Reklamı Geç
HABER DETAY
Soykırımın Devam Ettiği Doğu Türkistan’da 1 Ekim İşgalinin Yıl Dönümü
Gazeteci yazar Halis Özdemir'in kaleminden "Soykırımın Devam Ettiği Doğu Türkistan’da 1 Ekim İşgalinin Yıl Dönümü "
01 Ekim 2022 - Cumartesi 05:31
GÜNDEM
Soykırımın Devam Ettiği Doğu Türkistan’da 1 Ekim İşgalinin Yıl Dönümü 
 
1 Ekim 1949 Doğu Türkistan’ın Çin Tarafından İşgalinin 73. Yılı ve İşgalin Kısa Tarihi
 
Doğu Türkistan Müslümanları, 1 Ekim 1949’ten itibaren şiddetlenerek “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” adıyla Çin işgali altında, soykırım, zulüm ve asimilasyona uğramaktadırlar.
 
Çeşitli Tarihi kaynaklar ve Tarihçilerin yazdıklarına göre, Bölgenin adı 19. yüzyıl ortalarına kadar Türkistan’dır. Ekseriyeti günümüzde Uygur ve Kazak Türkleri ile diğer Türk gruplarının çoğunluk da olduğu Komünist Çin hâkimiyetindeki bölgeye Doğu Türkistan; 1924’ten sonra ise; Sovyet hâkimiyetine giren bölgeye Batı Türkistan adı verilmiştir.
 
Asya kıtasının tam ortasında bulunan Doğu Türkistan, güneyde Pakistan, Hindistan, Keşmir ve Tibet, güneybatı ve batıda Afganistan ve Batı Türkistan, kuzeyde Sibirya ve nihayet doğu ve kuzey doğuda Çin ve Moğolistan’a sınırdır. Çin topraklarının altı da birini teşkil eden Doğu Türkistan’ın 600 bin kilometrekaresi çöl, 91 bin kilometrekaresi ise ormanlık olduğu bilinmektedir.
 
Doğu Türkistan’ın tarihi Türk tarihi kadar eskiye gitmektedir. Doğu Türkistan, Türklerin kadim yerleşme alanlarındandır. İslâm öncesi ise, Doğu Türkistan, sırasıyla; Hun (M.Ö. 220-M.S. 386), Tabgaç (386-534) ve Göktürk (550-840) hâkimiyetinde kalmıştır. Uygur Türkleri bölgeye 840 yılında yerleşmişlerdir. Karahanlılar devleti 840’ta İslâmiyet’ten sonra önemli bölümü Doğu Türkistan’da kurulan büyük Türk devletidir. Doğu Türkistan daha sonra Kara Hoca Uygur Hanlığı (846-1218) kurulmuş ve Türk-Moğol İmparatorluğu hâkimiyeti altında kalmıştır. (1218-1759)

Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi;
 
"İlk defa Çin işgali 1750’de başlamış ve işgal 1862 tarihine kadar sürmüştür.
Doğu Türkistan’da bağımsızlık mücadelesi 42 defa gerçekleşmiş, Müslüman halk aralıksız bağımsızlık mücadelesi vermişlerdir."
 
1863’te Doğu Türkistan bağımsızlık Mücadelesini yürüten Mehmed Yakup Bey, Merkezi Kaşgar olmak üzere devlet kurmayı başarmıştır. Yakup bey Osmanlı Padişahı Abdülaziz’den yardım istemiş ve istedikleri yardımı almışlardır. Yakup Bey’in Halife Abdulaziz Han adına hutbe okuttuğu ve sikke bastırdığı bilinmektedir. Mehmed Yakup Bey, en büyük desteği ise II. Abdulhamid’den görmüştür. Bu desteğe rağmen, bu devlet Çin ve Rusya’nın müdahalesi ile uzun ömürlü olmamıştır.
 
Yakup Bey’in 1877 yılında vefatı ile, Çin ortaya çıkan siyasi boşluktan faydalanmış 18 Mayıs 1878’de Doğu Türkistan’ın tamamını işgal etmiştir ve nihayetinde 18 Kasım 1884’te Çin imparatorunun emriyle Doğu Türkistan 19. eyalet olarak Sincan (Xin Jian, Yeni Toprak) adıyla doğrudan Çin’in egemenliğine alınmıştır.
 
