"Emekliye bayram ikramiyesi, geçen sene 3000 lira imiş, bu sene buna 1000 lira zam yapılmış ve 4000 lira olmuş. Neyinize yetmez, tasarruf edin, israf etmeyin, 1000 lira harca harca bitmez! Yani geçen seneye göre 33 gibi bir artış söz konusu. Tabi, aynı dönemde mal ve hizmetler, vergi ve cezalardaki artış ne diye sorarsanız, kıyas kabul etmez.
Elips Haber'de yer alan habere göre, “23 centlik asker” şiirini okudunuz mu hiç. Nazım Hizmet 1953’de Askerimiz Kore’ye gönderilirken yazmış. Şiirin giriş kısmını yazının sonuna ekledim. Şiir uzun, siz internetten bulun okuyun.
NATO dağılırken, AB kendi Güvenlik örgütünü kurmaya çalışıyor ve bizi ille de orada istiyorlar. Ucuz işçilikten, ucuz askerliğe terfi edeceğiz onlara göre. Herhalde Ukrayna cephesinde Ruslara karşı savaştırmayı düşünüyorlar. Yoksa asker açığını nasıl kapatacaklar!?
Ankara’da bugün 1000 liraya kuşbaşı alacak olsanız 2 kilo bile et alamazsınız. Hele buna bir de Karbon vergisi yüklenince onu da alamazsınız. Sakın sigara içmeyin de en ucuz sigaradan günde bir paket içen biri 13 günde bu parayı bitirir. Bir Hamburger, patates cips ve kutu içecek 300 lira, bir sinema bileti 200 lira ortalama. Geçen sene 1000 liraya ne alabiliyordum, bu sene alabilirim diye baktım bir marketin kataloğuna. Mesela Geçen sene 571 ekmek alabiliyormuşuz, bu sene 200 ekmek. Süt 250 kg dan 71.68 grama düşmüş. Patates 200 kilodan 100’e. Zeytinyağı geçen yılın yarısı ediyor. Pazara giden herkes biliyor durumu zaten. Pazar alışverişine gitmeyenler, pazardan alışverişe gidenin halinden anlamaz.
Kemer sıkıyoruz ya, bu Kemer işi Obezleri ilgilendirmiyor herhalde. Yoksul kesim de zaten parası yok ki harcasın. Onların kemerlerinde delik kalmadı. Zaten suçlu bulundu, bütün sorun TUİK’de, enflasyon ve parakende ürün fiyatlarındaki hesabı yanlış yapınca, sonuç böyle oluyor(!?). Siyasilerde bir kusur yok. Bu arada, Emekli’nin durumunu, emekli maaşını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim!?.
2024 Ocak-Temmuz döneminde 642 bin 159 kişi kişisel kredi, 784 bin 374 kişi ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için icra takibine alınmıştı. Ulusal yargı ağı projesindeki verilere göre, 1 Ocak 2024’te icradaki biriken dosya sayısı 21 milyon 307 bin iken, Nisan sonunda 21 milyon 798 bine yükselmişti. Bu sayı 2025’e girerken daha da artmıştı. Muhtemelen yakında, bu sayı, Türkiye’deki hane sayısı olan 27 Milyona ulaşacak. Yani her evden bir kişi icralık olacak. 61 Milyon seçmenimiz var. Bunun anlamı yaklaşık 2 seçmenden biri icralık olacak. Aç ve işsiz insanları ALGI YÖNETİMİ ile Umut vadederek kontrol altında tutamazsınız. Çocuğuna mama alacak para bulamayan Anne, ne siyaset tanır, ne koca!
Bakın bu ülkenin İstanbul Depremi’nden daha büyük bir FAY HATTI. Ramazan geçsin başlar öncü sarsıntılar. O kredi alıp, konut alıp, kiraya verenler, kredi borçlarını ödeyemeyince, icra takipleri başladığında gayrimenkul piyasasındaki kriz sadece yurttaşları değil, bankaları da vuracak. Çimento, inşaat, cam, beyaz eşya, mefruşat, elektrik, elektronik, hepsi domino etkisi ile birbirinin üzerine yıkılmaması için ne tedbir alacaksanız alın. Hele bunun üzerine bir de Karbon vergisini yüklemeye kalkarsanız, bir de dönüşüm maliyeti derseniz, sanayicisi, iş adamını herkesi perişan edersiniz ve siz de perişan olursunuz. Dövizi ve piyasaları ne zamana kadar, nasıl baskılayacaksınız ki!
