senaryoyu ifade eder. Bu, bilimkurgu gibi görünse de, hava durumu modifikasyonu geçmişte denenmiş bir uygulamadır. Örneğin, Vietnam Savaşı sırasında ABD’nin “Operation Popeye” projesi, muson yağmurlarını artırmak için bulut tohumlama teknolojisi kullanmıştı.
Günümüzde, Geo-Mühendislik adı verilen bilim dalı, iklim değişikliği alanında bir çok tarımsal ve askeri proje gündemde. Atmosfer ve stratosfere aerosol partiküller püskürterek güneş ışınlarını yansıtmayı ve küresel ısınmayı yavaşlatmayı hedefleyen “Stratosferik Aerosol Enjeksiyonu” (SAI) benzeri projeler bu işin vitrin kısmı, maskesi..
Etik açıdan, projeler ciddi sorunlar doğuracaktır. Stratosfere aerosol püskürtmek, küresel iklimi değiştirebilir, ancak bu süreçte hangi bölgelerin daha fazla yağmur alacağı, hangilerinin kuraklıkla karşılaşacağı belirsiz. Bu, bir tür “iklim adaletsizliği”ne sebeb olabilir. Ayrıca, bu tür projelerin halkın bilgisi olmadan yürütülmesi, siyasi açıdan şeffaflık ilkesine aykırıdır. İklim savaşlarının kurbanı olmamak için, önce kendi aramızda şeffaflık, işbirliği ve güven inşa etmeliyiz. İşin, teknik yanından öte, fayda vadetmeden önce muhtemel, telafisi mümkün olmayan risk ve zararların telafi edilmesi gerekir. Bu konuda maalesef efradına cami, ağyarına mani bir açıklama yapılmıyor. Ben yaptım oldu mantığı ile işler götürülmeye çalışılıyor. Bu işlerde Hak da yok Halk da. Yasa olmadan da ChemTrails örneğinde olduğu gibi, başkanlık genelgesi, bakanlık tamimi ile stratejik plan üzerinden bu işler yapılıyor.
Def-i mazarrat celbi menafiden evladır. Bu konuda hala CoVID konusunda bile bir açıklama yapılmadı. Şeffaflık yok. Kamu otoritesi vekaleten iş yapar, şeffaf olması gerekir.
Bakın yaptığınız kanun hukuka uygun değilse o kanun suç aletidir. Hitlerin de Stalinin de, Musolininin de yasalar, yargıçları, mahkemeleri vardı. Kaldı ki Polis devleti olmak, kanun devleti olmak marifet değil. Aslolan Hukuk devleti olmaktır. Yapılan işin ahlaki bir temeli olmalıdır. O işin dini açıdan iyi sorgulanması gerekir. Dinin izin vermediği bir şeye, hiçbir mümin gönülden katılmaz, katkı da sağlamaz. Daha yaşanabilir bir dünya için aynı gökyüzüne bakıyoruz. Gökyüzü karartılır ve orada kuşları, kelebekleri, arıları görmediğimizde unutmayalım ki, sıra bize gelmiştir. Onların başına gelenler, bizim de başımıza gelecektir. Bu işin tehlikesi, korunmak için yapılacak çalışmalar, ABD ve Rusya ya da bunu yasaklayan ülkeler hangi gerekçelerle bunu yapıyorlar. Kişiler, topluluklar bu konuda neler yapılabilir. Global bir karşı duruş için ne yapmak gerek
Uçakların gökyüzünde bıraktığı izlerin kimyasal veya biyolojik maddeler içerdiğini ve bunların çeşitli tehlikeler oluşturduğu öne sürülüyor. Sözü edilen Sağlık Sorunları görmezden, duymazdan, bilmezden gelinecek türden şeyler değil. Alüminyum, Baryum, Stronsiyum gibi maddelerin solunmasıyla solunum yolu hastalıkları, nörolojik bozukluklar (ör. Alzheimer Morgellons sendromu), kanser, gibi hastalıkların tetiklenmesi sözkonusu Örneğin, 2012’de Avrupa Parlamentosu’na sunulan bir soruda, ChemTrails sisleme ürünlerinin Baryum, Alüminyum ve radyoaktif maddeler içerdiği ve bu maddelerin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği öne sürülmüştü.
Çevresel açıdan ChemTrails uygulamaları toprağı, suyu ve bitki örtüsünü kirlettiği, tarım verimini düşürdüğü ve ekosistemlere zarar verdiği iddia ediliyor. Örneğin, Oklahoma’da başlatılan bir kampanyada, ChemTrails uygulamaları güneş ışığını engelleyerek tarımı olumsuz etkilediğini ve yaban hayatını değiştirdiği tartışılıyordu.
İklim Manipülasyonu, bu projeyi destekleyenler tarafından bile, ChemTrails uygulamaları hava durumu kontrolü veya güneş radyasyonunu yönetme (Solar GeoEngineering) amaçlı olduğunu ve bu süreçte istenmeyen iklim değişikliklerine yol açabileceği endişesini kabul ediyorlar, bunu bir risk olarak görüyorlar. Örneğin, Stratosferik aerosol enjeksiyonunun (SAI) ekosistemler üzerinde öngörülemeyen olumsuz etkileri olabileceği kabul ediliyor.
Global Reset ve İklim Lobisinin örgütlediği 2016’da 77 atmosfer uzmanın katıldığı bir grub, ChemTrails iddialarını destekleyen hiçbir kanıt bulamadıklarını açıkladılar. Bu bizim için sürpriz değil. Biz bunları CoVID ve mRNA günlerinden tanıyoruz. Onlar topraktaki kimyasalların (Alüminyum, Baryum) topraktaki varlığı, endüstriyel kirlilik veya doğal süreçlerle açıklıyorlardı.
KİM DESTEKLİYOR, KİM KARŞI ÇIKIYOR?
ABD Açık semalar anlaşması’ndan çekildi. Tennessee (2024)de atmosferde kimyasal salınımı yasaklayan bir yasa çıkardı. Yasa, “sıcaklık, hava durumu veya güneş ışığı yoğunluğunu etkilemek” amacıyla kimyasal salınımı yasaklıyor. Florida’da Senatör Ileana Garcia, hava durumu modifikasyonu ve geo-mühendislik faaliyetlerini yasaklamayı öneren bir yasa tasarısı sundu. New Hampshire ve Teksas2ta konu tartışılmaya devam ediyor.
Meksika, 2023’te Solar Geo-Mühendislik deneylerini yasakladı.
En sert tepkiyi Putin verdi. Ülke sınırlarından kendi ülkesini etkileyecek yakınlıktan uçan ChemTrails uçaklarını vurabileceklerini söyledi.
Bir çok ülke uygulamayı askıya alırken, çekilmeyi tartışırken Türkiye büyük bir ısrar ve ketumiyetle uygulamayı, yasaya da gerek görmeden sürdürmeye devam ediyor.
