Reklamı Geç
HABER DETAY
DEPREMLER SENTETİK OLARAK YAPILABİLİR Mİ? HAARP TEKNOLOJİLERİ DOĞRU MU? MARAŞ DEPREMİNDE BÖYLE BİR ŞÜPHE VAR MI?
Gazeteci, Yazar Suat Gün'den yine zihninizdeki soru işaretlerine son verecek nitelikte bir makale "DEPREMLER SENTETİK OLARAK YAPILABİLİR Mİ? HAARP TEKNOLOJİLERİ DOĞRU MU? MARAŞ DEPREMİNDE BÖYLE BİR ŞÜPHE VAR MI?"
27 Mart 2023 - Pazartesi 21:08
GÜNDEM

DEPREMLER SENTETİK OLARAK YAPILABİLİR Mİ? HAARP TEKNOLOJİLERİ DOĞRU MU? MARAŞ DEPREMİNDE BÖYLE BİR ŞÜPHE VAR MI?


Haarp teknolojilerine giriş:

 

Tarihe baktığımızda HAARP teknolojisini ilk kullananlar ABD değil, Ruslar olduğu söyleniyor. 04/07/1976 tarihinde bugünkü ABD’nin elindeki Alaska’daki HAARP teknolojisinin ilk prototipini Rusya SSCB döneminde 40 MV gücünde 3 tesis kurarak denemişti. “Rus Ağaçkakanı” denilen bu tesislerin çalışması 1993 yılına kadar devam etmiş, ABD, Rusları California eyaletini yakmakla suçlamıştı. Bu dönem içinde eyalette kuraklık, yangınlar, iklim değişiklikleri, seller meydana gelmişti. Tesis kapatıldığında eyaletteki iklim normale dönmüştü. 10/12/1976 yılında BM’ler bir karar alarak, “iklim değişikliği için teknoloji üretiminin yasak olduğunu” ilan etti. Böyle bir karar bu biçimde bir tehlikenin varlığını teyit eder mahiyettedir. İklim değişikliği, sebepsiz orman yangınları, 2021 yazında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde (kimi Akdeniz ülkelerinde) aynı anda ortaya çıkan 70 civarında orman yangını tutuşturmanın uzaydan yapılabileceğini gösterdi.


1999 depreminden hemen önce Gölcük’ten Avcılar’a kadar geniş bir alanda görülen “ateş topu” ile ilgili bilimsel bir açıklama yapılamıyordu. Bazı bilim adamlarının görülen ateş topunun “deprem ışıması” olduğunu söylemelerine rağmen, neden diğer depremlerde de benzeri bir ışıma yaşanmadığı sorusunun cevabı net olarak verilemiyordu. Öyle olsa bile, bu da sadece bir tez ve geçerliliği/geçersizliği de en fazla diğer tezler kadar şüphe uyandırıyor.


Bazıları, HAARP'ın zihin kontrolü için kullanılabileceğini söylüyor. Bunun küresel çapta nasıl yapılacağı hareket halindeki 8 milyar insanın beynine nasıl girileceği muamma olarak söylenti seviyesinde konuşulmaya devam ediyor. Diğerleri, HAARP’ın deprem yaratmada kullanılabilir bir silah olduğunu söylüyor. Patlama yaratmayan veya bomba olmayan bir nükleer silah olarak algılanabilir, diyorlar. Dünya üzerinde herhangi bir noktada muazzam bir gamma radyasyonu patlaması yaratılabilir. Hiçbir ses veya gözle görünür saldın olmadan, ciddi yıkım gerçekleştirilebilir. Bu özelliğiyle HAARP, gizli sinsi saldırı aracı olabilir. Elektromanyetik indükleme ile parçacık seviyesinde patlamalar yaptırılabilir. Bunu başarmak hangi mesafeden ne kadar enerji kullanılarak yapılabilir, burası araştırılarak bir sonuca varılabilir.


Yıllar önce Jeofizikçilerden Prof. Gordon J.F. MacDonald HAARP ile yapılabilecekleri şöyle sıralamıştır: Kutuplar eritilebilir veya yerinden oynatılabilir. Ozon tabakası ile oynanabilir. Deprem yaratılabilir. Okyanusların dalgaları kontrol edilebilir. Dünyanın enerji alanlarıyla oynayarak, insan beyni kontrol altına alınabilir. Radyasyon yaymayan termonükleer patlama bile yapılabilir[1]. Bu ifadelere; dünya tersine döndürülebilir, dönüş hızı artırılabilir, yavaşlatılabilir, Ay’a mesafesi uzatılabilir, kısaltılabilir, kutuplar yer değiştirilebilir, günün süresi artırılabilir, azaltılabilir gibi fantastik fikirlerde ilave edilirse hiç fena olmaz!


Tek bir düğmeye basarak, yerel fırtınalar yaratabilseydiniz, potansiyel savaş alanlarına giden yolları düşman orduların veya malzeme tedarikini durduracak şekilde çamur içinde bırakabilseydiniz? Düşman füzelerinin yönünü değiştirebilseydiniz, füzeleri, elektronik araçlarla atıldıktan kısa bir müddet sonra patlatabilseydiniz, düşman askerini aptallaştırıp ne yapacağını bilmez hale getirseydiniz, ya da derin bir uykuya daldırıp uyutsaydınız, tek kurşun atmadan zafer kazanırdınız.


ABD Savunma Bakanlığı, Vietnam Savaşlarından bu yana böyle teknolojileri hayal ediyordu. O savaş sırasında, düşmanın ana malzeme tedarik yollan üzerine bulutlar ekmeye yağmur yağdırmaya çalışmışlardı. Ağaçların yapraklarını dökmüşlerdi, vakum bombaları atmışlardı, sivil kayıpları artırmak için havanın oksijenini yok eden kimyasal bombalar atmışlardı. Savaşçı bir ülkenin tarım alanlarını rüzgârla talan edecek kıta genişliğinde kasırgalar yaratabilseydiniz? İstediğiniz zaman kıtlık başlatır hasmın savaşma imkân kabiliyetini yok ederdiniz. Bunlar HAARP benzeri araçların orijinal planının parçalarıdır. Atmosferin üst tabakasını, iyonosfer ve magnotosferi değiştirmek, dünyadaki hayatı değiştirmek veya hatta sona erdirmek anlamına gelmez mi? HAARP bir yönüyle de hava akımlarını kontrol ederek bütün bir kıta üzerinde hava durumunu belirgin şekilde değiştirmek, yönünü değiştirmek gücüne sahip olmak demektir.

