ASIL MESELE
• İnsanlara göre bazı konular önemli bazıları ise önemsizdir. Elbetteki bu göreceli bir şeydir. Gerçekte ise neyin önemli neyin önemsiz olduğu ilim ve akılla bilinir.
Bazı konular aslında çok önemli hatta hayati öneme sahip olduğu halde insanların bir kısmı bunları nedense önemsemez, ne kendisine ne de başkasına faydası olmayan işlerle oyalanır, zamanını ve enerjisini bunlara harcar. Bu bir nevi cehalet olsa gerek. Örneğin, çok kazançlı ve iyi yapabildiği bir işi varken onu yapmayıp her gün balık tutmaya giden ve bütün zamanını balık tutmakla harcayan bir adam gibi. Ya da çok çalışarak girdiği ve sevdiği bir okulda başarı ile okuyan ve son sınıfın bitmesine bir ay kala okulu terk eden bir öğrenci gibi. Böyle örnekler yok mu? Çevrenize bakın, daha kötülerini bile görebilirsiniz. Mutlu olmak için her türlü maddi imkana, zenginliğe ve itibarlı bir işe sahipken, elindekinin kıymeti bilmeyen, hırs yapan, daha fazlasına tamah edip elindekini de kaybedenler yok mu? Peki bu neden oluyor? Beşer şaşar sözü boşuna söylenmemiştir. Dünya hayatında insanı oyalayan, dikkatini dağıtan, görevini unutturan, amaçtan saptıran çok sayıda şey vardır. Geçim derdi, iş güç, para kazanmak, para harcamak, okul, siyaset, hükümet, ihale, inşaat, ithalat, ihracat, kredi, ticaret, tayin, atanma v.s insanların çoğu için birer araç olmaktan çıkmış, amaç haline gelmiş, hayatın gayesi hatta bazen tek gayesi olmuşlardır. Hayatın gayesini bilmeyen bu tür insanlar bunlara taparcasına önem vermekte ve bu yaşadıklarını her şeyin önüne koymaktadırlar. Hayatlarını, imkanlarını, zamanlarını, fırsatlarını hatta bazen sağlıklarını bile bunlara feda edebilirler . “İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar.”
• Hayat bir engelli yarıştır. Ya da ilk defa geçtiğin bir yolda otomobille çıkılan yolculuk gibidir. Otomobil kullananlar iyi bilir. Herşeyden önce yola dikkat edeceksin. Hiçbir şey seni yola bakmaktan alıkoymamalıdır. Gece veya gündüz, kar, yağmur, çamur, başka araçlar, yanındakinin konuşması v.s yola dikkat kesilmene engel olmamalıdır. ASIL MESELE yola bakmaktır. Bir anlık gafletin faturası çok ağır olabilir. Üstelik bu yol tek yönlüdür. Sadece gidiş var. Hayat yolculuğunda bir hata yaparsan geri dönüp de düzeltme şansın hemen hemen hiç olmaz. Yol çukurlar hatta uçurumlar, virajlarla doludur. Hep dikkatli ve tedbirli olmak gereklidir. Hiç değişmeyen temel kural, “asla gözünü yoldan ayırma” dır. Kaza anında bile yola dikkat etmeye devam etmelisin, belki son anda bir manevra yapıp kazayı ucuz atlatabilirsin.
Peki bizler hayatın böyle bir yolculuk olduğunun farkında mıyız? Yoksa zaman zaman gördüğümüz, kamyona doldurulmuş koyun sürüsünün yaptığı yolculuk gibi bir yolculuk mu yapıyoruz? Nereden geldiğini, nereye gittiğini, neden gittiğini bilmeden.
Hadisi kutside mealen buyuruluyor ki;
“biz insanları bize yardım etsinler, yoldaşlık yapsınlar, yalnız olmayalım diye, onlara bir ihtiyacımız olduğu için yaratmadık. Sadece ve ancak bize kulluk etsinler diye yarattık.”
Yani hayat yolculuğu ancak Allah cc a kulluk için yapılan bir yolculuktur.
• O halde kulluk nedir? İşte ASIL MESELE budur.
Kulluk, ya da ibadet nedir? Ortalama bir müslümana sorarsanız ibadet, namaz kılmak oruç tutmak, hacca gitmek v.b islamın şartlarını yerine getirmektir der. Peki bunlar ne kadar zamanını alıyor?
Namaz 24 saatın en çok bir saatını, oruç senede bir ay, hac ömründe bir kere.. Nafile ibadetler, zikirler, okumalar, sadakalar v.b ile belki biraz daha fazla. Peki kalan kısmı ne olacak? Ne yani, 24 saat aralıksız ibadet mi edelim? Biz evliya mıyız? Kalan kısmında da eğlenip , yer içer hayatımızı yaşarız. Bu kadar mı? Peki ya birileri seni bu ibadetleri yapmaktan alıkoyar hatta engeller, yasaklar koyarsa ne yapacaksın?
Ne engeli? kim engel koyacakmış?
Birkaç örnek verelim; bankalar açar, paranı bankaya yatırttırır, kredi, faiz, alır, verirsin, kazancına, yediğine, içtiğine haram karışır, yaptığın ibadetler şüpheli, mundar olur, belki de kabul edilmez. Necasetli suyla abdest alsan kıldığın namaz namaz olur mu? Veya miras, ceza, borç hukuku v.b konularında Allahın cc değil, gayri müslim hiristiyanların kafalarına göre yaptıkları yasaları sana zorla uygularlar, namazla kazanmayı umduğun sevabın kat kat fazlasını bu işlerle kaybedersin.