Rusya ve Çin’in “Açık Semalar Anlaşması”ndan çekilerek ChemTrails’leri yasakladı.
Bu konuda Change.org, Bye Bye Blue Sky, Chemtrails Global Skywatch gibi grublar yanında 5G, CoVID, mRNA, Karbon ayak izi karşıtı grublarla da birlilkte hareket edebiliriz.
PEKİ, BİZ NE YAPABİLİRİZ?
ChemTrails uygulamalarında kullanılan Alüminyum, Baryum, Stronsiyum gibi ağır metaller içerdiğini ve bunların solunum yolu hastalıkları, Alzheimer, kanser, Morgellons sendromu gibi sağlık sorunlarına yol açtığı biliniyor. Bu şikayeti olanlar, bunu raporlayıp, dava açmalı. Bu konuda bir temas grubu oluşturarak yasama, yürütme, yargı, STK’lar, Meslek örgütleri, Partiler, ilgili bakanlıklar ve kamu kurumları, bilim ve politika kurulları, Media, Üniversiteler, SIAD’lar ve Diyanetle ve diğer dini topluluklarla yakın temas içinde olmalıyız
Ortak taleplerimiz belli: “Açık Semalar Anlaşmasından Çıkılsın! Uygulama hemen durdurulsun.” “Havamızı, Suyumuzu, Toprağımızı Zehirlemesinler!” Hep birlikte her dilde “Stop ChemTrails!” demeliyiz. Bu maksatla info grafikler, sloganlar, karikatür ve imajlar kullanmalıyız.. “Zehirleniyoruz!” bunu açık ve net bir şekilde insanlara aldatmalıyız. Bir MİM sanatçısı, komedyen, Rap’çi yok mu çevremizde. Sosyal mediayı etkin kullanmamız gerekiyor. İbadetin çok olanı değil, sürekli olanı makbul bu konuda da süreklilik önemli..
Herhangi bir sorunla karşılaştığımızda hemen Yargı’ya gitmeliyiz. CİMER ve TBMM Dilekçe Komisyonu, Ombudsmanlık Kurulu, TBMM ilgili komisyonlar ve İnsan Hakları Komisyonu, Partilerin grub başkan vekillikleri ve bu konuda duyarlı milletvekilleri ile sürekli temas içinde olmamız gerek.
“Geoengineering” adıyla bilinen iklim mühendisliği programları aslında çeşitlendiriliyor. ChemTrails benzeri uygulamalar, iklim mühendisliği veya “Solar Radiation Management” (güneş ışınımını yönetme) başlığı altında ABD “Project SCoPEx” (Harvard Üniversitesi), Çin “Weather Modification Programı” yürütürken Rusya “iklim savaşlarının ön hazırlığı” çalışmaları yapıyor. Daha bir çok proje gizli olarak yürütülüyor. Ayrıca uluslararası hukuk da bu konuda yetersizdir. 1978 yılında imzalanan ENMOD Sözleşmesi (Environmental Modification Convention), doğaya zarar verebilecek askeri müdahaleleri yasaklar, fakat sivil görünümlü projelere karşı açık kapı bırakır.
KONUNUN DİN, TARİH, KEHANET VE MİTOLOJİK ARKA PLANI
Bu konunun bir din, bir tarih, bir kehanet ve bir de mitolojik arka planı var. Bu olaylar durduk yere olmuyor. Bu süreç bugünden yarına sonuçlanmayacak. Ve bu sürece hazırlık 1980’de başladı. Orwell’in 1984’ünü hatırlayın. Orwell bu kitabı 1948’de yazdı. 14 Mayıs 1948’de İsrail kurulmuştu. 1950’de yeni dünya düzeni arayışları başladı. İlk evre 1991 de SSCB’nin dağılması ile sonuçlandı. Hemen önce Fukuyama “Tarihin sonu”nu yazdı, Huntington “Medeniyetlerarası çatışma”yı yazdı. Bugünkü süreç 2000 yılında Milleniumda başladı. Millenium’un ilk Jübilesi yani ilk 100 yılı sonunda bu işlerin sonuçlandırılması gerekiyordu. İlk çeyrek jübile 2025 sonunda yapılacak.
2020-25 arası, dünyanın manyetik kutbu, Kanada üzerinden Yakutistan’a kayıyor. 23.44 derecelik epliktik eğilimin yer değiştirmesi ile birlikte mevsim, iklim, fay hatları, plakalar, yeraltı suları, rüzgarlar, deniz akıntıları, kuşların balıkların göç yolları, ırmak, göl, nehirlerde su seviyeleri herşey değişiyor, değişecek. Toplamda 360’da 46.88 derecelik bir değişiklik söz konusu.
Bu bin yılda bir olan tabii bir olay. Birileri bu olayları bahane ederek yeni dünya düzeninin bu iklim değişikliğinin arkasına saklamaya çalışıyor.. Buna bağlı volkanik hareketler, volkanik hareketler, daha bir çok şey olacak, ama Kanada’daki buzullar erirken Yakutistan’daki buzullar yükselecek. Bu arada bir de +- kutuplar yer değiştirecek.
Dini açıdan baktığımızda, Kur’an-ı Kerim’de (17 ayetten oluşan 86. Sure) TARIK Suresi diye bir sure var. Bu bir yıldızın adı. Ayet bu yıldızın karanlık bir yerden darbeler vurarak, muhtemelen pulsarlar şeklinde şok dalgaları şeklinde geliyor. Güneşten iki kat büyük, 2 uydusu, 1 ay’ı, bir de çok farklı, yeşil renkli bir kuyruklu yıldızı var. Bu yıldız kümesi güneş sisteminin dışından. Dolaşıp geri gidecek. Bu yıldızın 3600 yılda bir geldiği söylenir. Dolayısı ile havada, karada, denizde büyük çalkantılara sebeb olacağı iddia edilir. Kur’an-ı kerim, “onun ne yapacağını bilemezsiniz” diyor. Depremler olabilir, volkanlar patlayabilir, fırtınalar yaşayabiliriz. Bir de gökten uçan bir cisim bırakmayacağı gibi, yüksek elektro şok dalgaları ile bütün elektronik cihazları çalışamaz hale getirebilir, trafoları patlatabilir.
Bu yıldız kümesi batıdan doğup, batıdan batacak. Bu da kıyamet teolojisi ile ilgili bir konu.
