Haber Detayı
28 Şubat 2021 - Pazar 12:46
 
Kuzey Kutbunda Eriyen Buzulların Jeopolitiğe Etkisi
Amiral Cem Gürdeniz yazdı.. "Kuzey Kutbunda Eriyen Buzulların Jeopolitiğe Etkisi"
YAŞAM Haberi
Kuzey Kutbunda Eriyen Buzulların Jeopolitiğe Etkisi

“Kuzey Buz Denizi” yani “Arktik Okyanusu’’, 21’inci yüzyılın en ciddi hegemonik çatışma alanlarından birisine dönüştü. Gerek çok zengin deniz dibi ve canlı kaynaklara sahipliği gerekse eriyen buzlar nedeni ile dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 75'ini birbirine bağlama potansiyelinin varlığı bölgeyi büyük güçler mücadele alanının merkezine yerleştiriyor. Çin’in geçen sene kendisini Arktik’e yakın (near Arktik) ülke olarak tanımlaması ve Rusya ile birlikte pek çok yüksek değerli enerji yatırımına ortak olması jeopolitik bilek güreşini daha da karmaşıklaştırıyor. Sadece geçen iki hafta içinde bölgede yaşananlar bu tespitin somut olguları arasında.

 

NORVEÇ, YENİ KRİZ MERKEZİ

 

ABD ve Rusya arasında Baltık Cumhuriyetleri ile Karadeniz’de Ukrayna ve Gürcistan üzerinden devam eden yeni soğuk savaşın sıcak cepheleri Karadeniz, Kırım, Donbass (Doğu Ukrayna), Beyaz Rusya ve Transdinyester (Moldova) olarak görünse de artık bu alanlara Norveç üzerinden Arktik Bölgesinin fiilen eklendiğini söyleyebiliriz.  Yeni cephenin odak noktası Norveç. Biden’in bir nevi savaş kabinesi ile toparlanma hamlesine giren ve saldırganlık dozunu artıran ABD’nin sadık hizmetkarı NATO’nun Arktik’teki öncü kalesinin Norveç olduğunu söylemeye gerek yok. Arktik Daire (66°33’N enlemi) kuzeyinde daimî askeri karargâhı olan tek NATO ülkesi olarak Norveç, yeni gelişen Arktik jeopolitiği nedeniyle en önemli güvenlik ve savunma önceliğini bu bölgedeki çıkarlarının korunmasına veriyor. NATO da Norveç’in bu durumunu, Rusya’ya karşı koç başı olarak kullanıyor, onu ABD’nin bu bölgedeki çıkarları için öne sürüyor.  Dünyanın en sakin, en zengin ve müreffeh ülkeleri arasındaki Norveç artık her an için askeri teyakkuz ve hazırlık durumunu yüksek tutma durumunda kalan riskli ülkeler sınıfına dahil oldu. Geçen hafta Amerikan stratejik B1B stratejik bombardıman uçakları kalıcı olarak 300 Amerikalı askeri personel ile Orland Hava Üssünde konuşlandı. Bu gelişmeler üzerine Rus Tupolev 160 bombardıman uçakları Norveç hava sahası yakınlarında tatbikat yaparken, Rusya yayınladığı Navtex ile Barents Denizinde 22 ve 25 derece doğu boylamları arasında atışlı tatbikat yaptı. Bu deniz alanı Norveç - Rusya ilişkilerinde soğuk savaşta bile sakin tutulan bir alandı. Geçen hafta ayrıca 22 Şubat 2021 günü Norveç, ABD, Alman ve Kanada savaş gemileri ile bölgede NATO’nun Dynamic Guard Tatbikatı başladı. Tatbikatta B1B bombardıman uçakları da katıldı. Kısacası Arktik cephede kalıcı bir kriz başladı. Ancak bu krizde durum üstünlüğü Rusya’da.

