Yılbaşı Kutlamalarının Dini Perspektiflere Göre Derinlemesine Analizi
Yılbaşı kutlamaları, dünya genelinde farklı kültürlerde coşkuyla karşılanan, ancak Hristiyanlık, Musevilik ve İslam gibi büyük dinlerde farklı birer perspektife sahip olan bir etkinliktir. Bu yazımda, yılbaşı kutlamalarının Hristiyanlık, Musevilik ve İslam açısından ele alacağım. İşte yılbaşının her din açısından derinlemesine bir değerlendirmesi:
Hristiyanlık Perspektifi
Hristiyanlıkta, yılbaşı doğrudan İncil’de yer almasa da, özellikle Batı Hristiyanlığı’nda 25 Aralık, İsa’nın doğuşunu anma amacıyla özel bir anlam taşır. Noel, bu kutlamaların Hristiyan dünyasında derin bir geleneksel yeri olduğunu gösterir. Ancak, Ortodoks Hristiyanlık’ta Noel, Julian takvimine göre kutlandığından, bu tarihle Yılbaşı farklı günlerde gerçekleşir.
Bu arada Noel, Latince “natalis” kelimesinden türetilmiştir ve “doğum” anlamına gelir. Bu terim, Hristiyanlık geleneğinde İsa’nın doğumunu kutlamak için kullanılır. Noel, genellikle 25 Aralık’ta kutlanır, ancak bu tarih İsa’nın doğum tarihi olup olmadığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
“Julian” terimi ise Jülyen takvimine atıfta bulunur. Jülyen takvimi, Jül Sezar tarafından M.Ö. 45 yılında Roma İmparatorluğu’nda kabul edilen bir takvim sistemidir. Bu takvimde, yıl 365.25 gün olarak kabul edilmiş ve her dört yılda bir arta kalan 0.25 günü telafi etmek için şöyle bir kural uygulanmıştır: Şubat ayına bir gün eklenmiştir (artık gün). Ancak, bu ekstra gün, yıllar boyunca gerçek astronomik yılın biraz fazla olduğu gerçeğiyle zamanla takvimin gerisine düşmüştür.
Noel, Batı Hristiyan dünyasında genellikle 25 Aralık’ta kutlanırken, Ortodoks Hristiyanlar, Julian takvimini kullanarak bu tarihi 7 Ocak’ta kutlamaktadırlar. Bu nedenle, “Noel, Julian takvimine göre” ifadesi, Ortodoks Hristiyanların Noel’i 7 Ocak’ta kutladığı anlamına gelir.
Musevilik Perspektifi
Musevilikte, Yılbaşı kutlamalarının dini bir temeli bulunmaz. Rosh Hashanah, Musevilerin kendi yeni yıl kutlamalarını gerçekleştirdikleri önemli bir dini etkinliktir. Yılbaşı kutlamaları, Museviliğin kendi dini takvimine uygun olmadığından genellikle dini bir önem taşımaz.
İslam Perspektifi
İslam dünyasında genel olarak Yılbaşı kutlamalarına karşı temkin vardır. İslam, Hicri Yılbaşı’nı kendi dini takvimine bağlı olarak kutlar. Diğer yılbaşı kutlamaları ise genellikle İslam kültürüne yabancı olarak değerlendirilir ve hasbi Müslümanlar tarafından eleştirilir. İslam’ın temelinde, kendi dini ritüellerine bağlılık ve dinin özgünlüğünü koruma çabası bulunur.
Yılbaşı Kutlamaları ve Ayetler
Kuran-ı Kerim’de “Sizin veliniz (dostunuz) ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir.” (el-Mâide, 55) ayeti, Müslümanlara dostluğun ve bağlılığın öncelikle Allah’a ve O’nun emirlerine yönelik olması gerektiğini vurgular. Bu bağlamda, yılbaşı kutlamalarının farklı kültür ve inançlara dayandığı için, Müslümanların yılbaşı gibi İslam’ın kaidelerinden (realitesinden) uzak etkinliklere yaklaşmaması dinen çok önemlidir.
Ayetler ve Hadislerle Yılbaşı Kutlamaları
Ey îmân edenler! Yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidâyete erdirmez.” (el-Mâide, 51) ayeti, Müslümanları sadece Allah’a ve O’nun yolundaki müminlere dostluk bağlamaları konusunda uyarır. Bu bağlamda, yılbaşı kutlamalarının genellikle farklı kültür ve inançlara dayandığı düşünüldüğünde, Müslümanların bu etkinliklere yaklaşmaması dinen hayati önem taşır.
Hadisler ve Yılbaşı Kutlamaları
“Kim bir kavmi severse, Allah Teâlâ onu onların arasında haşreder.” (Heysemî, X, 281) hadisi, kişilerin tercih ve eğilimlerinin ahirette kendileriyle bir olanlar ile bir araya gelmelerine yol açabileceğini için kişinin seçimleri ya cennet kapısı ya da cehennem kapısını aralayacaktır. Yılbaşı kutlamalarını seven bir kişinin bu etkinliklerin düzenlendiği topluluklarla bir araya gelmesi durumu göz önüne alındığında, Müslümanların bu tür etkinliklere katılımları kabul edilebilir bir davranış değildir.
En’am suresi 108. ayet, müminlere başkalarına karşı hoşgörülü ve saygılı olma çağrısında bulunur. “Allah’tan başkasına tapanlara kötü söz söylemeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah hakkında kötü sözler söylerler.” Bu ayet, farklı inançlara mensup olanlara karşı olumsuz bir tavır içinde olmamamız gerektiğini vurgular. İslam, hoşgörü, saygı ve adil davranma ilkeleriyle öne çıkar.