Bunun yanında bir de ŞİRA diye yıldızdan bahseder Kur’an-ı Kerim. Bu da aynı şekilde hareket ediyor, yine güneşten daha büyük, bunun özelliği ise çekerek geliyor. Yani dünyada yerçekimi kurallarını değiştirecek. Bu iki yıldız farklı kaynaklarda adı zikredilen Marduk, Niburi, Sirius olabilir mi, ya da başka bir şey mi? ŞİRA ile ilgili (Necm 49)’daki ayette bize “Şira’nın da Rabbi Allahtır” deniliyor. Yani herşeyin ilahi kontrol altında olduğu haber veriliyor. ŞİRA’ya “güneşin de güneşi” denir. Bazı kaynaklar bu süreçte gökte 2 ya da 3 güneş görüleceğini söyler. Yeraltına şehirlerin kurulma sebebi bu olarak zikredilir. Bu gün de yeraltı şehirlerinin kurulması, 25 dakikalık şehirler bunun için. Yerin 4 metre altında 18 derece sabit değişmeyen bir ısı var. Bu canlıların yaşaması için en uygun ortam. Ve radyoaktif şoklardan, fırtınalardan korunmak için bu en uygun ortam. Bu bölgelerin üstüne de radyasyon emici bitkiler ekilmesi gerekir ki, bunların başında Kenevir gelir.
Konu Kıyamet teolojisi ile ilgili olunca Musevilikte ve İsevi inancında da bu konu geniş yer bulur. İsevilerde bu konu daha çok Yuhanna Vahyi”nde ele alınır. Museviler ise Hz. İdris’e nisbet edilen “Enok’un kitabı”ndan yorumlar çıkartırlar.
Buna her iki inanç topluluğunun kehanetleri de eklenince, tarihin sonuna ilişkin teolojik kaygıların arttığını görüyoruz. Konu Mesih, Meşiah, Anti Chirist, Gog-Magog, Armagedon ile ilgili konular TEOPOLİTİK tartışmaları beraberinde getiriyor.
Birileri bu hadislerde, insanlığın yokolacağı endişesini taşıyor. Mesih ve Meşiah bu kez yüzen bir gemi değil, bir uzay gemisi ile insanlığı kurtaracağını düşünüyor. 8 Milyar insanı kurtarmak mümkün değil. 500 Milyon insan kendine yeraltında yurt edinirse, yerüstünde robotlar onların barınma ihtiyacını karşılarsa, geri kalanların da gen kopyaları ve beyinleri kopyalanıp, bu olaylar geçtikten sonra bunlar yeniden klonlanıp canlandırılabilirse, insan soyun un hayatta kalabileceğini düşünüyorlar.
Hayatta kalacak olanların genleri dönüştürüp, değişen şartlara uyum performansını artıracak Gen Manipülasyonu için çalışıyorlar. Bir şekilde insanların kafalarına Chip takabilirlerse bu süreci Yapay zeka ve yapay bilincin yönetmesini istiyorlar. Hangi bölgede kim ne yapacak, kim ölecek, kim kalacak, kimin beyni kopyalanacak, kimin beyin kodları değiştirilecek. Eğer spreyleme ile insanlara Grafenli aşılar yapılabilirse, RF yoluyla gen manipülasyonu daha kolay yapılabilecek.
Bunların peşinden gittikleri Şeytan, onlara böyle bir hikaye anlatıyor. Kalan insanlarla bu kez yeryüzünde bir cennet inşa edecekler ve ölümsüz olacaklar. Hatta insanlar tanrı olacak. Şeytan onlara günah, ayıp, suç, ceza olmayan bir dünya vadediyor. İnsan Tanrının kulu olmayacak. Onun bizi hapsettiği zaman ve mekan boyutunu aşarak haşa, gerçek anlamda özgür olacak.
Allah azimuşşan ise, bütün bu hadiselerin kendi bilgisi ve iradesi altında olduğunu söylüyor.
Evet biz, alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Zor bir zamandan geçiyoruz. Global anlamda Şeytani bir tehditle karşı karşıyayız. Bu global tehdide karşı, global bir karşı duruş gerekli. Bu anlamda tüm dünyadaki akıllı, dürüst ve cesur insanların erdem temelinde bir araya gelmesi ve “Biz insanız” diye insanı “Nesnelerarası iletişim”in NESNEsi haline getirecek bu Şeytani plana HAYIR demeliyiz. TransHumaniz, İklim, Karbon ayak izi, 5G, NeuraLink, Humanoid, Klonoid, ChemTrails hepsi aynı şeytani oyunun birer parçaları.
Bu senaryoda Siyaset, bürokrasi, akademi, Media, İş dünyası, STK, Meslek odaları, sanat, spor, sağlık, gıda, spor hepsi figüran Hep birlikte, insani, din, ahlak, gelenek, mülkiyet hakkı, yaşama hakkından, biyolojik cinsiyetinden bağımsız, BİREY’lere dönüştürerek, GENDER diye tanımlanan bir GENOM olarak, Nesnelerarası iletişimin NESNEsi yaparak insan, makine ve hayvanı eşitlemeye çalışan bu ŞEYTANİ PLAN’a karşı hep birlikte karşı koymalıyız ve daha sonrası içinde farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabileceğimiz adaletten, barıştan, hürriyetten yana yeni bir düzen kurmalıyız.
19.YY sonunda savaş yıllarında, Kapitalizm’in, Komunizm’in, Faşizm’in gölgesinde, Sömürü mirasını paylaşmak için Vatikan ve Derebeyler arasındaki bir mutabakatın ürünü olan ve “Uluslararası düzen”in temel referansı kabul edilen 1648 Westefelya süreci sonunda şekillenen kavram ve kurumlarla 21.YY açıklamak mümkün değil.
Adaletten, barıştan, özgürlükten yana, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı, insanların mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyetinin korunduğu yeni bir dünya için yeni bir İnsanlık cephesi oluşturmalıyız. Yaşasın insan, yaşasın insanlık!
TEHDİTLERİ CİDDİYE ALMAK ZORUNDAYIZ. Ya size siber hapishaneler taş duvarlarla, ya da betonla yapılmıyor. frekanstan yapılıyor. Yani beynimize vuruluyor kelepçe. İnsanlar dalgalarla sürüleştirilerek bir arada tutuluyor ve güdüleniyor giderek hergün daha fazla. . Silahlarla yapmıyorlar bunu rızaya dayalı, onam alarak, mRNA’da gördük bunu. Zaten, vergiden der yargıdan da muaflar. Diplomatik muafiyet ve pozitif ayırımcılığa ve korumaya sahipler.
Artık özgür değiliz. Zincirlere bağlı değiliz ama doğrudan biyolojinize kodlanmış bariyerler var ve bunu aşamıyoruz. Politik engeller var, yasal engeller var ayrıca.. Bu abartı değil.. İnsanlığı siber bir savaşla ele geçirdiler. Bu savaş bombalarla değil, bant genişlikleriyle yürütülüyor. Ordularla değil, algoritmalarla. Afrikalı kızları kısırlaştıran aşı denemelerini finanse eden aynı finansörler, yenidoğanlara yapay zeka tepkili kuantum noktalar yerleştirenler de onlar. Kimimizi hava ile, kimimizi su ile, kimimizi gıda ile, kimimizi ilaçla ya da daha bir çok yol ve yöntemle hedef alıyorlar. İnsanları tek tek dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik profillerine göre kodluyorlar. Ve açık hedef haline getiriyorlar. Sosyal medyanızı kontrol eden aynı ağlar, nörokimyasal döngülerinizi de kontrol ediyor. Buna bilim, teknoloji, konfor, “ilerleme” diyorlar. Buna “kamu sağlığı” diyorlar. Peki, bir çocuğun deneysel bir yük enjeksiyonundan sonra beyin kanamasından nöbet geçirmesine ne diyorsunuz? On yaşındaki bir çocuğun hiç sahip olmadığı bir hastalık için yapılan bir aşıdan miyokardit nedeniyle ölmesine ne diyorsunuz? Ben buna, insanlığa karşı SİBER SOYKIRIM, SİBER TERÖR diyorum..
