Prof. Dr. Mirzahan HIZAL
FERASET - DİRAYET - BASİRET
Bu kavramlar Akıllı bir insanda bulunması gereken İlim , Ahlak , ve Sabır unsurlarından birincisi olan İlmin
muhtevasında vardır.
Feraset ; bir konu veya meseleyi derinlemesine anlamak , yüzeysel anlamında veya dış görünüşünde
kalmayıp içine ve diğer önemli ilgili konulara nüfuz etmek demektir. Allah CC ın kelamı Kur’an ı Kerim
de bazı konular çok veciz ve kısa ifadelerle anlatılmış olduğundan halkın buradaki maksadı ve mesajı
tam ve eksiksiz anlayabilmesi için bu ayetler erbabınca tefsir ve şerh edilmiş bu şekilde birçok tefsirler
ve eserler yazılmıştır. Bu tefsir ve açıklamalar başta Yüce Peygamberimiz SAS in örnek hayatı , sünneti ,
hadisleri olmak üzere sonradan gelen ilim ehli tarafından yapıldığı gibi , Allah ın CC yaratmış olduğu
tabiat varlıkları ve olayları vasıtasıyla da yapılmış ve yapılmaktadır . Canlıların ve insanların yaratılışı ,
güneş , ay gibi gök cisimlerinin birer yörüngede seyretmeleri , salgın hastalıklarda karantina uygulaması ,
bir güç vasıtasıyla göğe çıkılabileceği gibi konuların esası Kur an nazil olduğu zamanda insanların sahip olduğu ilimlerle anlaşılamazken bugün kolayca anlaşılmaktadır . Bu Allahın CC Kitabında bildirdiği konuların tabiatta
yaratmış olduğu başka ayetlerle açıklanması ve tefsir edilmesinden başka bir şey değildir.
Yani Allah CC bir insana samimiyeti , ihlas ve çalışması sonucunda ilim nasip ederse , o kişi olayları ve konuları
Allahın CC nuruyla görür ve esasını anlar ki biz buna feraset diyoruz.
“bir yerde veba çıktığını duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba çıkarsa o bölgeden ayrılmayınız” buyurmuştur.( Buhârî, Tıbb 30; Müslim, Selâm 92; Muvatta, Câmi 23; Tirmizî, Cenâiz 66 )
İşte bu Resulullah SAS in ferasetidir.
Resûlullah (sav), “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah"ın nuruyla bakar.” buyurdu ve ardından, “Elbette bunda feraset sahipleri için ibretler vardır.” (Hicr, 15/75) âyetini okudu.”
(T3127 Tirmizî, Tefsîru"l-Kur"ân, 15; MK7497 Taberânî, el-Mu"cemü"l-kebîr , VIII, 102)
Cahil insanları algı operasyonları ve yalanlarla aldatmak , kandırmak kolaydır. Ama İlim sahibi bir kimseyi
ilim sahibi olduğu konuda aldatmak mümkün değildir. Çünkü onda feraset oluşmuştur. Neyin ne olduğunu
,ne olmadığını bilir . bilgi , tefekkür , kıyas , tecrübe , muhakeme ve mantık sahibidir . Yalan ve aldatmacayı hemen sezer.
“Mümin¸ bir delikten iki defa sokulmaz. ... (Mümin¸ iki defa aynı yanılgıya düşmez)” (Buhârî¸ Edeb¸ 83; Müslim¸ Zühd¸ 63) ... olaylara ve bütün varlık âlemine iman nuruyla bakmak¸ eşyanın hakikatindeki gerçekleri görüp hissedebilmek demektir.
Dirayet ne demektir ? Dilimizde bir işi beceri ve başarıyla yapabilmek , karşılaşılan problemleri çözebilmek , çözüm üretmek ve işi tatmin edici bir sonuca bağlamak , iş bitirici olmak manalarına gelmektedir.
Doğal olarak bütün işler az veya çok problemler içerir . Dolayısıyla eğitim hayatında , okullarda , kitaplarda anlatılan
konuların teorik olarak incelenmesi aşamasında bulunmayan , öngörülemeyen çok sayıda sıkıntılar , problemler , beklenmeyen durumlarla karşılaşılır . “ Evdeki hesap çarşıya uymaz “ özdeyişi bu gerçeğe işaret eder.
Askerlikte de önceden yapılan bütün hesap ve planlara rağmen , hava ve arazi şartları , techizat problemleri , yetersiz veya yanlış istihbarat hatta ihanetler bu planları boşa çıkarabilir , beklenmeyen engellerle karşılaşılabilir. Bütün bu ihtimallere karşı tedbirli olmak B , C , D planları vb. yapmak gereklidir. Mühendislikte , malzeme ve imalat hataları , tasarım hataları , sağlıkta ilaçlara alerjik reaksiyonlar , komplikasyonlar , alt rahatsızlıklar , yan etkiler vb. çok sayıda faktör vardır. Bu nedenle hiçbir komutan , hiçbir mühendis , hiçbir doktor yüzde yüz başarıyı garanti edemez. Dirayetli kişi bu problemlerin neler olabileceğini ve alınması gereken tedbirleri mümkün olan en isabetli şekilde öngören ve tedbirde kusur etmeyen kişidir.
Dirayet , akıllı olup önceden tedbir almaktır.
Tedbir almayıp başı derde girdiği zaman çoğu defa ağır bedeller ödeyerek işin içinden çıkmak kahramanlıktır.
Tedbir almayıp başı derde girdiği zaman ağır bedeller ödeyerek başarısız olmak tembellik , beceriksizlik ve rezilliktir.
