Reklamı Geç
HABER DETAY
Bize Ne Oldu? Utanma Duygusu Kayboldu
Utanma Duygusu Kayboldu, Fırsatçılık ve Haksızlıkla Mutluluk Olmaz: Toplumun farklı kesimlerinde artan fırsatçılık, haksız kazanç ve etik dışı davranışlar, vicdanları rahatsız ediyor. Yükselen gıda fiyatları, gramaj hileleri, kiralarda yaşanan adaletsizlikler ve bazı sektörlerdeki fahiş fiyatlar, halkı zor durumda bırakıyor. Lokantalardan otellere, marketlerden ev sahiplerine kadar geniş bir yelpazede fırsatçılıkla karşı karşıya kalan vatandaş, artık sabrını kaybetmiş durumda. Toplumun temel ahlaki değerlerinden uzaklaşan fertler, haksız kazançla huzurlu olamayacaklarını bilmeliler. Fırsatçılık yapanlar, işçinin hakkını ödemeyen işverenler ve adaletsiz kazanç sağlayan tüm kesimler, kazançlarını etik dışı yollarla elde ettiklerinde, bunun hem dünyada hem de ahirette bir bedeli olduğunu unutmamalılar. İşte gazeteci yazar Halis Özdemir "Bize Ne Oldu? Utanma Duygusu Kayboldu" başlıklı öyle bir yazı kaleme aldı ki; insanları erdemli ve vicdanlı olmaya, başkalarının haklarını gasp etmeden yaşamaya çağırıyor. Ahlaki ve dini değerlerin ışığında doğru yolu bulmaları gerektiğini hatırlatıyor. İşte başucunuzdan ayıramayacağınız çok konuşulacak çok paylaşılacak o yazı!..
03 Eylül 2024 - Salı 20:04
GÜNDEM

Bize Ne Oldu? Utanma Duygusu Kayboldu


Pazar yeri, marketler yangın yeri. Be hey şaşkın! Haksızlık yaparak mutlu olamazsın! Böyle mutlu olunmaz!
 

Erdemli insan olmak! Çalmayacaksın. Evrensel ahlak kurallarına uyacaksın. Geleneklere saygılı olacak, büyüklerine saygılı, küçüklerine merhametli olacaksın. Karıncayı incitmeyecek, canlı mahlukatın yaşama hakkına tecavüz etmeyeceksin. Çok konuşmayacaksın, önce kendine söyleyecek, sonra başkasına söyleyeceksin. Kibirli olmayacaksın. Kimseden üstün değilsin. Senin zenginliğin, makamın, şöhretin kibir sebebi olmasın. Namuslu, iffetli olacaksın. Yarı çıplak sokaklarda kendini teşhir etmeyeceksin. Hırsızlık yapmayacaksın. Kimsenin hakkına elini uzatmayacaksın. Sövmeyeceksin. Öldürmeyecek, yaşatacaksın. Bulunduğun yeri yangın yerine çevirmeyeceksin.
 

Seni öldürmeye gelen sende dirilecek! İnsan olacaksın, insan! Sonra herkes mutlu olacak!
 

Ey üç harfliler, ey beş, bilmem kaç harfliler, sebze ve meyveyi vatandaşa haram edenler, mutfağı yangın yerine çevirenler! Bazılarınızın vatandaşlara attığınız kazığın ne Hristiyanlarda, ne Komünistlerde, ne ineğe tapanlarda, ne başka şeylere tapanlarda örneği yok, bunu bilin! Fiyatları her gün fahiş artırmakla yetinmediniz, bir de paket ürünlerde gramaj hilesiyle, ayrıca yüzde yüzden fazla zamla vatandaşa kazık atıyorsunuz!
 

Gram süt koymadan peynir yapan sahtekârlar bir yana, beş kilo sütten bir kilo peynir üretip, kilosunu maliyetinin on beş, yirmi katı fiyattan satmayı uyanıklık sanan peynirci, sen de alçak mısın? Hırsız mısın? Seni de bilelim!

 

Bir tas çorbaya utanmadan üç yüz lira diyen lokantacı, yahu bu arsızlığı, haksızlığı yaparken yüzünüz kızarmıyor mu? Benimki de soru yani! Yüzü kızaran böyle yapar mı? Bir kısım otelcilere gelince, Bodrum’da yapılacak bir haftalık tatil bedelinin yarısına, dünyanın neresinde isterseniz tatil yapmak mümkün deniliyor! Bu nasıl iştir böyle, yahu? Bir millet neredeyse topyekün fırsatçılık, haksız kazanç peşinde olabilir mi? Size söyleyeyim, böyle devam ederse sonumuz hayrolsun, Allah korusun, var başımıza gelecek!

 

Ey fırsatçılar, ey haksız kazancı akıllılık sayanlar, bununla mutlu, huzurlu olamazsınız, bunu bil!


Evini kiralayan, kıt kanaat geçinen kiracının elinde avucunda ne var, elinden alarak, kendini kiracının yerine koymazsan “ben olsaydım” demeden mutlu, huzurlu olamazsın, bunu bil!

 

Bitişik dairenin kirası yirmi bin lira iken, sen eski kiracıyım ayağına yatarak kira bedeli olarak üç bin lira verip, kendini ev sahibinin yerine koymadan “ben olsaydım” demeden o evde oturamazsın, bil!