Doğu Türkistan Müslüman halkı esaret ve kötü muameleleri kabul etmemişler, 1931 yılında Kumul kentinde yeniden bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi başlatmışlar hemen bütün bölgelerde başarı kazanmışlardır. Bu başarının ardından 12 Kasım 1933’te Kaşgar’da ‘Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ kurulmuş, hareketin liderlerinden Hoca Hacı Niyaz cumhurbaşkanı olmuş ve Kaşgar başkent ilan edilmiştir.
 
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin kurulması Çin’i olduğu gibi Sovyetler Birliği Batı Türkistan’da yaşayanların da böyle bir harekete kalkışmasından endişe etmiştir. Sovyetler Birliği yönetimi, başlarda bağımsızlık mücadelesine destek verdikleri halde daha sonra vermemiştir. Ve 1946 yılında iki hükümet arasında 11 maddelik bir anlaşma İle birleşik hükümet kurulmuş ardından, Sovyetler Birliği ve Çin iş birliği ile 20 Ekim 1949’da Doğu Türkistan kurulan İslam Cumhuriyeti fiilen ortadan kaldırılmıştır.
 
1944 yılında Yalta’da bir araya gelen SSCB Başkanı Stalin, ABD başkanı Rozvelt, İngiltere başbakanı Churchill dünyanın büyük bölümünü paylaşmışlar Doğu Türkistan’ı Çin’e bırakmışlar Batı Türkistan’ı ise SSCB’ye bırakmışlardır. Bu toplantı tarihe “Yalta Konferansı” olarak geçmiştir.
 
II. Dünya Savaşı ortamında Orta Asya’yı bütünüyle SSCB egemenliğine bırakmak istemeyen Çin kuvvetleri 29 Eylül 1949 yılında Urumçi’yi işgal etmiş, 1951 yılına geldiğinde ise Doğu Türkistan’ın tamamını kontrolü altına almıştır.
 
Doğu Türkistan halkı bu işgale karşı Osman Batur liderliğinde direniş hareketi başlatmış ancak bu hareket çok geçmeden bastırılmış ve 1953 yılına kadar 100 binden fazla Doğu Türkistanlı şehit edilmiştir. Doğu Türkistan Müslümanları, 1 Ekim 1955’ten beri Sincan Uygur Özerk Bölgesi adıyla Çin işgali altında, inanılmaz ve acımasız baskılar asimilasyon ve soykırıma maruz kalmaktadırlar.
 
Dünya bu soykırıma sessizliğini sürdürmekte ve Çin bundan cesaret almaktadır.
 
Doğu Türkistan’da yaşanan zulümden Çin kadar sessiz kalanlar da sorumludurlar!
 
Uygurlu aktivist ve Talk to East Turkestan sayfasının yöneticisi Abdugheni Sabit tarafından kaleme alınan Doğu Türkistan’da yaşanan bağımsızlık hareketleri ve Çin’in yaptığı insanlık suçlarının kısa özetini genel bilgi ve bundan sonra yapılması gerekenlere ışık tutması maksadı İle nakletmek isterim.
“1998 yılında, Şeyh İmin Haşim liderliğindeki Uygur savaşçılarıyla Çin polisi arasında Aksu bölgesindeki Karatak dağında çatışma yaşandı. Liderleri dahil 9 Uygur savaşçı öldürüldü ve geri kalanlar hapsedildi.
 
11 Eylül tertip saldırıları yaptırılarak İSLAM DÜNYASI TERÖR VE ŞİDDETLE İTHAM EDİLMİŞ ve İslam karşıtı ve müslüman topluluklara karşı acımasız operasyonlar yapılmıştır. Zulümleri ne kendi planladıkları 11 Eylül saldırıları gerekçe göetrilmiştir. Bunu Çin de fırsata çevirmiştir.
11 Eylül 2001’den bu yana Çin devleti 11 Eylül saldırılarından ve “teröre karşı küresel savaştan” sonuna kadar faydalanarak Uygurlar üzerindeki zalimliklerini ve baskılarını daha da artırdı. Çinliler herkesin gözleri önünde binlerce Uygur’u infaz etti ve on binlerce barışçıl aktivisti hapishanelere yolladı.
 
