Haber Detayı
15 Ağustos 2021 - Pazar 07:53
 
Bilgiyi İşlemek ve Üniversiteler
"Şu anda ülkenin geleceği olan üniversitelerimizde oku, ezberle ve konuş sistemi vardır. Anla, uygula ve üret sistemi değil. Üniversite bilgi yükleyen değil, bilgi işlemeyi öğreten bir kurum olmalıdır." "Bilgiyi İşlemek ve Üniversiteler" Prof. Dr. Mirzahan Hızal yazdı..
GÜNDEM Haberi
Bilgiyi İşlemek ve Üniversiteler

BİLGİYİ İŞLEMEK ve ÜNİVERSİTELER


 
İlmin  çok önemli  olduğu, ilim olmazsa insanların  karanlıkta ve ışıksız  yolunu kaybetmiş  gibi  çaresiz  kalacağı bizzat  Alemlerin Rabbi  tarafından  ifade edilmiştir. İnsanlar  kendi yaşadıkları  ve  başkalarının  tecrübeleriyle de bilirler ki,  ilim,  insanı insan yapan  değerlerin  başında gelir.  Ancak bütün bunlara  rağmen  bu  kadar  değerli olan  ilmin   gerçekte nasıl bir şey olduğunu  ve  nasıl  elde edilebileceğini  düşünen,  ilim için çalışan,  olayları  ilim  açısından değerlendiren ve  sorgulayan  kişilerin  sayısı   maalesef  pek  fazla  değildir. 


 
“Şayet yeryüzündeki çoğunluğa uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, sadece zanna uyarlar ve yalnızca tahminle iş yaparlar.” (En'âm 116) 


 
“Bilakis onlara hakkı getirmiştir. (Fakat) onların çoğu haktan hoşlanmazlar.” (Mü'minûn 70) 


 
“İşte bu, Kitab’ın ayetleridir. Ve Rabbinden sana indirilen haktır. Fakat insanların çoğu iman etmezler (Ra'd 1) 


“Allah bir kimseye ışık vermezse onun aydınlıktan asla nasibi yoktur”.(Nur 40) 
 
" Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. " Bakara 257 

 

" Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir. " En'am39 


 
" Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve şimşek bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. Bakara19 


 
Bütün bu  ve benzeri ayetler  bize  ilmi,  ilmin  ışık gibi  aydınlatıcı ve  yol gösterici  bir değer olduğunu ifade etmiyor mu? 

Yoksa   bunlar,   bazılarının  zannettiği  gibi   çok  eskiden   göklerden  inmiş  sihirli,  efsunlu  kutsal  cümleler olduğu  için darda kalınca   okununca mı  bize  fayda  verecektir? Ne kadar çok okursan o kadar  çok fayda  veren.  Çalışmaya gerek yok   okumak yeterli.  Halbuki  bunlar  Allahın CC  gönderdiği  bilgiler ve  uyarılardır.  Sadece  anlaşılıp  uygulanınca  fayda  verir. Mum bile sadece  yakınca ışık verir. 
 

 İlim   konusunda   önce  kendimizi  sorgulayalım.  


İlim  nedir?  nasıl  öğrenilir?  nasıl  elde  edilir?  Bunları  gerçekten  biliyor muyuz?  Yoksa  bir çok  şeyde  olduğu  gibi   onu da  zannetmekle  geçiştiriyor  ve  biliyormuş  gibi mi  yapıyoruz?  


         Ne  yazık ki   ve ne şaşılacak şeydir ki bunca okul, üniversite ve  okumuş insanın bulunmasına rağmen   insanların büyük çoğunluğu  hala,  bilgiyi ilim zanneder  ve   ilimle  bilgi  arasındaki  farkın bile  farkında  değildir. 


     Okumak, dinlemek  ve  gözlemlerle  bilgi  ediniriz,  ilim  değil.   