 

Ey işçilerin hakkını ödemeyen, sigortalarını düşük yatıran, çalışanın emekliliği boyunca hak ettiği maaşı alamamasına, hayatının geri kalanını mahrumiyetle yaşamasına sebep olan, cuma selası verince camiye koşan işveren, böyle mutlu olamazsın, bunu bil!

 

Ey her fırsatta çalıştığı iş yerine kazık atan, aldığın paranın hayrını, bereketini görmezsin, bunu bil!

 

Ey trafikte “alo sana diyorum bilader!” diye seslenen maganda, sonradan görme, gömleğini yarı açık bırakıp zavallı göğsünün kıllarını göstermekle, sesini kalınlaştırmakla, odunu alıp arabadan inmekle yiğitlik de adamlık da olmuyor, bunu bil!

 

Ey belediye başkanı, senin gibilere “Şehremini” denilmeyeceğini elbette biliyorum! Ancak sen de şunu bil! Milletin parasıyla konfor, lüks yaşanmaz! Milyonluk zırhlı arabalara binilmez, milletin arabasıyla caka satılmaz! Yahu sahi makam arabalarının plakaları eskiden siyah olurdu ve üzerlerine görünür şekilde “resmi araç” yazılırdı. Bunu niye sildiğinizi bilmiyor muyuz sanıyorsun, seni gidi uyanık seni! O makam aracına, zırhlıya senin binmediğin zamanlarda yakınların, çocukların biniyor. Bunu millet görmüyor mu sanıyorsun, seni gidi “görgüsüz” uyanık seni! Şehreminliğini hakkıyla yapmaya çalışan belediye başkanlarımızdan neden ders almaz, örnek almazsınız?

 

Eczacılarla ortak çalışan hekim! Seni de biliyoruz! Garip gurabaya gereksiz ilaç yazdığını, gereksiz filmler istediğini, emarlar çektirdiğini. Bununla mutlu, huzurlu olamayacağını da ben söyleyeyim!
 

Hazine arazilerini, millete ait yerleri siyasi nüfuz kullanıp, vakıf, hizmet gibi değerleri de kullanıp işgal ederek, “hacı abi, hoca abi kılıklığına girmiş” din tüccarı seni, zengin olabilirsin ancak huzurlu, mutlu olamazsın, bil!
 

Ey milyonlarca lira hazine yardımı alan partiler, millet o paraları helal etmiyor, bunu bilin!


Sahi, astronomik hazine yardımı alan partilerin paraları hangi bankalarda ve ne oranda faizde acaba?
 

Ey, iki yıl mecliste bulundum diye milletvekili emeklilik hakkı kazanan, sıradan emeklinin 8-10 katı para alan, bu yetmezmiş gibi bir de milletvekili ise ayrıca oradan da asgari ücretin 8-10 katı maaş alan sayın vekilimiz, aldığınız para kanuni ise de millet hak ettiğinizi düşünmüyor, helal etmiyor! Bunu bilin!
 

Taraf tutarak ehliyet ve liyakat aramadan yönetmeye kalkarsan, yönetemez, başarılı olamazsın, bunu bil!
 

Çifte maaş alarak, kendini bulunmaz Bursa kumaşı sanarak, “benden sonrası tufan” diyerek, kendini vazgeçilmez sanarak, nerede makam var, nerede vakıf, dernek var, yönetimine girerek vesen peşinde koşarak mutlu, huzurlu olamazsın, bil!
 

İşleri kanununa uydurarak, belki yasal zırha da girdirerek hak ettiğini düşünebilirsin ama yaptığının ahlaki olmadığını bil!
 

Ey siyasetçi, ey kafeci, ey öğretmen, ey ev sahibi, ey marketçi, ey haksız kazanç sağlayan, ey görevini yapmayan, başını yastığa koyduğunda “ben bugün millet için, devletim için, Allah için ne yaptım?” diye bir muhasebe yap! İnan ki kalbin tamamen katılaşmamışsa, ruhun ölmemişse, yaptığın hayrı da şerri de sen de bilirsin! Bir bilenin de var olduğunu ve mutlak hesap gününün varlığını bil!
 

Yaşadıklarımızın, yaşattıklarımızın hesabının, boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan sorduğu gün verileceğini bil!
 

Ne mutlu o güne alnı ak, yüzü pak çıkanlara!
 

Vesselam

Adınız
Yorumunuz
Mesut Kutlu - 07 Eylül 2024  
Selamünaleyküm sevgili yazar Ee kardeşim Bey kardeşim Çok doğru ve güzel yerinde bir yazı gönülden katılıyorum yaşadığını yaşatmadan Rabbim bırakmıyor yakasını kimsenin Ben dakika dukka Peygamberimizi yaşayan Aleyhisselam Efendimiz çalma kapıyı çalarlar kapını buyuruyor herkesin en küçük hareketi kayıt altındadır Rabbim bunu hesabını elimize koyacaktır

Ethem ORAL - 04 Eylül 2024  
Kalemine-kelamını sağlık üstadım Harika bi yazı. Allah cc tesirini halletsin inşaAllah.