Bakın, ChemTrails’le sadece hava, su, toprak, insan, hayvan ve bitki zehirlenmiyor, aynı zamanda Grafen püskürtme yöntemi ile aşı etkisi doğurarak, mRNA’da olduğu gibi bir etki oluşturmayı başardılar. Eğer bugün. çözüm üretmezsek yarın daha zor şartlarca karşı karşıya kalacağız. Bu işin can, zaman, ekonomik maliyeti daha da artacak. Kaybedecek zaman yok. Ne yapacaksak HEMEN ŞİMDİ!
40 AÇIK KAYNAK
Burada size bu konuyla doğrudan ve dolaylı olarak ilişkilendirilebilecek bazı konular hakkında bilgi kaynaklarının açık kaynak veri linklerini vermek istiyorum:
1-Pentagon Askeri gayeyle insan beynine Telepatik erişimin yollarını arıyordu yıllardır. ESP kartları ile çalışıyorlardı. WIRED’daki makale, “DARPA’nın Silent Talk programı”nı tartışıyor; bu program, konuşma öncesi sinir sinyallerini tespit ederek ve analiz ederek askerlerin telepatik iletişim kurmasını sağlamayı amaçlıyor. Bunun için bakınız: https://wired.com/2009/05/pentagon-preps-soldier-telepathy-push/
2-3-Grafen ve grafen oksitin biyotıptaki uygulamalarına, biyosensörler, hücre farklılaşması ve kütle spektrometrisine odaklanan kapsamlı bir inceleme’ye ve toksidite riski ile ilgili konuları tartışan kaynaklara şuralardan erişebilirsiniz:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23480658/ - https://ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9558614
4-Nanopartiküllerin kan-beyin bariyerini (BBB) aşarak mesajın hedefine teslim edilmesiyle ilgili zorlukları ve stratejileri tartışıyorlar şu makalede:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27141426/
5-Biyo-Nano Nesnelerin İnterneti (IoBNT) üzerinden sentetik biyoloji ve nanoteknoloji araçları üzerinden X-eneboth’lara kadar uzanan yeni canlıların üretimine ilişkin bir paradigmayı konuşuyorlar artık. Bu yöntem biyolojik gömülü bilgi işlem cihazlarının mühendisliğini mümkün kılıyor. Bunun için bakınız https://ieeexplore.ieee.org/document/7060516
6-DARPA Biyolojik Teknolojiler Ofisi (BTO) Yeni Öjenik asker, sentetik biyoloji ve biyo-üretim gibi odak alanlarını ve mevcut programları ve araştırma konularını şu adresten okuyabilirsiniz: https://darpa.mil/about-us/offices/bto
7-8-16 Mart 2020 tarihli NIH’in CoVID-19 için Araştırmacı Aşı Klinik Denemesi Moderna’nın Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) ile iş birliği içinde geliştirdiği mRNA-1273 aşısının Faz 1 klinik denemesinin başladığını duyuruyordu. Deneme, sağlıklı yetişkin gönüllülerde aşının güvenliğini ve immünojenitesini değerlendirmeyi amaçladı. https://nih.gov/news-events/news-releases/nih-clinical-trial-investigational-vaccine-covid-19-begins . Bu süreçler birbirini ile asimetrik entegrasyonu ile Binlerce Kanallı Entegre Beyin-Makine Arayüz Platformları geliştirilebilecek. Neuralink’in ölçeklenebilir yüksek bant genişlikli beyin-makine arayüz sistemine yönelik çalışmalara örnek olarak şu makaleye bakılabilir: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6914248/
9-Çeşitli psikiyatrik bozuklukların ve davranışsal veya bilişsel semptomların tedavisinde nöromodülasyon tekniği olarak derin beyin stimülasyonunun (DBS) kullanımını araştıran projeler, tersine mühendislikte nasıl büyük tehdit oluşturabileceği konusunda kimsenin çok da fazla dini, ahlaki, hukuki açıdan fazla bir endişesi yok. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35460949
10-Mesela şu teknoloji aslında ChemTrails ile entegre edildiğinde korkunç sonuçları olabilir: Akıllı Toz: Kübik Milimetrelik Bilgisayarla İletişim yöntemi ile algılama, hesaplama ve iletişim yeteneklerini kübik milimetre form faktörüne entegre eden ultra küçük bilgi işlem cihazları olan Akıllı Toz üzerinden çevresel izleme, tıbbi teşhis ve askeri gözetim gibi çeşitli alanlarda potansiyel uygulamalara imkanları sağlanabilecek. Şu makale bunu inceliyor: https://ieeexplore.ieee.org/document/895117
11-İşte içine doğduğunuz dünyada bir çok şey Sezgi ve algılarınızı uyuşturmak, hormonlarınızı bastırmak, duygularınızı yeniden yazmak ve Tanrı geni dedikleri anlama merkezlerini tahrip ederek bir frekans hapishanesinin labirenlerinde insanlığı köleleştirebilirler. Elinizde tuttuğunuz her cihaz, yanından geçtiğiniz her akıllı kule, ittikleri her “aşı”; ya da tepenizden yağdırılan RF dalgaları, laser ve ChemTrails bu açıdan bir anda konfor ve sağlık aracı olmaktan çıkıp bir silaha dönüştürülebilir.
Bunlar bir planın parçaları. Bu plan bizi korumak için değil, iradenizi yeniden şekillendirebilmek için tasarlanmış bir araç. Evinizdeki Wifi. Cihazı, akıllı cep telefonunuz, akıllı teknolojilerin tamamı bir anda silaha yada isitihbarat aygıtına, Bir duygu manipülatörüne dönüştürülebilir.
Uykunuz mu? Hacklendi. Düşünceleriniz mi? bilemezsiniz. Uzun zamandır sosyal ağlar üzerinden izleniyoruz. Yapak zeka üzerinden kişilik analizleriniz, düşünce yapınız, davranış özellikleriniz biliniyor.. Hepsi kataloglandı. Ve risk sayınız belli bir seviyeye ulaştığında bir anda resetlenebilirsiniz. Bu bir bilim kurgu filmi değil. Bu şimdi bir gerçek. Bizi kuşatan rezonans alanını bize karşı silah olarak kullanıyorlar. Her yerdeler. Sadece bedeni hedef almıyorlar; aklınızı mimarisini hedef alıyorlar.
