|
||
Kayıp Kıta Avrupa’nın ‘Hasta Adamı: AB’ | ||
Prof. Dr. Esat Arslan | ||
Kayıp Kıta Avrupa’nın ‘Hasta Adamı: AB’ İlk kez Osmanlı Devleti için söylenilen 'Hasta Adam' tabirinin hikayesi de malum. Rus İmparatoru I. Nikolay 9 Ocak 1853 tarihinde St.-Petersburg 'da bir balo düzenlemiş ve bu baloda Rusya’nın Osmanlı elçisi Devlet-i Seniyye hakkındaki fikirlerini şöyle açıklamıştı: “Kollarımız arasında “hasta bir adam” var. Çok hasta. Size açıkça söylemeliyim ki gereken bütün tedbirleri almadan önce onu günün birinde kaybetmemiz büyük felaket olacaktır. Osmanlı Devleti ansızın ölebilir. Bu takdirde üzerimizde kalacaktır, ölüleri diriltemeyiz. Osmanlı Devleti ölünce bir daha dirilmemek üzere ölecektir. İşte bunun içindir ki size soruyorum: Böyle bir olay karşısında karışıklık, anarşi ve hatta bir Avrupa harbiyle karşılaşmaktansa önceden tedbirler almak daha akıllıca bir hareket olmaz mı?” (1) Çar I. Nikolay bu konuşmadan sonra “hasta adam" sözcüğünü sahiplenmiş, “Avrupa'nın hasta adamı” (Sick man of Europe) ifadesi ise ‘The New York Times’ gazetesinin 12 Mayıs 1860 tarihli sayısında ilk kez kullanılmıştır. Gerçekten de Osmanlı Devleti, art arda gelen savaşlar nedeni ile toprak kaybetmeye devam etmiş, Avrupa'nın malî kontrolüne girmesi bu sözcüğün yaygın bir şekilde kullanılmasına neden olmuştur. Daha sonraları “Avrupa'nın Hasta Adamı” deyimi, ekonomisi kötü olan Avrupa devletleri için kullanılarak, Siyaset Bilimi literatürüne girmiş ve yerleşmiştir. Osmanlı Devleti dışında günümüzde Batı dünyasının 7 büyük ekonomisinin liderleri konumunda olan G 7 ülkeleri içinde bulunan Birleşik Krallık, 1970'li yıllar boyunca diğer Avrupa devletlerine göre ekonomisi kötü olduğundan ve endüstriyel çekişmelerden dolayı "Avrupa'nın hasta adamı" olarak bilinmiştir. Bu gidişat onu önce 1973 yılında AET’ye girmeye daha sonra da BREXIT’le AB’nin dışına çıkmaya zorlamış, Birleşik Krallık 31 Ocak 2020 tarihinde geri dönüşüm antlaşmasıyla resmî olarak Avrupa Birliği'nden ayrılmıştır. Ekonomik sorunlarından dolayı 1990'lı yıllarda Almanya için; Mayıs 2005'te ise The Economist, "Avrupa'nın gerçek hasta adamı" İtalya için bu deyişi kullanmıştır. 2007 yılında Morgan Stanley, Fransa'ya "Avrupa'nın yeni hasta adamı" olarak tanımlamıştır. Nisan 2007'de The Economist, bu sefer de Portekiz'e "Avrupa'nın yeni hasta adamı" derken, 2008'de tekrardan The Daily Telegraph, İtalya için bu deyimi kullanmıştır. 17 Nisan 2020 tarihinde İngiliz gazetesi Daily Mail, Avrupa'nın diğer ülkelerinde koronavirüs salgın hızı ve ölüm artış oranının yavaşlarken İngiltere'de salgın hızının her geçen gün yükselmesi üzerine ülke için "Avrupa'nın hasta adamı" manşetini tekrardan sütunlarına taşımıştır. Günümüzde “Avrupa Birleşik Devletler” (United States of Europe)’e evrilmesi gereken “Avrupa Birliği”, ABD’nin güdümünden bir türlü kurtulamadığı için üzülerek ifade etmek gerekir ki, bütünüyle ‘Hasta Adam’ moduna doğru evrilmiştir. Hem de faşizme kayarak. Faşizme kaymasının nedeni, başta fakirleşme, göç karşıtı ve silahlanma yanlısı aşırı sağcı hareketlerin yoğunlaşmasıdır. Örneğin, Almanya’da ilk kez oy veren yaklaşık bir milyon genç arasında aşırı sağcı AfD’nin birinci çıkması, bu trendin artarak devam edebileceğini işaret etmektedir. Bu durum bir ideolojik duruştan ziyade, mevcut tehditlere ve ABD’nin Avrupa’nın yerine yüklenmeyi reddettiği askeri ve siyasal maliyetlere bir yanıt olarak ulus devlet refleksleri canlandıran hareketler olarak algılamak gerekmektedir. Ayrıca ABD güvenlik şemsiyesi konforu varken göz ardı edilebilen ve yönetilebilen krizler şu an çok daha fazla göze batar duruma gelmiştir.