Atmosferin görünümü ŞEKİL 6

 


23 Mart 1983'te, Başkan Ronald Reagan, “Bilim adamlarına insanlık ve dünya barışı için çalışmaya, bize karşı kullanılacak nükleer silahları etkisiz kılacak araçlar geliştirmeye çağırıyorum”, dedi.


1990’lı yıllarda Reagan’ın bu çağrısı yerine getirildi: Alaska'da kurulu HAARP İstasyonu 1993 yılında faaliyete geçmiş olup şu an aktif olan IRI (İyonosferik Araştırma Aracı) 2007 yılında tamamlanmıştır. Ağustos 2015'te tesis ve tüm donanımları Alaska Fairbanks Üniversitesine devredilmiştir.


HAARP'ın amacı iyonosferi analiz ederek radyo iletişim, izleme ve navigasyon için teknolojik iyileştirme potansiyelini araştırmaktır.


ŞEKİL 9,

HAARP programı Alaska Gaskona bölgesinde Amerikan Hava Kuvvetlerine ait bir arazi üzerinde yer alan ve büyük, yarı-arktik bir tesis olan HAARP Araştırma İstasyonunu işletmektedir. Bu istasyondaki en önemli ve en meşhur cihaz IRI'dır. Bu cihaz yüksek frekans bandında çalışan yüksek güçlü bir radyo vericisidir. IRI ile iyonosferin limitli (sınırlı) bir bölgesi uyarılabilir. VHF(yüksek frekans) UHF (ultra yüksek frekans) ve UHS (ultra yüksek hız) radarı, fluxgate manyetometresi (manyetik çizgilerin yönünü ve yoğunluğunu ölçen bir araç), digisonde (bir iyonosferik ses cihazı), indüksiyon manyetometresi gibi diğer aletler IRI tarafından uyarılan bölgedeki fiziksel süreçlerin incelenmesi için kullanılır. Merkezde yüksek frekansta radyo sinyali yayınlayabilen toplam 180 adet anten bulunmaktadır. IRI ile iyonosferi anten gibi kullanarak düşük frekanslı elektromanyetik dalgalar yaratılabilir ve zayıf kuzey ışıkları (aurora) benzeri parlamalar ve ışımalar elde etmek mümkündür. Bu HAARP tesisi uzayda dolaşan 1000 civarındaki Amerikan sonda ve uydularıyla birlikte çalıştıklarından devasa bir kapasite yaratmaktadır.

ŞEKİL 8


Yetkililere göre bu tesislerin amacı füzeleri havada imha etmek, toprağın altını incelemek, denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak ve büyük bir alandaki tüm haberleşmeyi kesmek gibi çok çeşitli gayeleri vardır. Bu cihazların tetiklenmiş deprem yaratıp yaratmayacağına ilişkin delil elde etmek için HAARP teknolojisinin nasıl çalıştığını araştırmaya devam edeceğiz.


HAARP TEKNOLOJİSİ NASIL ÇALIŞIYOR?


Bu teknolojiye toprak delici tomografi (EPT) deniyor. EPT. Earth penctrating tomography

Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP) HAARP projesi, tüm aurora borealis'i "kuzey ışıklan" sanal bir antene dönüştürebilecek güçte sinyal üretebilecek ve aşın düşük frekansta (ELF) (Extremely low rrequency) yeniden yayabilecek bir verici oluşturmayı amaçlamaktadır. ELF dalgaları toprağın derinliklerine kadar inebilir ve toprak delici tomografi için mükemmel bir kaynaktır. Tomografi nedir? Bir cismin içi-içini görmektir. Günümüzde X- RAY cihazlarının ne yaptığını bilmeyen yoktur.

  
Günümüzde uzayda dolaşan yüzlerce sonda (keşif uyduları) dış gezegenlerin[2]; Mars (Phobos ve Deimos), Jüpiter (İo, Europa, Ganymede, Callisto), Satürn (Mimas, Enceladus, Tethys, Dione, Rhea, Titan, İapethus),  Uranüs (Ariel, Umbriel, Titania, Oberon, Miranda), Neptün (Triton, Proteus ), Plüton (Charon) ve bunların parantez içinde yazılan büyük ayları (uyduları) etrafında dolaşmaktadır.[3] Bu uydular; gezegenlerin çapını, kitlesini, eksenini, yüzey sıcaklıklarını, yoğunluğunu, yörünge periyodunu, yörünge eğriliğini, çekirdeğinin çapını, yüzeyindeki buz tabakasının kimyasal yapısını, akarsularını, atmosfer kalınlığını, çekim gücünü, jeolojik yapısını ve bunun gibi binlerce ölçüm yapmaktadır. Dünyanın etrafında dönen çeşitli milletlere ait binlerce uydunun yer kabuğunun milimetre cinsinden kıpırdamalarını ölçecek yüksek teknoloji ile donatılmıştır. Bu uydular yanardağ ve depremler öncesi ve sonrası çıkan ısı, ışık ve gaz çıkışlarını miktar ve cins olarak ölçmekte kendi uzay merkezlerine bildirmektedir. Türkiye ve İslam dünyası bu araştırmalarda çok geç kalmıştır. Rakip ülkelerin kapasitesini bilmemektedir.


HAARP teknolojisinin dayanağı olan ELF radyo dalgaları, denizlerin derinliklerine de ulaşabilir. İnsan beyni, HAARP'ın yayın yaptığı gibi aşırı düşük frekansta çalışır. Bu, HAARP'ın operatörüne doğruca milyonlarca insanın beynine radyo mesajı gönderme imkânı sağlar. (Aslında bunu aynı frekansta çalışan telsiz yayını ile de yapabilirsiniz, yayın esası değişmez) HAARP programı, dünya çapında bir iyonosfer araştırma merkezi kurmayı hedeflemektedir: Toprağın kilometrelerce derinliğine bakabilseniz ve düşmanınızın tüm gömülü sırlarını keşfedebilseniz? Yer altına saklanmış nükleer araştırma merkezlerini ve tesisleri görebilseniz? Bunları imha edecek derinliğe atış yapabilseniz, hasmın imkân kabiliyetini yok edersiniz. Hedef budur.


