Hangi Yüzle ?
Bir kişi düşünün ;
Falanca adama borcu var . Hem de çok miktarda ve hala sürekli borç alıyor .
Veren kişi , çok alicenap ve merhametli olduğu için adamı geri çevirmiyor , ihtiyaçlarını karşılıyor .
Borç alan kişi bu duruma iyice alıştığı için , kendisine sürekli ve karşılıksız yardım edilmesini
normal ve olağan bir şey olarak görüyor ve adeta bir alacaklı gibi , yardımsever kişiden yeni yeni
isteklerde bulunuyor . Hatta ona olan ve gittikçe artan borcunu unutmuş görünüyor .
Etraftan kendisini uyaran ve bu uygunsuz davranışa bir son vermesi için tavsiyede bulunanlara da öfkeleniyor ,
ve “ sana ne ! ben ondan istiyorum sen karışma ! “ gibisinden tepki gösteriyor.
Şimdi bizleri yoktan vareden , hayat verip yaşatan , aldığımız her nefesi veren , başta sağlık olmak üzere bildiğimiz , bilmediğimiz sayısız nimetler bahşeden Allah CC u Teala hazretlerine bizim hiç borcumuz yok mudur ? Aç kalmayacağımız , hasta olmayacağımız , iki gün sonra dayanılmaz acılar içinde can vermeyeceğimiz , bindiğimiz uçağın düşmeyeceği , geminin batmayacağının , beklenmedik bir depremle evimizin yıkılıp çoluk çocuk altında veya sokakta kalmayacağımızın bir garantisi mi var ? Bütün bunlara karşı yardım isteyebileceğimiz kim var ? Bütün bunların başımıza gelmemesini kim sağlıyor ?
Peki nedir bizim borcumuz ? Allah CC verdiği ve vermekte olduğu bu nimetler karşılığında bizden ne istiyor. Bu istekleri , O , yol gösterici ve uyarıcı olarak gönderdiği Elçisi ve indirdiği Kitabı ile bildirmemiş midir ?. Bunlar gözümüzün önünde dururken “ neymiş bizim borcumuz “ sorusunu sormanın ahmaklığını ve edepsizliğini bir yana bırakalım. Kendisine az bir iyilik yapana bile teşekkür ederken , sayısız nimetler verene karşı teşekkür etmek bir tarafa , “ bizim sana borcumuz falan yok , senin verdiğin görevleri değil kendi canımızın istediği şeyleri yapacağız “ dercesine isyan , gaflet , inkar
ve küfran- ı Nimet içerisinde bulunmak insana yakışır mı ?
Efendim biz isyan filan etmiyoruz ki , ibadette kusur etmemek için elimizden geleni yapıyoruz , hatta fakirlere bile ara sıra yardım ediyoruz , zikirler , şükürler ediyoruz diyenler bir daha düşünmeliler . Çoğu yerde görevi ihmal ve itaatsizlik İsyan anlamına gelir. Aksiyon ve amel gereken yerde hareketsiz kalmak ihmal ve suçtur. Dümeni bırakan Kaptan felaketten sonra ben bir şey yapmadım ki diyemez .
Senin suçun zaten bir şey yapmamaktır.
Allah CC tan bir şeyler istemek O na Dua etmektir.
De ki: (Ey insanlar!) "Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin! (Ey inkârcılar!) Siz O’nun dinini yalan saydığınız için bunun günahı artık yakanızı bırakmayacak!" (Furkan 77)
Allah CC in emir ve yasaklarına bile bile uymamak , indirdiği hükümleri yok saymak ve uygulamamak
Onun dinini yalan saymakan farklı bir şey midir ?
Kendisinden bir şeyler isteyeceğin Zat ile aranın iyi olması gerekmez mi ? Yeni yeni şeyler istemeden önce Ona olan borçlarını gücün yettiği kadar ödemen , ödemeye çalışman gerekmez mi ?
