Haber Detayı
07 Mart 2021 - Pazar 12:14
 
İzmir/Yenikale Geçidinden, Çanakkale Boğazına… Mayın ve Namlunun Kan Kardeşliği
Amiral Cem Gürdeniz yazdı.. "İzmir/Yenikale Geçidinden, Çanakkale Boğazına… Mayın ve Namlunun Kan Kardeşliği"
- Haberi
İzmir/Yenikale Geçidinden, Çanakkale Boğazına… Mayın ve Namlunun Kan Kardeşliği

Emperyalizm, okyanus ve denizlerde kontrolü altında olmayan boğaz ve geçitlerden nefret eder. Birinci Dünya Savaşında denizlerin egemeni İngiliz Donanmasıydı. Gemilerinde mürettebat her gün ‘’Rule Britannia-Britannia, Rule the Waves’’ (Britanya Hükmet, Britanya Dalgalara Hükmet) marşını söylüyordu. Dünya 1914 yılına girdiğinde Osmanlı İmparatorluğu 3 yıl önce Libya ve 12 Adaları, 2 yıl önce de Üsküp, Selanik, Manastır ve Batı Trakya, Boğazönü adaları ile Doğu Ege adalarını 1 yıl önce de Girit Adasını kaybetmişti. Bulgar orduları 1912 kışında Çatalca’ya kadar ilerlemişti. Siyasi çekişmeler ve kutuplaşmalar nedeniyle kamplara bölünmüş Osmanlı Ordusu başkentin ön bahçesi Trakya’yı 4 yaşındaki bir devletin ordusuna karşı korumaktan aciz bir duruma düşmüştü. Her alanda gerilemiş, sanayisi olmayan, ekonomisi dibe vurmuş, ordu ve donanması ile çökmüş hasta adamın kaderi artık şekillendirilmişti. Parçalanacaktı. Balkan Harbinde sergilenen acınacak durumu kapitalizmi emperyalizme evirmiş İngiltere, Fransa ve Rusya’nın iştahını kabartıyordu.

 

ALMANYA'NIN SAHTE OSMANLI SEVDASI

 

Avrupa’da Kırım Harbinden sonra bir denge oluşmuştu. Ancak yüzyılın sonunda Almanya’nın bilhassa denizgücü olarak ani yükselişi hegemonya mücadelesinin kapısını açmış, kaynak ve pazar savaşı başlamıştı. 20 yüzyıl başına kadar küresel sömürge paylaşımında istediğini elde edemeyen Almanya, İngiltere’nin küresel rakibi olarak Hindistan yolunu çevrelemek ve Ortadoğu’dan pay almak maksadıyla Osmanlının yanında yerini almış, Berlin-Bağdat ekseni oluşturulmuş, Kayzer’e fes giydirilmişti. Osmanlının savaştan kaçabilmesi mümkün değildi. Büyük Savaş, Balkanlardaki kriz nedeniyle 1 Ağustos 1914 günü başladı. Bu savaşın en önemli hedeflerinden birisi Osmanlı topraklarının parçalanmasıydı. 2 Ağustos 1914 günü Osmanlı, Almanya ile gizli ittifak anlaşması yaptı. Ertesi gün genel seferberlik ilan edildi. 29 Ekim 1914 günü İttihat ve Terakki iktidarı, Karadeniz’deki Rus limanlarının Türk donanması tarafından bombalanmasına yönelik, sadece Enver Paşa’nın bildiği Alman emrivakisi ile savaşa girdi. 48 saat sonra Rusya, Osmanlıya savaş ilan etti. 

 

İLK ATEŞ İZMİR'E

 

Denizlerin egemeni İngiltere, 1 Kasım 1914 günü Osmanlının en önemli ticaret merkezi İzmir limanını 2 muhriple ateş altına aldı. Böylece Anadolu topraklarına denizden gelen ateş gücü, ilk olarak İzmir’de düştü. 3 Kasım 1914'te bu kez İngiliz ve Fransız muharebe gemileri Çanakkale Boğazı girişinde Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını bombaladı. 5 subay 81 er şehit oldu.5 Kasım 1914 günü İngiltere ve Fransa Osmanlıya savaş ilan etti. Osmanlı Hükümeti de 11 Kasım 1914 günü İtilaf Devletlerine savaş açtığını bildirdi.

