Yazı Detayı
02 Mart 2022 - Çarşamba 16:37
 
Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları Ne Yapıyor?
Dr. Ercan ÖZÇELİK / Yazar, Eğitimci, Sağlık Yöneticisi
 
 

Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları Ne Yapıyor?

 

Cumhurbaşkanlığı (CB) yönetim sistemine geçerken, her vatandaş gibi bizler de heyecanlandık ve yeni modelin ülkemizin kalkınmasında beklenen ivmeyi sağlamasını canı gönülden diledik. Yeni sistemin fiilen başladığı Temmuz 2018'den bugüne kadar yaşanan tecrübeleri, olumlu ve olumsuz etkilere yönelik tespitlerimi, sistemin daha da iyileştirilmesi için yapıcı katkıda bulunmak üzere paylaşmak istedim. Bu konudaki yazılardan ilki  için Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarını seçtim.

 

Yüksek lisansını yerel yönetimlerde, doktorasını sağlık yönetiminde yapan, halen bir sendikanın il yöneticisi olarak aktif STK faaliyetleri süren birisi olarak, görüş ve düşüncelerimi yayınlama hakkım olduğuna inanıyorum.

 

Politika kurullarını irdelemeden önce, eski parlamenter sistem ve Başbakanlık kabine modelinin temel özelliklerinden kısmen bahsetmek gerekir. O sistemde de CB makamı vardı ama, icraattan ziyade temsil işlevi ile devlet kurumları arasında koordinasyon görevi ön plana çıkıyordu. İcraat ve yasama organlarının tepesinde onay makamı rolü barizdi. Yargı erkine kısmen mesafeli ve devlet adına hami konumdaydı. Bakanlar Kurulunun icraatları konusunda ise yetkileri sınırlıydı.

 

Kabineyi kuran Başbakanın milletvekili olması şarttı, bakanlar da genellikle milletvekillerinden veya nadir durumlarda vekil şartlarını sağlayan vatandaşlardan seçiliyordu. Devletin, gelecek dönemlerdeki genel icraat ve uygulama konuları, 1960-2011 yılları arasında görev yapan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından belirleniyordu. Bakanlıklar; DPT ve benzeri yapıların, kongre ve çalıştayların raporlarını dikkate alarak, kendi politikalarını ve planlarını kurgulayıp icra ediyordu. Planlar ve icra sistemleri üzerinde Bakanlıkların yetkisi çok fazla olduğu için, her bakan atamasında köklü sistem ve plan değişimleri yaşanabiliyordu. Örneğin, zaten Fulbright Sözleşmesi ile ABD hegemonyası altında kalan Milli Eğitim sistemimiz, yıllarca yaz-boz tahtasına dönerek, nesillerin mahvına, sağlıksız ve verimsiz eğitimin yapılmasına neden olmuştur.


CB modeline geçildikten sonra, kabinenin vekillerden kurulma ve Meclisten güvenoyu alma şartları kalktığı için tam bir özgürlük ve kolaylık sağlandı. Bakanların üzerindeki meclis ve vekili oldukları yöre halkının beklentili baskıları da sona erdi. Herkesin gözlemlediği bu durumun dışında tespit ettiğim hususlar da şunlardır:


- Bakanların sadece CB tarafından seçilip atanması özgürlükle beraber büyük bir baskıyı da getirmiştir. Görev süresi belirsiz ve güvencesiz Bakanların bütün dikkatleri işlerini mükemmel yapmak yerine,  vazifede tutunmak, CB makamı ile ters düşmemek, çok katılmasa da verilen komutları eksiksiz gerçekleştirmeye çalışmak ve dayanamadığı noktada "görevden affını" istemekle sonuçlanmıştır. Daha önce devletin en üst düzey bürokratları müsteşarlardı. Şimdi Bakanlar oldu ama müsteşarlar kadar bile koruma ve güvenceleri yok artık!