ŞEKİL 7


Gizli yeraltı yapılarını tespit etme becerisine sahip olursa, gizli yeraltı üretim, depolama ve/veya fırlatma tesislerini tespit ederek nükleer (yanı sıra biyolojik ve kimyasal) silahların yayılımını daha etkili şekilde denetlemeyi ve hasmın imkân kabiliyetini önceden tespit etmeyi sağlar.


Bu gün teknik ilerlemenin temelini oluşturan alternatif akımı (AC) keşfedip patentini alan kişi, NİKOLA TESLA idi. Kablolar olmadan elektrik enerjisinin gönderilebilmesi ve uzaktan yıkıcı etkiler yaratılabilmesi mümkündür. Alternatif akımla ilgili 46 temel patent arasında 45'i Tesla'ya aittir.  Tesla'nın radyo frekans osilatörleri bugün hala tam olarak anlaşılabilmiş değildir. Tesla, atmosfere düşük seviyede manyetik dalgalar gönderilerek güçlü bir enerji oluşturulduğunu keşfetmiştir. Tesla'nın HAARP'a şaşırtıcı derecede benzeyen bir fikri, büyütücü vericisini kullanarak stratosfere elektrik enerjisi vererek geceleri gökyüzünü kablosuz ve lambasız aydınlatmaktı.


Bernard Eastlund radyo frekans enerjisi ışınını odaklama yöntemini keşfetmişti, şöyle diyordu: "Atmosferin üst tabakasının bir parçasını kaldırabilirsiniz. . . Onu hareket ettirebilir ve ona bir şeyler yaptırabilirsiniz." Bu düşünce şu amaca yöneldi; "Dünyanın Atmosferinde, İyonosferinde ve/veya Manyetosferinde Belli Bir Bölgede Değişiklik Yaratma Yöntemi ve Araçları…"

ŞEKİL 5


Biz atmosferin en altındaki troposfer katmanında yaşıyoruz. Yeryüzünde yaşayan tüm canlıların bulunduğu yer burasıdır (suda yaşayan canlılar, "hidrosfer"de bulunur ("hydro" su anlamına gelir); yeraltında yaşayan canlılar ise "litosfer"de bulunur ("litho" kelimesi taş anlamına gelir)). Canlıların bulunduğu bu katmanların tümüne verilen isim, biyosferdir ("bio" kelimesi hayat anlamına gelir). Resmi olarak, HAARP'ın hedefi sadece iyonosferi değiştirmeyi veya yönetmeyi planladığı söyleniyor; ama gerçek şu ki böyle bir değişiklik, ayaklarımızın altındaki litosferden en üstteki manyetosfere kadar tüm katmanları ne şekilde etkiler? Buradaki amaç nedir? Katmanlara etki etmenin getirisi nedir? Bu etki kalıcı mı? Ne kadar zarar verici olabilir, depremi tetikleyecek kuvvette bir güç oluşturulabilir mi? Litosferin derinliklerine kadar giden zayıf elektronik dalgalar devasa kitleyi harekete geçirebilir mi? Kürenin bu yüzündeki sismik dalgalanma öteki yüzde tersine dalgalanma meydana getirmez mi? Bu soruların cevapları halen muammadır.


Bu soruların yanında kuvvetli ve zayıf elektronik dalgaların herhangi bir fünyeyi ateşlemede kullanılmasını bir asırdan beri biliyoruz. Ancak toprağın derinliklerine kadar nüfuz etmesini bilmiyorduk. HAARP teknolojisi bunu başarmış olamaz mı?

HAARP TEKNOLOJİSİ İLE DEPREM YARATMAK MÜMKÜN MÜ?

 

İddia edildiği üzere HAARP'ın amacı iyonosferi analiz ederek radyo yayını, iletişim, izleme ve navigasyon için teknolojik iyileştirme potansiyelini araştırmaktır. HAARP programı Alaska Gaskona bölgesinde Amerikan Hava Kuvvetlerine ait bir arazi üzerinde yer alan ve büyük, yarı-arktik bir tesis olan HAARP Araştırma İstasyonunu işletmektedir. Bu istasyondaki en önemli ve en meşhur cihaz IRI'dır. Bu cihaz yüksek frekans bandında çalışan yüksek güçlü bir radyo vericisidir. IRI ile iyonosferin limitli bir bölgesi uyarılabilir. VHF ve UHS radarı, fluxgate manyetometresi, digisonde (bir iyonosferik ses cihazı), indüksiyon manyetometresi gibi diğer aletler IRI tarafından uyarılan bölgedeki fiziksel süreçlerin incelenmesi için kullanılır. Merkezde yüksek frekansta radyo sinyali yayınlayabilen toplam 180 adet anten bulunmaktadır. IRI ile iyonosferi anten gibi kullanarak düşük frekanslı elektromanyetik dalgalar yaratılabilir ve zayıf kuzey ışıkları (aurora) benzeri parlamalar elde etmek mümkündür.

ŞEKİL 15


Alaska'da, Dünya'nın manyetik alanının, manyetik kutbunun bulunduğu yerin yakınındadır. Sovyet-Rus füzelerinin kutba yakın yollardan ABD’ye atılacağı biliniyor. Bunları önlemek için bir parça fizik ekleyerek, manyetik alanın üst kısımlarına çarpacakları noktada radyo dalgalarının 50 milyon derece elektron üretebileceği bir kalkan oluşturmak… Bu düşüncenin temel mantığı atmosfer katmanlarının farklı özelliklere sahip olmasıdır.