Peygamberimizin Öğüdü
Peygamberimiz, “Kim başka bir kavme benzerse, onlardan olur.” hadisiyle Müslümanları, kendi kimliklerini korumaya ve öz değerlerine bağlı kalmaya çağırır. Bu hadis, Müslümanların kendi inançlarından ödün vermeden, diğer inançlarla etkileşime bu düstura göre etkileşimde olmalarını tavsiye eder. Ancak, bu etkileşimde dahi Müslümanların kendi değerlerini koruması yine hayati önem taşımaktadır ve çok önemlidir. İslam dininden verilecek en ufak bir taviz dahi Allah’u Alem bir Müslümanı inancından, dininden edebilir
Yılbaşı Kutlamaları ve İslam
İslam dininde, yılbaşı (miladi yeni yıl) kutlamaları kesinlikle yoktur. Ancak, İslam’ın hoşgörü ve saygı prensipleri çerçevesinde, farklı kültürlerden gelen insanlara karşı olumlu bir tutum sergilemek önemlidir. İslam, kendi değerlerini korurken, diğer inançlara mensup olanlara karşı anlayışlı olma ilkesini vurgular.
Karar Anı
365 günde sadece bir gün için, yılbaşı kutlamaları sebebiyle İslam’dan ödün vermek düşündürücüdür. İslam, Müslümanlara kendi değerlerine sıkı sıkıya bağlılık çağrısı yaparken, aynı zamanda farklılıkları anlama ve hoşgörüyle yaklaşma çağrısı da yapar. Bu noktada, Müslümanlar olarak bir karar verme zamanı gelmiştir. Ya İslam kalacağız yada bir güne sebep inancımızı yaralayacağız karar hepimizin.
Sonuç
Hoşgörü, İslam’ın temel prensiplerinden biridir ve Müslümanlar, farklı kültürlerle etkileşimde bulunurken kendi dini değerlerine bağlı kalmakla birlikte, çeşitliliği anlamaya ve saygı göstermeye teşvik edilmektedir. Ancak, bu hoşgörü çerçevesinde, Müslümanlar kendi kimliklerini korumak ve İslam öğretilerine sadık kalmak zorundadır.
Yılbaşı kutlamaları gibi kültürel etkinlikler, İslam’ın öğretileri ile çatışmamak kaydıyla hoşgörü ile karşılanabilir. Osmanlı bunu yapmıştır. Ayrıca bu durum, Müslümanlar için bir fırsat olabilir; çünkü bu tür etkinlikler, çeşitlilik ve hoşgörü konusundaki İslami mesajı (tebliğ) pekiştirmek için bir platform sağlayabilir.
İslam, Müslümanlara kendi özgünlüklerini korumalarını ve dini değerlere sadık kalmalarını öğütler. Yılbaşı gibi etkinliklere katılmamalı ve yılbaşını kutlayan gayrimüslimler de İslam’ın öğretileriyle ve emirleriyle uyumlu bir şekilde hareket etmelidir.
Bu dengeyi sağlamak, Müslümanların kendi kimliklerini korumalarını ve aynı zamanda çeşitli kültürleri anlamaya açık olmalarını sağlar. İslam’ın adalet, hoşgörü ve anlayışı vurgulayan mesajları, bu dengeyi kurarak insanlar arasında anlayışı güçlendirir ve Hak din olan İslam’a olan katılımı artırabilir. Bu şekilde, Müslümanlar hem kendi özgünlüklerini ve kimliklerini korur hem de küresel bir çerçevede İslam’ı farklı kültürden dinden insanlara davet (tebliğ) edebilir.
Ancak şunu özellikle belirtmekte yarar var!..
Biri "hoşgörü"nün altını boşalttı. Diğeri; "Elhamdülillah", "inşaAllah", "MaşaAllah"ın.
Şimdi bu ve bunlar gibi bize ait olan kavramlara sahip çıkma vakti. Yoksa sıra "İnsan"ın altını boşaltmaya değersizleştirmeye gelecek.
Dinî terimler ve kavramlar, genellikle kişisel ve kültürel bağlamda farklı yorumlanabilir. Hoşgörü, İslam'ın temel prensiplerinden biridir ve bir Müslümanın karakterinin önemli bir parçasıdır. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hayatı, hoşgörü, sabır ve anlayışla doludur. Hoşgörü, insanların farklılıklarını anlamak, onlara saygı göstermek ve barış içinde bir arada yaşamak anlamına gelir. Ancak, hoşgörüyü anlamak ve uygulamak, kötülük ve haksızlığa karşı sessiz kalmak anlamına gelmez. İslam, zulme ve haksızlığa karşı durma, haklı savaş (cihad) kavramlarını da içerir. Önemli olan, hoşgörüyü sağlamak ve korumak için çaba gösterirken, adaleti de gözetmektir.
Hoşgörü, zulmü ve haksızlığı meşrulaştırmaz; aksine, insanlar arasında adil bir denge kurmayı amaçlar. Bu bağlamda, hoşgörüyü anlamak ve yaşamak, aynı zamanda adaleti ve doğruluğu savunmak anlamına gelir. Herkesin bu kavramları kendi perspektifinden anlaması ve yorumlaması mümkündür. Ancak, hoşgörüyü sadece bir zayıflık veya teslimiyet olarak görmek, İslam'ın öğretilerine ve kaidelerine uygun düşmez. Müslümanlar, hoşgörüyü güçlü bir erdem olarak benimserken, adaleti ve doğruluğu koruma sorumluluğunu da taşımalıdır.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-tegmen-krizi-ve-askerlik-anlayisi-gecmisten-gunumuze-derin-bir-bakis-977.html
|