|
||
İHRACATTAKİ ARTIŞ | ||
Suat GÜN / Gazeteci - Yazar | ||
İHRACATTAKİ ARTIŞ Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz günlerde ihracattaki artıştan övgü ile söz etti. Sanayinin mevcut kapasitesine göre 225 milyar USD’lık ihracat gerçek bir başarıdır. Şurası bilinmelidir ki Türk sanayii YÜZDE60-65 kapasite ile çalışıyor. Bu kapasitenin YÜZDE90-95’i kullanıldığı taktirde ihracat 350 milyar doları aşıp 400 milyar USD’a yaklaşması mümkündür. Türk mallarının kalitesi, dayanaklığı, özellikle Afrika ve Avrupa pazarlarına yakınlığı, ihtiyaca hemen cevap verme kabiliyeti, ucuzluğu pazar genişlemesinde önemli rol oynamaktadır. Sanayi yatırımlarına hız verildiği taktirde ihracatın ithalatı karşılama oranı hızla artacak viyabilite adı verilen dış açık sorunu büyük ölçüde aşılacaktır. Bunun başarılabilmesi için özellikle Ekowas ülkeleri olarak adlandırılan Fransız sömürgeler topluluğu içinde yer alan Batı ve Kuzey Afrika ülkeleri ve MENA adı verilen Kuzey Afrika ve Arabistan Yarımadasındaki ülkeleri kapsayan alanda ihracatın sürekli artırılabilmesi imkânı mevcuttur. Bunun için Türkiye’de mevcut Suriyeli göçmenlerin Arapça bilgisinden ve ticari kabiliyetinden istifade edilmelidir. Bu insan kaynağı bu yönde eğitilmeli ve yönlendirilmelidir.
İhracatın sürekli artırılması kavramı başkadır, cari denge başkadır. İhracatı sürekli artırabilmek için özellikle ülke içinde üretilmeyen veya tedarik edilemeyen hammadde ve ara malların ithal edilmesi gereklidir. Bu da ithalatta artışa neden olur. İhracat artarken ithalatın artışını da beraberinde getirmiş olur. Net ihracat artışı yapmak için sanayide tamlaşmaya gitmek önemli hedef haline gelir. İhraç mallarının kg değerini artırmak, ileri teknoloji ürünler üretmek, nispi fiyatları lehe çevirmek büyük önem taşır. Dış ticaretin önünü kesen unsurlardan biri de batılı ülkelerin parası ile ticaret yapma zorunluluğudur. Birçok ülke elinde yeterli döviz olmadığı için ihtiyacı olan malı alamaz, halkının zaruri ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bu da küresel ölçekte mevzii kıtlıklara sebep olur. İhracat ve ithalatın dolar bazlı gerçekleştirilmesi, batının kurduğu finans sistemi içinde kalmaya devam etmek manasına gelir para transferini temin için ABD’nin elinde tuttuğu Swift, sistemine bağımlılığı mecburi hale getirir. Bu durumda bağımsız bir iktisadi sistem kurmak imkânsız olur. Zaten, Swift- Western Union sistemi para transferleri ve bankacılık üzerinden para kazandığı için ticarete taraf olmamasına rağmen her iki yönden gelir elde ederek ticaret yapan ülkelerin sömürülmesine yol açmaktadır. Bu işlerden kurtulmak için bağımsız bir ticaret politikası, para transfer politikası ve takas politikası gibi araçların düşünülmesi ve devreye sokulması gereklidir. Birinci problemi çözebilmek için ithal ikamesi iktisadi gelişme politikasına hız vermek gerekir. İhracata yönelik sanayileşme modeli dış rekabet açısından avantajlıdır, ancak bu politika ithalatın önünü kesememektedir. Türkiye’nin sanayileşme politikasının, ticaret politikasının karma model olması gerektiği açıktır. İkinci problemi çözmek için yerli paralarla ticaret, takas, trampa gibi alternatif çözümler bulmak ve kendi para transfer sistemimizi kurmak gerektiğini değerlendiriyoruz. Cari açık sadece dış ticaret açığından kaynaklanan sorun değildir. Cari açığa sebep olan amiller sıralandığı zaman; sıcak para girişi, bu paralara uygulanan yüksek faiz oranları, vadesi gelen dış borç anapara ve faiz ödemeleri, özelleştirme sonucu küresel sermayenin eline geçen KİT’lerin kâr transferleri, yabancı