ENES KARA’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Enes Kara kardeşimiz tüm Türkiye'yi olduğu gibi beni de çok üzdü. Özellikle ateist olarak dünya değiştirmesi ise beni derinden yaraladı. Ölüm Müslüman için bir terhis bir mekân değişikliğidir. Ancak Enes kardeşimiz maalesef ateist olduğunu söylüyor. Ailesinin başı sağ olsun. Enes’in de toprağı bol olsun.
Peki, Enes kardeşimizi aslında intihara sürükleyen olaylar nelerdir? Gördüğüm kadarı ile Enes’in anlattığı nedenler ile intihar edilse Türkiye’nin yarısından fazlası intihar etmesi gerekir. Enes’i intihara sürükleyen şey taşıdığı yük değil taşıyamayacağına dair inancıdır. Ülkemizde ve dünyada onun bahsettiği sorunların onlarca katı ile mücadele eden insanlar intihar etmemektedir.
İntiharın ana nedeni umutsuzluktur. Allah’ın merhameti her zaman bir umut kapısı açar. Ateist olması Enes’in yaşama gayesini elinden almıştır. Allah ve ahiret günü yok ise gerçekten yaşamanın da pek bir gayesi kalmaz. Nitekim önceki yıllarda Mehmet PİŞKİN isimli bir vatandaşımız dünyanın tüm zevkini tattım. Artık ölmemin zamanı geldi diyerek intihar etmiştir. Bu açıdan gençlerimizin ateistlik çukuruna düşmemesi için Allah’ı ve ahireti öğreten dini kurumların ve cemaatlerin kapatılması değil artırılması gerekir.
Ateist birinin cemaat evinde kalması onun için büyük bir zulümdür. Dindar bir öğrenci için namazlar ve kitap okuma gibi faaliyetler insanın stresini alırken ateist bir kişi için bu durum daha çok stres oluşmasına sebep olacaktır ve olmuştur. Burada hem ailenin çocuklarına yaklaşımı hem de Enes’in kendine olan güvensizliği meselenin konuşulmasının önünde bariyer olmuştur. Çocuklarımız ile ne olursa olsun diyalog yollarımızı açık tutmalıyız. Gençleri dinlemeli fikirlerine saygı göstermeliyiz.
Tıp okuyorum, çalışmak için pek vaktim olmuyor notlarım kötü: bunların hepsinin çözümü var. Tıp okumak insanın dünyada ana gayesi değil tıp okumayanlar açlıktan ölmüyor. Ayrıca birçok kişi ek iş yapıyor Enes kadar vakti bile olmuyor. Ancak Enes hem tıp okumak, hem cemaat evinde kalmak zorunda hissediyor kendisini. Başka bir yaşam şansı yok gibi. Bu noktada çocuklarımıza makam ve mevkinin birer araç olduğunu amaç olmadığını öğretmemiz lazım. Dünya hayatı eğlenceden ibarettir. Mükemmel yaşamak zorunda değiliz. Tüm medya ve internetin baskıları ile hepimiz içinde olmak istemediğimiz bir yarışa itiliyoruz. Biz buna mecbur değiliz. Anne ve babalar özellikle de anneler çocuklarını bir yarış atı gibi kullanıyor. Kendi arzularını çocukların önüne alıyor. Güç ve paran yoksa sen bir hiçsin yaşamanın da bir anlamı yok fikrini bilinçaltına yerleştiriyor. Enes kardeşimiz de doktorluk dışında başka bir meslek, cemaat evi dışında başka bir seçenek düşünemez hale getirilmiştir.
Batılı tasvir safi zihinleri bozar. Enes kardeşimiz doktor maaşı ile geçinemeyeceğini, Her gün mobinge uğrayacağını, zor şartlarda çalışacağını düşünüyor. Hâlbuki doktorlar memurlar içinde en rahat yaşayan kesimlerdir. TV ve medya da sürekli doktorların şiddete uğradığı haberleri gencimizin olumsuz düşünmesine neden olmuştur. Medya sürekli kötü olayları yayınlayarak insanların psikolojisini bozmaktadır. Milyonda bir olan olaylar insanlar tarafından her gün olan olaylar olarak algılanmaktadır. Örneğin kadına şiddet olayları 6284 sayılı yasa ile zorunlu olarak yayınlandığından beri şiddet azalmadığı gibi kadınların erkeklere ve aileye olan nefreti ve yaşama karamsar bakmalarının önü açılmıştır. Doktorlarımız da aç her gün dayak yiyen kişiler değildir. İş bulma açısından da doktorlar diğer meslek gruplarına göre çok daha şanslıdır.
Enes kardeşimiz ortalama bir ülkenin refah içinde olduğunu ancak Türkiye’nin yaşanılmaz bir yer olduğunu düşünüyor. Halbuki dünyada 208 ülke vardır. Kişi başına gayri safi milli hâsılada Türkiye 73. Sırada yani ortalamanın üzerinde bir gelire sahip. Ayrıca Enes doktor olunca Türkiye’de birçok kişiden daha fazla gelir sahibi olacaktır.
Covid sürecinde tüm medya insanlara sürekli bir umutsuzluk ve korku pompalamıştır. İklim değişikliği ile de aynı süreç devam ettirilmektedir. Hâlbuki kâinatın bir sahibi vardır. Her şey bir nizam içindedir. Önlemeye gücümüzün yetmediği kötülükler için tevekkül edip Allah’a sığınmamız gerekir.
Medya ve muhalefet partileri sadece çıkarları için sürekli kötülükleri ön plana çıkarmaktadır. İktidar da Covid ve iklim sürecinde felaket tellallarına takılmıştır. Hâlbuki hayatın esası iyilik güzellik ve yardımlaşmadır. Kötülük ve çatışma azınlıktadır.
Gençlerimize umutsuzluk değil umut aşılamalıyız. İktisat ve kanaati öğretmeliyiz. Dünya cennet değildir. Derdi gamı olacaktır. Dertlerin büyüklüğünü değil Allah’ın büyüklüğünü sık sık göstermemiz gerekir. Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olurmuş. Dünya hayatını kendi hayatını yok edecek kadar ciddiye almamak gerekir.
“Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol... Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol” dememiş mi Mehmet Akif.
Orhan GENCEBAY’da güzel bir şarkısında “Bir gülüş bin acıya bedeldir. Gül artık yaşamak çok güzeldir.” demiyor mu?
Gençler gerçekten etrafımızdaki güzellikleri lütfen görün. Medya, siyasi partiler ve tüm vatandaşlarımız lütfen güzel görün, güzel düşünün hayattan lezzet alırsınız. Güzel konuşun insanların özellikle gençlerin hayatına lezzet katın.
Şimdi Enes’in intiharında kendi payımıza ne düşüyor oturup düşünelim. Etrafımızda bulunan eş, dost, akraba özellikle çocuklarımıza güzellikleri gösterelim güzelliklerden bahsedelim.
Allah’a emanet olun.
YAZARINTÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-ekonomik-krizin-bir-sebebi-de-aile-reisliginin-babadan-alinmasi-725.html
|