Onun razı olmadığı hatta gazap ettiği şeylerden kaçınman gerekmez mi ? En önemlisi Onun sana borç verirken peşin peşin bildirdiği ve senin de kabul ettiğin şartlara uyman gerekmez mi ? .
Yalancılık , emanete ihanet , hırsızlık , başkasının hakkını yemek , emanetleri ehline vermemek , adam kayırmak , adaletsizlik , rüşvet , gayrı meşru kazançlar , beyaz zehir ticareti , ahlaksızlık , kredi , faiz , yetim hakkı yemek , namussuzluk , cinayet gibi cürümler işlemeyeceğimize söz vermedik mi ? Bu sözleri tutmamız karşılığında O bizlere hava su ekmek ve hayat vermiyor mu ?
İnsan çalıştığı , ekmek yediği kapıdan hırsızlık yapar mı ? O kapıya ihanet eder mi ?
Bir büyüğün dediği gibi ;
“ Eğer Allah CC ın istediklerini yapmayacaksın O nun mülkünde oturma , kendine başka bir yer bul .”
Bu kadar mı ?
Hayır .
Çok ciddi bir görevi ihmal problemimiz var !
Allah CC insanları dünyaya neden gönderir , onlara bu nimetleri verir , ayrıca dualarını neden kabul eder , onlara yeni yeni rızıklar verir , işlerini hayırlı ve bereketli kılar ?
Yiyip içip keyiflerine baksınlar diye mi ?
Halbuki O bizzat buyuruyor ki
“ Hani Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti “ (Bakara 30)
Yani yeryüzünde olmasını istediği işleri O nun yerine ve rızasına uygun şekilde yapacak bir kişi .
Nedir bu işler ve görevler ?
Verilen nimetlerin şükrünü yerine getirmek .
Yani İlim ve Ahlak çerçevesinde yeryüzündeki yer altı ve yerüstü kaynaklarını , zenginliklerini , madenleri v.b işlemek , bilim ve teknoloji geliştirmek , azgınlık ve isyan içerisinde olan din düşmanlarından daha güçlü olmak , bu güç ve kuvvetle adaleti sağlamak , haksızlıkları ve zulümleri önlemek , yeryüzünü başta insan toplumu olmak üzere imar ve islah etmek .
Din olarak bize öğretilenlerden biraz farklı değil mi ?
Efendim biz camiler yapar namaz oruç vb. ibadetlerimizi , dua ve zikirlerimizi yaparız Allah CC ta bizi afetlerden , düşmanların zulmünden v.b korur (!) diye öğretmişlerdi değil mi ?
Halbuki Allah CC düşmanlarınıza ( İslam düşmanları ) karşı hazırlanın ve kendinizi savunun demiyor mu ?
Biz ibadet , zikir ve fukaraya yardım ile uğraşalım . Peki ticaret , sanayi , teknoloji , savunma , ekonomi , faiz , yönetim , cihat işleri ne olacak ? Bunlar bizim işimiz değil mi?
Müslümanların bu tür dünya işleriyle uğraşmaması gerektiği düşüncesi , içimize sızan düşman ajanlarının , Müslümanları zayıf ve savunmasız bırakmak için , yüzyıllar süren zehirli propogandası ile zihinlere yerleştirilen sapık düşüncelerden başka bir şey değildir. Bazı muzır tarikat şeyhlerinin sabataycı kripto Yahudi oldukları sonradan ortaya çıkmıştır.
Enfal Sûresinin 60. Âyet-i kerimesinde meâlen buyuruyor:"Onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve (cihad için) bağlanıp beslenen atlardan (sürekli bakımı yapılan savaş vasıtalarından) hazırlayın; bununla Allah ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin kendilerini bilmediğiniz, Allah ın onları bildiği diğer (düşman) kimseleri korkutursunuz. Hem Allah yolunda her ne şey sarf ederseniz, karşılığı size tam olarak verilir ve siz (aslâ) haksızlığa uğratılmazsınız."
