Yazı Detayı
13 Aralık 2020 - Pazar 11:42
 
Dağlık Karabağ
Prof. Dr. Giray Saynur DERMAN
 
 

Dağlık Karabağ

                          

Ermenistan, 30 yıldır Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinden işgalci konumundadır. Azerbaycan topraklarının yaklaşık 25’i işgal altındadır. Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ'dan bir milyon insan başka bölgelere kaçmak zorunda kaldı, birçoğu da Ermenistan tarafından öldürüldü. Ermenistan Karabağ Savaşı sırasında açıkça savaş suçu işlemesine rağmen uluslararası kamuoyu tarafından sorgulanmadığı gibi Ermeni lobileri tarafından desteklendi. 1992 yılında Karabağ sorununa barışçıl bir çözüm için oluşturulan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından kurulan AGİT Minsk Grubu meseleye çözüm getirmek şöyle dursun yanlı bir tutum sergiledi. Sorun 30 yıldır çözülemeyen “frozen conflict- donmuş ihtilaf” haline geldi.  Batı’nın desteğini arkasına alan işgalci Ermenistan, yıllardır gergin olan bölgede sorunların çözülmesine destek sağlamak yerine, 27 Eylül’de Azerbaycan’a saldırarak tekrar savaş çıkardı. 

 

Paşinyan yönetiminde Ermenistan “uluslararası hukuk kurallarına aykırı” bir şekilde 27 Eylül günü başlayan en son Karabağ saldırısında da savaş suçları işlemeye devam etmektedir. Savaşın tarafları olan Azerbaycan ile Ermenistan iki kez insani ateşkes ilan etme konusunda anlaşmasına rağmen Ermenistan tarafı, anlaşmaya varılmasından hemen sonra ateşkesleri ihlal etmekten geri durmamıştır. Ermenistan tarafı ısrarla ateşkesleri ihlal etmekte ve Azerbaycan hedeflerine saldırmaktadır. Ancak saldırılar sadece askeri hedeflere yönelik değil, sıklıkla sivil yerleşim alanları hedef alınmaktadır. Ermenistan kuvvetleri bir süredir kasıtlı olarak Azerbaycan’ın Gence gibi büyük nüfus merkezlerini ve kritik ulusal altyapısını vurmaktadır. Bu saldırılarda özellikle sivil halkın hedef alınması hastane, cami gibi yerlere ve askeri tesislere balistik füzelerle kasıtlı ve sistematik olarak nüfus merkezlerini hedef almak tam anlamıyla bir savaş suçu örneğidir. Ancak Ermenistan bu saldırıda zararlı çıkmış; hava bombardımanları sonrasında da yüzlerce askerini ve ağır silahını kaybetmiş, sihaları düşürülmüştür. Azerbaycan Ermenistan'ın saldırıları karşısında uluslararası hukuk kapsamında hareket etmekte ve Birleşmiş Milletlerin (BM) 51. maddesine göre hukuken meşru müdafaa hakkını kullanmıştır. Bu hakkını da bütün işgal altındaki toprakların kurtarılmasına kadar devam edebilir. Paşinyan’ın tüm halkı savaşa davet etmesi savaşın başka ülkenin topraklarında yer alması, sivillerin hedef alınması, kamuya açık alanların ve askeri tesislerin hedef alınması gibi çeşitli suçlardan dolayı ferdi sorumluluk davasında yargılanabilir. Zira Roma Statüsünün temel dayanağını oluşturduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi savaş hukukuna aykırı hareket edilmesi, sivillerin hedef alınması gibi suçlarda ihlali yapan ve emreden kişilerin bireysel olarak cezalandırılmasını öngörmektedir. Paşinyan'ın, Türkiye'ye karşı uluslararası toplumu tepki vermeye çağırması “1915 olaylarını hatırlatması” hedef saptırmak olarak da nitelendirilebilir. Paşinyan’ın çok güvendiği Rusya’dan Kollektif Güvenlik Antlaşması Örgütü kapsamında yardım alamaması ve Fransa’dan beklediği desteği görememesi ve Azerbaycan’ın başarılı savunması ile sivil yerleşim yerlerini-köyleri geri alması karşısında halkı karşısında zor durumda kalması da hedef saptırma nedenlerinden sayılabilir. Ermenistan’ın Karabağ saldırısı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2. maddesinin ve 14 maddesinin açık ihlalidir. Zira etnik kökene dayalı olarak ayrımcılık sureti ile Sözleşme’de koruma altına alınmış haklar ihlal edilmektedir. Roma statüsüne tabi olmayan devletlerin uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanmaları uygun olmasa da Paşinyan’ın tutumu bireysel savaş suçları kapsamında yargılanabilir.

