ANKARA’NIN TAŞI GÖZLERİMİZİN YAŞI OLMASIN
Diyorlar ki İstanbul Sözleşmesi çöpe gitti kadınları nasıl koruyacağız. Yahu biz ki savaşta bile eline silah alıp savaşmadığı müddetçe düşmanın kadınlarına dokunmayı yasaklayan bir peygamberin ümmeti olacağız ama kendi kadınlarımıza zarar vereceğiz. Olacak şey mi? Mümkün mü?
Tabi ki değil.
Kadına, erkeğe, çocuğa ve hatta hayvana karşı her türlü taciz, tecavüz ve şiddeti ahlaksızlık ve suç olarak gören bir dinin 1400 yıllık sicili tertemiz ortada duruyor.
Bunun karşısında;
Kadını korumak için yönümüzü çevirmemiz istenen batı medeniyetsizliğinin de sabıkası ortada durmaktadır. Kadını insan mı değil mi diye tartışmış bir çapsızlık kendi yarattığı ve adını yine “kadın” koyduğu sorunun çözümünün adresi olmak istemektedir. Bizim de buna itaat etmemizi dayatmaktadır.
Sanayi devrimi ile kadının ve erkeğin emeğini, işgücünü sömüren batı, kadın haklarından bahsetmekte. Yüzyıllarca sömürdüğü coğrafyaların kadınlarını fahişe yapan, hayvanat bahçelerinde sergileyen, köleleştiren, dillerini değiştirip kendi dilini mecbur eden batı bize örnek olacakmış.
Bu yazdıklarımızın tarihte geçip gitmiş işler olduğunu ve artık batının düşüncede, siyasette ve fikirde gelişip değiştiğini düşünen ve bizim de buna inanmamızı bekleyenler var anlaşılan. İsterlerse, yüz yıllarca sömürdükleri fakir coğrafyalardan hala sömürge vergisi almaya devam eden, yöneticilerini atayan, paralarına bankalarında el koyan batı ülkelerinin hangileri olduğuna google üzerinden bir bakıversinler.
Bu çağda önce kadının vücudunu hunharca sex malzemesine dönüştüren bir batıdan bahsediyoruz. Sonrasında ve hala kadın vücudunu ticaretin, reklamın kısacası kapitalin metaı haline dönüştüren bir aç gözlülük medeniyetsizliğinden bahsediyoruz.
İş o raddeye geldi ki artık tüketilen kadın bedenini yerini cinsel obje ve ticari meta haline getirilen erkek bedenleri aldı. Eskiden araba lastiği reklamında kadın vücudunun ne alakası var kardeşim derdik. Şimdi ise aynı reklamları ve başka reklamları kaslı, çıplak her türlü vücut tüyünden arındırılmış, terli erkek bedenleri ile çekiyorlar. Metro sexsuel olmalısın denilerek, erotik malzemeye dönüştürülüp hunharca harcanan bir erkek figürü çoktan oluşturuldu bile.
Bütün bunlar ortada iken;
Kadına yönelik olduğu söylenen şiddetin önlenmesi ve kadınların verilmediği söylenen haklarını almak ve korumak için vahşi batıyı referans almamız dayatılmak istenmektedir.
2011 yılında imzalanan İstanbul (Fitne) sözleşmesi sağduyulu aziz milletimizin itirazı ve Cumhurbaşkanımızın bu sese kulak vermesi sonucu bir imza ile çöpe atıldı. Ancak görüyor ve biliyoruz ki, bu kaynağı batıl olan şer odakları, kaybettik diye kenara çekilmiyorlar.
Daha şimdiden, “Ankara Sözleşmesi” isimi ile kendi manifestomuzu oluşturma çabasının suyunu kirletmek istemektedirler.
Üstüne bir de İstanbul Sözleşmesine, 6284 sayılı kanundaki korkunç maddelere itiraz etmeyi, kadına yönelik şiddeti desteklemek olarak görmek ve göstermek için büyük çabalara devam etmekteler.
Bizden bize muhalefet;
Dostlar; tamam İstanbul Sözleşmesinin iptali ile biz de kendi sağduyulu muhalefetimizi yaptık. Hem de bizden olan siyasal iktidarımıza yanlış yapıyorsunuz demek sureti ile.
Ancak düşmanın durmadığı bu noktada her şeyi halletmişiz gibi rehavete kapılma şansımız yok. Öncelikle çalışılmakta olduğu söylenen Ankara sözleşmesinin feministler, lgbt lobileri ve batıcı mankurtlar marifeti ile zehirlenmesine müsaade etmemeliyiz. Hükümeti bu konuda desteklemeliyiz. Aklı erenlerimiz, STK’larımız ve bilim adamlarımız önerilerini mutlaka sunmalılar.
İslam dedikçe kudurup bizi gericilikle itham eden batı uşaklarının baskısına boyun eğip pısıp geri adım atmamalıyız. Sihalar vb konularda gösterdiğimiz özgüveni bu konuda da göstermeliyiz.
Bununla birlikte;
Bu aralar çalışıp itiraz edeceğimiz çok dersimiz var. Örneğin bundan sonra; CEDAW, 6284, Süresiz/sürekli nafaka, toplumsal cinsiyet, LGBT vb. çokça konuşup mücadele edeceğimiz alanların başında gelmektedir.
Son söz niyetine;
Batının ve batıcıların ve hatta çok yakın çevresindeki kimilerin itirazına rağmen milletin ses ve uyarılarını dikkate alarak İstanbul Sözleşmesini çöpe atan Cumhurbaşkanımıza şükran duyuyoruz. Hem de bütün bunları, bu iptalden sonra batıdan gelecek ekonomik ve siyasal baskıları göze almak pahasına yaparak.
Şimdi kendisinden beklediğimiz; ailemizi yok edecek kapasiteye sahip Cedaw, 6284 sayılı kanun ve diğer hususlarda milletimize kulak vermeye devam etmesidir.
Siperleri boş bırakanlardan olmayalım diye dua ile…
Vesselam.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://www.bncmedyahaber.com/yazar-ankara-nin-tasi-gozlerimizin-yasi-olmasin-511.html
|