DARPA projelerinin. Çoğu suret-i hak’dan yana gözükse de, bu Chemistrail, bu 5G, Wifi, bu BioRezonans teknolojisi insanlığa karşı şimdiye kadar ilan edilmiş en sessiz savaş aracıdır. İnsana, insanlığa karşı bir savaş bu. Bu savaşın asıl adı: TransHumanizmdir.
Küresdel Frekans Mimarisi ve ChemTrails’i birlikte düşünmemiz gerek artık. Bu gezegen, duyguları değiştirmek, nörokimyayı bozmak ve manevi tutarlılığı engellemek için tasarlanmış senkronize elektromanyetik ve bio kimyasal alanlardan oluşan bir rezonans bariyeri ile kuşatılmış..
Bunu adım adım, katman katman inşa ettiler. Beyin sapı ve bağırsak ekseni modülasyonu için yer tabanlı ELF kuleleri diktiler. Hormonal ve duygusal ritimleri senkronize etmek için orta menzilli 5G kuleleri yaptılar, Hedeflenmiş sinirsel bastırma için alçak yörünge uydularını, StarLinkleri uzaya yerleştirdiler. Dünyamız havadan işgal edildi ve büyük gözaltı gerçekleşti. Gerçek zamanlı biyometrik geri bildirimleri yapay zekaya ileten IoT düğümleri (telefonlar, arabalar, akıllı saatler) her yerde. Ve bunlar yetmiyor, tepemizden zehirli gazlar püskürtüyorlar. Artık gök mavi değil, kuş seslerini duyamıyoruz, kelebekleri göremeyeceksiniz, arıları da, uğur böcekleri de yok artık. Sıra bize geldi. Onların başına gelen bizim başımıza da gelecek. Ölümlere, intiharlara, sakat doğumlara, kısırlığa, psikososyal davranış bozukluklarına ani ölümlere, salgın hastalıklara hazır olun. Bu konuyla ilgili olarak Genom projesiyle ilgili olarak The Economist’in kapak konusuna bakabilirsiniz: https://archive.org/details/econ-genes
12-Bu sistemle Hergün kaç adım attınız, vucud ısınız, kalp atışınız, psikolojiniz, ideolojiniz, dini politik ve vijdani refleksleriniz izleniyor. Faz-Dizi Hedefleme ve Rezonans Tuzağına dönüştürülen Starlink, Kuiper ve OneWeb gibi teknolojiler, mikrodalga sinyallerinin belirli popülasyonlara veya kişilere yönlendirilip şekillendirildiği bir yöntem olan ışın oluşturmayı kullanıyor. Artık biliyorsunuz ışık dalgaları ile de data transfer edilebiliyor. Data aktarımı için artık kablolu ya da kablosuz internet erişimine ihtiyaç yok. DARPA Silent Talk Teknik Raporunda belirtildiği gibi “Sinirsel bilişim Öncesi Tespit” artık mümkün. Bu konu DARPA’nın elektroensefalografi (EEG) kullanarak “konuşma öncesi” sinirsel kalıpları tespit etme çabası ile ilgili bir konu. Bu, askerlerin beyinden beyine veya beyinden sisteme bir arayüz aracılığıyla sessizce iletişim kurmasını sağlıyor ve bu, sinir arayüzü ve sentetik telepati araştırmalarının doğrudan kapsamına giriyor. Bunun için bakınız: https://wired.com/2009/05/pentagon-preps-soldier-telepathy-push/
13-14-“Grafen Sinir Arayüzleri”ni konu alan bir makalede grafen tabanlı malzemelerin sinir uygulamalarındaki potansiyelini, biyouyumluluklarını, elektriksel özelliklerini ve sinir arayüzü için uygunluklarını tartışıyor. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23480658/ Biyoelektromanyetik Frekans Tepkisini inceleyen uzmanlar manyetoensefalografi (MEG), elektroensefalografi (EEG), transkraniyal manyetik stimülasyon (TMS) ve transkraniyal elektrik stimülasyonu (TES) gibi biyoelektromanyetik tekniklerin nörobilimdeki rolünü tartışıyor. Bu konuda şu makale önemli bir kaynak: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9902961/
15-Biyoelektromanyetik Alanlar Yaşamın Sinyal Akımları inceleyen başka bir çalışmada ise hücresel iletişim, gelişim ve potansiyel terapötik uygulamalardaki rollerini vurguluyor. Bu makale için bakınız: https://sciencedirect.com/science/article/pii/S2666555724000777
16-Elektrik, Manyetik ve Elektromanyetik Alanların Biyolojik Etkileri Üzerine yapılan bir Sistematik İncelemede orta frekans aralığında (300 Hz - 1 MHz) elektrik, manyetik ve elektromanyetik alanların biyolojik sistemler üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerini değerlendiriyor. Bu konu için bakınız: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30690271/
17-18-Biyoelektromanyetik Rezonans Sinyalleşmesinin canlılar üzerindeki rolü için bakınız: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23323834/ . Manyetik Alanın Frekansı Tümör Hücrelerinin yaşama ve çoğalma davranışını belirlerlemedeki rolleni de takip ediyorlar. Bunların hepsi aslında tersine bir mühendislikle kolayca silaha dönüştürülecek araştırmalar. Bu konudaki makale için bakınız: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11899782/
Bu projelerin sahipleri dadece davranışı okumuyorlar, aynı zamanda öngörüyorlar. Bir bakıma İnsanlığın manevi, düşünsel, vijdani nabzını, politik ve ekonomik davranış özelliklerini, sağlık ve alışkanlarınız, hobi ve fobilerini beşeri reflekslerini, takip ediyorlar.
19-Epifiz bezi, kalp ve bağırsak; insanın fıtratında gizli bir gücün adeta antenleri görevini üslenir. Bu antenler elektromanyetik frekans aralıklarında ölçülebilen radyo dalgaları yayar. Ruhani boyutta Derin teta/alfa durumları (4-8 Hz) sökonusudur. Vecd hali teta-gama patlamaları ve pişmanlık, özür dileme, öfke, bütün davranış formları artık izlenebiliyor. Ve bunlara müdahale eden sistemler geliştirdiler.