     İlim,   bu  bilgileri,  emek  ve zaman harcayarak,  çalışarak,  işlemekle  ve  kullanılabilir,  öğretilebilir  hale  getirmekle  elde  edilir.  Dil  öğrenmek isteyen gençler  bazen  yeni  öğrendiği  kelimeleri  bir  deftere  yazar, karşılarına da manalarını. Bir süre sonra defterin sayfaları  dolar.  Derken genç,  bir  gün kütüphanesindeki  sözlüklerin  yanına  kendi  yazdığı  yeni  bir  sözlük  daha  ilave  ettiğini  fark eder. Ama   bir  türlü   o dili  öğrenememiştir.  Çünkü  kullanmadığın,  kullanamadığın  kelime senin  değildir.   Aynen   anlamadığın, kullanamadığın  bilgi gibi. Topraktan çıkarıp,  işleyemediğin maden gibi. 

 
    Bilgi  nasıl  işlenir? 

 

Bir konudaki  bilgiler  tahlil, terkip ( analiz  sentez) tatbik  ve  tahkik ( uygulama ve  doğrulama)  ile  

kullanılabilir  hale  getirilir.   bu   zor  ve  zaman  alan  bir  süreçtir.   Alınan bir  gıdanın hazmedilmesine benzer.    Bu  süreçte   bilgiler  ayıklanır,  amaca  hizmet  etmeyen   lüzumsuz  ve    yanlış  bilgiler  ayrılır,    faydalı  olanlar  tefekkür, ölçü, mukayese  ve  muhakeme  ile   bir  araya  getirilir, onlardan  yeni  bilgiler  üretilir  ve  kolay  anlaşılır  ve  uygulanabilir  bir  şekle  sokulur.  Aynen   topraktaki  cevheri  ayırıp işleyerek  madenler  elde  etmek  ve  onlardan faydalı  aletler, makinalar  üretmek  gibidir. Arının  yüzlerce  çiçekten  topladığı  özleri işleyip  bal  yapması da  böyledir. “faydalı uygulaması olmayan hiçbir şey ilim değildir.”( Rahm. İbrahim Eken Efendi) 


         Bir  konuda  yüzlerce  bilgiyi  yığmak  ve  her  taraftan  nakiller,  iktibaslar  yapmak  ilim  değil  arşivcilik  hatta  bilgi  kirliliğidir.   Eldeki  bilgilerden   önümüzdeki  problemi  çözmeye  yarayacak  sonuçlar  çıkartılması  gerekir. hatta  sadece  o problemin çözümüne katkıda bulunacak  bilgiler toplanır.  Yoksa  bu  konuda  falanca  şöyle  demiş,  o  kitapta da  böyle  yazıyor   demek  hazırcılık  ve  kolaycılıktır,  Düşünme kabiliyetini köreltir. Çoğu  defa  önümüzdeki  güncel  problemi  değil  başka  bir  zamanda  ve  başka  şartlardaki  bir  problemi  çözmeye  yarayan   bilgiler  aktarılır.  Örneğin   bugün  zekat  verileceği  zaman   kaç  kg  fasulyeden   ne kadar  fasulye,   veya  kuru  üzümden   kaç   kg   kuru üzüm  zekat  verilir   bilgilerinin  bugünün  insanına  bir  faydası  yoktur.  

 

Peki, herkes her konuda ilim sahibi  olabilir mi?

Elbette olamaz  ama  yapmakla yükümlü olduğu işlerde ilim sahibi  ve uzman olmak  zorundadır. Değilse, ehil değildir. O işi  yapamaz, yapmamalıdır. O  emaneti almamalıdır. Alırsa, işçileri yüksek gerilime çarptırır,   madeni patlatır,  ormanı yakar,  treni raydan çıkarır, felaket ve  facialara yol açar. 


“ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. “ (İsra 36)  

 
 İlerleyen  zaman,  artan  nüfus, uluslar arası ilişkiler,  gelişen  teknoloji  ve  ekonomik  şartlara  uygun   ahlaki  çözümler  üretemezseniz  gayri  müslimlerin   gayri  ahlaki  ve  gayrı  meşru   çözümlerine  boyun  eğer,  bu gün  içinde  bulunduğumuz  gayrı   makbul ve   gayrı meşru   duruma   düşersiniz.  Hani  nerede  Müslüman  ilim  adamları  ve  onların  geliştirdiği  ekonomik,  finansal  ve  sosyal  çözümler  ve  uygulamaları?  Nerede  teknolojik,  sınai,  ekonomik  ve  siyasal  bağımsızlığımızı  sağlayacak  teknik  ve  bilimsel  çözümler   ve  uygulamaları?  Borç,  ithalat  ve montaj sanayi,  dışa  bağımlılık  batağında   çırpınan  ve  küresel  şer   güçlerin  kedinin    fare  ile  oynadığı  gibi   oynadığı  sözde  müslüman  toplumlar  ne kendi  durumlarını  ne  de  başka  bir  şeyi   sorguluyorlar mı? Bütün bunlar  ilim  ve  bilimden  uzak kalmanın  sonuçları  değil midir? 

 

      Ne  tuhaf  değil mi?  Düşmanlarından  silah  ve  silah  malzemesi  ithal  etmeye  çalışan  başka  bir  ülke   var mıdır  acaba? Ya da  halkı açken  düşmanlarından aldıkları  silahlarla birbirini  öldüren Müslüman toplumlar.  Ya  da  her şeyi  yurtdışından  sağladığı  faizli  kredilerle  yapan  ve   torunlarına  ağır  borçlar  bırakan   bir  ülke?  Kendi  halkını  faiz  batağında  süründüren   ve  küresel  para  babalarına   sömürttüren   bir  ülke?  Herkes zarar ederken,  faizden başka  gelir kaynağı olmayan  bankaları  aşırı   kar  eden  bir  ülke? 
 

        İlmin   ne  olduğunu  bilmeyen  ve  ona  değer  vermeyen  cahil  toplumların  değişmeyen  kaderidir  bunlar.  Dünyada  akıllı  akılsızı  sömürür,  ezer.   Tarihin  başlangıcından beri  bu  böyledir. 

 
İlim  her şey  gibi  bir  ehliyet  meselesidir.   İlim  sahibi  olmak  için  akıl,  ahlak  ve  sabır  lazımdır. 


Geçmişte  ve  günümüzde  ilim  adamlarının  hayatını  incelersek   bunu  net  olarak  görürüz. 


Sık sık   ifade edildiği gibi  okulların  ve  üniversitelerin  birer  ilim  yuvası  olduğu  görüşü    doğru  değildir. Onlar  sadece  ilme  aralanan   birer  kapıdırlar.  Özellikle bu ülkede   Üniversiteler   zannedildiği gibi   ilim   üreten, ilim adamı  yetiştiren  kurumlar  değildir.  Öyle olsaydı  biz   yurtdışından    örneğin elektronik malzemelerin yüzde yüzünü  ithal ediyor olmazdık. Orman yangınlarını da   kendi  ürettiğimiz  200  uçaklık  bir  filo  ile   1-2   günde  söndürebilirdik.  Üniversiteden  mezun olduktan  sonra  ortalama  bir  kişinin  konusunda   gerçek  ilim  sahibi  olabilmesi  için  mübalağasız 20 yıl  veya  daha  fazla   fiilen  çalışması  ve  üretim  yapması  gerekir.   Bir  odaya  kapanıp  önüne bilgisayarı koyup arkasındaki  kitaplığa da  kitapları  doldurarak  ilim  adamı  falan  olunamaz. Yoksa korona virüsün nanometre  boyutlarda  olduğunu,  bu  yüzden   maskelerden  kolayca  geçeceğini  ve  maskenin  bir  işe  yaramayacağını  söyleyen  bilim  adamları  görürüz.  Çipin nasıl bir şey olduğu konusunda hiçbir fikri olmayan  ama ilaçlara  (neden içme sularına değil?)  çip koyan esrarengiz kişilerin beynimizi  kontrol edebileceğini söyleyenler.  orman yangınlarının suyla değil  köpükle söndürülmesi  gerektiğini  söyleyenler,  Uzaydan maden getireceğiz   konusunu  tartışan bilim adamları (!).  Güzel kardeşim sen hayatında hiç  bir yerden maden   getirdin mi? Hatta  hiç  maden  gördün mü? Hiç uzaya gittin mi? Hiç çip yaptın mı?  çip gördün mü? 
 

