Yazı Detayı
15 Mayıs 2021 - Cumartesi 20:20
 
CEMAAT
Abdurrahman Dilipak / Gazeteci - Yazar
 
 

Aynı Allaha, resule, kitaba iman edenler, tek bir millet tek bir ümmet, tek bir cemaattir. Kim ki ikinci bir cemaatten söz ediyorsa kendine ya yeni bir İlah, ya yeni bir resul, ya da yeni bir kitab uydurmuştur. Ben Müslümanlardanım ve Müslümanlar kardeştir. Onların işleri aralarında istişare ve şura iledir. İşi ehline ve liyakate göre verirler. Sözü dinler, işe bakar doğrusuna katılır, yanlışına karşı çıkarlar. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana zalime karşı olurlar. Onlar Müslümanlarla müttehid, erdemli insanlar ve mazlumlarla nimet külfet dengesine dayalı İtilaflar kurarız.

 

Biz Müslümanlar ittifak ettiğimiz konularda birlikte hareket eder, ihtilaf ettiğimiz müteşabih konularda usul ve esasa bağlı kalmak şartı ile birbirimizi mazur görürüz.  Muhkem nas zaten bizi kardeş yapan imanımızın esasını oluşturur. Biz Müslümanlardanız ve Müslümanlar kardeştir. İhvandır.

 

Bizim mezheblerimiz, tarikatlerimiz, ideolojik ve politik düşünce farklılıklarımız olabilir, ancak bunlar düşmanlık ve ayrılık sebebi olmaz. Çünkü bunlar iman değil, fikir ya da zanni konulardır.

 

Biz Müslümanız, Müslümancı değil. Bizim mezhebimiz var ve biz Mezhebçi değiliz. Bizi Hakka ve hayra yönlendiren cemaat yapılarımız ve tarikatlerimiz vardır, ama biz tarikatçı değiliz. Sonunda bizi tefrikaya götüren her işten uzak kalırız. Tevhid, Vahdet, İttihad maslahatın özüdür. Tefrikanın zıddıdır.

 

Her zaman, her yerde ve her topluluk içinde iyiler ve kötüler bulunabilir. Bizim için nefs muhasebesi bir arınma vesilesidir, bu da ancak özeleştiri ile mümkündür.

 

Cemaat yapılarının “muslih” mi, “müfsid” mi olduğunu anlamak için, sizi eğer Allah’a, resulüne ve kitaba çağırıyorlarsa “Muslih”dirler. Yok kendi liderlerine, örgütlerine, “cemaat” dedikleri yapılarına çağırıyorlarsa “Müfsit” olmaları ihtimali yüksektir. Bunu FETÖ, Kalkancı, Adnan Oktar olayı ve daha bir çok örnekte gördük ve görmeye devam ediyoruz. Bu durum sadece Sünni ve Sufiler için değil, Şii ve Selefi topluluklar için de böyledir.

 

Allah’ın emrine uymazsan Haram, Peygamberin sünnetine uymazsan Mekruh, benim gibi düşünmezsen dinden çıkarsın diyenlerin peşine takılmamak gerek. Kendi fetvalarıyla başkalarını muaheze edenlerden de uzak durmak gerek. Kendilerini lider ve örgütlerini ilahlık ve Rablik makamına yükselten, mutlaklaştırandan uzak durmak gerek. Kitap bize din büyüklerimizi İlah ve Rab edinmemizi söyler. “Raina demeyin Unzurna deyin” der. Herşey putlaştırılabilir. Haşa Müşrikler Allah (cc)ı putlaştırmaya kalktılar. Hristiyanlar Hz. İsa’yı putlaştırdılar. Kim neyi mutlaklaştırırsa orada benzer bir yanlışlık vardır.

 

Aslolan, doğru olan “Akıllı” olmaktır, “Akılcı” değil.

 

Biri kişi, benim söylediğimin tam aksini söyleyen kişi, en az benim kadar doğru olabilir. Ayet öyle diyor: “Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir”. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin aslı bize öbür dünyada gösterilecektir. İmam-ı Azam “parmağı kanayan kişinin abdesti bozulur” diyor. İmam-ı Şafi “bozulmaz” diyor. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamanın bir yolunu bulmamız gerek.

 

Son söz: Evet, biz Müslümanlardanız, Müslümanlar (ancak) kardeştir. Ben, beynel Müslimin bir kul’um. Hz. Muhammed (SAV) Ümmetiyim. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyim. Duam: Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır. Selam ve dua ile.

 

 
Etiketler: CEMAAT,
Yorumlar
Haber Yazılımı