Görüldüğü gibi bunlardan sadece birincisi Akıllı insanların yoludur.
Kahramanlık elbette iyidir ama sağlıklı ve bilimsel bir çözüm değildir. “ Akılsız kafanın zorunu ayaklar çeker “ atasözü
bunun için söylenmiştir. Biz Çanakkale savaşını gerçekten kazandık mı ? karşıdan 50 bin bizden 250 bin zayiat.
250 bin , ülkenin en değerli , yiğit vatansever , genç , okumuş üniversiteli beyinleri gitti . Adeta bir Pirüs zaferi . Yunanlı kahraman muzaffer komutan Pirüs kazandığı çok zorlu bir savaştan Atinaya tek başına dönmüştü !
Dirayet öncelikle tedbirli olmayı gerektirdiğinden , tedbir alınacak konuları ve alınması gereken tedbirlerin neler olduğunu , nasıl alınacağını bilmek bu konularda ilim sahibi olmak gereklidir. Yani işin özü yine ilime dayanıyor.
Bu nedenle Cahil ve Akılsız insanlar dirayetli olamazlar.
Dirayetli olmak işleri özenle , eksiksiz ve en güzel bir şekilde yapmaktır .
Peygamber (s.a.s.) de: “Allahu Teâlâ, bir iş yaptığınız zaman onu sağlam ve güzel yapmanızı sever.” (Beyhakî, Şüabü'l-İman, 4/334) buyurmuştur. Ayet ve hadis-i şerifte geçen “ihsân” kelimesi; iyilik etmek; bir şeyi iyi, güzel bilmek ve yapmak; en geniş manasıyla “Cenâb-ı Hakk'a, O'nu görür gibi kulluk etmek” demektir.
Basiret , öngörmek , doğruyu yanlıştan ayırt etmek , hakkı hak , batılı batıl görmek , bu sayede hatalardan
felaketlerden sakınmak , zamanında tedbirli olmak demektir. Basiretsizlik , hataları , yanlış gidişi ve tehlikeleri
görememek ve kötü sonuca doğru gitmek anlamına gelir.
Basiretsiz tüccar iflasa , basiretsiz doktor hastalığın ağırlaşmasına , basiretsiz komutan yenilgi ve hezimete , basiretsiz ve gafil idareci adaletsizlik israf ve zulüme yol açar. Basiretsiz mühendis zaman ve kaynak israfına , kazalara , felaketlere yol açar. Kendi ülkesinde yapılabilecek cihaz ve malzemeyi yapmayıp yurtdışından alan ve ülkeyi dışa bağımlı ve güçsüz hale getiren mühendis basiretsiz bir mühendistir. Bu tür mühendisleri yetiştiren hocalar basiretsiz hocalar , onlara görev veren yöneticiler ve sorumlular basiretsiz idarecilerdir. Basiretli olmak veya olmamak kişinin elinde olmayan , doğuştan gelen bir vasıf değildir.
İyi ahlak ve sabırlı çalışma ile kazanılan ilim , tefekkür ve feraset sonucu basiretli olunur. Hiç kimse doğuştan
düşük ahlak sahibi ve tembel değildir.
Aynen feraset ve dirayet gibi basiret de ilim sahibi olmakla mümkündür. Yanlışı doğrudan , hakkı batıldan ayırdedebilme kabiliyeti ilim ve ahlakla kazanılır. Bu nedenle basiret ancak İlim , Ahlak ve sabır sahibi olan akıllı insanlarda bulunur .
Kur’an’da ‘basiret/basar’, normal görme olarak ta kullanılmaktadır. Ancak bu kullanışlarda kalp gözüne, yani basiretin kavram anlamına da işaret vardır. Şu örnekte olduğu gibi:
“... De ki: Kör (a’mâ) olanla gören (basîr) bir olur mu?” (6 En’am/50 ayrıca bak. 11 Hûd/24. 27 Neml/81)
Bu âyetlerde geçen körler, Hakk’ı görmeyenler; basiret sahipleri ise Hakk’ı görüp, anlayıp teslim olanlardır.
Allah’tan gelen vahy, yani Kur’an âyetleri de birer ‘basiret’tir.
“Doğrusu, size Rabbinizden ‘basiretler’ geldi; artık kim görürse kendisi içindir, kim de kör olursa kendi aleyhinedir.” (6 En’am/104)
Allah’ın âyetleri, insanın gerçeği görmesini, kalp gözünün açılmasını sağlayan nurdurlar, belgelerdir. Bunları görmemek, bunlarla kalbi aydınlatmamak, tek kelime ile körlüktür, tam bir cehâlettir.
Sürekli salih amel işleyen mü’minlerin kalpleri temiz olduğu için basiretleri etkin haldedir. Günahlarla ve isyanla kirletilmemiş bir kalp nûr (aydınlık) içerisindedir. Mü’min bu nûr ile eşyanın, yani insana sunulan her türlü âyetin ötesini idrak eder, bu idrak ve kavrama sonrasında da teslimiyetini artırır.
İnkârcıların ve inatçı müşriklerin kalpleri bu görevini yapamaz. Tıpkı gözleriyle basiretle bakamadıkları gibi. “Onların kalpleri vardır ama onunla gerçeği anlamazlar.” (7 A’raf/179)
Kur’an-ı Kerim şöyle diyor:
“De ki: Bu, benim yolumdur. Ben bir basiret üzere Allah’a davet ederim; ben ve bana uyanlar da ...” (12 Yusuf/108)
Kur’an, basiret sahiplerini azabı hak etmiş kimselerin durumundan ibret almaya davet ediyor. “... Artık ey basiret sahipleri ibret alın.” (59 Haşr/2)