ORTAK PAZAR!
MİLLETE MEZAR!!..
Bu slogan, 1960’lı yıllarda meydanları ve sokakları çınlattığımız sloganlar arasında, başat olanlardandı.
Bugünün Avrupa Birliği, 1.Cihan savaşından sonra felsefi olarak gelişmeye başlayan, “Avrupa Demir-Çelik Birliği” adıyla ete kemiğe bürünen ve 2.Cihan savaşının sona erdiği 1945 yılından itibaren de boy gösteren bir birlik olup, sonra AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) ve daha sonra da, AB (Avrupa Birliği) olarak karşımızda duran; kuruluş felsefesi ve bu felsefeye uygun olarak geliştirdikleri stratejik oyunlarla, bizim varoluş felsefemizle çelişen ve bu sebeple de her oyunları, bizim aleyhimize bulunan prensipleri içeren bir kuruluştur.
1950’li yıllarda üye olmak için yaptığımız müracaattan bu tarafa yaklaşık, bir insan ömrü olan 65 yıldır, içlerine çeşitli bahanelerle almadılar ve de ALMAYACAKLAR!..
“Hazırol!” vaziyetinde bizi kapılarında bekletip, bu aşamada, içimizdeki fitne ve fesat odaklarını güçlendirerek, bizi güçsüzleştirme ve içten parçalama stratejilerini başarıyla sürdürüyorlar.
Bir ellerinde havuç ve öbür ellerinde de sopa olan, hayvan eğiticileri misillu muamelelere tabi tuttukları milletimizi, istedikleri inanç ve felsefeye dönüştürene kadar da, bu politikaya devam edecekler!
Bizim inanç felsefemizin kodları arasında bulunan “siz onların dinlerine girip inanç felsefelerini kesin kabullenene kadar,sizden memnun olmayacakları, içlerine kabul etmeyecekleri” ilke ve iş’arları, bu konuda da, onların uyguladıkları bu temel politikaların, bize bir ikazını oluşturmaktadır.
Bariz bir örnek verelim:
Macaristan Türk kökenli bir devletimiz. Ama felsefelerinde Hristiyan inancının kodlarını taşıdıkları için, bu birliğe aldılar.
Bizim inanç felsefemizin kodları arasında bulunan, “el küfru milletun vahıdeh/küfür tek millettir” ilkesinin müşahhas bir görünümü olan bu menhus düşman AB kuruluşu, sadece, yine kodlarımız arasında bulunan, “ve mekeru ve mekerallah vellahu hayrulmakirin/Onların hile ve tuzaklarına karşı, Allah ta bertaraf edici tedbirler koyup, gösterir. Allah her türlü düşman tuzaklarına karşı en güzel tedbirleri koyup, iş’ar edendir” ilkeleri karşısında, güç duruma düştüğü zamanlarda, bize sahte gülücük tezahurlarıyla, yeni oyunları için, zaman kazanmaya çalışmışlardır.
Bunlar biteviye, bu minval üzere hareket edeceklerdir.
Bu tarihi realiteyi görerek, onlara karşı ciddi politikalar oluşturulması, bizim iktidarlarımızın ana ilkelerini oluşturmalıdır.
Bunun dışındaki her münasebet beyhude ve zaman alıcı olacaktır.
AB’nin tamamen ters, kendi uyguladıkları ve bir darb-ı mesel olan, “başkasına verir talkını, kendi yutar salkımı” hesabı bize hamlettikleri yanlışlıkları bahane ederek, bugün Türkiye aleyhine büyük bir çoğunlukla aldıkları, “ilişkileri dondurma” kararlarının; yöneticilerimiz tarafından, yukarda işaret ettiğimiz kültürel kodlarımız açısın dan, ciddi değerlendirlmelere tabi tutularak, AB ile ilgili işlem ve eylemlerde, ciddi stratejik değişikliklere gidilmesi zamanı çoktan gelmiş ve geçmek üzeredir.
Sayın yöneticilerimize, bu tarihi sorumluluklarının bilinciyle, başarıya götürecek yeni ciddi temel stratejik değişiklikler yapması dilek ve temennilerimizle, kulak ardı edilmeyecek bu tarihi uyarımızı iletiriz.
Ayrıca;
Aldığımız bilgiye göre, yakında meclise yargı paketi sunulacakmış.
BU PAKETTE MİLLİ,İNANÇ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZLE ÇELİŞEN VE İLGİLİLERİNE ÇOK CİDDİ ACILAR VEREN, ŞU İKİ KONU MUTLAKA HALLEDİLMELiDİR:
1 - Boşanmalarda zulüm halini alan, ömür boyu nafaka olayı, eşin hamileliği de dikkate alınarak, 3/10 ay ile sınırlandırılmalıdır. Zaten çocuklar için nafaka verilmektedir.
2 - Rüştünü ikmal edip te, yasal yaşını doldurmayan ve ebeveyn muvafakatıyla evlenen gençler, affedilmeli ve yasal izin verilmelidir.
Toplumun kanayan önemli birer yarası bulunan bu konular, bu paketle halledilmeli ve sosyal huzur sağlanmalıdır.
Sayın CUMHURBAŞKANLIĞINA arz ederim.
|