Mesela HAARP, Space Fence, SuperDARN gibi tesisler, doğal manevi armonikleri senkronize eden, bozan ve parçalayan ELF (Aşırı Düşük Frekans) dalgaları yayar. Space Fence aslında Dünya yörüngesindeki nesneleri tespit etmek ve takip etmek için tasarlanmış yer tabanlı bir radar sistemidir. Sistem, alçak Dünya yörüngesinde misket kadar küçük nesneleri bile izleyebilir, uzay enkazını ve uyduları tanımlama ve takip etme yeteneği vardır. Ama bunlar Chentrail üzerinden grafen solunumu yapmış canlıları izlemek için modifiye edilebilecek teknolojilerdir. Bu sistemin resmi tanıtımı ile ilgili olarak bakınız: https://lockheedmartin.com/en-us/products/space-fence.html
20-HAARP’da aslında Alaska’nın Gakona yakınlarında bulunan ve yüksek frekanslı radyo yayınlarıyla iyonosferi incelemeye adanmış bir araştırma tesisi. Ama bu teknoloji resmi açıklamalardan öte gayeler için kullanılma imkanlarına da sahib. Resmi sayfası için bakınız: https://haarp.gi.alaska.edu
21-HAARP kadar meşhur olmasa da Süper Çift Aurora Radar Ağı (SuperDARN) da dünya’nın üst atmosferini ve iyonosferini incelemek için kullanılan yüksek frekanslı (HF) radarlardan oluşan uluslararası bir ağ. Bu konuda daha fazla bilgi için bakınız: https://en.wikipedia.org/wiki/SuperDARN Bu dalgalar 3-30 Hz arasında rezonans yapar. Bu konuların titizlikle takibi gerekir ama maalesef siyaset, bürokrasi, yasama, yürütme, yargı, media, akademi ve STK, sermaye sahipleri bu işi fazla önemsemiyor gibi gözüküyor.
Bakın püskürttükleri bu gazlara karıştırılacak grafen ve elektromanyetik mesajlar yüklü nano tüp ve chiplerle, bio rezonans yöntemleri ile yapay zeka ya da hackerler, biohackerler marifeti ile insanları durduk yerde mutlu etmek, uyuşturmak, cinsel saldırganlık oluşturmak, ya da bastırmak, pasifleştirmek, heyecanlandırmak, korkutmak, saldırganlaştırmak mümkün Olabiliyor artık. Sadece fizyolojimize değil, mental dünyamıza sağlığımıza müdahale edebiliyorlar.
22-SYMPHONY adı verilen DARPA, Huawei, Palantir, Booz Allen Hamilton tarafından ortaklaşa geliştirilen “gerçek zamanlı, yapay zeka destekli duygusal frekans tespit sistemi” var artık. Bu sistemin görevi, küresel popülasyonda anormal rezonans artışlarını taramak. Bir bakıma kitlesel ve mekânsal Kehanetsel hafıza tetikleyicileri ve ölçümleyicileri. Bu artışlar meydana geldiğinde; mahalleniz, bedeniniz, zaman çizelgeniz işaretlenecektir. Ardından sistem şunları devreye sokacaktır: Hedeflenmiş EMF darbeleri. Ruh halini bozan medya içeriği. Coğrafi olarak sınırlandırılmış 5G geri bildirim döngüleri. Psikolojik dezenformasyon verileri. Bunları manipüle ediyorsanız, geniş halk yığınları üzerinden Tanrısal bir etki gücüne sahip olabilirsiniz. Bir bakıma onların İlahı ve Rabbi olmaya başlamışsınız demektir. “Beyin Dalgalarına Dayalı Hibrit Duygu İzleme Sistemi” dedikleri sistemle de beyin dalgası analizini kullanan bir izleme sistemi ile birlikte elde edilen verileri Tıbbi Nesnelerin İnterneti (IoMT) çerçevesine entegre ederek manipüle edebileceksiniz. Bunun için bakınız: https://ieeexplore.ieee.org/document/9429732
23- “Palantir Yapay Zeka Duygu Takib Sistemi” ile Yapay Zeka Platformu (AIP) içinde büyük dil modellerini (LLM’ler) kullanmaya ilişkin kapsamlı kaynaklar sunuyor. Ama dil üretmek, semantik sorunları da beraberinde getirecektir. Belki hayvanlar ve bitkilerle iletişim kurabileceği, nesnelerin dilini anlayacağız da, bu emojiler üzerinden basic bir dil üreterek mental geriliğe sebeb olursa ya da sistem hacklenirse ne olacak? Def-i mazarrat celbi menafiden önce gelir. Çünkü kaş yapalım derken bu işde göz çıkartmak da vardır. Bu dil öğrenme/öğretme tekniği için bakınız: https://learn.palantir.com/page/training-track-ai-engineer
24-Mesela, DHS’nin ‘Duygu ve His’ Tespiti İçin Kullandığı Yapay Zeka Gözetim Aracı”ndan söz edilen makaleler de var. Fivecast’in yapay zeka teknolojisinin sosyal medya ve diğer çevrimiçi içerikleri analiz etmek için nasıl kullanıldığını, duygu ve duygusal göstergeleri değerlendirerek potansiyel tehditleri tespit ediyor ve detaylı yorumlar sunuyor, gelecek için ve muhtemel durumlara karşı.. Bu gözetim yaklaşımının, gizlilik, duygu tespit algoritmalarının doğruluğu ve kolluk kuvvetlerinde yapay zekanın daha geniş etkileri hakkında tartışmalara yol açması gerekiyor aslında. Daha fazla bilgi için: https://404media.co/ai-surveillance-tool-dhs-cbp-sentiment-emotion-fivecast/
25-ABD Patentli EEG Destekli Duygusal Tepki Yönetimi bebeklerde ve küçük çocuklarda duygusal tepkileri izlemek ve değerlendirmek için elektroensefalografi (EEG) kullanan bir sistemi tarif ediyor. Artık yaşlıları, erkekleri, kadınları, çocukları, bebekleri, ayrı ayrı izleyen değerlendiren yapay zekalar var.
https://patentimages.storage.googleapis.com/fa/0d/07/d419bb4ee35889/WO2020049430A1.pdf
26-Araç Manipülasyonu için Kişisel Duygusal Profil Oluşturma ile ilgili bir başka yapay zeka programı, yüz ifadeleri, ses kalıpları ve fizyolojik sinyaller gibi bilişsel durum verilerini toplayıp analiz ederek bir araç yolcusu için kişisel bir duygusal profil oluşturan bir sistemi tarif ediyor. Sistem, yolcunun duygusal durumuna bağlı olarak araç davranışını yönlendirebilecek. hız, rota veya iç ayarlar otomatikman gerçekleştirilebilecek. Sistem içinder insan mı makinayı, makine mı insanı yönetiyor, ya da bütünleşik bir yeni durum mu sözkonusu netlik kazanmıyor. Ancak konu konfor ve güvenliğin ötesinde bir anlam taşıyor. Daha fazla bilgi için:
https://patents.google.com/patent/US10796176B2/en
27-Neuroenhancement Lab, LLC’nin sahib olduğu patent, bir donörden istenen duygusal durumu bir alıcıya aktarmak için bir yöntem tarif ediyor ve donörün duygusal durumunu belirlemeyi içeriyor. Teknoloji, EEG destekli duygusal tepki yönetimiyle ilişkilendirilebilecek, Duygusal Tepkiyi Artırmak için Nöroenhancement yöntemi duygusal durumunuza yapay zekanın yön vermesini sağlıyor. Bunlar artık sadece biokimyasal yöntemlerle değil, BioRezonans yöntemi ile de, gıda ile de, birden fazla etki mekanizmasını devreye sokarak çoklu bir şekille canlılara uygulanabilecek. Artık öfkeniz, duygusallığınız, mutluluğunuz da “emin ellerde”(!?) olacak! Bu konuda daha fazla bilgi için: https://patents.google.com/patent/US11318277B2/en Sistemin aklınızı, bedeninizi kuşatmakta olduğunun farkında mısınız, hava, su toprak, ses, ışık, renk, koku, 5 duyunuz kontrol altına alınmaya çalışılıyor.