 

RUSLARA YARDIM PLANI

 

1915 yılı başında Fransa cephesinde Almanlar ile siper harbi başlamıştı. Doğu Avrupa Cephesinde ise Ruslar Almanya karşısında ciddi kayıplar vermişti. İki cephede savaşan Almanya üzerindeki basınç düşürülmeliydi. Sarıkamış Harekâtı 22 Aralık 1915 günü başlamış ve 4 Ocak 1916’da Türk birliklerinin yenilgisi ile sonuçlanmıştı. Ancak Rus kayıpları da büyüktü. Aynı zamanda Rusya’da rejim sallanıyordu. Avrupa’daki tıkanıklığı aşmak ve Rusların durumunu düzeltmek için yeni cephe açılması ve Ruslara yardımda bulunulması, İngiltere’nin hedefiydi. Kuzey Denizi ve Pasifik Okyanusu yolu ile Ruslara yardımda bulunulsa da bu ihtiyacı karşılamıyordu. Asıl yardım, Çanakkale ve Baltık denizi gibi iki eksenden olabilirdi. Almanların kontrolündeki Baltık Denizi’ne nazaran, zayıf Osmanlının Çanakkale yolu çok daha elverişli bulunmaktay­dı. Hasta adamın direnemeyeceği hesap edilmekteydi. Osmanlı kısa sürede mağlup edilerek Türk Boğazları ve İstanbul düşürülmeli böylece Rusya ile birleşme sağlanmalıydı. Diğer yandan Osmanlı Ordusunun Hindistan Yolunun kapısı Kanal bölgesine tehdit oluşturması da önlenmeliydi.

 

ÇANAKKALE CEPHESİ AÇILIYOR

1 Kasım 1914 sonrası İtilaf devletleri Limni’de geçici bir deniz üssü kurdu. Bahriye Bakanı Churchill Mısır’ı ve Süveyş Kanalının savunmaya yönelik olarak Alman ve Türk kuvvetlerini bölmek üzere ilk kez 25 Kasım 1914 de Gelibolu’da bir cephe açmayı gündeme getirdi. Çok ilginçtir, bu teklif aslında ilk kez Yunanistan tarafından dile getirilmişti. Balkan Savaşında Ege’de uyguladığı abluka ile Osmanlı Donanmasını Marmara’ya hapseden Yunanistan, Birinci Dünya Savaşının başlamasından üç hafta sonra, 19 Ağustos 1914'te, kuvvetlerini İngiltere'nin emrine vermek suretiyle Ça­nakkale cephesinin açılmasını Londra’ya önermişti. Ancak teklif kabul görmemişti.

 

ÇANAKKALE'Yİ ZORLA GEÇMEK

 

2 Ocak 1915’te İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener, Bahriye Bakanı Churchill tarafından da desteklenen bir teklifi Birinci Deniz Lordu Amiral Fisher’a götürdü. Çanakkale’ye güç gösterisi yapılabilir mi? Aynı günlerde İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sir Louis Mallet de Çanakkale’nin denizden zorla geçileceğini değerlendirdiğini rapor ediyordu. Amiral Fisher bu teklife evet dedi. Churchill, aynı günlerde Akdeniz Sefer Kuvvetleri Komutanı Koramiral Carden'e, Çanakkale'yi yalnız deniz kuvvetiyle zorlamanın başarılı olup olmayacağını sordu. Amiral Carden bu soruya 5 Ocak 1915’te, Çanakkale'nin bir vuruşla değil, fakat çok sayıda gemi ve geniş ölçüde harekâtla ele geçirilebileceği, cevabını ver­di. Amiral Carden’a göre ha­rekâtın dört safhada yapılması gerekiyordu. 13 Ocak’ta bu plan Savaş Bakanı Lord Kitchener’a açıklandı. 15 Ocak’ta en yeni muharebe gemilerinden HMS Queen Elizabeth’in Carden emrine verilmesi emredildi.