- Yeni sistemde bakanlık bürokratları aşırı güçlenmiştir. Görev süresi belirsiz ve güvencesiz bakanları yönlendirmek, diledikleri düzenlemeleri kabul ettirmek, teşkilata ve bazen de sektöre yabancı kalan bakanların acemilik döneminde kararlarında gizli söz sahibi olmak gibi neticeleri görüyoruz. Bürokrasiyi azaltmak ve etkisini kırmak istenirken tam tersi bir durum yaşanmıştır sanki.


- Eski dönemde hiç olmazsa Milletten gelen baskı ve taleplerin doğrultusunda, bazen aşırıya kaçsa da vekillerin bakanlık icraatları ve yatırımları üzerinde yönlendirme etkisi ve taleplerinin karşılanması ile vatandaş memnuniyeti söz konusu olabiliyordu. Şimdi bakanların bağımsızlığı nedeniyle, vekiller ile aralarındaki diyalog kopma noktasına gelmiş, telefonlara cevap vermeye, meclise gelip izahat yapmaya üşenen kibirli tavırların doğmasına, milletin devletle olan iletişiminin bozulmasına neden olunmuştur. Bakanlar üzerindeki bu baskı boşluğunu dolduranlar ise, özel şirketler, kulis organizasyonları ve onların yönlendirdiği bürokratlar olmuştur. Son zamanlarda yaşanan gelir ve rant paylaşımlarındaki haksızlıkların, belli şirketlerin ve odakların anormal kayrıldığı görüntülerinin bir nedeni de bu olsa gerek kanaatindeyim.


CB modeline geçilirken büyük bir övgü ile bahsedilen, devletin kurumsal politikalarının geliştirilmesinde adeta alanlarında mütehassıs birer DPT gibi çalışacakları anlatılan CB Politika Kurulları ne oldu?


Hemen cevabını vereyim:  Emekli siyasetçiler, torpilli akademisyenler ve ünlüler kulübü oldu her birisi! Kurul üyelerine ve başkan vekillerine bakınca durumları hemen anlaşılıyor çünkü.


Bu yazıya hazırlanırken, CB Politika Kurullarının resmi web sitelerine girmek, icraat veya raporlarının halka açık kısımlarını okumak istedim. Ancak özel siteleri olmadığı gibi, CB ana sitesindeki menülerde bile başlıkları ve sayfaları hiç yoktu! Bulabildiğim tek şey genel tanıtım broşürleri ve üyelerin resmi atama kararları oldu.


CB Politika Kurullarının adeta birer terzi gibi, alanlarında yürütülecek politika ve eylem planlarını hazırlamaları, bunları yaparken ilgili kurumlar  ve STK'lar ile adil ve objektif etkileşimde bulunmaları, sonuç raporlarını CB makamına sunup onayladıktan sonra, yürütebilecek bakanlık ve teşkilat modellerinin ana kurgusuna çalışmaları, hatta ideal bakan özelliklerini ve yönetim ekiplerini tanımlayarak, doğru kişilerin atanmasında CB'na yardımcı ve yük alıcı olmaları gerekirdi.


Belli ki bunların neredeyse hiçbirisini yapmıyorlar!


Yapsalardı, toplumdan yükselen sosyal çöküntü feryatlarını duyar ve aile temelli politikaların acilen revize edilmesini sağlarlardı!


Yapsalardı, aile ve sosyal politikalar bakanlığına bekâr, çocuksuz, feminist ve avukat bir hanımefendinin atanmasına en başta onlar, usulüne uygun şekilde itiraz ile hakkı ifade ederlerdi!


Yapsalardı, domuzun girmediği bir alan ve ürün kalmamışken, gıda güvenliğini ve Müslümanların helal beslenme hakkını savunurlar, kurulduğundan beri ölü gibi sessiz ve etkisiz kalan Helal Akreditasyon Kurumunu işlevsel hale getirir, helal gıdayı keyfi değil zorunlu bir zemine çekerlerdi!


