“BEN” Dediğin Kendini, Ne Kadar Tanımaktasın?
Anlaşılmak için mi dokunur insan harflerin tınısına yoksa anlamak için mi harfler söz olur fısıldar kulağına. Yılların, yolların ve anıların çıkmazında bir “BEN” bulunur varlık okumalarında. Öyle bir “Ben” ki doğumla yaşam arasında her saniye bir ilmek dokunur, yaş aldıkça ve yaşadıkça “BEN” olunur. Eşsiz, benzersiz, tarifsiz yaşanmışlıklarda, üstü tozlanmış hazine sandıkları gibidir hatıralar, mazi denilen geçmiş aynalarında. Tozlar silinir de sandıklar açılırsa, hatıralar, acısıyla tatlısıyla yürek yaralar. Güzel günlerin özlemi, zor günlerin elemi ile geçmiş hep hüzün ve hasret kokar. Bazen de canlanır hatıralar, hiç bilmediğin bir isim, hiç görmediğin bir resim, seni yeniden “Sen” yapar. Ah anılar, nasıl bir dipsiz kuyunun içinde kaybolmuşlar. Çıkarsan çığlık, çıkarmazsan kör kuyuda hapsolacaklar. Bir ilmek sökülünce anlamını yitiren emekler gibi sökülürse yüreklerden anılar, “Sen” azalmaya mahkûm olursun, iyi ki mevsim sonbahar. Düşen yapraklar sana en büyük teselli olurlar. İşte o zaman hazana koşan bir yaprak da sen olur, rüzgârın kucağında sonsuzluğa savrulursun. Toprak, yaprak seçmez, sağlamı da yaralıyı da bağrına basar, yeni tohumlara zenginlik katar. Sen de öyle olmalısın. Seni sen yapan tüm hatıralarınla, kendini bağrına basmalısın. Azalmak, eksilmek istemiyorsan, hatıralarından hisse almalı, geçmişten geleceğe sağlam bir köprü kurmalısın. Sana verilen manyetik alanda ruhsal tekâmülüne doğru yol almalısın. Ama en çok da kendin olmalısın.
YAZININ DEVAMI İÇİN BURAYI TIKLAYIN!..
http://bncmedyahaber.com/yazar-ben-dedigin-kendini-ne-kadar-tanimaktasin-307.html
|