Sivas Gemerek'te yaşayan Prof. Dr. Abdullah Çoban'ın Tarım Bakanlığı ile yaşadığı bürokrasi savaşını gündeme getirmiştik. Konuya ilişkin bir başka açıklamada Abdullah Çoban'ın avukatından geldi. Kayseri Barosu avukatlarından Av. Emir AKPINAR hem konuya ilişkin bilgiler verdi hem de konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
MERA YAPILAN TARIM ARAZİ!..
ÇOBAN’IN AVUKATI OLAYI ŞÖYLE ANLATTI.
Av. Emir Akpınar BNC Medya’nın sorusu üzerine süreci şu şekilde açıkladı; "Müvekkil Abdullah Çoban, hem bir bilim insanı hem de bir gönül insanı. Evinin önündeki alanda bilimsel çalışmalar yapmak amacıyla başladığı yolculuğun sonunda verimsiz bir toprağı emekle, sabırla birinci sınıf bir tarım arazisi haline getirmiş bir toprak insanı. Devlet arazisini kendi toprağı gibi benimseyerek hiç bir masraftan kaçınmayarak araziye çeşitli muhdesatlar yapan örnek bir vatandaş. 3 adet sondaj kuyusu açtıran, elektrik hattı çektiren, pano ve trafolar yerleştiren müvekkil tüm bunları kendi imkanları ile yapmıştır. Toprağı deyim yerindeyse çocuğu gibi sahiplenmiş ve bakmıştır. Mevcut kira sözleşmesine göre de 2029'a kadar araziler üzerinde kiracı olarak hakları devam etmekte. Ancak 2021-2022 dönemine ilişkin kira bedelini ödemek istemesine rağmen ödemesi kabul edilmeyen, eski sözleşmelerin geçersiz olduğu söylenerek yeniden sözleşme yapılması gerektiği söylenen müvekkilim hem maddi olarak hem de hukuken mağdur edilmekte.
DERA YATAĞINDAN 1. SINIF TARIM ARAZİSİNE
BÖYLE TOPLULAŞTIRMA OLUR MU?
Sözlerine "toplulaştırma" adı altında yaşatılan bu haksızlığa ilişkin çarpıcı açıklamalarla devam eden avukat bu süreçte pek çok usulsüz işlemin meydana geldiğini belirtti. "olayın en başına dönecek olursak aslında mağduriyetin temelinde 'toplulaştırma' adı altında yapılan bir takım işlemler karşımıza çıkıyor. Toplulaştırma işlemi de parçalanarak hisseli, biçimsiz ve parçalanarak küçülmüş tarlaların devlet eliyle bütünleştirilerek bir araya getirilmesi işlemidir. Ve bu işlem yapılırken her ne kadar kamu gücü kullanılarak maliklerin rızası alınmaksızın işlem yapılsa da çiftçiler ile mülakat yapılması ve çiftçilerin tercihlerinin dikkate alınması gerektiği düzenlenmiştir. Amaç ise ekonomik olarak tek başına bir değer ifade etmeyen alanları bir araya getirmek netice olarak da tarımsal anlamda bir verim elde etmektir. Ancak olayımızda bu amacı gerçekleştirmeye elverişli bir birleştirme olamadığı da görünmekte. 73 dönümlük arazi ki bu arazi müvekkil tarafından değerli bir tarım arazisi haline getirilmiş bir alan, bu alan meraya çevrilmiştir. Mera hepimizin de bildiği üzere üstünde tarımsal faaliyet yapılamayan, tarıma elverişli olmayan alanlardır. Bir yandan tarımsal üretimi artırmanın öneminden bahseden buna yönelik verimi ve alanı artırmanın önüne açtığını söyleyen açıklamaların ardından birinci sınıf bir tarım arazisi haline gelmiş üstelik bunu yaparken de devlet hazinesinden beş kuruş para çıkmamışken bu arazinin meraya dönüştürülmesinin mantıklı bir sebebi var mıdır? Kanunda mera olarak tahsis edilebilecek yerler sayılmıştır. Söz konusu arazi bu vasıflarda bir arazi değildir. "
DÖRT BİR YANI TARLA İLE ÇEVRİLİ MERA OLACAK İŞ DEĞİL!..
