BİZDEN misiniz?
Beğenmediğimiz ve bütün kötülüklerin kaynağı olarak gördüğümüz Batı Kültürünün de bize göre bazı üstünlükleri vardır. Üstelik bu üstünlük ne yazık ki bizim, üstünlüğün tek kaynağı olan İslam’ın evrensel değerlerinden uzaklaşmış, onların ise yaklaşmış olmasından kaynaklanıyor. “Yiğidi öldür ama hakkını ver" derler.
Orada insanın, kimlerden değil kim olduğu, ne olduğu önemlidir. Kişisel değer ve kalite en önemli ve belirleyici faktördür. Kişinin diploması, mezun olduğu okul ve referansları bile iş tecrübesi ve iş başarılarından sonra gelir. Eş dost ve akraba ilişkileri ise son sıralarda bile gelmez.
Bizde, yani Ortadoğu kültüründe bir kişinin değeri ve itibarı, mensup olduğu cemaat, kabilesi,
Milleti hatta dini ile belirlenir ve ölçülür. Akrabalık, Arkadaş ve kankan en ön sırada gelir.
“siz kimsiniz diye değil kimlerdensiniz?" diye sorulur. Onun için insanlar herkesi tanır, tanımak zorunda hisseder. Adama, Pülümür ilçe başkanının teyzesinin yeğenini sorun şak diye söyler.
Bizde, “Nesiniz diye değil, necisiniz?" diye sorarlar.
“ hemşerim memleket nere?" derler.
Soruyu soran örneğin Kastamonulu ise, siz de Kastamonulu iseniz ki çoğunlukla öyledir,
Her şey yolunda demektir.
“Sen de bizdensin", “o da bizden", “bizimkilerden" derler. Değilseniz, ötekilerden olursunuz. Daha baştan 1 - 0 geridesiniz yani.
Birilerinden olmak, bir yerlere mensup olmak, amiyane tabirle yamanmak sahte ama geçerli bir kimlik kazandırır. Kesinlikle araba süremeyen hiçbir bilgi ve tecrübesi olmayan ama ehliyeti olan kişi gibi. İki vidayı bir araya, iki lafı bir araya getiremeyen ama üniversite diploması olan kişi gibi.
Ortadoğu kültüründe bir kişinin Ne ve Kim olduğu, birey olarak hangi değerlere sahip olduğu hiç sorulmaz sorgulanmaz. “ bizdense” işlem tamamdır. Otomatik olarak iyi ve birinci sınıf bir insandır. Öyle ya, biz kötü olacak değiliz herhalde? Pozitif ayrımcılık yapılır. Trafik polisi bile sürücünün hatasını değil kimliğini, ehliyet ve ruhsatını sorgular. Eskiden nereli olduğunu da sorardı.
“Mademki biziz o halde iyiyiz", “Mademki düşünüyorum o halde varımdan oldukça farklı değil mi?
Aynı mensubiyetçe yaklaşım sözlerde de kendini gösterir. “Kim demiş", “o da kimmiş",
“ kimlerden mış?" diye sorulur. “Ne demiş?" diye sorulmaz. Söyleyen “bizden" ise tamamdır.
Ne söylediğine bakılmaz. Aynı şeyi bizden olmayan biri söylerse kötü, bizden biri söylerse iyidir.
Bizden olmak gerekli ve yeterli şarttır.
Bu nedenle Ortadoğulu toplumlarda bizden olmak ehliyet ve liyakat anlamına gelir.
Bizden birini bir göreve getirip, çuvalladıktan sonra onu alıp yerine başka bir bizden getirildiği
Çok görülmüştür. Bizden bulmak zor değildir. "Emanetler ehil olanlara değil, ehlimize verilir.”
Bu cemaatçilik hassasiyeti ve kabile kültürü bireyleri kendi başlarına değerli olmak zahmetinden kurtarır. Girersin bir cemaat veya partiye, kimliğin hazır, işler yoluna girer. Eğer sonunda beceriksizliğinden ötürü işler kötü gitse bile üzülmezsin. En fazla seni oradan alıp başka bir yere koyarlar. Kesinlikle mağdur etmezler, Bir bakanlıkta başarısız olursan başka bir bakanlığa, bir müdürlüğü beceremezsen başka bir müdürlüğe, hiç biri olmazsa yönetim kurulları ne güne duruyor? Sen bizdensin, bizden olduğun sürece biz seni kollarız. Onun için ne yap yap bizden olmaya bak.
Ancak bu iş orada kalmaz. Çünkü bir tane “bizden", bir tane “ Biz “ yok ki. Bir sürü “biz" var. O biz olmazsa bu biz olur. Madem “biz” siz olmuyor, tek başına kalmamak lazım. “sürüden ayrılanı kurt kapar". Koyun olursanız tabii. Hiç bir bize mensup değilseniz ortada sap gibi kalmak var. Hiç bir işiniz yürümez. Gelen vurur giden vurur. Sonuç olarak ülkeye yüzlerce “ biz " dolar, Bu bizlerin her birine göre diğerleri “onlar" dır. Bizden değildir.
Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Toplum yüzlerce parçaya bölünmüş parsellenmiştir. “Bizler” birbiriyle itişir, kakışır, birbirilerini sevmez, işlerine taş koyar. Ayağını kaydırır, yerine kendi bizdekini koymak, kendi bizdekine yer açmak için uğraşır.
Bunun sonucu toplumun bizden olmayan değerlerini harcaması hatta yurt dışına kaçırması, kovması, geri kalmışlık, zafiyet, tembellik, aptallık ve beceriksizliktir. Evet, bizdenler genellikle aptal ve beceriksizdirler. Zaten öyle oldukları için bizden olurlar. Akıllı, çalışkan, becerikli ve kabiliyetli kişilerin kendine güveni ve saygısı vardır. Bir yerlere sığınmaya, yamanmaya, bizden olmaya ihtiyacı yoktur.
Genel sonuç; 500 yıldır bilime hiçbir katkı yapamamış, hazır yiyici, ehliyetsiz, beceriksiz, az üreten çok tüketen “bizdenler” topluluğu.
İşin ilginç tarafı bu bizdenler hepsi de bölünmenin kötü bir şey olduğunu birlik olmak gerektiğini savunurlar, ama diğer bizlerin hepsi gelip bizim bizimize katılmaları şartıyla.
Öyle ya herkes bizden olursa birlik sağlanmış olmaz mı? Çok mantıklı değil mi?
Akılsızların üzerinde birlik sağladıkları tek şey birlik olmamaktır.
Her zaman ki klasik soruyu tekrar soralım. Peki, çözüm ve çare nedir?
Çare, “bizden" cilerin kendi bizlerini bırakıp, bizim “bizimize” değil ama bizleri, sizleri ve onları yaratan Âlemlerin Rabbine teslim olup O’nun ipine sarılmaları. Yoksa şeytanın bu “bizden" cilere vereceği ipi çoktur.
“Efendim bu çok zor bir iş, biz kabilemizi terk edemeyiz, hem laik demokratik düzen var başka bir çözüm, sistem bulalım” diyorlarsa, bilsinler ki sadece iki ip var.
Ya Allah cc ıh ipi!.
ya şeytanın ipi!.
Hangisini seçerlerse!
|
||
|