(2) Ayrıca ABD’nin dayatmacı meydan okuyan politikaları tekrardan ‘Çirkin Amerikalı’ görünümünü Avrupa’nın orta yerine değil ortalık yerine taşımıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğundan sancısız bir biçimde ‘Avrupa Birliği’ne dönüştürülen yapısı ABD tarafından daha ileri boyuta geçmesine yeşil ışık yakılmamıştır. Esasen Avrupa Birliği projesi, tüm normatif değerlerin ve ilkesel anlatıların üzerinde ABD liderliğine dayanmaktadır. Bu doğrultuda Avrupa Birliği, NATO’nun ilk genel sekreterinin ünlü “NATO Rusları dışarıda, Amerikalıları içeride ve Almanları aşağıda tutmak için var” ifadesiyle doğru bir biçimde betimlenmiştir. BREXIT sonrası ABD ile Pax Anglo-Amerikano (ABD-Birleşik Krallık (BK) Barışı) birlikteliği Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması sonrası bu durumu daha da hızlandırmıştır. Büyük Britanya’nın kıta Avrupa'sı zaafını AB içerisindeyken de sürdürdüğü ve karşıt kamp olarak nitelendirebileceğimiz ABD’ye yakın durduğunu anımsatmaya bile gerek yok sanırım. BK, Fransa ve Almanya'nın çıkar savaşına girdiği zaman diğer özellikle Avrupa Devletlerinin nasıl feda edildikleri özellikle iki dünya savaşında belleklerde yer etmiştir. 1990'da “İki Artı Dört Antlaşması” (Almanca: Zwei-plus-Vier-Vertrag), Batı ve Doğunun birleşmesi ile oluşan bağımsız Almanya, Avrupa Birliği sayesinde, ‘Üçüncü Reich'ın hemen hemen tüm hedeflerini gerçekleştirmiş, Avrupa ülkeleri Almanya’nın etrafında küçük ada devletçiklerine dönüştürülmüştür. Malum 1933-1945 yılları arasında Hitler liderliğindeki Üçüncü Reich (das dritte reich) olarak isimlendirilen Korporatif ‘Ulusal Alman Devleti’ ve onun “yaşam alanı” (lebensraum) olan sömürge devletlerden oluşması planlanmıştı. Geçmişte savaşlarla gerçekleştirilemeyen hedef günümüzde gerçekleşmiş midir? Bence evet, gerçekleşmiştir, hem de yumuşak bir geçişle. Brexit, Kovid-19 pandemisi ve özellikle Rusya’nın Ukrayna işgali ise Avrupa’nın duyarlı noktalarını tamamen ortaya seren bir düzlem oluşmasına neden olmuştur. Bu noktadan itibaren Avrupa Birliği, Kıta Avrupa’sında bir taraftan Almanya’nın diğer taraftan Fransa’nın bir yöne çekiştirdiği ancak günün sonunda ABD’nin stratejik resminin dışına çıkılamayan, Rusya’nın tüm kırılganlığı ve zayıflıklarına rağmen Rusya’ya cevap üretemeyen bir yapı olarak “hasta adam” haline gelmiştir. (2) Küresel güç mücadelesinde ABD ve RF ile ÇHC'nin oluşturduğu revizyonist eksenin hayli gerisine düşen ve jeopolitik olarak artık 'kayıp kıta' olarak nitelenen Avrupa'da birlik üyesi 373 milyon seçmenin 27 ülkede 4 gün süren Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri Avrupa Birliği'nin (AB) geleceğini faşizme kayışının da belirteci olmuştur. 