 

 

RUSYA'NIN ELİ ÇOK GÜÇLÜ

 

Bu küçük okyanusun 88’i sahildarların Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) iken, 12’lik kısmı açık deniz statüsündedir. Kıyılarının 65’i (24 000 km) Rusya Federasyonu’na ait olduğundan, deniz dibindeki enerji rezervlerinin büyük çoğunluğu da Rusya Federasyonu’na ait. Rus Donanması’nın 67’sinin Kuzey Donanmasına ait olması ve Kuzey Donanması ana üssünün bu bölgede olması, Rusya’ya büyük stratejik avantaj sunuyor. Dünyada nükleer buz kıran gemilerine sahip olan tek ülke Rusya. Bölgede 8’i nükleer 11 büyük tonajlı buz kıran gemi/römorköre sahipliği, iki adet buz kıran gemisi olan ABD’ye karşı, Ruslara avantaj sunuyor. Diğer yandan 2014 Aralık ayında Putin tarafından ilan edilen yeni askeri doktrin gereğince bölgede pek çok yeni tedbir aldılar. Doktrin, ilk kez Arktik Bölgesini Rus etki alanı olarak tanımlıyordu. Son yedi yıl içinde Rusya’nın ön bahçesi sayılacak bölgede önce Arktik Komutanlığı kuruldu. Kola Yarımadası'nın kuzeyinden Franz Joseph Land'e ve doğuda Wrangel Adası'na uzanan bir dizi modern üs zinciri oluşturdu. Rusya Arktik bölgede arama kurtarma amaçlı olduğunu deklare ettiği kabaca 4 km uzunluğunda piste sahip büyük bir havaalanı inşa etti. Hava üsleri geliştirilip, erken uyarı radarları ve dinleme sistemleri modernize edilirken, görevli uçak sayısı artırıldı.  Ayrıca Murmansk ve Yamal bölgelerinde 6000 kişilik acil müdahale gücü kuruldu. 2018 Eylül ayında Rusya, Severomorsk üssü kaynaklı Arktik deniz karakollarına başladı. Artık bu sularda sürekli savaş gemisi bulunduruyor. Bu gelişmeler ABD’yi hareketlendiriyor. Bu gelişmeler paralelinde ABD Donanma Bakanı Spencer 19 Nisan 2018 ‘de Senato Silahlı Kuvvetler Komitesine verdiği brifingde gelecek çatışma alanının Arktik olacağını belirtiyordu.

 

ABD YARIŞTA GEÇ KALDI

 

Bu ve benzer gelişmeler büyük güçler mücadelesi döneminde ABD tarafını alarma geçirdi. Ancak ABD’nin oldukça geç kaldığını söylememiz mümkün. Bu alanda Rusya Federasyonu dışında ABD, Kanada, Norveç ve Danimarka’nın kıyısı var. Ancak Arktik Konsey’de bu beş sahildar dışında İsveç, Finlandiya ve İzlanda da temsil ediliyor. Sekiz ülkenin dördü NATO üyesi. İsveç de NATO üyelerinden öte Rusya’ya karşı hasmane tutum içinde. Diğer yandan bölge Baltık, Doğu Avrupa ve Karadeniz’de kendisine karşı uygulanacak bir kışkırtmaya karşı Rusya’ya çok esnek ve etkili müdahale olanakları sağlıyor. Zira gerek coğrafyası gerekse kuvvet ve komuta yapısı Atlantik cepheden kat be kat önde. ABD ve müttefikleri soğuk savaş sonrası denizde hızla küçülmenin bedelini ödemeye devam ediyorlar. Gerek buzkıran gemisi sayısı gerekse kış şartlarında harbe hazır birlik sayısında geriler. Ayrıca denizaltı harbi ile hipersonik gemiye karşı füzeler alanında Rusya çok önde. O nedenle ABD aceleyle karar veriyor ve müttefikleri için sonuçlarını düşünmeden cam dükkanına giren fil gibi hareket ediyor. Örneğin Biden hükümeti Norveç’te B1B bombardıman uçaklarının konuşlandırılmasıyla Rusya’nın geri adım atacağını sanıyor. Bu durum Rusya’yı şüphesiz daha da sert önlemler almaya zorlayacaktır. Bu süreçten en çok etkilenecek olan da şüphesiz Norveç olacaktır. 2008 yılında ABD’nin ulusal güvenlik direktifinde, “ABD’nin askeri ve ticari gemilerinin Arktik Okyanusu’ndaki seyir serbestîsinin korunmasına yönelik” bir direktif ilk kez yer aldı.  2016 yılında Arktik enerji havzalarını ulusal güvenlik önceliği yaptı. 2015 sonrası NATO’nun Norveç’te soğuk savaş döneminde 1980’den itibaren yaptığı Trident Juncture serisi tatbikatların kapsam ve çapı genişletildi. ABD daha sonra 20 Mart 2018’de bölgede ICEX 2018 isimli beş hafta süreli büyük çaplı bir tatbikat icra etti. Tatbikat sonrası 21 Temmuz 2018 tarihinde Soğuk Savaş sonrası lağvettiği İkinci Filoyu (Atlantik Donanması) tekrar faaliyete geçirdi. Bu filonun sorumluluk alanına Arktik Bölge eklendi. 2018 Ekim ayında İngiliz Hükümeti Norveç’te Amerikalı ve Hollandalı askerlerin yanısıra Rusya’ya karşı olarak 800 İngiliz komandosunun sürekli konuşlandırılacağını açıkladı. ABD de 400 deniz piyadesini sürekli Norveç’te konuşlandırma kararı aldı.