Sen namaz kılarken veya hacca gittiğinde çocuğun silüetlerin önünde, tapınaklarda merasimlere ve tapınma törenlerine zorlanır, içkiye ve uyuşturucuya alıştırılır. Bu örnekler iç karartıcı şekilde çoğaltılabilir.
• Görülüyor ki, bu hayat yolculuğu tavuklarınki gibi olmayacaksa bir takım çalışmaların da yapılmasını gerektiriyor. Herkes bilir ki, sürücülükte direksiyonu sımsıkı tutmak yetmez. İnsanla İslam arasına konulan bu engellerin kaldırılması çalışmasına dinimizde Cihad denir. Canla, malla veya ilimle yapılan cihad.
Ebu Hureyre (RA) Efendimizden SAS rivayet ediyor: «Cihad etmeden, içinde cihad etme arzu ve niyeti de taşımadan ölen kimse, münafıklıktan bir şube üzere ölmüş olur.» ( Müslim )
Anlatmaya çalıştığımız şey, yani ASIL MESELE şudur ki, ibadet veya kulluk 24 saat, herzaman ve her yerde yapılır. Allah CC insanları sadece camiler yapıp içinde namaz kılsınlar diye yaratmamıştır. Hatta sadece namaz kılsınlar, oruç tutsunlar v.s diye de yaratmamıştır.
Ne için yaratmıştır?
Yeryüzünü onun rızasına uygun şekilde yönetmek, imar ve islah etmek için. İşte kulluk, yani Allah cc a hizmet etmek budur. İşte ASIL MESELE budur. Allaha cc giden yol budur. Bu yolculukta Temel Kural, “Asla Allahın cc rızasından ayrılma” dır. Ayrılanlar yoldan çıkar.
Yeni ve alışılmadık bir kulluk tarifi mi uydurduk?
Şu ayeti kerimelere bakınız.
“Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim. Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.” (Zariyat 56-58)
“O hanginizin daha güzel İŞ YAPACAĞINI belirtmek için ölümü ve hayatı yarattı. O güçlüdür, O'nun gücüne hiçbir güç erişemez ve tek bağışlayan da O'dur. “(Mülk 67)
“Allah size, EMANETLERİ mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında HÜKMETTİĞİNİZ zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor.” (Nisa58)
• Yani son derece açıktır ki, Allahın cc insanların amellerine ve ibadetlerine ihtiyacı yoktur. Allahın cc insanları yaratmasının başlıca sebebi ve hikmeti, güzel işler yapmaları (imar ve islah), emanete riayet ve adaletle hükmetmeleridir. Müslümanlara hükmetmek, yönetmek görevi verilmiştir. Hükmedilmek, yönetilmek değil. Namaz, oruç, zikir, hac v.b düzenli ibadetler bu görevi yerine getirebilmeleri için yaptıkları hazırlık çalışmalarıdır. Asıl görev ve asıl mesele değildir. Yani araçtırlar, amaç değil. Burada da aracı amaç edinme ve bu şekilde amaçtan sapma tuzağına düşmemek gerekir. Şüphesiz amaçlar da araçları meşru kılmaz. Maruf ve makbul bir amaç için de olsa gayrı meşru yollar, yalan, hırsızlık, sahtekarlık yapılamaz. Haramdan şifa olmaz. Haram tevil edilemez.
Şeytanın tuzakları çoktur. Namazdan vazgeçiremediği mü’mini Allaha CC değil seccadesine secde eder hale getirmek de bunlardan biridir. Allahın CC kitabındaki hükümlere değil, kitabın kağıdına ibadet ettirmek de bunlardan biridir. Bütün sene günaha sokup, bankadan umre kredisi alıp faizli parayla umreye gönderip günahlarını sildirmek(!) de bunlardan biridir. Fitne çıkmasın diye, en büyük fitne olan haramlara razı etmek ve Allahın CC yolundan alıkoymak da bunlardan biridir. Allaha cc hizmet edeceğiz diye insanlara yalanlar söylemek ve onları aldatmak, kendi çıkarlarına hizmet etmek de bunlardan biridir.
Bir işin hayırlı olduğunun işareti ve delili kullanılan araç ve usullerin hayırlı ve meşru olmasıdır.
Bizim önderimiz ve örneğimiz olan Allah Resulü SAS, tebliğ ve davetten vazgeçmesi karşılığında kendisine yapılan kırallık, hükümdarlık v.b tekliflerini reddetmiş ve değil bunlar, güneşi, ayı verseler Allahın cc emanetini koruyacağını beyan etmiştir. “Önce bir kral olayım sonra nasıl olsa onları yola getiririm” dememiştir.
Hayat yolculuğunda İnsanın imandan sonra en büyük imtihanı mal ve menfaattır. Aklı, fikri, zamanı, işi gücü, para ve mal edinmek ile meşguldür. Rüyalarında bile para görenler vardır. Cennetteki bolluk ve bereketten sonra kup kuru Dünyaya inince bu menfaat kaygısı ve hırsı genlerine işlemiş olmalı.
“İnsan, kendi tercihlerine, menfaatine, mal sevgisine de aşırı düşkündür.” (Adiyat 8)
AllahCC için yola çıkanlar gereksiz ve faydasız eşyayı kendilerine yük etmezler.
Hz. Ebu Bekir RA Hilafet görevinin sonunda vefat ettiğinde, kendinden sonraki halifeye teslim edilmek üzere bıraktığı kabın içinden kendisine hazineden maaş olarak verilen paralar ve bir not çıkmıştı.
“ Allah Resulunün SAS makamında onun ücret almadan yaptığı görevi ücretle yapmaktan haya ettiğimden bu maaşları hazineye iade ediyorum." yazılı bir not.
|
||
|