720 sandalyesi bulunan AP’de en kalabalık küme olan merkez sağ partilerin toplandığı ‘Avrupa Halk Partisi’ grubu sayısal gücünü bir miktar artırarak çıkmıştır seçimden. Net bir şekilde kaybeden taraflar, ‘Yeşiller’, ‘Sosyalistler/Demokratlar’ ve AB yanlısı liberal çizgideki ‘Yenilenme’ grupları olmuştur. AB artık demokratik çözüm üreten bir birliktelikten çıkarak, sorun-sorunsal üreten bir birliğe doğru dönüşüm göstermiştir. Avrupa'daki statüko karşıtı aşırı sağ veya aşırı sol tandansa sahip partilerin daha doğrusu ekstremist partilerin baskısı esasen sosyal demokrat ve liberal eğilimli merkez partilere dayalı AB'de köklü siyasi bir değişime doğru pupa yelken gidilmekte olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle Avrupa'nın sözde liberal ve demokratik değerlerden uzaklaşıp ırkçı, aşırı sağcı, popülist ve İslamofobik siyasete demirlemesi bir sürpriz değildir. Gerçekten de özü zaten böyle olan Avrupa Gazze ve Ukrayna gibi dış krizlerle kıtadaki iç sorunlar bu faşist içyüzün ortaya çıkmasını daha da hızlandırmıştır.(3) Öyle görünüyor ki bu son seçimlerle düzen karşıtı popülist ve ırkçı ruh Avrupa'da tekrardan hortlamış, AB’nin hegemonik çöküşün eşiğine doğru gidişini daha da hızlandırmıştır. Avrupa'daki bu köklü değişim kuşku yok ki küresel güç haritasında da etkisini gösterebileceği değerlendirilmektedir. Ekonomik ve sosyal sorunların daha görünür hale geldiği günümüz Avrupa’sında ABD’nin yüklediği savunma maliyetleri ve dayatılan Ukrayna savaşına verilen tepki bu faşist iç yüzü gün yüzüne çıkarmıştır. Bugünleri alnında hisseden Mehmet Akif, ne güzel demiş İstiklal marşının dizeleri arasında “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diye. Tüm dünyayı köleleştirip sömürmeyi ilerlemenin biricik gayesi edinmiş ve de kendi öz kaynaklarını tüketen Avrupa'ya dünyanın her yerindeki sömürgelerden akan para ve zenginliğin de son bulması çanların kendisi için çaldığını nihayet anlaşılmıştır. Evet sevgili okurlar, köprülerin altından çok sular akmış, 170 yıl öncesinin “Avrupa’nın Hasta Adamı”, 71 yıldır 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşmasından bu yana AB’nin kapısında bekletilen Osmanlı Devleti’nin devamı Türkiye Cumhuriyeti Kayıp Kıta Avrupa’ya yol gösterir bir hale gelmiştir. Eğer “Avrupa Birliği”, “Avrupa Birleşik Devletler” (United States of Europe)’e evrilmek isteyecek kadar bütünleşik enerjisi kalmışsa ABD-İsrail dehşet ve vahşet ortaklığına karşı küresel vicdanı temsil eden Türkiye ile hareket etmek zorundadır. Bunun başka yolu ve çaresi de yoktur.
Dipnotlar: (1) https://onedio.com/haber/turkiye-nin-avrupa-birligi-ne-uye-olmasini-destekleyen-10-ulke-1222704/ Erişim Tarihi 15 Haziran 2024/ (2) Ahmet Arda Şensoy, “Avrupa’nın hasta adamı: Avrupa Birliği”, Yeni Şafak Gazetesi, 12/06/2024; https://www.yenisafak.com/dusunce-gunlugu/avrupanin-hasta-adami-avrupa-birligi-4626949 /Erişim Tarihi 15 Haziran 2024/ (3) Bercan Tutar, “AB’nin kıyameti... Yeni popülist dalga” Sabah Gazetesi, 08 Haziran 2024; https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bercan-tutar/2024/06/08/abnin-kiyameti-yeni-populist-dalga/ Erişim Tarihi 15 Haziran 2024/
|
||
Etiketler: Kayıp, Kıta, Avrupa’nın, ‘Hasta, Adamı:, AB’, , |
|