 

 

ABD’NİN YENİ ARKTİK POLİTİKASI

 

ABD Deniz Kuvvetleri Bakanlığı 5 Ocak 2021’de Trump döneminde Mavi Arktik (Blue Arctic) adı altında bölgeye yönelik strateji belgesini yayınladı. Belge Donanma, Deniz Piyadeleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığını bölgedeki Amerikan çıkarlarını korumak için entegre yetenekler yelpazesini geliştirmeye zorluyor. Ayrıca bölgedeki kilit müttefik ve ortaklarla koordinasyonu sağlamak için iş birliğine dayalı ortaklıkların güçlendirilmesini tavsiye ediyor. Beyaz buzların eriyerek mavi denizin ortaya çıkması nedeniyle Mavi Arktik adı verilen belge, gelişen deniz ticaret rotalarına vurgu yaparak kaynaklar ve pazarları birbirine bağlayacak kuzey batı ve kuzey doğu geçitleri ile önemli düğüm noktalarının kontrolünde Amerikan deniz gücünün rolüne vurgu yapıyor. Özetle ABD, kısıtlı gücüne rağmen bu kritik su yollarında Rusya’nın coğrafi üstünlüğüne meydan okuyor. Bu çerçevede bazı Amerikalı stratejistler İngiltere, Grönland ve İzlanda arasında kalan ve GIUK Boşluğu (GIUK Gap) olarak isimlendirilen kritik düğüm noktasına yeni bir rakip olarak Bering Boğazının ortaya çıktığını söylüyorlar. Bu bölgede Alaska ve Aleutian Adaları üzerinde Amerikan üsler zincirinin canlanması talep ediliyor. 2019 Mayıs ayında Amerikan uçak gemisi grubu on yıl içinde ilk kez Alaska Körfezi'nde Northern Edge tatbikatına katıldı; Alaska'nın Aleutian Adalar Zinciri'ndeki Adak Adası'ndaki üs 24 yıl sonra aktive edildi. Bering Boğazı kıyısındaki Nome limanını genişletme planlarını da ABD Senatosu geçtiğimiz günlerde onayladı.

 

ARKTİK VE EKONOMİK ZENGİNLİĞİ

 

Küresel doğal gaz rezervlerinin 30, ham petrol rezervlerinin 13 ve 1 trilyon dolar değerinde nadir metallerin bulunduğu değerlendirilen bu bölgede 3,8 trilyon m³ ile dünyanın en büyük gaz rezervi olan Shkotman havzasında Rusya, 2008 yılından sonra gaz temin çalışmalarına başladı. Rusya’yı bir yıl sonra Barents Denizi’nde Norveç izledi.  Rusya jeopolitik yönelişinin ve bölgeyi sahiplenmenin bir ifadesi olarak 2007 yılında Kuzey Buz Denizi’nin Rus kıta sahanlığı içinde kalan ve ünlü Rus bilim adamı “Lomonosov”’un ismi ile anılan bölgede, binlerce metre derinlikteki deniz tabanına, Rus bayraklı bir plaket yerleştirdi. Bu jeopolitik refleks, rakip cephede ciddi bir sarsıntı yarattı. Arktik bölgesi ayrıca küresel ısınma nedeniyle soğuk sulara kaçan pek çok balık türüne de ev sahipliği yapıyor. Geçmiş yıllara göre balık stoklarının arttığı bu bölge, balıkçılık alanında da gerilimlere neden oluyor.