Bir  kişi  hangi  meslekte  olursa  olsun  kendi  yapmadığı  bir  işi  hakkıyla  bilemez.  Yüzlerce  ameliyat  yapmadan  başarılı  bir   operatör,    binlerce  km  yol  gitmeden  iyi  bir    sürücü,   yıllarca  yüzmeden  iyi  bir  yüzücü,  yüzlerce  proje  yapmadan  mühendis,  yüzlerce  dava  takip  etmeden   avukat,  hakim  v.b  olunabilir mi?  Okuyup  öğrendiği   binlerce  ayet,  hadis, fıkıh  v.b  bilgileri  hayatına  uygulayıp  yaşamadan bunların    hayat  içerisindeki  manalarına   vakıf  olmadan  din  alimi  olunabilir mi?  Kendisi   faiz  alıp  yiyen  bir  ilahiyatçı,    haksızlıklar  ve küfür  karşısında  dilsiz  şeytan  misali  sesini  çıkarmayan  bir  hoca  nasıl  diğer  insanlara  ahlak  dersi  verebilir?  İlim   özenmeyle değil öğrenmeyle elde edilir. 

Okumak  ve  bilgi  ilim için  gereklidir  ama  kesinlikle  yeterli  değildir.  Salih  ameller,  yani  başka  insanların  iyiliği  için  yapılan  çalışmalar,   kötülüklerin   önlenmesi,  hayırların   fethi,  imar,  islah ve  cihad  çalışmaları   olmadan  ilim  olmaz.   Sahte  alimler  türer,  sahte  ilaçlar  gibi  faydadan çok zarar  verirler. 

Bir çok  kişi   zanneder ki,  önce  ilim  öğrenilir  sonra  bunlar  uygulanır  bunlarla  amel  edilir.  Bu  çok fahiş bir  yanılmadır!  İlim    ancak,   uygulayarak,  yaparak,  amel  ederek  öğrenilir. Hiçbir  öğretici  ve  üstad   laboratuardaki  veya  hayattaki  deneyin  yerini  tutamaz.  Çünkü  o  deneyde  öğretmen  ve  eğitimci  bizzat  Allah CC  tır. O  deneyin  sonuçları  asla  şaşmaz.  Ne  kendinizi  ne de  başkasını  kandıramazsınız. 

Bilgisayarda  tasarlayıp başarı ile simülasyonunu  yaptığınız cihaz  test edilince dumanlar  çıkar,  gerçek  yüzünüze  çarpılır. Onun için  akıllı  insanlar  hiçbir şeyi  gerçek şartlarda test  etmeden  oldu  saymazlar,  altı ayda  atom bombası  yaparız  falan  demezler. Uzaydan maden getireceğiz de demezler. 
 
Yapmadığımız  işi  bilemeyiz,  bilmediğimiz  işi  yapamayız,  ama  nedense  yapmadığımız ve  yapamayacağımız  şeyleri    anlatmamak gerektiğini  bilmeyiz.   Bazıları  kabul etmek  istemeseler de   kendi  yapmadığımız bir  şeyi  başkalarından  duyarak   gerçekten  öğrenmemiz  ve  bilmemiz  mümkün  değildir. 

İşte  sahte  alimler  böyleleridir.  Söyler,  anlatır,  öğünür,  sunumlar  v.s  yapar  ama  ortada  kendi yaptığı  bir  çalışma ve ürün yoktur,  amel ve eser  yoktur.  Cahil insanlar  bilimsel yetersizliklerini konuşarak  kapatmak isterler ama  bu   sadece  onların cehaletini ortaya koyar.  Konuşarak  cahil  insanları  hatta kendinizi bile  kandırabilirsiniz. Ama Allah CC ı  kandıramazsınız.  İmam ı Gazzalinin  kitaplarını  ortadan  kaldırarak  hayatında  yeni  bir  sayfa  açmasının  hikmeti  budur.

