Haber Detayı
08 Eylül 2021 - Çarşamba 10:51
 
Bir Virüs Hikayesi Sıra Dışı Bakış Açısı ile Ali Osman Dilipak yazdı
BNC Medya Haber yazarımız Ali Osman Dilipak mizahı yaklaşımla kaleme aldığı, gerçekleri gün yüzüne çıkaran "Bir Virüs Hikayesi" başlıklı yazısı sizlerle...
GÜNDEM Haberi
Bir Virüs Hikayesi Sıra Dışı Bakış Açısı ile Ali Osman Dilipak yazdı

 

Bir Virüs Hikayesi

 

Virüs ilk olarak 2019 yılında labaratuvar ve hayvan pazarı ile meşhur 11 milyon (yazıda geçen ilk 11 rakamı) nüfuslu Çin’in Wuhan şehrinde görüldü. Virüs kaynaklı resmi kayıtlara geçen ilk ölüm Çin’de 11 Ocak 2020’de (ikinci 11) gerçekleşti.

 

Virüsün yayılması ile ilgili rivayet muhtelif… Kimi yarasa çorbası ile poz veren bir kadını suçlarken, kimi hayvan pazarında satılan envayi çeşit hayvanı işaret ederek “herşeyi yerlerse olacağı bu” diyerek Çinlilere kızıyordu… Canlı canlı fare yavruları yiyen şişko ve çürük dişli Çinli adam videosunun sosyal medyada yayılmaya başladığı dönemlerde, menüye en son karıncayiyen de eklendi! (Eyy karıncayiyen bak seni de bir yiyen var!)

 

Bu yiyecek seçeneklerinden ayrı olarak virüsün Wuhan’da laboratuvarda üretildiği ve oradan sızdığı iddiaları gündeme geldi. Virüs dışarı nasıl sızdı bu konu henüz bilinmiyor! Bu işi Çin yaptı deyip ona faturayı kesen de var, Amerikalılar Çini suçlamak için Wuhan’daki laboratuvarda ürettirip sızdırdı diyen de. DSÖ oraya araştırma için bir ekip gönderdi ama Çin Hükümeti ekipten bazı kimseleri istemedi biliyorsunuz. Yani net olarak ne olduğuna dair elimizde bir veri yok! Bu da bize bu geniş yeplaze içinde kendimizi hangi senaryoya daha yakın hissediyorsak ona inanma noktasında özgür kılıyor! Varın keyfini çıkarın!   

 

Bu salgın meselesi henüz çok taze iken Çin’de virus kapmış adamların metroda, sokakta, orda-burda kütük gibi aniden düşüp öldüğü görüntüleri biliyorsunuz… Bu gözler koltukta oturarak uyaya kalmış Çinli Güvenlik Görevlisinin virüsten kaynaklı ani ölümü sırasında oturduğu ofis sandalyesini gerisin geri devirdiğini ve  sırtüstü yere düşerek öldüğünü bile gördü! Buna virüsün itme gücü diyebiliriz miyiz mesela!? Neyse ki sonraki varyantlarda böyle bir itme-kakma hadisesi olmadı görebildiğimiz kadarı ile… Virüs şimdilerde daha çok yoğun bakımlarda öldürüyor! Öyle yolda, bahçede, işyerinde filan degil.  

 

DSÖ 11 Mart 2019’da (yine 11) yani daha virus/salgın bunların esamesi okunmazken “yeni bir küresel grip salgınına karşı hazırlıklı olmamız yönünde” bizi uyarmış iyi mi!?

 

11 Mart 2020’de (yine sihirli rakamımız 11 huzurlarınızdaTürkiye’de ilk corona vakası açıklanıyor ve aynı gün DSÖ küresel salgın (pandemi) ilan ediyor. 11 Mart 2019’da küresel grip salgını olabilir öngörüsünde bulunup 11 Mart 2020’de pandemi ilan etmek öngörünün şahı değilde nedir? Ne bir gün eksik, ne bir gün fazla tam 365 gün / 1 yıl sonra adamların dedikleri aynen oluyor! Biz de buradan haraketle bu pandemi degil “pLandemi” deyince de komplocu diye yaftalanıyoruz!

 

Virüs ile ilgili ağzınızı açıp birsey demeye kalksanız “siz bu işin uzmanı mısınız da bu konuda konuşuyorsunuz” diyerek susturmaya yelteniyorlar.  Onlara ama bak senin bugünkü salgın/vaka söyleminin en büyük dayanağı PCR testi var ya, işte o testin mücidi icad ettiği testin virüs tespitinde kullanılamayacağını ifade etmiş diyorsun yine ikna edemiyorsun! Onlar Bilim Kurulunun filmlerini izlemeyi tercih ediyorlar!

 

Dün hastane sırasında kuyruğa girip test yaptırmamızın mantıksızlığından bahseden de sağlık bakanlığımız, bugün 81 İl’e genelge ile haftada 2 kez PCR testi isteyen de! Ne kadar çok test o kadar çok vaka! Bu karanlık tünelin ucundaki ışık da The Economist dergisinin kapağında resmettiği gibi aşı! Aşı yapılmasına dönük bunca PR, propoganda, bu meselenin arka planını anlatmaya çalışanların, aşı ile bağlantılı dayatlamalara itiraz edenlerin hem ana akım medyada ,hem sosyal medya mecralarında sistematik bir sansüre maruz kalmaları… Tüm bunlar bizim iyilik, mutluluk ve refahımız için zaten değil mi? Yine The Economist kapağındaki insanı tasmasından tutan büyük el var ya! O el şevkat eli, şevkat! Hem tüm imkanlarını seferber eden bu işlerin arkasındaki uluslararası örgütlerin, şirketlerin, büyük devletlerin mazilerinde ne yamukluk gördünüz de böyle işkilleniyorsunuz, yapmayın rica ederim!