 

DENİZ ULAŞTIRMASINDA DEVRİM

 

Bu kritik rekabet alanının bir diğer özelliği de eriyen buzullar nedeniyle deniz ticaretinde devrim yaratacak yeni deniz ulaştırma rotalarına sahip olmasıdır. 2040 sonrası bölgenin deniz ulaştırmasına tamamen açılacağı tahmin ediliyor. Böylece okyanuslar arası deniz ticaret rotaları ciddi sonuçlar yaratacak kadar kısalacak. Buzulların erimesi aynı zamanda Bering Boğazının önemini arttırıyor. Bu bölgede üç ana rota mevcut. Birincisi, Kuzey Doğu geçidi ya da Kuzey Deniz Rotası (NSR). Rus kıyılarını takip eden ve Atlantik ile Pasifik Okyanuslarını birleştiren rotadır. İkinci rota Kuzey Batı rotası olarak da bilinen Kanada Arşipel Geçididir. Atlantik ile Alaska Kuzeyini birleştiriyor. 2007 yılında ilk kez kısa süreli de olsa seyre açıldı. Üçüncü rota Arktik Köprüsü olarak isimlendirilen Murmansk/Rusya ile Kanada ve ABD’nin Atlantik kıyılarını birleştiren rotadır. Genel olarak 2008 yılına kadar bu sularda seyir yapabilecek özellikte 262 buz kırıcı ticaret gemisi varken bu sayı günümüzde 800’ü geçti. Eriyen buzlar bu rotaları 20 yıl sonra dünyanın en işlek rotalarına dönüştürebilir. Zira 40 a yakın tasarruf sağlıyor. 16 Ağustos 2016 günü ABD’nin ünlü kurvaziyer firması Crystal Cruise’a ait Crystal Serenity isimli dev yolcu gemisi, 1070 yolcusu ile Alaska’nın Seward limanından New York’a hareket etti. Bir ay süren bu gezinin en ucuz bileti 22 bin dolardı. Gemi iki okyanus arasındaki geçişi kuzeybatı geçidinden yaptı. Seyrin en tehlikeli kısmı olan Kuzeybatı Geçidini 8 günde geçti. 28 Eylül 2018 tarihinde de dünya konteyner devi Maersk firmasına ait Venta Maersk isimli 45 bin tonluk konteyner gemisi bir ay önce Vladivostok’tan yüklediği konteynerleri Arktik Okyanusu üzerinden bir ayda Saint Petersburg’a getirdi. Bu süre kuzey rotası kullanılmasaydı, Süveyş Kanalı veya Ümit Burnu üzerinden 2 hafta gecikme ile gerçekleşecekti. Ancak bölgede devrimsel nitelikte en önemli gelişme geçen hafta meydana geldi. 27 Ocak 2021 günü Çin/Jiangsu’dan kalkan Rus Arc7 sınıfı Christophe de Margerie isimli LNG tankeri Kuzey Deniz yolunu (NSR Northern Sea Route) kullanarak 2400 millik yolculuğunu 11 gün sonra 8 Şubat günü Rusya’nın Sabetta Limanında tamamladı. Aynı gemi geçen sene Mayıs ayında da Kuzey Deniz Yolunu buzkıran refakatinde doğu yönünde kullanmıştı. Bu kez, kış şartlarında Şubat ayında sürekli karanlıkta büyük bir bölümü refakatiz yapılan bu geçiş, Süveyş Kanalı yolu ile yapılacak seyahatten 36 gün kısa sürdü. Bu durum küresel deniz ulaştırmasında emsali görülmeyen bir devrim yaratacak. Zira Rusya, artık bölgede neredeyse 12 ayın 10 ayında geçiş yapılabileceğini ispat etmiş oldu. ABD’nin en büyük paniği işte burada başlıyor. Zira bu yolun kontrolü Rusya’da. Rusya’nın 4 metrelik buzları kırabilecek yetenekte dünyanın en büyük ve en güçlü nükleer buz kırıcı gemilerine sahipliği bölgede kendi yetki alanları içinde tekel kurmasına neden oluyor.  Bu tip gemiler 200 bin tonluk süper tankerlerin geçişine yetecek genişlikte buz kırabilecek özellikte.

 

ÇİN, ARKTİK'TE JEOPOLİTİK AKTÖR

 

