
İddiamızın Sahibi Olamadık, İnandığımız Gibi Yaşayamadık
Bize ne oldu?
Bir dostumla sohbet ediyorduk, dostum, “azizim biz iddialarımızın takipçisi olabilseydik inandığımız gibi yaşayabilseydik bugün ne Doğu Türkistan’da ne Arakan’da ve ne de Filistin ve Gazze’de kimse soykırım yapmaya cesaret edemezdi” şeklinde değerlendirdi.
Direnen bedenimiz, bilenen ruhumuz işi başkalarına ihale etti.
Artık bizim yerimize direnen, bizim yerimize mücadele eden, bizim yerimize düşünen birileri vardı.
Hem milli güvenlik kurulunda terletilen, namaz kılması için yer gösterilmeyen Erbakan hocamızın rövanşı alınmaya başlanmıştı. Öyle düşünmeye başlayanlarımız azımsanmayacak kadardı.
İşte tam bunlar olurken:
Sıkılan yumruklar gevşedi
Bilenen yürekler yumuşadı
Direnen bedenler yerini uyum sağlayan kitlelere dönüşmeye başladı.
Artık cuma namazı sonrası Beyazıt Camisinden çıkan Filistin’e özgürlük diyenler de işi iktidara havale eder oldular.
Bir müddet sonra cuma namazı çıkışlarında gösterilen protestoları "acaba iktidar rahatsız olur mu?” muya evrildi.
Sonra, sonrası malum.
Direnmeye direnmeye direnmemek huyumuz oldu.
Sonra başörtüsü mücadelesi artık gerekli değildi. Artık kadınlarımız başörtüsünü, pardüselerini en kallavisinden en moderninden giyinmeye başladılar! Kimileri ise ev kıyafetleri ile dışarda dolaşır oldular.
Sonra ne mi oldu?
Tesettür yerini modaya bıraktı.
Tesettür yerini süslenmeye bıraktı!
Meğer çok açmışız. “Müslüman Zengin Olmalı” Sözü Bize İyi Gelmedi.
Sonra “Müslüman zengin olmalı” dedi kimimiz!
Ve zengin olmaya başladık.
Sonra zenginlerimiz doğup büyüdüğü mahallelerini, komşularını terk etmeye başladılar.
Öyle ya, “Müslüman zengin olmalı” değil miydi!
Lüks semtlerde birer birer mevzi aldık!
İşte Müslüman hızla zengin olmaya başlamıştı.
Bazıları beceremediği(!) için zengin olamıyor, çok azı da “böyle iş olmaz!” diye zengin olamıyordu.
Zengin olamayanlar, sınıf atlayamayanlar hor hakir, beceriksiz görülmeye başlandı!
Sonra;
“Mücahitler müteahhit oldu” diyenler oldu!
Sonra, “Müslüman zengin olmalı” diyerek canını dişine takanların bazılarının çocuklarının altında servet eder arabalar olmaya başladı.
Bazıları ise; köyünden kasabasından ayrılmadan babaları anaları tarafından baş göz edilen “başlık parası, altın istemezler, bizi üzmezler” gerekçelerinin ön aldığı mahallemizin kızı, teyze amca kızları ile yapılan evlilikler “köylü, yok gardaş bizimkinin yaşamaktan haberi yok!” serzenişleri ile, “işveli nazlı” evliliklere yelken açtı kimileri.
Artık “Müslüman zengindi".
Umreler “lüks” sınıflarda yapılır oldu.
Garajlar lüks ve pahalı arabalarla doldu.
Fakat ters giden bir şeyler vardı!
Huzur, mutluluk evleri terk etmeye başlamıştı.
Servet ve zenginlik insanları esir almaya başlamış “servetin kölesi“ olmuştu çoğumuz!
Huzur, mutluluk yerini adeta sonu gelmez yarışlara bırakmıştı.
Önceleri sadece “doğum günü” kutlamaları ile sınırlı olan sosyalitemiz artık yerini, “yaş günü, diş günü, kırkıncı günü, ana karnına düşüş günü” say say bitmez kutlamalara bırakmıştı.
Bazıları “alkolsüz şampanya” (bu da ne demekse) patlatır olmuştu!
Evlerde yapılan “günler”, dost arkadaş buluşmaları otel lobilerinde, pahalı restoranlarda yapılır olmuştu.
İnsanlar kimseye hizmet etmek, bir bardak çay ikram etmek istemiyor; hizmetlerini, ikramlarını garsonlara bırakmışlardı.
“Bacım hele ye böreği ben açtım” yerini restoranların hazırladıkları ikramlıklar almıştı.
Huzuru mumla arar hale gelmiştik.
Müslümana zenginlik yaramamış, mutluluk getirmemişti!
Zenginlik yarışı sonunda “kul hakkı, amme hakkı” gibi hakların literatürden çıkmasına işi vardıranlar olmuştu.
Ama bizim takım bu arada yaş almaya, ihtiyarlamaya başlamış; geri dönülmez akşamın sabahına uyanmaya başlamıştık!
Bize, çoğumuza yaramadı “iktidar olmak”, zengin olmak! Çoğumuzu bozdu, zira çoğumuz bozularak zengin olmuştuk!
“Parayla saadet olmaz” şarkısı gerçek olmaya başladı!
Bununla da kalmadı bazılarımız için, “haramın binası olmaz!”ı fiilen yaşayanlarımız olmuştu!
Dönülmez akşamın sabahında isen eğer nefes alıyorsun demektir! Gene de zamanın var demektir! Tövbe istiğfar etmeye, belki kimileri ile helalleşmeye!
Hiç zaman kaybetme, helalleşmek için zamanın tükenmiş. Davran, kibiri gururu bırak!
Benden söylemesi, ne diyeyim!
“Müslüman zengin olmalı” sözü çoğumuza hayır getirmedi azizim.
Vesselam.
YAZARIMIZIN TÜM YAZILARI İÇİN
Halis Özdemir / Gazeteci - Yazar - Program Yapımcısı Bu Yaz Çok Sıcak Geçecek Görünüyor İklim Kanunu da Geçecek!
|