 

AMİRAL FİSHER, CHURCHİLL'E İTİRAZ EDİYOR

 

25 Ocak1915 günü Amiral Fisher bu plana resmen karşı çıktı. Yeni gemiye ve diğer gemilere Alman Donanmasına karşı Kuzey Denizinde ihtiyacı vardı. 28 Ocak 1915 günü Savaş Konseyi toplanmadan önce aralarında anlaşmazlık olan Donanmanın üniformalı amiri Oramiral Fisher ile siyasi Amiri Churchill Başbakan Asquith’e ayrı ayrı kendi fikirlerini savundular. Başbakan Asquith, Churchill’in tarafını tuttu. Ardından savaş konseyi toplandı. Savaş Bakanı Kitchener ile Dışişleri Bakanı Balfour da Churchill’i destekledi. Fisher istifasını sundu ama ikna edildi. Geri aldı. Kader ağlarını örüyordu. Churchill’e göre Çanakkale cephesine gönderilecek gemilerin ateş gücü Osmanlı savunması karşısında çok güçlüydü. Ancak bu gemiler çok eskiydi. Zaten bir iki yıl içinde hurdaya çıkarılacaktı. Kaybedilseler de görkemli Kraliyet Donanmasında bunun etkisi olmazdı. İnsan kaybını düşünen zaten yoktu.

 

İSTİLA ARMADASI OLUŞUYOR

5 Şubat 1915’ten itibaren Selanik ile Limni/Mondros’ta 105 parça gemi toplandı. Emperyalizm tüm gücüyle Anadolu’nun bağrına, İstanbul’un kapısına saldıracaktı. Boğazın savunmasını donanmasız Osmanlı mayın hatları ve kıyı top bataryaları ile müştereken sağlayacaktı. Aklı başında kurmaylara ve geçmişte yapılan değerlendirmelere göre Kepez ile Nara arasındaki Dar Boğazı geçmeleri neredeyse imkansıza yakındı. Ancak Churchill ve çevresi Balkan Harbindeki Osmanlı ordu ve donanmasının etkinliğine göre durum muhakemesi yapmıştı. Osmanlı savunması 3 Kasım 1914- 7 Mart 1915 arasında boğazda 377 mayın ile 10 mayın hattı tesis etmişti.  Boğaz top bataryalarında değişik çapta 230 top vardı. En iyilerinin atış menzili, 7-8 km civarındaydı. Müttefik filonun 18 muharebe gemisi ve 270 namlusuna karşılık, Anadolu ve Rumeli’de 14 sabit tabyadaki Türk toplarının sadece 82’si istila donanmasının toplarına karşılık verebilecek nitelikteydi. Cephane yarı yarıya azalmıştı. Alman yardımları dahil her olanak kullanılıyor, bataryalar, mayınlar, torpidolar büyük hesaplaşmaya hazırlanıyordu.

 

ÇANAKKALE'DE İLK BÜYÜK SALDIRI 19 ŞUBAT 1915

 

Müttefik Donanması Türk savunmasını küçük görüyordu. Donanmanın muharebe gemilerinin büyük ateş gücü ile kıyı tabyaları susturulacak, kruvazör ve muhriplerin namluları mayın tarama gemilerine en büyük tehdidi oluşturan hareketli hafif toplar ve obüsleri susturacak, böylece deniz kontrolü sağlanarak mayın tarama gemileri sahaya girecek ve mayınlar taranacaktı. Sonuçta hedef Kilitbahir-Çimenlik Burnu arasındaki dar boğazda 800 metre genişliğinde bir geçiş kanalı açmak ve Marmara’ya müttefik donanmasını sokmaktı. Amiral Carden 19 Şubat’ta ilk büyük saldırıyı başlattı. Ancak mayınları taramaları çok zordu. Türk Seyyar topları, mayın tarayıcılara izin vermiyor, yara alan ve batan tarama gemilerinin sivil personeli görevden kaçıyordu. Bahriye Bakanı Churchill, Müttefik Filo Komutanı Koramiral Sackville Carden üzerinde baskısını artırıyordu. Carden ise kendinden emindi. 2 Mart 1915 günü Churchill’e çektiği telgrafta 20 Mart’ta İstanbul’dayız, diyordu.

 

106 YIL ÖNCE BUGÜN

 

7 Mart 1915 sabahı dünya tarihinin kaderini değiştirecek bir olay şekilleniyordu. O sabah 400 tonluk küçücük Nusrat mayın gemisi üzerindeki 26 Alman yapımı Karbonit mayını Erenköy, Karanlık Limanda kıyıya paralel 11. hatta dökme emri aldı. Gece yarısından sonra hareket edecekti. O gün, 19 Şubat’ta başlayan bombardıman harekatının 11’incisi yapılmıştı. Tüm gayretlere rağmen İngiliz ve Fransızlar mayınları tarayamıyor, Boğazın 10 mili ötesine geçemiyorlardı. 25 Şubattan itibaren başlattıkları mayın tarama harekâtı tam bir felaketti. Tarayabildikleri mayın sayısı 15’i bulmuyordu. Balıkçı gemilerinden (trawler) bozdukları tarayıcılardaki siviller kısa süre sonra isyan etti. Yerlerine gönüllü bahriyeli personel buldular. Son derece zor bir tablo ile karşı karşıya idiler. 21 İngiliz ve 14 Fransız mayın tarayıcı gemi Türk Topçusu koruması altındaki mayın hatlarına yaklaşamıyordu. Her deneme can ve mal kaybıyla sonuçlanıyordu.