Troposferin öncelikli özelliği, yükseklik arttıkça sıcaklığın düşmesidir. Ama stratosferde durum bunun tam tersidir; yükseklik arttıkça hava ısınır. Stratosferde hava yükseklikle birlikte ısınır, çünkü o yükseklikte güneş ışığı havayı doğrudan ısıtmaya yetecek kadar güçlü enerji yüklüdür. Stratosferde ısı döngüsü oluşmaz, çünkü hava aşağıda değil, yukarıda daha sıcaktır. ŞEKİL 5 Stratosfer, troposferin üzerinde tam anlamıyla bir kapak vazifesi görür ve neredeyse tüm havayı altındaki bölgede kilitler. Stratosferin ortalama kalınlığı yaklaşık 50 Km (30 mildir) ve 80 Km (50 mil) tepemizde asılı duran stratosfer, atmosferin en sıcak ve en yüksek katmanıdır. Stratosfer, atmosferin troposferde bulunmayan yüzde 15'lik kısmının neredeyse tamamını kapsar. 25 mil daha yukarı çıkıldığında, atmosferin geriye kalan kısmı 1’inden azıdır. Dünyaca ünlü ozon tabakası, stratosferdedir. HAARP teknolojisinin hedefi iyonosfer tabakasını iletken anten gibi kullanmak, elektronik dalgaları yansıtmak, güçlendirmek, bir yere odaklamak, iklim ve jeoloji hakkında anlık bilgi toplamaktır.


HAARP'ın tek amacı iyonosferi analiz ederek bilgi toplamak değildir, diğer alanlarda da bilgi toplamakta ve araştırmalar yapmaktır. Toprak delici tomografi (EPT) denen bir teknolojiyi kullanmaktadır. Bu teknolojiyi uzaydaki uydu ve sondalar da kullanmaktadır. EPT'nin amacı, toprağın altını, belki kilometrelerce derinliği görmektir.


Yeraltındaki çeşitli bina ve nesneleri tespit etmek ve anlamak, maden araştırmaları için radar benzeri dalgaları kullanmak konusunda, gerek askeri ve gerekse sivil çevrelerde son yıllarda belirgin bir artış yaşanmaktadır. Elbette ki mayın kadar küçük nesnelerden derinlere gömülmüş nükleer, kimyasal veya biyolojik tesislere kadar çok çeşitli gizli hedefleri tespit etmenin açık bir askeri avantajı vardır.


İyonosfer radyo dalga yayılımı açısından oldukça önemli bir atmosfer katmanıdır. Sivil ve askeri kısa dalga (KD) uygulamalarında iyonosfer radyo dalgalarını yansıtarak uzak bölgeler ile haberleşmenin yapılabilmesini sağlar.


Yapay İyonosferik Ayna (AIM) terimi kapsamında AIM kavramı geliştirilmiş, teknik güvenliği sergileyecek ve deneylerin kavramsal delilleri ortaya koyacak duruma gelmiştir.


Çok düşük frekans (VLF) ve aşın düşük frekans (ELF). HAARP planlamacıları, EPT (Tomoğrafi) için elektromanyetik spektrumun en düşük kısmını kullanmaya karar verdiler.


Deneyler İyonosferik ısıtıcı olan HIPAS (Yüksek Güçlü Aurora Tetikleme Gözlemevi) kullanılarak gerçekleştirilmişti. İyonosferi, yeri, yeraltını, denizleri uzaktan algılayabilir ve görüntüleyebilir mi, suyun sıcaklığını uzaktan ölçebilir mi, bunun yapıldığını meteor kuşağı ötesi küçük gezegenleri inceleyen sondaların yaptığını biliyoruz.


ELF yayını yapmanın zorluğu, antenin gerekli büyüklüğüdür. Bir anten, en az yayın yapmak için kullandığı radyo dalgaları kadar uzun olmalıdır. (Radyo dalgalarıyla anten boyu arasında bir orantı vardır. Kabaca, 3MHz dalgalar için 10 metre, 30MHz dalgalar için 100 metre, 30 KHz dalgalar için 10 kilometre ve 30 Hz dalgalar için 1, 000 kilometre olması gerekir. Kutup ışımalarını, binlerce mil uzunluğunda bir sanal anten olarak kullanmayı hedefler.


"Kutup ışımalarındaki elektrodinamik döngü, dünyaya 0,1 ila 1 milyon megavat gücünde enerji taşır; bu, yüz ila bin kadar büyük elektrik santralinin gücüne eşittir." HAARP'ın açmayı deneyeceği güç potansiyeli gerçekten inanılmaz. HAARP için belirlenen, elektrojeti bir sanal antene çevirmek yönündeki bu bilimkurgu tarzı plan ELF dalgalarını beslemekte nasıl kullanılmaktadır, okyanusların derinliklerindeki denizaltılarla iletişim kurmak için geliştirilen bir yöntemdeki rolü nedir?


HAARP, 2.8 ve 10 MHz. aralığındaki kısa dalgada çalışacak şekilde hazırlanmıştır. Belirli bir dar alan üzerinde güneşten bin misli daha kuvvetli enerji gönderebilme özelliği taşıyor. Uzmanlara göre, bu yapay ışınların yeryüzünden 600 km. yüksekte yansıtılarak dünyanın herhangi bir bölgesine yönlendirilmesi durumunda HAARP, bölgede mikrodalga fırın etkisi yaratıyor.


HAARP teknolojilerinin gizli amaçları konusunda itirazlar yükselince tesisler ziyaretçilere açıldı. Bu ziyaretçilerden bazıları, hava kontrolü, bir tür enerji "güçlendirme," iyonosfere zarar verme ve projenin bir "kandırmaca" olduğu yönündeki çeşitli endişeleri dile getirdiler.


HAARP tesisleri 3.5 megavat gücünde ve 10 MgHz boyundaki dalgaları iyonosfere gönderiyor. HAARP'ın yaydığı radyasyon çok büyük de olsa, bir şimşeğin gücü ile kıyaslandığında çok küçüktür ve tüm dünyada saniyede 50 ila 100 şimşek çakmaktadır, HAARP'ın yoğunluğu bunun yanında mukayese edilemeyecek kadar küçüktür. " Toprak delici tomografi yer hareketlerini hassas bir şekilde tespit etmek imkan kabiliyetine sahiptir”. Ancak devasa ağırlıktaki yer tabakalarını hareketlendirecek güce sahip olması mümkün değildir.


