








|
||
| İşgalin Adresi Dün Filistin’di, Bugün Venezuela, Yarın Kim? | ||
| ABD'nin Venezuela'ya yönelik askeri operasyon hazırlıkları ve artan baskılar uluslararası kamuoyunda derin endişelere yol açıyor. Maduro'nun barış çağrıları ve ülke kaynaklarını paylaşma tekliflerine rağmen, bölgedeki askeri yığınak endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Asıl dikkat çeken ise Rusya, Çin ve Güney Kore gibi küresel güçlerin bu kriz karşısındaki sessizliği. Bu sessizlik, "Büyük güçler arasında perde arkası bir paylaşım mı söz konusu?" sorusunu akıllara getiriyor. Muhammet Binici, Milli Gazete'deki köşesinde "İşgalin Adresi Dün Filistin'di, Bugün Venezuela, Yarın Kim?" başlıklı yazısıyla çarpıcı ve önemli uyarılarda bulunuyor: Bugün Venezuela'da yaşananlar, yarın sıranın kime geleceğinin bir göstergesi. Dünya, birkaç büyük gücün gizli pazarlıklarına kurban edilmeyecek kadar değerli. İşte bu kritik analizlerin tamamı!.. | ||
| GÜNDEM Haberi | ||
![]() |
||
| |
||
İşgalin Adresi Dün Filistin’di, Bugün Venezuela, Yarın Kim?
ABD Başkanı Donald Trump’ın, CIA’ya Venezuela’da gizli bir askeri operasyon için yetki verdiği iddiaları dolaşırken ve kulislerde Maduro’nun görevi bırakabileceği konuşulurken tablo daha da karmaşık bir hâl alıyor. Dünya aynı sahnenin etrafında toplanmış gibi görünüyor, Venezuela bir yanda, Maduro, Washington ve Trump diğer yanda. Bir tarafta barış şarkıları söyleyerek gerilimi düşürmeye çalışan bir lider, diğer tarafta savaşın gölgesini bölgenin üzerine ağır bir perde gibi indiren devasa bir askeri yığınak duruyor. Uçak gemileri, denizaltılar, F35’ler ve firkateynler sahneye dizilmiş, manzara adeta eski bir savaş filminin yeniden canlandırılmış hali gibi görünüyor. Maduro, Kovid 19 döneminde uzun süre ayakta kalan az sayıdaki liderden biri olarak öne çıkmıştı. O süreçte iyileştirici etkisi olduğunu savunduğu Carvativir adlı ilacı teşvik edince Facebook’un kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle hesabı kapatılmıştı. Ardından Biontech yerine Rusya’nın geliştirdiği aşıyı gönüllüler üzerinde deneyeceklerini açıklayarak küresel algıyı sarsan bir çıkış daha yapmıştı. Maduro’nun zaman zaman gündemi altüst eden bu tür çıkışları zaten bilinir. Bu tabloya bakınca, önce aykırı seslerin ortadan kaldırılması gerektiği düşüncesiyle okların Venezuela’ya çevrildiği kanaati güçleniyor. Maduro, ülkesinin boğazına çöreklenen bu baskıya karşı barışın kapısını aralamaya çalışıyor, dokunmayın bize, karşılığında yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi işletme imkânı size olsun diyor. Bu sözler elbette dünyayı sarsıyor, fakat asıl sarsması gereken yer sessiz. Diğer büyük devletlerin bu sessizliğini gören Trump bölgeye daha fazla güç yığıyor, daha fazla baskı, daha yüksek bir gövde gösterisi. Buraya kadar olanlar diplomasi tarihinin alışıldık satırları gibi okunabilir, ancak asıl mesele burada başlıyor. Milyarlarca insanın yaşadığı bu dünyada bir tane bile devlet çıkıp da bu pervasız tavra yüksek perdeden karşı koyamıyor. Adını her yerde duyduğumuz büyük devletler nerede, Rusya nerede, Çin nerede, Güney Kore nerede. Küresel düzene yön verenlerin sesi, bu saldırgan politikaların karşısında nasıl olur da bu kadar cılız kalabilir. Peki ya asıl korkutucu ihtimal bu sessizliğin ardında bambaşka bir hesabın yatmasıysa! Rusya, Çin, Güney Kore neden tek kelime etmiyor. Bu devletler gerçekten mi etkisiz, yoksa görünmeyen bir masada çoktan pazarlığa mı oturdular. Dünyanın kaderi birkaç büyük gücün el sıkışmalarına mı kaldı. Sen Venezuela’da istediğini yap, biz de başka coğrafyalara çöktüğümüzde sen sesini çıkarma mı dediler. Eğer böyle bir denge kurulmuşsa, dünya artık bağımsız devletlerin değil, paylaşıma açılmış bir arazi parçasının adı haline gelmiş demektir. En tuhafı ise bu karanlık uzlaşmanın bedelini hiçbir şeyden haberi olmayan halkların ödeyecek olmasıdır. Bu yüzden büyük güçlerin sessizliği yalnızca bir strateji değil, dünyanın geleceğini karartan bir ihtimaldir. Bugün Venezuela’nın kapısına dayanmak kolay olabilir, ancak asıl soru şudur, yarın aynı kapı bizim kapımız olursa ne olacak. Aynı baskının gölgesi bizim üzerimize düşerse ne yapacağız. Ülkemizin bütün kaynaklarını, bütün zenginliklerini, bütün geleceğini bir tehdit karşısında teslim mi edeceğiz. Dünyanın gidişatı endişe verici bir tablo oluşturuyor, güç sahiplerinin özgüveni arttıkça küresel denge daha kırılgan, uluslararası hukuk daha silik hale geliyor. Bu nedenle her ülkenin, her toplumun ve her liderin şunu anlaması gerekiyor, sessizlik çoğu zaman onaydır. Büyük devletlerin suskunluğu ise yalnızca bir ülkeyi değil, tüm dünyayı daha karanlık bir geleceğe doğru iter. Ezcümle, bugün yaşananlar yalnızca siyasi bir gerilim değil, küresel düzenin kimlerin elinde şekillendiğini gösteren karanlık bir tablodur. Gücün adına hareket edenler, ülkeleri birer satranç taşına çevirmeye çalışırken geriye kalan tek gerçek şudur, dünya bu yer altı mafyalarına bırakılmayacak kadar değerlidir. Bu gezegen, birkaç gücün masa başında paylaşıp kendi çıkarlarına göre dizayn edeceği bir alan değildir, olamaz. Halkların iradesi, ülkelerin onuru ve milletlerin bağımsızlığı hiçbir gizli mutabakatın, hiçbir perde arkası anlaşmanın gölgesine teslim edilemez. Çünkü dünya değerli olduğu kadar kırılgandır, bir kez aşınırsa tamiri imkânsızdır. Bu nedenle her milletin ve her liderin sorumluluğu açıktır, dünyayı güç gösterilerinin değil, adaletin, aklın ve insanlığın ortak değeri olarak korumak. Aksi halde bugün Filistin, bugün Venezuela olan adresin yarın kim olacağını kimse bilemez.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN |
||
|
||
| Etiketler: İşgalin, Adresi, Dün, Filistin’di,, Bugün, Venezuela,, Yarın, Kim?, |
|
|
||
|