 

106 YIL ÖNCESİNE İZMİR'E GİDELİM

 

5 Mart 1915 sabahı Amiral Richard Peirse emrindeki Müttefik filo İzmir Yeni Kale geçidini zorlayarak geçme teşebbüsünde bulundu. 9 Mart’a kadar süren bu bombardıman ile Çanakkale’de açılacak ana cephenin orta Ege’de harekât ortamı şekillendiriliyordu. İzmir savaş dışı bırakılmalı, deniz harekâtına tehdit teşkil etmemeliydi. Bu limanın Alman denizaltıları ve savaş gemileri tarafından kullanılması önlenmeliydi. Aslında farkında olmadan Çanakkale’de icra edilmekte olan zorla boğaz geçme harekatının bir nevi provasını icra ediyorlardı. Harekât ortamı hemen hemen aynı idi. Burada da mayın hatları ve top bataryaları vardı.  İzmir’i işgal amaç değildi. Ancak baskı ve sindirme ile kontrol altına alınması hedefleniyordu. HMS Triumph muharebe gemisi, HMS Euryalus, HMS Swiftsure kruvazörleri ile deniz uçağı taşıyıcı gemisi (bir nevi ilkel uçak gemisi) HMS Anne Rickmers ‘den oluşan filonun emrinde ayrıca 5 mayın tarama gemisi vardı. Bu filo, Narlıdere’deki Yenikale Geçidinin ancak 3 km yakınına kadar yaklaşabildi. 5 -10 Mart arasında icra edilen saldırıda sadece 1 batarya ve 4 sahra topunu imha edebilmişlerdi. Sorun Çanakkale ile aynıydı. Mayınlar taranamıyordu. İngiliz tarama gemilerine kahraman Türk topçu bataryaları izin vermiyordu. Mayın ve namlunun kan kardeşliği söz konusuydu. 9 Mart 1915 günü İngilizler son bir deneme yaptılar. Bu girişimde Mayın Tarama gemisi HMS Okino battı. Can kayıpları oldu. HMS Triumph muharebe gemisi ciddi yara aldı. Bunun üzerine İngiliz Amiral 10 Mart günü ateşkes talep etti. Yenikale geçidi geçilememiş, İzmir boyun eğmemişti. Mayın ve Namlunun etkin iş birliği mağrur emperyalizme geçit vermemişti.

 

DERS ALMAYAN İNGİLİZ KİBİRİ

 

Böylece, müttefikler ilk darbeyi İzmir’de aldı. Yenikale’yi geçemediler. Keşke ders alsalardı. 8 gün sonra aynı hatayı 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazında yaptılar. Nusrat’ın 26 mayını ile kahraman Türk Topçuları sayesinde müttefik filonun 3 gemisi battı, 3 gemisi ağır yaralandı. 16 Mart günü Amiral Carden yerine göreve gelen Amiral De Robeck 18 Mart öğleden sonra utanç içinde geri çekilme emri verdi. 18 mağrur savaş gemisi ile girdikleri boğazdan ancak 12 gemi ile Mondros Limanına dönebildiler.  İngiliz Donanma Tarihçileri 18 Mart’ı tarih belgelerine şöyle kaydettiler: ‘’Kraliyet Donanması tarihinde ilk kez bir gün içinde iki savaş gemisini kaybetti.’’ İngiltere’de Gelibolu Kampanyasının mimarı Churchill’in Bahriye Bakanı olduğu liberal Asquith hükümeti 18 Mart yenilgisinden 2 ay sonra 25 Mayıs 1915’ de istifa etmek ve muhafazakâr parti ile koalisyona mecbur kaldı.  Çanakkale denizden geçilemeyince karadan bir istilaya karar verildi ve bu macera da hezimetle sonuçlandı. 25 Nisan 1915 ve 6 Ocak 1916 arasındaki 9 ayda Gelibolu yarımadasındaki kara harekâtında 29 bin İngiliz ve İrlandalı ile 11 bin Avustralyalı ve Yeni Zelandalı asker dâhil yaklaşık 58 bin commonwealth askeri hayatını kaybetti.  Bu felaket de Asquith liderliğindeki hükümetin düşmesine neden oldu ve Lloyd George Başbakanlığında muhafazakârlar iktidara geldi. Churchill, tabur komutanı olarak Yarbay rütbesinde orduya geri dönmüştü. Ama en kötüsü İngiliz maliyesinin durumuydu. Amerikan bankerlerine olağanüstü boyutlarda borçlanmışlardı. Güneşin batmadığı imparatorluk neredeyse askerlerin maaşlarını ödeyemeyecek duruma gelmişti. İrlanda iç savaşının da etkisiyle Gelibolu felaketinden sonraki dönemde sterlin 67 değer kaybetmişti. Churchill savaştan 15 yıl sonra büyük bozgunu Nusret’in 26 mayınına bağlayan şu demeci bir Fransız Dergisine vermişti (la Revue de Paris 1 Ağustos 1930):