Yapsalardı, eğitimden ABD işgalini kaldırır, ateist ve deist nesiller yetiştiren müfredatın acilen düzeltilmesini sağlarlardı!


Yapsalardı, ekonomideki korkunç dengesizliğe tepkisel değil sistematik kalıcı önlemler aldırır, halkın korkunç fakirleşmesine fırsat vermezlerdi!


Yapsalardı, EYT, süresiz nafaka, genç evlilik, 6284 sayılı iftira yasası gibi kronik sorunlara en azından market poşeti kadar değer verilmesini sağlar, her şeyi içerebilen ama halkın temel sorunlarına bir türlü yer vermeyen hukuk reform paketlerine bunları da sokarlardı!


Yapsalardı, Tarım ve Orman, Çevre ve Şehircilik gibi birbirine düşman bakanlık teşkilatlarının kurulmasına engel olur, Orman ve Çevre gibi hassas alanların rant kulislerine kurban edilmesine fırsat vermezlerdi!


Yapsalardı, sağlık hizmetlerinin sadece hastane açmakla sınırlı olmadığını bilir, halkın hastane kapılarına yığılmalarını önler, birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin tekrar güçlenmesine çalışırlardı!


Yapsalardı, yerel yönetimlerin giderek güçsüzleşmesine, yetki ve icraatların merkezi bakanlık teşkilatlarına çekilmesine itiraz ederlerdi!


Velhasıl, CB Politika Kurullarının beklenen fayda ve icraatları gösteremediğini, hatır gönül ilişkileriyle atanan ve maaş alınan eskinin KİT yönetimlerine döndüğünü, üzülerek ifade etmek zorundayım. Bu kurulların beklenen görevleri yapmamaları, en başta Sayın CB üzerindeki yükü anormal arttırıyor ve doğal olarak hatalı kararlar alabilmesine yol açıyor. Bu kurullarda ve bakanlıklarda yanlışa yanlış diyebilen yetkililer de pek olmadığı için, yanlış kararlar resmi politikalara dönüşebiliyor. Bu facialara en güzel örnekler, aile ve sosyal politikalardır. Bir ülkenin bakanı "bu yıl hedefimiz erkekler" diyebiliyorsa bunun olumsuz etkisini ve seçimlerde faturasını ödeyecek olan da yine CB makamıdır.


Kamuya yansıyan bilgi ve görüntü bu şekildedir. Bilmediklerimin daha güzel çıkması, bildiğim yanlışların da en kısa zamanda düzelmesi dileklerimle arz ederim.
 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-28-subat-donemi-geri-gelebilir-mi-769.html