sermaye yatırımlarının kâr transferleri de ilave edildiğinde dış açık önlenemez şekilde büyümektedir. Verimsiz diye kapatılacağına verimli hale getirilmesi mümkün olan tesislerin kapatılması (SEKA, Sigara Fabrikaları, Şeker Fabrikaları vs gibi) bunların ürettiği ürünlerin ithalat yolu ile karşılanması ticaret açığı patlamasına yol açmaktadır. Cari ve ticari açığa tesir eden bir diğer faktör katma değer büyüklüğü sorunudur. Dışarıdan ithal edilen bir hammaddenin işlenerek satılması sonucu elde edilen kazanç miktarına katma değer adı verilmektedir. Herkesin yaptığı-harcıâlem mamul veya yarı mamul mallarda katma değer düşüktür, dış ticaret rakamlarını aşırı büyütmesine rağmen elde edilen gerçek kazanç devede kulak misali çok düşüktür. Bu nedenle ARGE, inivasyon ve ileri teknolojiye dayalı kimsenin yapamadığı ürünleri yapmak süratiyle kârlılığı artırmak yoluna gidilmelidir. Dışarıdan 10 birim değerle ithal ettiğiniz ürünü işledikten sonra 11 birime satarsanız ne dış ticaret açığı biter ne de cari açık kapanır. Bu tür ticaretten para transferine aracılık eden küresel sermaye esas kârlı çıkar. Dış ticaret açığına yol açan sebeplerden biri de bilinçsiz özelleştirmeler ve kâr getiren yatırımların yabancılara devri sorunudur. Türkiye’de son 40 yılda yapılan özelleştirmelerin yerindeliği ve iktisadi gerekliliğe dayanıp dayanmadığı yönünden yapılacak bir inceleme durumun fecaat olduğunu gözler önüne sermektedir. İç piyasaya yönelik çalışan, mal ve hizmet üreten sektörleri özelleştirdiğinizde ticaret açığı ve cari açık sorununu azdırmaktadır. Mesela Türk Telekom, Telsim-Vodafone, sigara fabrikaları, SEKA gibi … Mesela telekom firmaları neredeyse tamamen iç piyasaya yönelik hizmet üretirler, kârlarını döviz olarak dışarıya transfer ederler. Sigara-şeker-SEKA gibi tesisleri satar, savar kapatırsanız, o ürünlerin tamamını dışarıdan ithal edersiniz, çiftçiyi mağdur edersiniz, sıkışık zamanlarda fiyatları kontrol edemezsiniz. Bu gün maalesef ilaç sektörü ve ilaç fabrikaları tamamen yabancıların eline geçmiş durumdadır. SGK’nın astronomik açıklar vermesinin merkezi olmuştur. İşin en fena yönü şudur: TL ile üretilen, TL ile satılan ürünlerin kâr transferleri döviz üzerinden yapılmakta, piyasadan döviz toplanarak dışarı çıkartılmakta ülke ekonomisi yabancıların döviz, borsa, faiz üzerinden kumar oynadıkları sirk panayırına dönmektedir. Bu konuda Alman ekonomisi bize yeterli bilgiyi vermektedir. Almanya, dünyada en çok ihracat yapıp, en büyük ticaret fazlası veren ekonomidir ancak bu, küçük bir cari fazla ile dönmektedir. Muazzam ticaret fazlası neden cari fazlaya dönüşmemektedir? Çünkü Alman şirketlerinin ihracat yapan ezici çoğunluğu küresel sermayenin şirketleridir, muazzam ölçüde kâr transferleriyle Alman ekonomisini emmektedir. Almanya’nın yer yer 400-500 milyar dolar olan ticaret fazlası kuşa dönmekte, 30-40 milyar dolar cari fazla kalmaktadır. Özelleştirmenin, merkez bankası bağımsızlığının, bankaların özelleştirilmesinin hükumetleri buhran zamanında çaresizliğe mahkûm ederek, iktidar gücünü tüketmektedir. Eğer Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıflar Bankası özelleştirilmiş olsa idi, hükûmet ne konut faizlerini, ne teşvikleri nede piyasayı fonlama politikasını emir vererek gerçekleştirebilirdi. Nasıl ki döviz fiyatlarıyla oynuyorlar piyasaları zıplatıyorlarsa, borsada, faizde istedikleri gibi oynayacak, kredi notu değerlendirmesini kafalarına göre vereceklerdir. Bu da, Türkiye’nin ekonomik açıdan elden gitmesi sonucunu doğuracaktır.
|
||
Etiketler: İHRACATTAKİ, ARTIŞ, |
|