 

Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin savaş kanunları ihlali konusunda uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılacağı bir suçtur. Sivil halkın hedef alarak öldürülmesi, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması, askerî hedef olmayan din, eğitim, sanat, bilim ya da hayır amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi anıtlara ve hastanelere saldırılar gibi eylemler bu suçlar kapsamındadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır. Savaş suçları uluslararası insani hukuk kapsamında insanlık suçları olarak da nitelendirilir.  Savaş suçlarının uluslararası insani hukuk alanında önemli bir yeri vardır ve bu alanda Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza mahkemesi gibi uluslararası mahkemeler bu amaçla düzenlenmiştir. BM Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulan Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi bu mahkemelere verilecek diğer örneklerdendir. Uluslararası Ceza Mahkemesi 1 Temmuz 2002 tarihinden sonra işlenmiş savaş suçları davalarının görüşülmesi için Lahey’de kuruldu. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü´nün 8. Maddesi bu anlaşmalarda ve uluslararası örf ve adet hukukunda tanımlanmış uluslararası silahlı çatışma esnasında işlenen savaş suçlarının büyük bir bölümü üzerinde Uluslararası Ceza Mahkemesi´ne (UCM) yetki vermektedir. Bu iç savaşlar gibi günümüzün en yaygın çatışmaları olan uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda işlenmiş savaş suçlarını yargılama yetkisi de, Uluslararası Ceza Mahkemesi´ne verilmiştir. İnsanlığa karşı suçlardan farklı olarak bir savaş suçu tek, ayrı, dağınık ya da rastgele bir eylem olabilir. Bu eylemlerin yaygın ve sistematik olmasına yönelik herhangi bir koşul yoktur.

 

Paşinyan’ın yenilgiyi kabul etmesi ve kendi halkının gözünde yitirdiği itibar kaybı dahi savaş suçlusu sayılması kadar önemlidir. Gelinen noktada yıllardır Hocalı Katliamı da dahil olmak üzere bölge halkının yaşadığı dram ve Ermeni mezalimi sona ermiş, Azerbaycan ordusunun 44 günlük başarılı savunma stratejisi ve savaş sanatından sonra Dağlık Karabağ ait olduğu yere Azerbaycan’a geri verilmiştir. 10 Kasım 2020 tarihinde bir destan yazılmış. Paşinyan yönetimindeki Ermenistan’ın tüm saldırgan tutumlarına rağmen kabul etmek zorunda kaldığı ateşkes anlaşması gereği Dağlık Karabağ işgalden kurtarılmıştır. 10 Aralık günü Türkiye ve Azerbaycan Devlet Başkanları İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Azerbaycan’ın gurur günü olarak Bakü Azadlıq meydanından resmi tören düzenlenmiştir. Törende Türk ordusu ve Azerbaycan ordusu geçit töreninde bulunmuştur. 102 yıl önce Nuri Killigil Paşa yönetiminde Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan halkını Ermeni milislerden kurtarmasında başarılı savunmasında olduğu gibi bugün de Türkiye Azerbaycan halkının yanında olduğunu göstermiştir. Tek millet iki devlet olarak bu gururu bu sevinci iki ülke halkı aynı anda yaşamıştır.

 
Etiketler: Dağlık, Karabağ,
Yorumlar
Haber Yazılımı