 
Etiketler: Cumhurbaşkanlığı, Politika, Kurulları, Ne, Yapıyor?,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
19 Kasım 2024
Vatandaşa Banknot Zulmü Neden Yapılıyor?
10 Kasım 2024
Doğruyu Söylemekle Doğruyu Yaşamak Aynı Şey Değildir!
04 Kasım 2024
Sağlık Sistemimizi Çökerten Taşeronlaşma ve Kışkırtılmış Talep Sorunları
08 Ekim 2024
Türkiye Varlık Fonu’nu Anayasamıza Uymaya Davet Ediyorum!
19 Eylül 2024
Anayasa Değişikliği Yapılacaksa İstediklerimiz ve İstemediklerimiz Nelerdir?
14 Eylül 2024
Devlet Memurlarının Talepleri Nelerdir?
03 Eylül 2024
İklim Dayatmalarını Ne Kadar Biliyoruz?
27 Ağustos 2024
Çoktan Kaybettiğimiz Bir Cephe: #Pornografi
04 Ağustos 2024
Siyonizmle Mücadele Helal Gıdadan Başlar!
12 Temmuz 2024
Yargı Paketlerinde Neler Olmalıydı?
19 Haziran 2024
Karşılıksız Çeke Ceza Varsa, Karşılıksız Vaatlere de Olmalı!
27 Mayıs 2024
Başıboş Köpekler İçin Kim, Ne Diyor?
20 Mayıs 2024
Emeklilere Yapılan Haksızlıklar ve Sonuçları
25 Aralık 2023
Seçimleri #Önceİnsan Diyebilenler Kazansın!
11 Kasım 2023
CHP’de Özgür Özel Dönemi Nasıl Olur?
12 Ekim 2023
Aşk Olsun Sana HAMAS!
03 Temmuz 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-4: #İnfazKorumaMemurları
09 Haziran 2023
YÖK'e Yok Artık Demek Lazım!
28 Mayıs 2023
Kimler Bakan OLMASIN?
05 Mayıs 2023
Mağdur Zorbalığı
26 Nisan 2023
Bir İstihdam Hastalığı: #Çalışanİşsizler
16 Nisan 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-3: #Assubaylar
13 Nisan 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-2: #UzmanÇavuşlar
11 Nisan 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-1: #GüvenlikKorucuları
06 Nisan 2023
Memurların Durumu Devletimize Yakışıyor mu?
31 Mart 2023
EYT Yangınını SGK Personeli Nasıl Söndürsün?
30 Mart 2023
Kamu Hizmetleri Çakma Kadrolarla Yürütülemez!
13 Mart 2023
Bağ-Kur’lunun Çilesi Ne Zaman Bitecek?
05 Mart 2023
Anne-Baba İle Yaşanan Her An Nimettir!
26 Şubat 2023
EYT Mevzusu Neden Bu Kadar Karıştı?
24 Şubat 2023
EMEĞİ KAMU SÖMÜRÜRİSE! BAŞKASINA NE DİYELİM?
13 Şubat 2023
Erkeklere Düşmanlığınızın Bir Ölçüsü Yok mu?
27 Ocak 2023
Zor Ama Haklı Bir Talep: #EhliyetAffı
25 Aralık 2022
Bütün kervanlar yolda düzülmek zorunda mı?
21 Aralık 2022
YÖK Mağduru Akademisyenler
19 Aralık 2022
Milli Eğitimin Akıl Almaz İhmali!..
06 Aralık 2022
Hayatta Başıboşluğa Yer Yoktur!
06 Kasım 2022
657’nin Kanayan Yarası: #YHS Personeli
21 Ekim 2022
Sağlıkta #İsraf Sorunlarımız
20 Ekim 2022
Anlaşılamayan Özel İnsanlarımız: #Disleksi
14 Ekim 2022
Sessiz İstifayı Biliyorduk!. Ya Sessiz Boşanma?!
04 Ekim 2022
Sinsi ve Kadim Düşmanımız: #İSRAF -1
04 Ekim 2022
Şimdi Gönül Köprülerini Onarma Zamanı!
24 Ağustos 2022
Tasması Olmayan Her Köpek Başıboştur!
10 Ağustos 2022
Ani Ölümleri Neden Sorgulamıyor ve Araştırmıyoruz?
10 Haziran 2022
Başıboş Köpek Terörünün Sorumlusu Belediyelerdir!
24 Mayıs 2022
