|
||
Aynalara Hapsolmak | ||
Sümeyra GÜLER ÖZSOY- Psikoterapist / Psikolojik Danışman | ||
Okyanusa taşınmak için verilen tüm cevherler, sığ sularda değer kaybeder. Başıboş bir çöp misali kaybolur gider. Önce cevheri keşfedecek, sonra da taşıyabilecek hüner sahipleri neredeler? Cevherlere değil çöplere rağbet eden değer bilmezler yüzünden en kıymetli cevherler de çöp mesabesine düşmektedirler. Cevheri fark eden, kıymet bilen, sonra da ona gereken değeri verecek olan gönül sahipleri, cevherle beraber okyanuslara açılacak hale gelirler. Öyle değil mi, yeryüzünün de en kadim bilgeliği, sırra mazhar olmakta gizli. Sır, cevherin belli ki ta kendisi. Sırrı bilmeyenler görünenle iktifa edip zaman kaybederler. Sırrı bilenler, zamanın derinliklerinde, zamansız bir seyre süluk ederler. Onlar için dünyanın geçici zevkleri, cevherin yanındaki çöp taneleri. Bakarlar ama yüz çevirirler, çünkü camların arkasındaki güzelliği görenler, güzelliği camlardan bilmez, güzele yönelirler. Sır kimlere açılır, kimler sırrın muştusunda kendini bulur, kimler sırrın ifşası ile kendinden olur. Sır bu ya, dünya ile ukba arasında bir yoldur. Yola giden yolcu ile yolu bilmeyen avare hiç bir olur mu sırrın elinde. Birisi yol alırken, diğeri yolda kalır, yol başlangıçta aynı yol olsa bile. Herkes aynı şekilde gelir yeryüzüne. Her geleni ağlatan dünya, nasıl da kendine bağlıyorsa, kimse gitmek istemiyor belli bir zaman sonra. Oyunun sonunda kalmak isteyenler değil, vazgeçenler kazanıyor nasıl bir oyunsa. Oyun içinde oyunlar var, dünya sanki bir matruşka. Hadi be dünya yap hamleni, bizi daha fazla oyalama. Zaman en büyük hazinemiz zira, bu ölümlü oyunda. En çok da oyunda olduğunu unutanlar bağlanıyor dünyaya. Rüyada olduğunu bilmeyenlerin, rüyaya kanması nasılsa, dünya da öyle kandırıyor gölgeler misali sunduğu yalancı bir varlıkla. Yok oldukça var olduğunu zannedenlerin, sahte bakışlarında, çöldeki serap misali, yokluğa sürükleniyor insanlık, var olmaya çalıştıkça. Camlar güzelliğe açılan bir kapı iken, camlara hayran kalmak da neden? İnsanların gözünde kendini ararken, insanlara yansıyan güzelin, güzelliğini görememek neden? İnsanlar da camlar gibi sadece bir kapı iken, o kapıda köle olmak neden? Ayrılıklar çıkmazında kendinden olurken, sadece vaz geçip yüz çevirmekle sonsuz güzele ulaşmak dururken, ne divane insandır ki geçici güzellerin büyüsünde büyülenen… Kanıveriyoruz hemen, anlara takılıyoruz. Sonsuzluk dururken, sonluların peşinde kıvranıyoruz. Yüzünü bekaya çevir “sonsuz ol” diyeni değil, “gözlerimde kaybol” diyeni dinliyor kayboluyoruz. Bir çift gözün ihtişamında hapsolurken, ebedi bir özgürlüğe parmaklıklar örüyoruz. Ördüğümüz demirlerin ardında, daralıyor bunalıyoruz. Biz hapsolsak da o parmaklıklar arasında, ruhumuz sığamıyor hiçbir fani varlığın ihtişamına. |
||
Etiketler: Aynalara, Hapsolmak, , |
|