Bu meralaştırma işlemine ilişkin de bilgiler veren Hukuk ve Fikir Platformu Başkan Y. Av. Emir Akpınar; "hukuken öngörülen usule uyulmaksızın gerçekleşen işlemlerin iptali amacıyla idari dava açma hazırlığında olduklarını belirtti. "Meralaştırma işleminde izlenmesi gerek hukuki prosedürün eksik şekilde ve olağan dışında hızlı işletildiğini gördük. 14/10/2021 tarihinde tahsis için gerekli şartların oluşup oluşmadığının tespiti amaçlı yapılan komisyon kararının alındığı ancak 30 günlük askı süresine uyulmaksızın, kanunda belirtildiği şekilde ilan edilmeksizin süreç işletilmiştir."
USULSÜZLÜK, HUKUKSUZLUK
Olayın başka bir vahim boyutunu da şu şekilde dile getirdi: "Kıymetlenebileceği öngörülen ya da mevcut durumda zaten kıymetli olan arazilerin vasfının değiştirtilmesiyle amaçlanan yararın milli bir fayda sağlamak amacına hizmet etmeye yönelik olmadığı aşikardır. Devlete güven duyularak hak elde eden vatandaşların sözleşmeleri bitmemişken, görüşleri alınmayarak yapılan işlemler hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
Yakın zamanda Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile hazineye ait 2/B ve tarım arazilerinin hak sahiplerine satışına ilişkin çeşitli düzenlemelerin yapıldığını kaydeden avukat bu düzenleme kapsamında da başvuru da bulunacaklarını, uyuşmazlığın idari yargıya taşınmaksızın çözüleceğini umut ettiğini dile getirdi.
"KAZANMIŞ OLDUĞUM HAKLARIM GASP EDİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR"
Prof Dr. Abdullah Çoban, devletin en üst kademesinin açıklamalarına dikkat çekti:
"Hazineye ait tarım arazilerini 31 Aralık 2019'dan önce üç yıl süreyle kullanan çiftçilerimize, ödedikleri ecrimisil bedelinin yarısı üzerinden kiralayacağız." denmişti.
Bu kez başvuruya ilişkin süre kaldırılmış ve kapsam 31 Aralık 2019'dan önce 3 yıl süreyle Hazine taşınmazlarını kullanan çiftçilere kiralama imkanı sağlayacak şekilde genişletildi. Böylece yaklaşık 150 bin çiftçinin daha tarımsal üretim destekleri ve tarımsal sigorta gibi sözleşmeye bağlı haklardan yararlanması sağlandı.
Ayrıca kira süresi sonunda yükümlülüklerini yerine getiren çiftçiler kira süresini yeniden uzatabilecek veya 10 yıl boyunca kullananlar doğrudan satın alabilecek. Bu uygulamayla Hazineye ait tarım arazileri üzerinde tarımsal üretimin devamlılığının sağlanması amaçlanıyor.
Peki neoluyor da bu kazanmış olduğum haklarım elimden alınmaya çalışılışılıyor. Anlam vermek mümkün değil" diyor.
YANLIŞ HESAP NEREDEN DÖNECEK?
Bir kişiye yapılan haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. Adalet mülkün temelidir. “Ankaradan “Ömerler arıyoruz” çağrısına karşılık ülkenin değişik bölgelerinde hukuk dışı işlemler devam ediyor. Prof. Çoban örneği bunlardan biri.. Prof. Çoban'ın hukuk mücadelesi, kendinden sonrakiler içinde örnek ve emsal olacak. Konuyla ilgilenen yakın çevresi “Yanlış hesap yargıdan dönecek” umudunu taşımaya devam ediyorlar..
|
||
|