Haberlere bakıyorum da, 2024 yılının ilk dokuz ayında kişisel kredi kartını ödeyemeyerek yasal takibe düşen kişilere yaklaşık 226 bin yeni kişi eklenmiş. Bu verilere göre şu an 1 milyon 591 bin 967 kişi kredi kartını ödeyemiyor. Aynı zaman aralığında borçları Varlık Yönetim Şirketlerine devredilen kişisel kredi ve kredi kartı takibine konu kişi sayısı ise 2 milyon 074 bin 890 kişiye ulaşmış. Borcu henüz Varlık Yönetim Şirketlerine yansımamış ancak avukat ve icra baskısıyla karşı karşıya kalan kişisel kredi borçlusu kişileri de eklediğimizde bu sayı toplam 3 milyon 885 bin 191’dir.
Asgari ücret ve genel ücret artışının sınırlı, kira başta olmak üzere temel giderlerin azami arttığı 2024’te kredi kartı kullanımı önceki yıllara kıyasla rekor kırdı. Çünkü insanlar kredi kartından çekerek kredi kartı borcu ödüyor. 2023’te 7,6 Trilyon işlem hacmine ulaşan kredi kartları 2024 yılında 12,7 Trilyonu aşmış. Yurttaş esnafa borcunu ödeyemiyor. Esnaf toptancıya, ya da mal ve hizmet aldığı kurumlara borcunu ödeyemiyor. Şimdi sıra büyük işletmelere, sanayicilere geldi dayandı.
Evet, tekrar uyarıyorum: Bayram sonrası Türkiye Mortgage krizine hazır olsun. Bu kriz hem müteahhitleri hem bankaları vuracak. Konut, iş yeri, ya da ticari kredi kullananlar borç taksitlerini ödeyemeyince icradan gayrimenkuller 70’den satışa konulunca fiyatlar tepe takla gidecek. Kriz sadece bankaları vurmayacak, krize düşen firmalar vergi de veremeyecek. Maliye laf ile âleme nizam vermeye kalkışmadan önce, kendi içindeki kaçakları kapatsın. Haksız edinimlere el koysun, para kaçışını engellesin, kaçırılan paraları geri getirebiliyorsa getirsin. İhalelerdeki maliyetleri gözden geçirsin. Bankamatik memurları işten çıkartsın.
Tekrar tekrar hatırlatıyorum: Zaten bir küresel kriz var. Bir de piyasa krizi, bu da yetmezmiş gibi bir de Karbon vergisini yüklerseniz, insanlar öfke patlaması yaşayabilirler. Halkın öfkesini Siber güvenlik yasası ve benzeri TAKRİR-İ SUKUN yasaları ile kontrol edemezsiniz. Bayram ikramiyesine yapılan zam ile ancak 4 kişilik kutu içecekli Pizza siparişi verebilirsiniz bugün. (Bu lütfunuz (!?) karşılığında teşekkür beklemeyin). Çay simit hesabı yaparak iktidara geldiniz, bu hesab sizi iktidardan götürebilir. 1 çay bir simit yerine göre 30-50 lira arasında bugün. Evet, bu hesaba göre 24.104 lira olarak belirlenen asgari ücrete asgari ücretle geçinenin aldığı para çaya - simide de yetmeyecek.
Yönetimin kasasında para yok. Daha fazla vermek için para basması gerekecek. O zaman da paranın değeri daha da düşecek, fiyatlar daha da artacak. Sonunda değişen bir şey olmayacak. Yurttaş geçim zorluğu çekerken yönetim kendi mali dengelerini korumak için kendini muslukları kısmak zorunda hissediyor. Bu kıskaç toplumu da yönetimi de ezmektedir. Bu iş bu noktaya gelmeden düşünmeli idiniz. Peki, şimdi buradan çıkış için çözümünüz ne? Neyi satacaksınız? Varlık fonundaki şirketleri mi, Madenleri mi, Vatandaşlık mı satacağız. AB’ye Asker ihracı çözüm olabilir mi? Yoksa Gazzelileri mi alalım. Sahi niye Keneviri düşünmüyorsunuz. Millet esrarı da bulamıyor, tiner, bonzai türüne yöneldi. Uyuşturucu ile mücadele diye tutuklananların 90’ı esrar kullanıcısı. Baronlar işlerine devam ediyor. Uyuşturucu kullananları kriminal riski ve sağlık sorunları, psikolojik ve sosyolojik maliyetleri de KDV’si. Neden Boraksı düşünmüyorsunuz. Kenevir Esrar demek değil. Esas deseniz de Esrar uyuşturucuya geçiş kapısı olmasının yanında doğru kullanılırsa, Uyuşturucudan kaçış kapısı olur. Ayrıca neden Karadeniz’deki Hidrojen Sülfürü kullanmayı düşünmüyorsunuz? Kenevir 4 ayda tekstilinden inşaata, petrolünden, gıdasına, selülozünden kompozit ürünlerine kadar ithal ettiğimiz bir çok üründe bize kaynak sağlayabilir. Tarımda ekonomi, kalite ve rekolte artışı sağlayabilir. Bıçakla adam bıçaklıyorlar diye bıçağı yasaklayabilir misiniz? Tiner ve Aseton için hassasiyet göstermeyenler Kenevir söz konusu olduğunda şahin kesiliyor. Neden!