Allah CC size demir madeni vermişse , sizden onu işleyip çelik yapmanızı ister. İslam düşmanlarından
çelik ithal etmenizi değil !
“Biz demiri indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır.” (Hadid Suresi 25)
Petrol vermişse onu çıkarıp işlemenizi ister , petrol yataklarını İslam düşmanlarına teslim etmenizi değil !
Alüminyum vermişse onu çıkarıp , işlemenizi , uçak , motor , otomobil , makine yapmanızı ister , Dışarıya beş kuruşa satıp işlenmiş olarak fahiş fiyatla satın almanızı değil !
Bu çalışmalar verilen nimetin şükrüdür.
“Şüphesiz ki Allah, verdiği nimetinin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.”Tirmizî, Edeb 54.
yani hayırlı işlerde kullanıldığını .
Amelin , gayret ve çalışmanın duaların kabul edilmesi için ne kadar elzem olduğunu İbrahim bin Ethem Hazretlerinin ibret verici cevabı çok güzel anlatır.
“ İşte bu zata Belh şehrinde halk bir gün sorar. Derler ki: "Ey Allah'ın dostu! Neden yaptığımız dualarımız kabul olmuyor?
Yaptığımız dualar karşılık görmüyor?"
İbrahim bin Ethem halka cevap verir: "Çünkü siz Hakk'ı -Allah'ı- bilir, ama emirlerini dinlemezsiniz. Hz. Peygamber'i bilir ama sünnetiyle amel etmezsiniz. Kur'an-ı Kerim'i okur ama içindekiyle amel etmezsiniz.
Allah'ın nimetini yer ama şükretmezsiniz.
Cenneti bilir, ama oraya girmek için gayret etmezsiniz. Cehennemi bilir ama ondan kaçmazsınız. Ölüm var dersiniz, ama ölüme hazırlanmazsınız. Baba ve annelerinizi mezara koyar ama onlardan ibret almazsınız. “
Okumak üflemek , zikirler ve şifahi dualar , şükürler olsun demek gerçek şükür değildir.
Gerçek şükür çalışmaktır . En az İslam düşmanları kadar çalışmadan bizim dualarımızın kabul edileceği
çok şüphelidir. Zaten Müslümanların dünyadaki perişan durumuna bakılırsa kabul edilmediği anlaşılır.
“Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”
(İbrahim 7 )
Çalışmak ; hayırlı projeler gerçekleştirmek , bilim , teknoloji ve ekonomide güçlü olmak ve ülkesine
sahip olmak demektir.
Çalışalım demek çalışmak değildir.
Çok Çalışalım Derneği kurmak çalışmak değildir.
Tarikat kurmak ve tarikata girmek çalışmak değildir.
Konferanslar , toplantılar yapmak , kitaplar okumak çalışmak değildir.
Çalışmak emek ve üretimdir. Akıl yani İlim ve Ahlak ister. Bunlar olmadan çalışılmaz.
“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” ( Necm 39 )
Asıl konu , borcunuz ve yükümlülükleriniz olan kişiden yeni bir şey istemek için yüzünüz olması gerekir
gerçeğidir. Doğrudan ifade etmek gerekirse ; Dua etmeye yüzümüz olması için çalışmak gereklidir.
Tembellerin duası kabul edilmez. Tedbirsiz tevekkül olmaz.
Müslüman Allahın CC halifesi , yeryüzünü imar ve islah ile görevlendirdiği kişi olduğunu unutur ve
rutin ibadetler ile , çalışmadan , bedel ödemeden kurtulacağını zannederse çok yanılır.
Özellikle içinde bulunduğumuz yeryüzündeki tüm şer güçlerin Müslümanları yok etmek için var güçleriyle gece gündüz çalıştığı bu asırda .
“ Asr´a yemin olsun ki, insan mutlaka bir ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır” ( Asr )
Ayeti Kerimedeki Salih Ameller yukarıda zikredilen çalışmalar değil midir ?
|
||
|