  
 
        İlim  kitaplarda  değil,  Salih Amellerdedir. İçindekilerle  amel edilmeyen kitaplar  ilmin  önünde perde olur. Kur’an da onu okumayanlardan önce, okuyupta içindekilere uygun amel etmeyenlerden davacı olur .   Alemlerin Rabbi  CC,  sadece  çalışanlara  başarı  verir.   Sadece  iman  eden  ve  Salih  AMELLER  işleyenleri  cennetle  müjdeler.  Peygamber SAS  den  daha   bilgili,  ilim  ve   güzel ahlak  sahibi  kim  vardır?  Allah  CC  ona   dahi  ancak    yoğun  çalışması,  fedakarlıkları,  cihadları ve aldığı tedbirler  sonucunda  başarı  ve  fethi müyesser  etmiş  değil midir? 
 

 

Hiç  şüphesiz  Allah CC  insanların  bilgilerini    uygulayarak  doğrulamalarını  ve  ilim  haline  getirmelerini  murad  etmiştir.  Bu  yüzden  bizim  dinimiz  amel  dinidir.  Söylediklerini  yapmayan, yapmadıklarını  söyleyen  kişide  hayır  yoktur.  Bildikleri  ile  amel  etmeyen  kişinin  yeni  bir  şeyler öğrenmeye  çalışması  beyhudedir. Verilen  ilaçları  kullanmayıp  doktordan  yeni  ilaçlar  istemeye  benzer.  


 
 “ Allah  CC   bildikleri  ile  amel  edenlere  bilmediklerini  öğretir”( İBNİ KESİR : 12.C.6322.S … İHYAU ULUMİDDİN : 1.C.177.S)   etmeyenlere  değil. 

 
Yine Allah Resulu SAS  buyurur ki, “Âlim kimsenin âbid kimseye karşı üstünlüğü, benim sizin en aşağı mertebede olanınıza karşı üstünlüğüm gibidir.” ((Tirmizî, İlim, 19; Dârimî, Mukaddime: 17). 
  

 Ashab RA  Kur’an dan  çok  fazla  şey  hıfzetmezlerdi  çünkü,  her  öğrendikleri  şeyi  aynen yapamayıp  mesul  olmaktan  korkarlardı.  
  

Şu  anda ülkenin  geleceği olan  üniversitelerimizde   oku,  ezberle  ve  konuş  sistemi  vardır. Anla, uygula ve  üret sistemi değil.  Üniversite bilgi yükleyen değil,  bilgi işlemeyi öğreten bir kurum olmalıdır.  Ahşap malzeme işlemeyi ve mobilya yapmayı bilmeyen bir adama ne kadar tahta verirseniz verin bir faydası  olmaz,  en  fazla  onu  oduncu  yaparsınız. 
 

İlim  demek  insanın   Allahın CC  verdiği  öğrenme gücünün  yüzde  yüzünü  kullanarak  bir  konuyu  sebepleri  ve  sonuçlarıyla  hakkıyla  öğrenmesi uygulaması  ve  gerçekten  bilmesi  demektir.  Motor  tasarlayıp  üretip  test  edip  satıp  para  kazanmamış  bir  mühendis   veya  profesör  motor  ilmine  sahip  değildir.  Satılabilir  bir  ürün  üretebilmişse  ancak   o  zaman  onu  yeterli  seviyede  biliyor  demektir. 
 
    İlim;  bilgi, tefekkür, anlama, bilgileri kullanma, çözüm üretme, uygulama ve  doğrulama  demektir.  Çok  şey   bilen ama bunları  anlamamış  ve  çözüm  üretemeyen  kişiler  “ çok bilen, çok  yanılan”  kişilerdir. 

 

Bunlar  problem çözemezler, kendileri problem olurlar. 

 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://bncmedyahaber.com/yazar-sebepler-ve-sonuclar-637.html

Kaynak: Editör:
Etiketler: Bilgiyi, İşlemek, ve, Üniversiteler,
Yorumlar
Haber Yazılımı