Kahramanmaraş depremi Türkiye ve Suriye’de 150 bin Km2 alanda etkili oldu. Depremin 7 Km derinlikte olduğu söylendi. Bu verilere göre depremin etkili olduğu taş tabakanın hacmini ve ağırlığını şöyle hesaplayabiliriz. 150 000 X 7= 1 050 000 Km3 eder.


1Km3 demek=1000 x 1000 x 1000 m3 tür=Milyar metre küp ya da 109 m3 olarak yazabiliriz. 1 metre küp toprak 1600 Kg’dır. Su 1000 Kg, kum 2700 Kg’dır. Yerin bir metreküpünün ortalama ağırlığını 2000 Kg =2 ton saysak, deprem olan kitlenin ağırlığını şöyle hesap ederiz. 1050 000 x 109 x  2000 = 2100.1015 Kg veya 2100.1012 ton. 2100 trilyon ton. Yerinden oynayan kitlenin ağırlığı yaklaşık iki bin yüz trilyon ton. Mesele şudur bu büyüklükteki devasa kitle zayıf bir ışıma ile yerinden oynatılabilir mi? Hatta dünyada mevcut bütün nükleer silahları kullanarak bu büyüklükteki kitle harekete geçirilebilir mi? Bizce bu mümkün değildir. Mademki böyle bir şey mümkün değil; deprem esnasında neden ışımalar yaşanıyor, art arda devam eden artçılar bitmez tükenmez şekilde neden devam ediyor? Aynı ışımalar Gölcük depreminde de yaşanmıştı!


ŞEKİL 17


Yeryüzündeki hava, buharlaşma, deprem, ısı, bulut hareketleri, rüzgâr, yeryüzünün dönüşü, dönüş hızı, eğimi, güneşteki patlamalar gibi binlerce etken iklim ve hayatı oluşturan, dengeyi oluşturan temel ögelerden bazılarıdır. Bu durumu üç bilinmeyenli bir denklemle ifade edersek şöyle bir durum ortaya çıkar. Diyelim ki;


X+Y+Z+…=H (Hayat şartı değeri)


Küresel dengeyi temsil eden H sabit veya sabite yakın bir rakamdır. Denklemin öbür tarafında yer alan k, y, z gibi değerlerle oynarsanız yani birini artırıp veya eksiltirseniz diğer değerler H’yı sabit tutmak için değişir. Kimi azalır veya artar. Siz sistemi devasa ölçüde değiştirmeye kalkarsanız hayat şartı değeri (H) sabit olmaktan çıkar küresel denge düzeltilemeyecek şekilde bozulur. Bu sadece bazılarına değil herkese zarar verir.


Kaldı ki ABD iklimle oynamak gücüne sahip olsa her yıl Meksika Körfezini, Florida’yı basan tayfunlardan kendini korur. ABD’de hiçbir zaman deprem olmaz. Devasa orman yangınlar çıkmaz.


Peki, HAARP teknolojisi masum mu, bu teknoloji ile neler yapılabilir? Bu konuyu bundan sonraki makalemizde ele alıp değerlendireceğiz. Ancak şunu söylemekte yarar var; ABD, SSCB’yi propaganda gücüne dayalı olarak dağıtmıştı, insanlığın gözünü korkutmak milletleri esaret altına almak için kendine tanrısal güç izafe ediyor. ABD teknolojik üstünlüğünü abartarak anlatmakta, bazıları da böyle yalanlara inanarak hasmın ekmeğine yağ sürmektedir.


HAARP teknolojisi tabii ki masum değil, bizce depremleri tetikleme imkânına sahipler ama başka araçlarla tetikliyorlar, lazer odaklaması ile uzaydan orman yangını çıkarma imkânlarına sahipler ve geçtiğimiz (2022) yaz bunu yaptılar, bu konuyu değerlendirmeye devam edeceğiz.


HAARP TEKNOLOJİSİ İLE NE YAPILABİLİR?


Önceki makalelerimizde yazılanları özetleyerek söze başlarsak; HAARP teknolojisinin ilk mucidi aslında N. Tesla’dır. 1900 yılında “doğal kanallar ile elektrik enerjisi aktarımı” için patent başvurusunda bulundu. Kısa adı TMT “Tesla Magnifying Transmitter” olan bu aracın patentini ancak 1914 yılında alabildi. Bugünkü HAARP teknolojinin temeli bu patente dayanır. Tesla’nın iddiasına göre o zamanki değerle 2 milyon USD kadar bir parayla tüm dünyada kablo olmadan elektriğin aktarımını sağlamak mümkündür. Kablosuz 400 lambayı aynı anda yakmayı başarmıştı. (Günümüzde önümüzdeki on yıllar içinde elektriğin kabloya ihtiyaç olmadan nakledileceğini biliyoruz). Cihaz sadece 300 KV gibi mütevazı bir güçle çalışıyordu. Bu basit aletin bile, o zamanlar Tunguska olayına sebep olduğu söylenmişti. Bu konu ne derece doğrudur bilmiyoruz! Bazılarına göre basit ve insancıl bir amaç hiç gerçekleşmedi ama bunun yerine dünyanın en korkulan tesisi yapıldı. Bu tesis bir korkutmaca silahı mıdır, ABD’nin ezici güce sahip olduğunu anlatan propaganda makinesi midir, işin hakikatini bilen yok.


Anlatımlara göre; Alaska’daki tesislerin üzerinden uçağın geçmesi halinde düşürebilecek, hatta havada yakabilecek kadar güçlü bir radyo dalgasına sahip, dünyanın en büyük ve en güçlü “mikro-dalga fırını” demek daha doğru olur. Bu tesisin güneş patlamasından gelen kozmik zararlı ışınların benzerini yaratacağını söyleyenler ve yazanlar var. Çok uçuk bir teori ama bu gerçek ise; ışınların güneşten mi yoksa tesisten mi geldiğini artık bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz. Üzerinden geçen uçaklar askeri tesislerin resmini çeker, faaliyetlerini tespit edebilirler bütün askeri tesislerde bu yasaktır. Üzerinden geçen uçaklar geçerken radyo sinyallerini keserler, çalışmaz hale getirebilirler veya düşmanca davranabilir zarar verebilirler, bunlar anlaşılabilir konulardır.


