|
||
Ölüm En Büyük Gerçek!.. | ||
Şahmettin BALAHORLU - Araştırmacı / Yazar | ||
ÖLÜM EN BÜYÜK GERÇEK!..
İnsan kelimesinin üç anlamı var. Onlardan biride “unutan” anlamında. Yani arapça bir kelime olan insan kelimesi “nisyan” kelimesinden türemiştir.
Evet, İnsanoğlu/kızı unutan/unutturulan bir varlıktır.
Düşünsenize, insanın başında türlü musibetler geçmekte. Bu kadar acıyla insan dünyada yaşamazdı/yaşayamazdı.
Hâsılı, dünyada ne imar olur, nede yaşam olurdu. Yani, hayat durma noktasında olurdu.
Onu “yaratan, yaşatan ve gözeten” bu şekilde kodlamış. Aksi halde dünya hayatında bunalım takılırdı.
Unutmak, bu veçhiyle insan için bir “nimet”tir. Evet, unutmak/unutturulmak, insan için yüce Allah’ın beşeriyyete bir nimetidir.
Bu yaklaşım tabi bir yönüyle. Düşünsenize, insan, kendini hep mutlu eden şeylerle karşılaşsa. Devamlı gülse eylense, kendini dev aynasında görürdü.
O zamanda, insan kendini “müstağni” görmeye başlardı. Kendinin bir “Taği” olduğunu ilan ederdi.
Demek ki, “yaratan, yaşatan ve gözeten” bir denge kurmuş insanın fıtratında. Bu husus aslında “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık” Kamer “49/50” ilahi düsturuna mebnidir.
xxx Evet, aslında insan her gün ölmekte. Ölüm kıyamet gibidir. Kişinin ölmesi kendi kıyametidir. Birde büyük kıyamet vardır ki bütün mahlûkatın ölümüdür.
Ya da büyük kıyamet, mahşeri hesap gününün bidayetidir. Her başlangıç yeni bir hayattır. O yüzdendir ki İslam, ölümü tatmak olarak ifade eder. Ölüm, insanın ruhi manada emanetini sahibine tevdi etmesidir. Aslında, emanetin korunup korunmadığı büyük ehem arz eder. İnsana verilen emanet pak/temizdi. Fıtrattı. Fıtrat, bembeyaz bir sayfa idi. Annemizin ak sütü gibi lekesiz ve bembeyazdı. Ne yaptık bu emaneti. Günahlarla, haramlarla, kul hakkıyla, zulümle ve haksızlık ile kirlettik mi acaba. Acaba, kirlettiğimiz bu emaneti, akidemizle, salatımızla, infakımızla, taatımızla ve istiğfarımızla tekrar temizledik mi? Şayet cevap evetse. Ne umutlu muttaki olanlara. Gerisi lafı güzaf.
xxx 12.10.2020 pazartesi günü babam, dört gün sonra 16.10.2020 cuma günü ise kayınpederim emanetini sahibine teslim etmişti. Yüce Allah her ikisine de rahmet eylesin. Rabbim taksiratlarını bağışlasın. Hayat dediğin bu, insan doğar yaşar ve belirlenen günü gelince ahirete irtihal eder. İşte o an geldiğinde, “Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenip geri kalır, ne de öne alınır” A’raf /34 Evet, işte kelimelerin bitiği yerdir. İşte sözlerin tükendiği andır. İşe o zaman tek cümle kalır. Oda “Ölüm En Büyük Gerçektir” tümcesi.
xxx Öğretmenlik yıllarımda, sınıfa girdiğimde, öğrencileri tanımak için sırayla tanışırdık. Her öğretmenin yaptığı gibi. Arka sıralardan bir gencin gözyaşlarına şahit olmuştum. Nedenini öğrendiğimde, geri kalan tüm öğretmenlik yaşamım boyunca toplu tanışma olayına son vermiştim. Oldu olası Anne-Baba türkülerini hiç sevmem. Çünkü ben yetişkin bir yaşımda bu duyguları tattım. Ama hiç anne-baba yüzü görmeyen birçok dostumuz oldu. Onların yanında asla Anne-Baba muhabbeti yapmak istemem. İhtiyari olarak yaptıysam. O gün en mutsuz günüm olmuştur. Hele hele şu belirli günler yok mu? Tam bir tüketim çılgınlığı günleri. Kapitalizmin günleridir bu günler. Ruhsuz ve şuursuz günlerdir o günler. “Babalar günü / Anneler günü.”
xxx Dünyamız dönüyor ve insanoğlu/kızı fütursuzca kıyamete koşuyor. Gün geçmiyor ki ölümler olmasın. İster bu ölümler depremlerden, felaketlerden olsun, ister savaşlardan dolayı olsun. Her iki ölümler arasındaki fark, birinde insanlar ölüyor, diğerinde aynı zamanda insanlıkta ölmüş oluyor. Belli ki ölmek için yaratılmışız. Ama insanca ölmek olmalı. Evet, insanca ölmek. “Ölümün En Büyük Gerçek” olduğuna inanarak ölmek. Aslında cümle “Ölümün En Büyük Gerçek” olduğuna değil; “Ölüm Sonrası “Hesab”ın En Büyük Gerçek” olduğuna inanarak “ölümü tatmak” olmalıdır. İsteyen/bekleyen herkese, cümle ölmüşlere rahmet diliyorum. Bu hüzünlü İzmir depremi günlerinde…
|
||
Etiketler: Ölüm, En, Büyük, Gerçek!.., |
|