Çin, 2015 yılında Arktik Okyanusu’nun Pasifik ve Atlantik kapısı olan Bering Boğazını Çin’in güvenlik endişe alanı olarak belirlemiş ve bu boğazdaki çıkarlarını için gerekirse kuvvet kullanabileceğini deklere etmişti. 2015 yılının Eylül ayı ortasında da tarihte ilk kez, beş Çin savaş gemisi Bering Denizinde zararsız geçiş hakkını kullanmıştı. Çin, Bering Boğazı ve diğer Arktik rotaları kullandığı takdirde hem Malakka Boğazına olan bağımlılıktan büyük ölçüde kurtulabiliyor, hem de ulaştırma giderlerinde senede 60-100 milyar dolar tasarruf elde edebiliyor. Çin, ŞİÖ kapsamında Rusya ile ayrıca Arktik Okyanusunda enerji iş birliğini geliştiriyor. Rus Gazprom ile Çin’in CNPC firmaları, Arktik Okyanusundaki sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Çin, Rusya’nın aksine, Arktik Okyanusunda ABD ile bir rekabete girmek istemiyor. Bu nedenle Alaska ile 43 milyar dolarlık bir iş birliği anlaşması imzaladı. Bu yatırımın ana nedeni Alaska’da sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) boru hattı inşası. Ayrıca her sene sadece Alaska’dan 800 milyon dolarlık balık ithal ediyor. Diğer yandan Çin, 26 Ocak 2018 tarihinde ilk kez Arktik Okyanusu’na yönelik bir politika belgesi (Policy Paper) yayınladı. Çin’in asıl amacı bölgeyi Buz İpek Yolu (Polar Silk Road) adı altında Kuşak ve Yol Girişimine (BRI) dahil edebilmek. Çin ayrıca Danimarka’ya bağlı Grönland’da madencilik ile havaalanı ve alt yapı yatırımlarına büyük ortak durumunda. 

 

 

ARKTİK'TE ARTAN TANSİYON VE KIŞKIRTMA POLİTİKASI

 

Küresel jeopolitik oyun alanında Güney ve Doğu Çin Denizlerinden sonra en önemli ağırlık merkezinin Arktik Okyanusu olduğunu söyleyebiliriz. 8 Şubat 2021 tarihinde Christophe de Margerie isimli LNG tankerinin Çin ve Rusya arasında sıvı doğal gaz naklini başarıyla tamamlamış olması, ABD için stratejik baskındır. Yarattığı psikolojik etki çok önemlidir. B1B bombardıman uçaklarının acele ile Norveç’te konuşlandırılmasında bu başarının psikolojik rolü büyüktür. Avrasya’nın kuzeyinde oluşan bu yeni hat, Rusya ve Çin’in ABD hegemonyasına karşı politika oluşturmasında büyük esneklik ve güvence sağlayacaktır. ABD, NATO’daki Kanada, Danimarka, İzlanda  ve Norveç gibi NATO müttefikleri ve bölgedeki İsveç gibi sadık dostlarını kullanmadan bu bölgeye savaş gemisi ya da birlik tahsis edemeyeceğini biliyor. O nedenle son yıllarda NATO’nun en önemli gündem maddelerinden birisi Arktik oldu. Rusya da NATO ve ABD’nin bu bölgedeki zafiyetinin farkında. Başka alanlarda baskı altına girdiği takdirde bir nevi sigorta teli gibi bu bölgeyi kızıştıracağını söylemem bir kehanet olmaz. Arktik bölgede artan tansiyonun Türkiye’nin üzerindeki basıncı dolaylı olarak azaltacağını söyleyebiliriz. ABD’nin dümen suyundaki Norveç gibi ülkeler, Rusya ile gerginliği arttırmak için ABD ve NATO’nun her tür tuzağına düşüyor. Hatırlatalım 2011 yılındaki NATO’nun vahşi Libya müdahalesinde Norveç Hava Kuvvetleri, Libya’nın fiilen bombalanmasında görev almıştı. Şimdi de Rusya’yı kışkırtmakla meşguller. ABD’nin Rusya’ya karşı uyguladığı ambargoya Norveç katılıyor. Soğuk savaşın en yoğun günlerinde Sovyetleri kışkırtmamak için dikkatli, dengeli ve soğukkanlı politika uygulayan Norveç bu tuzaklara düşmemeliydi. Türkiye de Norveç’in düştüğü iç karartıcı durumdan kendine dersler çıkarmalıdır. Bu yüzden Türkiye, NATO ve ABD’nin Karadeniz’deki maceralarına ve kışkırtmalarına alet olmamalıdır. Kışkırtılan Rusya’nın barış içinde birlikte yaşama (Co-existence Paicifique) vizyonuna geri dönmesi çok zor olur.

 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://www.bncmedyahaber.com/yazar-kuzey-kutbunda-eriyen-buzlarin-jeopolitige-etkisi-485.html

Kaynak: Editör:
Etiketler: Kuzey, Kutbunda, Eriyen, Buzulların, Jeopolitiğe, Etkisi,
Yorumlar
Haber Yazılımı