Sadece izlenmiyorsunuz. Fizik ve Kimyasal olarak da kontrol altına alınmaya çalışılıyorsunuz. Bizleri artırılmış sanal gerçeklik dünyasına hapsederek, Hakikate giden giden üç biyofiziksel köprüyü hedef alıyorlar. Bu şekilde geçmiş bilgi, genetik kodlarınız, hafızanın kontrol edilmesi ve Endojen DMT üretimi.
DİKKAT dualarınızı ve hayallerinizi çalmaya çalışıyorlar. Çocukluğunuzu ve çocuklarınızı sizden çalmak istiyorlar. Tarihin en büyük çocuk hırsızlığı Lanzarote’dir aslında, Çocuk parklarınızı çalışacaklar çocuklarınızdan. Gökyüzünü sislerken aslında akciğerinizi işgal ediyorlar. Gökyüzünü sislerken aslında çocuklarınızın kemik gelişimi ve sağlığı için hayati role sahip D vitamininizi çalıyorlar. Böcek zehirler gibi insanlığı zehirliyorlar. Şimdi florür, alüminyum ve EMF müdahalesiyle bastırılıyor. Epifiz bezi kireçlenmesi, insanın metafizik, ruhani deneyime erişimi, sadakat duygusunu, Hasbi olmayı engelliyor.
28-Epifiz Bezi bastırılması, “Epifiz Bezinin Sempatik Sinir Yoluyla Elektriksel Stimülasyonu” Yoluyla Nöromodülasyon konusu melatonin ve N-asetilserotonin üretimini nasıl etkileyebileceğini araştırmışlar, bu, sirkadiyen ritimleri düzenlemek ve nörojenezi teşvik etmek için kritik öneme sahip olduğunu görmüşler.. Bu da canlıların davranışlarını ön görme ve dönüştürme imkanı veriyor başkalarına. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için:
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7145358/
29-Epifiz Kireçlenmesi, Mutluluk hormonu salınımı, yani Melatonin Üretimi, Yaşlanma, İlgili Sağlık Sonuçları ve Epifiz Bezinin Gençleştirilmesi konusu üzerinden bir çok çalışma var. Bu konu aile içi ya da toplumsal şiddet, terör, kitlelerin sosyal tatmini onların demokratik ve demografik davranışlarını etkileyeceğinden bu konuda kapsamlı incelemeler yapmışlar. Epifiz bezi kireçlenmesinin melatonin sentezini nasıl etkilediğini, yaşlanma ve nörodejeneratif hastalıklarla ilişkisi ile epifiz bezini gençleştirme için potansiyel stratejileri araştırıyorlar.. Şu makale bu konuyu ele alıyor: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6017004/
30-Serotonin ve oksitosin düzenlemesi ve Endokrin bozucular üzerinde çalışanlar bu dengenin Glifosat, SSRI’lar, sentetik östrojenler yoluyla bozulabildiğini görmüşler. Bu bozulma manevi bağlanmayı, güveni ve manevi neşeyi köreltebiliyor. Bunu çoklu yöntemlerle başarabilirler. ChemTrails, su, sentetik et, BioRezonans. Bunlar içinde en gelen, en kolay, hatta bütün canlıları, hava, su, toprak üzerinden, gıda zinciri içindeki herkes tehdit eden Endokrin Bozucu kimyasallar (EDC)ler için en ekonomik, en hızlı erişim Chemtrail üzerinden olabilir. ChemTrails’i yazıp konuşmuyorlar tabi, ama bir imkan olarak bu konudaki bilgilere şu kaynaktan ulaşabilirsiniz: https://niehs.nih.gov/health/topics/agents/endocrine
31-Endokrin bozucuların, EDC’lerin Kaynakları: Genellikle plastikler, kişisel bakım ürünleri, pestisitler ve daha bir çok yerde gıda, ilaç, hava, su’da bulunur. Bunların sağlık üzerindeki etkileri korkunçtur. Üreme sorunları, gelişim problemleri, metabolik bozukluklar ve bazı kanser türleriyle potansiyel bağlantılar tesbit edilmiş. Bu zararları azaltıcı tedbirler üzerinden çalışanlar, aslında zararların kaynağını tesbit ederek işe başlıyorlar. Bu zarar verici etki ve etken madde, proses her ne ise onu kötü gaye için kullandığınızda bu bir tehdit aracına dönüşebiliyor. NIEHS çalışmaları bu işin masum boyutunu ele alsa da, Şeytan burada ayrıntıda gizlenmiş gelişmeleri izliyor. Endokrin Bozucu Kimyasalların insan sağlığı, yaban hayatı ve çevre üzerindeki etkilerini inceleyen uzmanlar kimyasalların (EDC’ler) hormonal sistemlere nasıl müdahale ettiğini şu kaynaktan da okumak mümkün:
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10424550/
32-Endokrin bozucu kimyasallar ve üreme sağlığı konusundaki olumsuz etkileri ile ilgili bir diğer makaleye şu kaynaktan ulaşmak mümkün:
https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6701840/
33-Endokrin Bozucuların kronik maruziyetin hormonal dengesizliklere yol açabileceğini ve kadın üreme organlarının yapısını ve işlevini olumsuz etkileyebileceğini, EDC maruziyeti ile rahim fibroidleri, endometriozis, polikistik over sendromu (PCOS), azalmış yumurtalık rezervi, erken yumurtalık yetmezliği, kısırlık ve endometriyal, yumurtalık, servikal ve meme kanseri gibi hormonla ilişkili kanserler gibi çeşitli üreme sağlığı sorunları arasındaki bağlantıları şu kaynaktan öğrenmek mümkün: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10832042/
34-Bu kapsamlı inceleme, Endokrin bozucu kimyasallara (EDC’ler) maruziyetinin hormonal sistemlere nasıl müdahale edebileceğini, üreme bozuklukları, nörolojik bozukluklar, metabolik işlev bozuklukları ve artan kanser riski gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceğini inceleyen bir başka makale: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10049097/
35-Endokrin Bozucu kimyasallar endokrin topluluğu bilimsel bildirisinde de bu konu ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Bu bildiri için bakınız: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2726844/
36-Genel olarak Endokrin Bozucular ve sağlığınız hakkında şu kaynakta da benzer bilgiler bulacaksınız: https://niehs.nih.gov/sites/default/files/health/materials/endocrine_disruptors_508.pdf
37-Endokrin Bozucuların karsinojen etkileri konusunda şu kaynağa da bakılabilir: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3933258/
