“Allah Her Şeyi Bilmez” Diyenlere Allah’ın Kelamı Kur’an’dan Cevap!
"Allah Her Şeyi Bilmez" Demek Kur’an’a Meydan Okumaktır
Son dönemde dini meseleler üzerine yorum yapan bazı isimlerin, İslam inancının temel taşlarını hedef alan çıkışlarına şahit oluyoruz. Bunlardan biri de, kamuoyunun yakından tanıdığı Abdülaziz Bayındır’ın “Allah her şeyi bilmez” şeklindeki ifadeleridir. Muharrem Coşkun’un hazırlayıp sunduğu Kırmızı Masa programında Coşkun’un sorusu üzerine tekrar gündeme geldi. Bu söz, sadece İslamî ilimle değil, akılla, vicdanla ve özellikle Kur’an’la doğrudan çelişen bir iddiadır. Çünkü Kur’an, Allah’ın mutlak ilim sahibi olduğunu defalarca ve apaçık şekilde beyan eder.
Kur’an’ın Şahitliğiyle Allah Her Şeyi Bilir
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın hem görüneni hem görünmeyeni, hem açık olanı hem gizli olanı bildiğini ısrarla vurgular:
“Gaybın anahtarları O’nun katındadır; onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanları bilir. Düşen her yaprağı, yerin karanlıklarındaki her taneyi, yaş ve kuru ne varsa hepsini apaçık bir kitapta yazılı tutar.” | (En’âm, 59)
Burada yalnızca bilgi değil, kuşatıcı bir ilim tarif edilir. Yaprakların düşüşünden karanlık toprak altındaki taneciklere kadar her şey Allah’ın ilmindedir. Buna rağmen "Allah her şeyi bilmez" demek, ya Kur’an'ı okumamaktan ya da bile bile tersine bir söylem geliştirmekten başka bir şey değildir.
Kalplerin Özünü Bilen Yüce Allah
Bazı kimseler, Allah’ın yalnızca fiili olanı, yani meydana gelmiş işleri bildiğini; niyetleri, duyguları ya da henüz gerçekleşmemiş iç dünyamızı bilmediğini öne sürerek ilginç bir “sınırlı ilim” anlayışı ortaya koyuyorlar. Oysa Kur’an’da bu konu da net şekilde açıklanmıştır:
“De ki: İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olan her şeyi de bilir.” | (Âl-i İmrân, 29)
“Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Şüphesiz O, sinelerde olanı da bilir.” | (Fâtır, 38)
Bu ayetler, Allah’ın yalnızca dış dünyaya değil, insan kalbinin derinliklerine de nüfuz eden bir bilgiye sahip olduğunu göstermektedir. Kur’an’da yaklaşık yirmiden fazla ayette Allah’ın kalplerde olanı bildiği ifade edilirken, “Allah her şeyi bilmez” demek neye hizmet eder?
Tevhid İnancına Aykırı
İslam’ın tevhid anlayışında Allah; her şeye kadir, her şeyi gören, işiten ve bilen yegâne güçtür. Allah’ın sıfatları sonsuzdur. İlim sıfatı da bu sıfatların en temel olanlarından biridir. Allah’ın ilmine sınır koymaya kalkmak, sadece bir inanç sapması değil; aynı zamanda tevhid akidesine darbe vurmaktır.
Zira Allah-u Teâlâ şöyle buyurur:
“Göklerde ve yerde Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.” | (Âl-i İmrân, 5)
Bu kadar açık ifadeler varken, Kur’an’ın özünü reddetmeye varan bu iddialar, toplumun dinle bağını sarsmakla kalmıyor; aynı zamanda dini tahrif etme çabasıdır.
Dikkat: Bu Bir İfade Özgürlüğü Değil, İtikadî Bir Sapmadır
Kimse, “düşünce özgürlüğü” bahanesiyle Kur’an’da açıkça belirtilmiş bir hakikati reddedemez. Zira bu, artık fikir beyanı değil; sapkınlığı yaymak anlamına gelir. Hele ki ilim kisvesiyle konuşanların bu sorumluluğu çok daha büyüktür. Çünkü söyledikleri, halkın inanç dünyasında doğrudan karşılık bulur.
Allah’ın her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve her şeyi kuşatan yegâne varlık olduğunu söylemek, Müslüman olmanın ön koşuludur. Bu hakikati reddetmek ise ne bir bilimsel tezdir, ne de masum bir tartışma. Bu, düpedüz Kur’an’a karşı bir meydan okumadır. Ve bu meydan okumanın cevabı da yine Kur’an’ın kendisindedir.
“Şüphesiz Rabbin, onların sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.” | (Kasas, 69)
O halde bu sözün sahibine hatırlatalım: “Görünen köy kılavuz istemez.”
|
|
||
|