 

Bizi o kadar çok iyilik yapmak istiyorlar ki sevgilerini artan dozlarda ifade etme gayretindeler. Mesela iki doz Sinovac olanlara bir doz hatirlatma amaçlı Biontech aşısı mı istersiniz, 2 Sinovac2 Biontech aşı kokteyli mi, seçin beğenin alın! Yeter ki sağlık bakanlığımızın büyük harflerle ifade ettiği gibi “BU GÜCE GÜVENİN”. Dün yaptıkları Sinovac aşısını bügün  “2 doz Sinovac olanlar artik risk altında” ifadesi ile geçersiz kılmış olabilirler. Süreç içinde olur böyle ufak tefek aksaklıklar! Arkada süper güçler, kocaman bir el var! Sizin kurtarıcınız, kahramanınız GÜVENİN onlara!

 

Bu arada yeri gelmişlen kendi istekleri ile gönüllü bir şekilde aşı olup biz aşı olmayanlara hayatı dar etmek için yanıp tutuşan aşılılara da bir çift sözüm var! Bilim Kurulunun korku filimleri ile yazık çok fazla dolmuşsunuz. Aşı olmanıza ragmen hala virüsün sizi öldürecebilecegini düşünüyorsunuz. Böyle ise niye aşı oluyorsunuz!? Değilse niye korkuyorsunuz? Hani siz hastalığa yakanlasanız da hafif atlatıyordunuz!? Merak etmeyin keyfiniz de artık kaçmayacak, siz aşılılara herhangi bir kısıtlama-dayatma da yok!  Virüsü bulaştırma ve yaymaysa mesele onu aşılılar da yapabiliyormus. Öyleyse niye bu öfke!?

 

Evet check-in yaparken sosyal mesafe kuralina uyup, uçakta iç içe saatlerce ucmak, turistleri PCR ve aşı uygulamalarından muaf tutmak, AVM icinde gezerken maske takmak ama ayni AVM icinde ortalıktaki masalarda oturup yemek yiyebilmek, spor salonunda  kalabalık kongreler mitingler yapıp, o süreçte restaurant ve cafeleri kapatmak veya camilerde saf aralarını korumaya devam etmek, şehir içi toplu taşımada insanlar omuz omuza seyahat ediyorken, şehirlerarası toplu taşıma sözkonusu olduğunda en sıkı önlemleri uygulamak, aşı ve dozlarla ilgili ileri sürülen argümanlar gibi kendi içinde tutarsiz, anlamsız bir sürü uygulama ve açıklama bugüne değin birbirini takip etti ve bu günlere geldik.

 

Bugün itibarı ile artık HES uygulamalarımız da güncellendi. Uygulama size hem yeşil tik atip “risksiz” oldugunuzu söylüyor, hem de “toplu etkinliklere katılamaz ve şehirlerarası ulaşım araçlarında seyahat edemez” diyerek özgürlüğünüzün kısıtlandığını belgeliyor! Hani gönüllü olacaktı aşı, kimse bize bişey dayatmayacaktı! Bakın bu işi başlatanlar burada da durmayacaklar! Bu işin kapsamı genişletilecek ve biz “söz dinleyen vatandaşlar” olmazsak HES uygulamamızda kırmızı bir çarpı ile “riskli” kategorisinde değerlendirilip daha fazla şeydan mahrum bırakılacağız. O zaman bizim için olacak HES“Hapis Evde Sana!” Bi de koluna dijital bileklik (bakın kızıyorsunuz diye çip demedim tamam onu şimdilik maymuna domuza filan takıyorlar) hadi çık çıkabiliyorsan o zaman evden! HES, Aşı Pasaportu, Vatandaşlık Puanı / Sosyal Kredi Sistemi gibi uygulamalar gören gözler için önemli birer işaret fişeğidir aslında! Ve bizlere inanmasalar da gösterdiğimiz bu mücadele ile aşı olanların da ileride haklarına yönelik gerçekleşebilecek bir tehdite karşı biz bugünden direniyoruz. Bugün bu işler sağlık bahane edildi uygulanıyor yarın başka gerekçeler de önümüze konabilir. Nasıl olsa altyapı hazır!

 

11 Eylül’de İstanbul Maltepe’de bir miting organize ediliyor. (Burda da 11 var ama miting afişlerinde rakam başaşağı yazılmış) Bu önemli etkinlikte, en temel haklarımıza sahip çıkmak için bir araya gelmeli ve bu süreci bize dayatınlara karşı daha da geç olmadan tek ses tek yürek olmalıyız.

 

Yazımızı meşhur bir sözü uyarlıyarak noktalandıralım. Mesele salgın ile mücadele degil siz hala anlamadınız mı!?

Kaynak: Editör:
Etiketler: Bir, Virüs, Hikayesi, Sıra, Dışı, Bakış, Açısı, ile, Ali, Osman, Dilipak, yazdı,
Yorumlar
Haber Yazılımı