Askeri bir tesisin içinde üzerinden uçak geçmesi yasak olduğu için, bir kaç adet resim dışında bilinen bir görüntüsü yok. Yılda 4 defa çalıştırıldığı söyleniyor ama bu tesisin deprem yarattığından, üzerindeki dünyanın en büyük ozon tabakası deliğinin oluşturmasından, atmosferdeki iyonosfer bölgesini kızarttığı ve iklimde değişikliği tetiklediği yönünde ciddi iddialar var. Bunları yazıp söyleyenler birtakım bilim adamları. Hatta Tesla, TMT aletini tanımlarken 21/04/1908 tarihinde The Times editörüne şöyle yazmıştı; “Gelecekte savaşlar hava araçları, bombalar gibi klasik şeyler ile yapılmayacak, adamın biri oturduğu yerden bir düğmeye basarak bir ülkeyi yok edebilecek. Bu yönde tesisler kurulabilir.” demiştir. Tesla’nın icadını geliştiren Dr. Bernard J. Eastlund, 1938 yılında ABD Patent Dairesinden 4686605 numaralı patentini aldı. Aldığı patent aslında HAARP cihazı idi. Buna benzer aldığı 2 patenti büyük firmalara sattı. Bu bilim adamı aynı zamanda Atomik Enerji Komisyonunda da 8 yıl çalışmıştı[4].


HAARP projesi; iklim kontrol silahı olması ve yapay deprem, zihin kontrolü yaratabilmesi gibi birçok komplo teorisine konu olmuştur. Bir kısım bilim insanları ve eleştirmenler tarafından bu iddiaların eksik veya hatalı bilgiye dayandığı, iddiaların tesisin kabiliyetlerinin çok üzerinde olduğu ve doğa biliminin kapsamını aştığı iddia edilmiştir. Stanford Üniversitesi profesörü, Türk bilim insanı Umran İnan, Popular Science dergisine verdiği demeçte iklim kontrolü ile ilgili komplo teorilerinin "tamamen yanlış bilgiye dayandığını" belirtmiş ve "Dünya gezegeninin (meteorolojik) sistemlerini ne yapsak bozamayız”. Her ne kadar HAARP'ın yaydığı radyasyon çok büyük de olsa, bir şimşeğin gücü ile kıyaslandığında çok küçüktür ve tüm dünyada saniyede 50 ila 100 şimşek çakmaktadır, (Dünyadaki bir yıllık şimşek sayısı 3 087 900 000 civarındadır. Her birinin gücü 10 ila 100 milyon volttur ve yıldırımın dönüş darbesinin akımı yaklaşık 30.000 ampere, sıcaklığı 30.000 °C'ye ulaşır. Bu güç devasa boyuttadır.)[5] HAARP'ın yoğunluğu çok küçüktür böyle bir kapasiteyi başarmak mümkün gözükmemektedir”, demiştir.


Bugün ABD’nin HAARP teknolojisi, Rusların elindekinden daha güçlü. 180 anten ve bunlardan yayılan bir saniye içinde kullanılan frekans tam resmi olarak 3,6 GV gücünde (hiroşimaya atılan bombanın 10 katı gücüne eşit) ve gayri resmi olarak 10 GV gücünde, artık istenilen bir ülkenin hava sahasına veya yerkabuğuna yönlendirilme kabiliyetine sahipler. Bu gücü ne kadar büyüklükteki sahaya teksif edebilirler, idame ettirme süresi ne kadardır, depremi tetikleyecek güce erişmesi mümkün müdür, bu enerji fayları mı tetikliyor, fayların altına yerleştirilmiş nükleer mayınları (Nötron bombalarını) veya sıkışmış metan gazı yuvalarını mı tetikliyor, burası bilinmiyor! Depremlerde sismik hareket başladıktan sonra neden şiddetli ışık çıkışı oluyor? Batılı dostlarımızın ellerinde ve uzay sondalarındaki sismik ölçüm kabiliyeti en çok 3-24 saat arası depremlerin yerini ve şiddetini tahmin edecek kapasitede iken neden haber vermiyorlar? Ana depremlerden sonra oluşan artçı deprem fırtınasında tetikleyici etkileri var mı, varsa neden düşmanca davranıyorlar? İnsan zayiatını insafsızca artırmadaki rolleri nedir bu konu ciddiyetle araştırılmalıdır.


Gazeteci Yazar Muhammet Binici Bey’in paylaştığı bir çizgi film var[6] bu vidyoda The Simpsons (Simpsonlar) yine iş başında! Kahramanmaraş depremini bildiler mi? “DVD’leri Kahramanmaraş’a yetiştirmek zorundayız” gibi ifadeler geçiyor[7]. 2015’li yıllarda yapılmış bir çizgi filimde, nereden biliyorlar bir takım işler olacağını[8]?


İşte size bir haber: Ağrı’da esrarengiz görüntü! Yerden gökyüzüne doğru yükseldi[9]... Ağrı'da Ercan Uçar isimli vatandaşın kaydettiği esrarengiz görüntü gündem oldu. ŞEKİL 15 Akşam saatlerinde yerden gökyüzüne doğru yükselen bir ışık görüldü. O anları cep telefonuyla görüntüleyen Uçar, "Herkes gibi bende bunun ne olduğunu merak ediyorum" ifadelerini kullandı. Ağrı’da esrarengiz görüntü! Yerden gökyüzüne doğru yükseldi... Görüntülere göre, dün akşam saatlerinde Ağrı’nın Patnos ilçesinde bir vatandaş yerden gökyüzüne doğru esrarengiz bir ışık gören vatandaş o anları cep telefonuyla kayda aldı. Görüntülerde yerden yükselen ışığın bulutların arasından gökyüzüne doğru süzülmesi dikkat çekti.


