"ARSLAN" lar ve "SIRTLAN"LAR
Hiç belgesel izlermisiniz? Özellikle Afrika da vahşi hayvanların hayatını, avlanmalarını v.b
konu alan belgesellerde oldukça ilgi çekici sahneler vardır. Bunların dikkat çekici olanlarından birisi de Arslanların kendilerinden 4 - 5 kat iri ve güçlü olan mandalara saldırmaları ve onları avlamalarıdır. Yetişkin Afrika mandaları 1-2 ton ağırlıkta son derece güçlü, adaleli ve dehşetli boynuzlara sahip bir hayvandır. Bazılarının sadece boynu 1 m kalınlıktadır. Çoğu defa birkaç arslan üzerine atlayıp dişlerini tırnaklarını geçirdikleri halde dakikalarca onlarla boğuşup onları fırlatıp attıkları, boynuzlayıp, ellerinden kurtuldukları çok olur. Yaşlı arslanların vücutları bu boynuz yaralarıyla doludur. Buna rağmen hergün kilolarca et yemesi gereken arslanlar için iyi bir avdır . Bir manda, arslan ailesi için 1 haftalık yiyecek anlamına gelir.
Belgesellerde zaten var olan bu hikayeyi neden tekrar anlatıyoruz?
Birde sırtlanlara ve çakallara bakalım. Arslanla kıyaslanamıyacak kadar küçük ve güçsüz, bir o kadarda korkak, hain ve fırsatçı mahluklardır. Sadece en zayıf olana saldırırlar, hiç riske girmezler. Çoğu defa arslan v.b. güçlü hayvanları sinsice izler ve onların avlanmasını beklerler. Zorlu bir av ve korkunç boğuşmanın ardından yorgunluktan zor ayakta duran nefesi kesilmiş arslanın üzerine hep birden, her taraftan saldırırlar ve onu avdan uzaklaştırmaya çalışırlar. Bu arada bir kaçı avdan parçalar koparıp kaçarlar. Yani fırsatçılık, yorguna, zayıfa saldırmak, hırsızlık. Sırtlanları kınamıyoruz tabii, bu da onların tabiatı, onların karakteri.
Ee ? nolmuş yani? arslanlar, sırtlanlar, böyle hikayelerle neden vaktimizi harcıyorsun?
Efendim, şöyle ki Cenabı Hak sonsuz hikmetiyle her şeyi insana bir fayda, bir ders olsun diye yaratmıştır. Arslan, sırtlan belgeselinden çıkarılması gereken ders nedir?
1) Gücü ve cesareti olan zayıfa değil gerektiğinde güçlüye de saldırır. Rakibin veya düşmanın güçlü olması onu korkutmaz.
2) Korkak ve özgüveni olmayanlar ise zayıfa, düşene ve rakibin en zayıf anında saldırırlar.
3) Bu karakter ve karaktersizlikler bazı insanlarda da vardır. Sevmedikleri, haset ettikleri ama kendilerinden güçlü bir şahsiyet iktidarda veya diş geçiremeyecekleri bir makamda iken eleştirmek, ona karşı hakkı savunmak şurada dursun, kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp korku ve saygı ile önlerinde ceketlerinin düğmelerini iliklerken, iktidardan düşünce aynen sırtlanlar gibi üzerine saldırır ve parçalamaya, parçalar koparmaya çalışırlar. İktidarda iken, makamında iken, hiçbir kusur ve yanlışını dile getirmedikleri aksine iğrenç bir yalakalıkla övgüler dizdikleri o adam görevi bırakır, bıraktırılır ve kutsal devletin dokunulmazlık zırhını çıkarır çıkarmaz bu karaktersizler hemen saldırmaya başlar. Ana fikir, “ madem ki seni attılar sen artık savunmasızsın, vurun abalıya “ dır. O adam görevdeyken neden sesin çıkmıyordu bre korkak? Bre sırtlan?
Zaten bu yüzden “düşenin dostu olmaz” derler. Söylemedikleri şey ise kalleşlerin toplumunda düşenin dostu olmadığıdır.
Yiğitlik düşene vurmak değil, haksızlığa, yapan güçlüde olsa karşı çıkabilmektir.
Arslan olmak kolay değildir, yiğitlik ister.
"Cihadın en üstünü zâlim sultana karşı doğruyu söylemektir" (Ebu Davud, Tirmizi)
“Haksızlık önünde eğilmeyiniz , çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.” ( Hz.Ali,)
|
||
|