38-Endokrin Bozucu Kimyasalların canlıların gelişimi, Kardiyo-Metabolik-Böbrek sağlığı üzerindeki etkisi, hipertansiyon, insülin direnci ve böbrek disfonksiyonu gibi olumsuz sağlık sonuçlarına ile epigenetik değişiklikler, hormonal imprinting ve metabolik pertürbasyonlar dahil olmak üzere potansiyel mekanizmaları araştıran bilgilere şu adresten ulaşmak mümkün:. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8915840/
39-Çevresel Endokrin bozucular ve Çocuk Gelişimi,, tüketici ürünlerin, kişisel bakım ürünlerinde, gıdalarda ve içme suyunda yaygın olarak bulunan çeşitli kimyasallara maruziyetin, endokrin fonksiyonunu değiştirerek çocuk gelişimini olumsuz etkileyebileceğini göteren bilgiler için şu adrese bakılabilir: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3572204/
40-Nöroplastisite döngüsü müdahalesi. 10 Hz’deki frekans darbeleri, uzun vadeli hafıza oluşumunu bastırır. Hafıza sorunu yaşayabilirsiniz. Düşük Frekanslı EMF ve Hafıza - Yaygın aşırı düşük frekanslı elektromanyetik alanlar Anksiyete benzeri davranışları tetikleyecektir. 3 ila 3000 Hz aralığındaki aşırı düşük frekanslı elektromanyetik alanlara (ELF-EMF) maruziyetin, özellikle hipokampus ve prefrontal korteks gibi bölgelerde beyin fonksiyonlarını nasıl etkileyebileceğini araştıran çalışmalar da yapılmış. Şu çalışma Çalışma, oksidatif stres, anksiyete azalmış nöroplastisite ve artan NMDA2A reseptör ekspresyonu gibi potansiyel mekanizmaları, antioksidanların olumsuz etkileri azaltabileceğini tartışıyor:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39074042/
Not: Burada paylaştığım linklerden bazıları bizlerin de bu kaynakları kulanmamızın ardından sistemden kaldırıldıklarını görüyoruz. O zaman, bu verilere ulaşmak için wayback sistemlerinden aramak gerekebilir.
Yeni bir durumla karşı karşıyayız. Bakın, ChemTrail hakkında, bunların bu çalışmalarla birlikte muhtemel sonuçları üzerinde hiçbir çalışma yok. Yapılan açılmalar dar bir fayda ile ilgili. Güneşin zararlı etkinlerinden korunmak, ve sağlık için olumlu destekle sınırlı açıklamalar. Bulut tohumlayarak kuraklıkla mücadele gibi konular. Aslında ChemTrail kimyasalları hakkında güvenilir bir kaynak yok. Bu kimyasallar, ülke ve zamana bağlı olarak çok farklı kimyasallar püskürtülüyor olabilir.
Waqi.info internet sayfasına bakarsanız aslında havada zaten çok fazla kimyasal salınımı sözkonusu, bunların birbirine etkileri ve rutubetli ortamda asidik etkilere sebeb olacak kimyasal dönüşümleri yanında bunların üstüne şimdi bir de tepeden sisleme yapılıyor. Bu kimyasalların havadaki varolan statik ve değişken kimyasallarla canlılar üzerindeki muhtemel etkileri tartışılmamış. Hele de bu spreylere Grafen oksid yüklenmesi ile mRNA’ya dönüştürülmesi çok ciddi bir tehdit olarak önümüze çıkıyor. ChemTrail ile güneşin “zararlı” etkisinden korunalım derken, “D vitamini” eksikliğinin canlı hayatında nelere malolacağı da maalesef araştırılmış değil. Spreylerin hangi canlı türlerinde nasıl bir alerjik reaksiyona sebeb olacağını da bilmiyoruz. Kaldı ki, kelebek, kuş, uğur böceği, arı ölümleri konusunda ChemTrails’in olumsuz etkisinden söz ediliyor. ChemTrail’in PsikoSosyal davranış bozuklarına sebeb olduğu iddiası da var. Hele hele bu konunun diğer patojenlerle eş zamanlı etkisi hakkında ne yazık ki doğru düzgün bir çalışmayı bırakın doğru düzgün bir bilgilendirme bile yok. “Açık memalar”dan söz edenler bu konuda “kapalı”lar. Bugün yaygın olarak yorgunluk, uykusuzluk, baş dönmesi, manevi amnezi, karamsarlık, güvensizlik, endişenin sebeb olduğu çevresel şartlar merak konusu. Bu konuyu RF, BioRezonans, ve ChemTrail, gıda, hava, su, toprak, RF, Starlink’ler, akıllı sistemlerle ilişkilendirenler de var.
RF, Wifi, StarLink, cep telefonları, akıllı sistemler üzerinden canlı hayatı olumlu etkileyen tüm tabii frekansları engelleyip, olumsuz etkileyecek frekansları yaydıkları ileri sürülüyor. Yani tüm canlı hayat elektromanyetik bir saldırı altında. Jammer’ler ya da HAARP cihazları sadece elektronik sistemi baskılamıyor. Canlı hayatın tabii sistemini de bozuyor. Bu konuda kaygı anksiyetesi üzerinde uzmanlaşan kişiler insanların kendini uyuşmuş hissetmesini, tepkisizleşme, heyecanını, neşesini kaybetme, ağlayamamanın fiziki, kimyasal bir nedeni olmalı..
Oldukça uzun bir sunum oldu. Sabrınız için teşekkür ederim.
İlgili linkler
1-Yapay zeka ile dünya haritası üzerinde havadaki gaz oranları interaktif haritası: Waqi.info
2-The Economist Wifi ve silah görselli kapak: https://www.5gvirusnews.com/yazarlar/guc-ve-paranoya-h612.html
3-Uykusuz Mizah dergisi RF silahını alay konusu yapan kapağı:
https://www.diken.com.tr/isik-hizini-gecen-dilipak-uykusuzun-kapaginda-gelin-lan-buraya/
4-Editing Humanity / The Economist 22 Ağustos 2015. ( Eric Topol on X: "And we still have so much to learn about the human genome before this prospect )’ı TIK’layınız..
Bu LİNK’de "İnsanlığı Düzenleme" veya "İnsan Irkını Tasarlama" ihtimalinin dikkate alınması için insan genomu hakkında daha bir çok yazı bulacaksınız.
Abdurrahman Dilipak’a ait sosyal media linkleri:
HomePage : www. dilipak.com
X / Twitter : aDilipak
Instagram : https://instagram.com/abdurrahmandilipak/
Facebook : https://facebook.com/dilipakabdurrahman
Youtube : https://youtube.com/@AbdurrahmanDilipak1
Telegram : https://t.me/adilipak
Linkedin : linkedin.com/in/abdurrahman-dilipak-b47432a7