Paris’e gidip iklim anlamasını imzalayıp, fosil yakıt yatırımı yapmama ve mevcutları kademeli olarak tasfiye etme sözü verip, gelip Akdeniz’de, Karadeniz’de, dağda bayırda sondaj yaparak algı oluşturarak bu günlere geldik. Ama bundan sonra bu şekilde yola devam etmemiz mümkün değil.
MASAK bir takım şirketlere adres teslim verilen ihalelerdeki usulsüzlükler yanında abartılı fiyatların sebeb olduğu mali kayıpları, köprü, yol, şehir hastaneleri ekonomide kara delik oluşturduğunu görmüyor mu? (Bu Hastane adını, Şifahane diye değiştirmek daha doğru olmaz mı? Ve tabi bakanlığın da o logo’su yakışıyor mu yani) Sağlık bakanlığı izliyordur herhalde Antidepresan tüketimindeki patlamayı. Hastanenler dolu, alerjik hastalıklar, kanser, kalp ne ararsan var. Hasta bir toplum olduk. Kimse bunun sebebini sorgulamıyor. Geni ile oynanmış gıdalar, zirai ilaçlar, Chemtrail kimsenin umurunda değil. Uyuşturucu almış başına gidiyor, fuhuş da öyle kumar da. Adalet deseniz, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim! Bakın, RİBA (Kod Adı FAİZ) konusunda NAS’da, (Bakara 279)da ne deniyordu: “Eğer faizcilikten vazgeçmezseniz, artık Allah ve Rasûlü’ne karşı savaş açtığınızı, onların da size savaş açtığını bilin”. Zina’yı suç olmaktan çıkarttık ve RİBA’dan vazgeçmiyoruz: Bakın, FAİZ, ENFLASYON, DEVALÜASYON. Bunlar Şeytanın üçüz kızlarıdır. Evet, “Yüksek #enflasyonun toplumsal ve bireysel ahlak üzerinde etkileri olabilir. Enflasyon, ekonomik belirsizlik yaratarak insanların finansal kaygılarını artırır ve bu da bazı bireyleri etik dışı davranışlara itebilir”. Yazının sonundaki Dolandırıcılık ve Enflasyon ilişkisine bakın. Fakirliğe sebep olan her şey, suça, teröre, ailelerin dağılmasına sebep olur. Gelir Dağılımında Adaletsizlik ve Ahlaki Erozyon, RİBA ve Enflasyonla birleşince dar gelirlilerle zenginler arasındaki makas daha da açılır. Bu dengesizlik toplumsal huzursuzluklara, ahlaki çöküşlere sebeb olur. Açık Muhtekir tüccarlar Fiyat Manipülasyonu ile vurgun yapmak isteyecektir. Karaborsa, stokçuluk ve haksız fiyatlandırma sonucu fiyatlar patlayabilir. Rüşvet artar ve Kayıt Dışı Ekonomi Enflasyon için uygun bir zemin oluşturur. Sonuçta bu işten yurttaşlar da kamu maliyesi de vergi kaybından dolayı zarar görür. Domino etkisi ile zincirleme bir yıkım süreci başlar. Övünmeyi – dövünmeyi bırakıp ne yapacağız onu düşünmemiz gerekiyor. Gelecek iktidar kavgalarına feda edilmemeli. Bu çatı çökerse yarın herkes altında kalır.
Sahi, bu gidiş nereye? Ne olacak bu memleketin hali. Sanırım topyekûn bir seferberliğe ihtiyacımız var. Hep birlikte kendimizi değiştirmemiz gerekiyor. “Hani balık baştan kokar” derler ya, bu iş kuyruğa kadar geldi. Bu sonuçta herkesin payı var. Ramazan ayındayız, gelin, gelecek günlerin geçen günleri aratmaması için hep birlikte teybe-istiğfar edelim.
Selam ve dua ile."