‘’...Nusret gemisinin gizlice dök­tüğü bu 20 demir kap, harbin devamı ve dünyanın geleceği bakımından, di­ğer bütün gayretlerden daha mükemmel ve daha kesin sonuçlu hedeflere varmak içindi. Bu engel, İngilizler tarafından başarı ile başlanmış olan Çanakkale harekâtını durduran bir takım psikolojik karışıklıklar doğur­du. Yalnız başına bu engeldir ki, Çanakkale'nin geçilmesini önledi ve gene bu engeldir ki, Türkiye'yi bir bozgundan kurtardı ve harbi uzattı. Bu yüzden, mağluplar kadar muzaffer Avrupa da sarsıldı. Kemiklerini Fran­sa, Belçika, Polonya, Galiçya, Balkanlar, Filistin, Suriye ve Kuzey İtalya topraklarının örttüğü 6-7 milyon insan, düşmanlarının kurşun ve gülleleriyle değil, 18 Mart sabahı Çanakkale'nin kuvvetli akıntısı altında, ağır­lıklarına bağlı bulundukları tel halatları üzerinde gerili duran 20 demir kap yüzünden yok olup gitti.”

 

EMPERYALİZME ATILAN TOKATLAR

 

Şüphesiz emperyalizmin en büyük zafiyeti kibir ve yenilmezlik duygusudur. Bu zafiyet, köklü milletler tarafından hiç beklenmedik zamanlarda fırsata çevrilir.  Türkler o dönemin acımasız İngiliz emperyalizmine 10 Mart 1915 günü İzmir’de ilk tokadını attı. İkincisi, 18 Mart 1915’te Çanakkale’den geldi. Üçüncüsü Yarbay Mustafa Kemal liderliğinde Türk tarihinin en büyük savunma mücadelesi sonucunda 9 Ocak 1916 günü Gelibolu yarımadasından geldi. Dördüncü tokat 29 Nisan 1916 günü Kut Ul Amare’den geldi. İngiliz generali Towsend, 14 bin askerle Türklere teslim oldu. Beşinci tokat 9 Eylül 1922’de İzmir’de, altıncı tokat 6 Ekim 1923’te İstanbul’da geldi. 

 

BUGÜNE DERSLER

 