Elbistan ilçesinin Gariplik Mahallesi'nde kayda alınan görüntülerde, saat 13.24'te meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki deprem sonrası şehrin toz bulutuyla kaplandığı görülüyor.[10] Oradaki depremde de ışık parlaması görüldü. ŞEKİL 16


Tabi bunu yaparken, petrol ve doğalgaz araştırılması, denizaltılar arası iletişim, R. Reagan’nın itiraf ettiği gibi, nükleer füzeleri engellemek, ya da atmosferik olayları çözümlemek ve bir takım felaketleri önceden haber vermek ve engellemek gibi savunma amaçlı ve masum insancıl bilimsel bir deney olarak gösterilmektedir. Gene kendi söyledikleriyle veya itiraf ettikleriyle konuşalım: Eğer bu tesislerin ve NASA’nın böyle bir imkân kabiliyeti varsa depremi önceden haber vermemek cinayet işlemek değil midir? Bunu yapmak çoluk çocuğu kışın ortasında enkaz altında bırakmak barbarca vahşice cinayet işlemek değil midir?


Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezlerinde meydana gelen depremler 10 ili etkiledi. Başta Kahramanmaraş olmak üzere Adana, Gaziantep, Kilis, Malatya, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Şanlıurfa ve Diyarbakır’da ve Osmanlı Devletimizin (Halep, Lazkiye, İdlip, Hama) 4 vilayetinde de ağır hasara sebep oldu. Suriye’deki insan kaybı ile birlikte toplam kaybımız 60 bine yaklaştı. Dikkat edilirse bu depremler Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve İdlip ile birlikte Suriye’ye müdahale ettiğimiz bölgelerimizi kapladı, 150 bin kilometre karelik alana yayıldı. Bu saha küresel sermayeyi temsil eden İsrail çetesinin boşaltılmasını istediği topraklardır. İsrail’in vaat edilmiş topraklar olarak gösterdiği sahalardır. Bu durum tesadüfi olabilir mi?


Bizce bu deprem hakkında Rusya’nın bilgisi vardır ancak bu bilgilere ulaşmak mümkün görülmemektedir.

Yukarı satırlarda yaptığımız analizlerde ABD’nin kıtaları yerinden oynatacak bir HAARP teknolojisi gücü yoktur. Kıtalar asırlardan beri hareket halindedir.


ŞEKİL 4.


Dünya milyonlarca yıl önce Pangea adı verilen ve kıtaların bir arada olduğu bir şekle sahipti.



ŞEKİL -1  

Levhalar birbirinden uzaklaşmaya başladı.


ŞEKİL -2

Bazı bilim adamlarının tespitine göre kıtalar hareket ederek 250 milyon yıl sonra başka bir Pangea şekline bürünecektir.


ŞEKİL -3

Yani kıtalar hareket edecektir, depremler bitmez tükenmez şekilde devam edecektir. Bunun önüne geçmek mümkün değildir. Kaldı ki depremler lüzumludur, hayatın devamı için olması zorunludur. Bundan sonraki makalelerde bu konuyu ele alıp inceleyeceğiz.


HAARP TEKNOLOJİLERİNİN KULLANMA ŞEKLİ
 

Bu depremlerin olacağından haberleri var mıydı? Varsa ilave olarak HAARP teknikleri kullanılmış mıdır, kullanılmışsa hangi teknikler nasıl kullanılmıştır? Bu konuyu analiz etmeye devam edeceğiz.


Bu analizi yapabilmek için yer tektoniğini, kıta hareketlerini bilmek lazımdır. Yer küresi ŞEKİL 13’de kesiti görüldüğü şekilde 6700 Km yarıçapında bir küredir.



ŞEKİL 10’da görüldüğü üzere çeşitli kalınlıktaki tabakalardan meydana gelir. Tabakaların küre biçimindeki şekli


ŞEKİL 12

ŞEKİL 12-13’deki gibidir.


Yeryüzünün en dışında Dünya’mızın 70’inden fazlasını oluşturan taş kitlenin (Litosfer’in) su tabakası bulunmaktadır. Bu tabakanın altında taş kitlenin (Litosfer’in) kara tabakası gelmektedir ve bu tabakalar diğer tabakalara göre çok incedir. 3-100 Km arası kalınlıktadır. Bu tabakaların altında üst Manto bölümü vardır. Onun altında ise plastik özellikleri gösteren Astenosfer adı verilen bir bölüm vardır. Bu tabakanın altında Alt Manto vardır. Bu tabakanın birleşiminde silikon, magnezyum, oksijen gibi maddeler vardır, ayrıca demir, kalsiyum, alüminyum da olduğu tahmin edilmektedir. Bu tabakanın altında Dış Çekirdek bulunur ve yerkürenin hacminin 30’una yakınını oluşturur. Buradaki sıvı Dünya’mızın dönüşüyle beraber oluşturduğu dinamo ile yerküremizin çevresindeki koruyucu manyetik alanı meydana getirmektedir. Dünya’mızın merkezinde ise hacim olarak en ince tabakalardan biri olan İç çekirdek bulunmaktadır.[11] Dünyanın tabaka ve kabukları her an hareket halindedir.


ŞEKİL 14

ŞEKİL 14’de görüldüğü üzere sürekli bir döngü vardır. Büyük kıta tabakaları, magmanın üzerinde yüzmekte birbirini itmekte ve birbirine çarpmaktadır. Bu itiş kakış esnasında yer altından atmosfere muazzam ölçekte ısı, su buharı, çeşitli gazlar hatta yanardağ patlamalarıyla taş ve kum püskürtmektedir. Bu tabakaların birbirine temas ettiği hatlara fay (yarık veya temas çatlağı-sürtünme hattı) adı verilmektedir. Depremlerde en büyük yıkım bu hatlar boyunca gerçekleşmektedir. Yer tabakaları insan gücü ile herhangi bir teknik ile yerinden oynatılamayacak kadar devasa büyüklük ve ağırlıktadır.