Devletimizi, Kendi Yumruğu ile Nakavt Ettirmeyelim!
03 Mayıs 2022
#Sessizİstila: Gerçek mi, Proje mi, Paranoya mı?
29 Nisan 2022
İstanbul Sözleşmesinin Davası Bile Facia!
24 Nisan 2022
Krize Dönen Meselemiz: #BaşıboşKöpekler
22 Nisan 2022
İletişebildiğimiz Kadar Etkiliyiz!
09 Nisan 2022
Konuşulmayan Felaketimiz: #SütkardeşEvliliği
05 Nisan 2022
Süresiz Nafaka Sorununa Çözümler Hakkında
01 Nisan 2022
Yeni Bir Ramazan Ayına Daha Kavuşurken
24 Mart 2022
Eğri Tezgâhtan Doğru Mamul Çıkmaz!
15 Mart 2022
Boşanmanın Davası Olur mu?
07 Mart 2022
Kadın-Erkek İlişkisinde Şiddetin Temelleri
05 Mart 2022
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Esas Hedefi İslam’dır!
28 Şubat 2022
28 Şubat Dönemi Geri Gelebilir mi?
24 Şubat 2022
Ümitvar Olalım, Güzel Gelişmeler de Var!
17 Şubat 2022
Bir Cinayetin Anatomisi, Algı ve Olgu Gerçeği
14 Şubat 2022
Hanımefendiler, Asıl Düşmanınız Kim Biliyor musunuz?
29 Ocak 2022
Yasalarla Çökertilen Aileyi Genelgeler Doğrultamaz!
25 Ocak 2022
İlköğretimde Sınıfta Kalma Geri Gelmelidir!
17 Ocak 2022
Bütün Suç Sabetaycılarda mı?
27 Aralık 2021
Mutlu Bir Evlilik İçin: Erkekler Söylesin! Kadınlar Göstersin!
12 Aralık 2021
“Kadına Pozitif Ayrımcılık” Erkeğe Zulmün Süslü İfadesidir!
02 Aralık 2021
Hastalıklarımızdan Dersimizi Alabiliyor muyuz?
21 Eylül 2021
Hayvan Hakları Yasası Değişti. Sorunlar Çözüldü mü?
02 Eylül 2021
Erkeklere Yönelik Şiddete Dur Diyecek Yok mu?
25 Ağustos 2021
Kamuda Yeni Trend Örgütsel Mobbing mi Oldu?
23 Ağustos 2021
Camdan Köşklerde Oturanlar, Başkasına Taş Atmasınlar!
13 Ağustos 2021
Kuzuyu Kurda Teslim Eden Sistemden Hayır Gelir mi?
05 Ağustos 2021
Orman Yangınları Bizi Nelerle Yüzleştirdi?
26 Temmuz 2021
Erkeklerin Namus ve Şerefleri Kadınlara Emanettir!
16 Nisan 2021
Mutluluğun Sırrı Haddini Bilmekte Saklı!
02 Nisan 2021
Hayatımızdan Allah’ı Çıkardık, Nefsine Zulmedenlerden Olduk!
25 Mart 2021
İstanbul Sözleşmesi Bitti. Şimdi Ne Yapmalıyız?
24 Şubat 2021
Neden Bütün Şerli Yollar İstanbul Sözleşmesine Çıkıyor?
21 Aralık 2020
Sağlık Personeli Neden Mutsuz ve Umutsuz?
10 Aralık 2020
Emekçilerin Baş Belası: Gelir Vergisi Matrahı
01 Aralık 2020
Allah Kimseyi Gördüğünden Geri Koymasın!
11 Kasım 2020
Modası Asla Geçmeyen Şeyler: Hamaset ve Cerbeze
11 Kasım 2020
İstanbul Sözleşmesi Ateşe Çağırıyor!
11 Kasım 2020
Ehliyet ve Liyakatten Neler Anlıyoruz?
11 Kasım 2020
Sadece Lafta Bıraktığımız Şeyler: Ehliyet ve Liyakat
04 Kasım 2020
Allah Adildir, Kullarının Çoğu Zalimdir!
04 Kasım 2020
Paradigmamızı Değiştirmemiz Lazım!
04 Kasım 2020
Ben Babamdan Öğrendim!
04 Kasım 2020
Başımızdaki Belaları, Aslında Biz Erkekler Çağırdık!
04 Kasım 2020
Kökü Kazınacak Geleneklerimiz de Var!
04 Kasım 2020
Neden #ÖnceAİLE Demeliyiz?
04 Kasım 2020
Süslü Kelimeler Acı Gerçekleri Kapatamaz!
04 Kasım 2020
Ben Babamı Değil, Kendimi Yıkadım Aslında
Haber Yazılımı