Tarihimiz bize, devletin olanaklarının en kısıtlı, harap ve fakir olduğu dönemlerde bile uygun liderlik altında emperyalizmin yenilebileceğini öğretmiştir. Bugün sosyo genetik kodlarımızın bu zengin mirası yerinde duruyor. ABD ve AB baskılarının devam ettiği, batımız, güneyimiz ve mavi vatan üzerinden ağır bir kuşatma altında olduğumuz bu dönemde geçmişi hatırlamak, 100 yıl öncesinin en karanlık günlerinde bile kaybolmayan umut ve ümidin gücünü bugün hissetmek en önemli silahtır. Bugün İktidar ve Muhalefet her gün ayrı cephede saldırdığı Mustafa Kemal Atatürk’ün teori ve pratiğinde buluşabilse kuşatma ve baskıya onurumuzu koruyarak cevap verebiliriz. Emperyalizmin en büyük gücü ezmeye çalıştığı devletlerde işbirlikçi bulma ve yetiştirme yeteneğidir. Bugün Türkiye’de FETÖ ve iltisaklıları bu konuda verilecek en tipik ve çarpıcı  örnektir. Türk gençleri ve sözde yetişmiş insangücü emperyalizmin hizmetkarı ve hatta fedaisi olarak kullanılmıştır ve kullanılmaya devam etmektedir. Onlar için ABD/AB’nin zafer ve başarıları milli değerlerimizin çok önündedir.  Zira onların kalbi titreten vatan sevgisi, mavi vatan sevgisi ve bayrak sevgisi yoktur. Mandela zamanında ne güzel söylemiş: ‘’Ruhu, ulusal gurur duygusu ve bir ideali olmayan insanlar ne aşağılanma ne de bozgun yaşarlar. Ne ulusal bir miras yaratabilir ne herhangi bir kutsal misyondan ilham alır ve içlerinden ne ulusal kahraman ne de şehit çıkarabilirler.’’

 

Çok şükür her şeye rağmen Türkiye’de fedai ruhlu vatanseverler var. Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri var….

 

 

(NOT1: İzmir’in 5-10 Mart 1915 tarihleri arasında sergilediği büyük dayanışma ve askeri zaferin canlı tutulması bugünün şartlarında çek önemlidir. Maalesef bu büyük zafer Çanakkale Deniz Zaferinin hak ettiği vefa ve takdire benzer bir anlayış ile güncelde yerini alamamıştır. Bunun temel nedeni bilgisizliktir. Bu kapsamda 5 Mart 1915 İzmir savunmasını kamuoyu gündemine ısrarla sokmaya büyük gayret sarf eden Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Başkanı Celal Öcal’ı ve bu konuda kapsamlı akademik çalışma ve yayınları olan Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Alper Bakacak’ı kutluyorum. Dilerim sivil cephede İzmir Valiliği ile İzmir Büyükşehir Belediyesi; Askeri cephede Ege Ordu Komutanlığı ile Güney Deniz Saha Komutanlığı 5 Haziran 1915 İzmir Savunmasını İzmir halkı ve tarihimizin hak ettiği tanıtım boyutuna taşıyabilir.)

 

(NOT2. Bu köşede   31 Ocak 2021 günü ‘’Haliç ve Kasımpaşa’da Her Geçen Gün Yok Olan Deniz Mirasımız’’ başlıklı yazımda gündeme getirdiğim Bahriyemizin Göbeklitepe’si Kasımpaşa’da deniz tarihimizin önemli miraslarından Kasımpaşa meydanında bulunan, Sultan Abdülaziz'in 1868 yılında yaptırdığı tarihi Divanhane (Bahriye Bakanlığı) Karakol Binası, maalesef Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı kontrolündeki yol genişletme projesi kapsamında tekrar yıktırılmaya başlandı. Ne acı bir durum. Mavi Vatan-21 tatbikatının başarıyla tamamlandığı ve tüm dünyaya donanmamızın harbe hazırlık ve caydırıcılığının ilan edildiği bir konjonktürde bahriyenin var oluş emanetleri ve tarihi mirası yok ediliyor. Söz konusu bakanlığın buyurgan ve ısrarcı kararı karşısında İstanbul Büyükşehir Belediyesine 2006 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile imzaladıkları Kasımpaşa Takas Protokolü çerçevesindeki hukuki yükümlülüklerini ve bu yıkımı durdurmaya yönelik tarihi sorumluluklarını hatırlatmam, bahriyelilik ve vatandaşlık görevimdir.

 

(NOT3. Geçen hafta inceleme fırsatı bulduğum deniz kültürü ve denizcilik tarihimiz ile ilgili üç önemli kitabı tavsiye ediyorum. 1. Derin Lacivert-Orhan Başar-Uyum Yayınları/2. İzmir Batıkları-Uluç Hanhan, TINA yayınları/ 3. Hereke’den Amiralliğe Giden Yol-Nadir Kınay- Nemesis Kitap)

OSMANLI BOĞAZ SAVUNMASI-MAYIN HATLARI VE TOP BATARYALARI

Kaynak: Editör:
Etiketler: İzmir/Yenikale, Geçidinden,, Çanakkale, Boğazına…, Mayın, ve, Namlunun, Kan, Kardeşliği,
Yorumlar
Haber Yazılımı