Depremlerin olabilmesi için yer altında plakaların birbirine sürtünmesinden ve yüksek derece ısı ve gaz çıkışından kaynaklanan güç birikmesi olması lazımdır. ŞEKİL 14’te görüldüğü üzere kıtalar birbirine sürterek hareket eder. Tabakalar arası itme ve kakmada gerilim en yüksek seviyeye çıktığında güç boşalması başlar ve depremler olur. Güç birikiminin sebebi nedir? Yüksek ısı ve sürtünmenin meydana getirdiği Hidrojen, Oksijen, Metan, Argon gibi gazlarla birlikte hararet çıkışıdır. Deprem statik direncin kırılmasıyla birlikte başlar, yer altındaki tabakaların oturması ile son bulur. Statik direncin kırılmasından önce küçük çaplı depremler olur. Bu depremler büyük kırılmanın habercisi gibidir. Büyük kırılmadan (Ana deprem) sonra artçı depremler yaşanır. Artçılardan sonra tabakalar yerine oturur, dinginlik dönemi başlar.


Depremlerin şiddetine, oluş tarihlerine ve sıralamasına bakıldığında belli bir kanuna göre teşekkül ettiği görülmektedir. Depremle de tıpkı meteoroloji tahminlerinde olduğu gibi kestirilebilir veriler sunduğu görülmektedir. Deprem tahmini meselesini bundan sonra ele alacağımız bir makalede inceleyeceğiz. Kaldı ki uzayda bulunan NASA uyduları muazzam ölçüde yer hareketlerini tahmin yeteneğine sahip bulunuyor.


Depreme müdahale veya depremi tetikleme, tabakalar arası gerilimin patlama noktasına geldiği andan itibaren mümkündür veya yer kabuğunun karar kılmadığı dengesiz halinde, öncü/artçı sarsıntıları hızlandırmak, şiddetini artırmak imkân dâhilindedir.


HAARP teknolojilerinin imkân kabiliyeti nedir? Yer altının tomografisini (fotokopisini) çekmek, mikro dalga ısıtması gibi yakıcı enerji göndermek, elektriği kablosuz iletmek, Lazer odaklamasıyla bir yeri yakmak, iyonosfer tabakasında bulunan her an güneşten gelen radyasyon ve plazma halindeki kitleyi yönlendirmek, yağış ve iklim değişiklikleriyle oynamak,  iyonosferi anten gibi kullanmak, uyduları yönlendirmek- kontrol etmek, yer sathında olanı biteni takip etmek, bunları uydularla birlikte yapmak…


Şunu kabul edelim ki: Uzayda kuvvetli uydu gücü olan devletler gelecek deprem tahminlerini 3-5 saat hassasiyetle yapabilirler, deprem anını tahmin edebilirler. HAARP teknolojileri patlama seviyesine gelmemiş bir depremi tetikleyecek kapasiteye sahip değildir. Ancak depremin şiddetini artıracak, çıkan veya yer altında sıkışan gazların yanmasını tetikleyecek enerji odaklamasına ve lazer teknolojilerine sahiptir.


Özellikle yabancı maden arama şirketlerinin yer altına nükleer mayın, nötron bombası gibi patlayıcılar yerleştirmesi mümkündür. HAARP teknolojileri yerin 5-10 bin metre derinliklerine nüfuz ederek yerleştirilen mayınları patlatması imkân dâhilindedir. Özellikle yabancı petrol şirketleri sondaj yapıp kapattıkları kuyuların içine ne yerleştirdiklerini bilmiyoruz. Bu şirketler nükleer patlayıcılar yerleştirmeseler dahi, bu kuyuların içinde biriken Metan gazını patlatacak ve depremi tetikleyecek bir düzenek kurup kurmadıklarını bilmiyoruz, şimdiye kadar da şüphe etmedik.


Amerika dâhil hiçbir devlet kendi depremini önleyemez. Patlama seviyesine gelmemiş kıta hareketlerini hiçbir teknoloji ile başlatamaz. Ancak hasım ülkelerde yürüttükleri ticari madencilik faaliyetlerinin içine ne kattıklarını bilmiyoruz. Bu depremin olduğu coğrafyanın büyüklüğü ve Türkiye’nin Suriye’de bulunan egemenlik alanlarını da kapsayacak genişlikte olması şüpheleri artırıyor. Ayrıca depremlerin bitmez tükenmez bir şekilde devam etmesi metro tipi kazılar dahil çeşitli sahalara nükleer mayın yerleştirilmiş olması şüphesini akla getiriyor.


Ama şurası gerçek ki NASA’nın depremin saatini 3 saat hassasiyetle bilmemesi imkânsızdır. Uzaydaki sondalar bu bilgiyi fazlasıyla verecek kapasiteye haizdir. Çünkü uzayda 19 milyar Km uzakta 400 Km çapında Güneş etrafında dönen bir gezegeni[12] tespit eden teknoloji, yersathındaki santim oynamayı tayin edecek kapasiteye sahiptir. Nitekim günlük hayatta kullandığımız nevigasyon teknolojisi 1-2 metre hassasiyetle yer tarifi yapabiliyor.

ŞEKİL 11

Sonuç: Bu depremin olacağı saati bildirmeyen NASA ve sözde müttefiklerimiz bu kadar insanın eli kanlı katilidir. Bu deprem tetikleme araçlarıyla hızlandırıldığı şüphesi vermektedir. Yabancı maden şirketlerinin arama ve sondaj faaliyetleri yakından izlenmeli, ne getirdikleri götürdükleri takip edilmelidir. Kapatılan kuyular araştırılmalıdır. Deprem bölgesinde radyasyon tahlilleri yapılmalı tetikleyici sebepler aranmalıdır. Uzaydan akım boşaltılması, şimşek tarzı elektrik nakli ve odaklaması yapılıp yapılmadığı incelenmelidir. HAARP teknolojisi sadece Alaska’daki tesisten ibaret değildir. Bunun uzay kapasitesi de vardır. Bunu da binlerce sayıdaki uydular oluşturmaktadır.


Teknoloji ve bilimde ileri gitmek bekanın temel şartı haline gelmiştir. Uzay araştırmalarına ve uzayda askeri tertiplenmeye ağırlık verilmelidir. Hasmane hareket edecek ülkelere karşı uydu vuracak teknolojiler geliştirilmelidir.

 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-deprem-notlarI-893.html

 

 

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.