2002’de Çin devleti üniversiteler Uygurca eğitimi kaldırarak Doğu Türkistan’da bir asimilasyon operasyonu başlattı. Sonuç olarak, binlerce Uygur işlerini Çinli göçmenlere kaptırdılar. Bu sırada, Çin devleti açıktan açığa suçlu olarak Çin’in Doğu Türkistan politikalarını protesto eden göstericileri hedef tahtasına koydu.  
 
Çin devleti uyguladığı mezalimi saklamak ve kendini haklı çıkarmak için “teröre karşı uluslararası savaş” maskesini öne sürdü. Teröre karşı girişilen bu sözde savaş Çin devletine Uygurları terörize etmek için onları “terörist”, “ayrılıkçı” ve “aşırı dinci” yaftalarını kullanmak için mükemmel bir fırsat sundu. Sonuç olarak, Çinliler ayrım yapmadan aralarında kanaat liderleri, iş adamları, alimler, öğrenciler ve çiftçilerin de bulunduğu 100 bin Uygur’u gözaltına alarak hapishanelere yolladı. 
 
2003’de Çin devleti tüm Doğu Türkistan’daki ilk ve ortaokullarda “çift dilli” eğitim sistemini uygulamaya başladı. 
 
2004 yılından itibaren Çin devleti zor kullanarak yaşları 16-25 arasında değişen binlerce genç Uygur kızı, memleketlerinden kopartıp Çin’in iç bölgelerine ucuz iş gücü olarak kullanmak üzere yolladı. Bu kızlardan birçoğu ya kendi canlarına kıydılar ya da Çinli patronları tarafından cinsel tacize maruz kalıp, fahişelik yapmaya zorlandılar. 
 
2005 yılında, Çin devleti Doğu Türkistan’da “şehirleşme ve modernizasyon” adından yeni bir uygulamaya başladı. Çok sayıda geleneksel Uygur evini ve kadim Uygur şehirlerini yerle bir etti ve inşaları evsiz bıraktı. Bu alanlara yeni Çin stili evler diktiler ve bu evleri milyonlarca Çinli göçmenin barınak ihtiyacını karşılamak için kullandılar.  
 
2006 yılından itibaren Çin devleti binlerce genç Uygur erkeği Çin’in iç kesimlerine ucuz işçi olarak transfer etti. Bu uygulamaya karşı çıkanlar hapsedildi, kendilerine yöneltilen suçlamalar ise “teröristlik” ve “ayrılıkçılık” oldu.   
 
2008 Olimpiyat Oyunları’nın Çin’de yapılması nedeniyle Çin devleti Doğu Türkistan’daki politikalarını daha da sıkılaştırdı. Devlet fırsat bulduğu her yerde “toplumsal istikrar bahanesi ile Uygurları ayrım gözetmeksizin haksız bir şekilde tutukladılar ve hapsettiler.
 
23 Mart 2008’de yüzlerce Uygur kadın Hotan’da Çin işgalini ve devletin haksız ve zalim politikalarını protesto etti.
 
Daha sonra, 4 Ağustos 2008’de Çin polisi Kaşgar’da ve Kuka’da Uygur direnişçilerle ölüm ve patlamalarla son bulan bir çatışmaya girdi.  
 
25 Haziran 2009’da fabrika işçisi kıyafetleri giymiş 10 binden fazla Çinli asker ve polis Shao Guan Şehrindeki bir fabrikada çalışan 800 Uygur işçiye saldırdı. Saldırıda 100’den fazla Uygur tutuklandı.
 
25 Haziran 2009’da binlerce Uygur üniversite öğrencisi Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’deki “Halk Meydanı’nda” toplandı ve Shao Guan saldırısını barışçıl bir şekilde protesto etti. 
 
Protestocular, devlete olayın sorumlularını adalet karşısına çıkarması çağrısında bulundu. Halkın isteklerini çözmek yerine, Çin devleti tam teçhizatlı binlerce polis ve zırhlı araç gönderdi ve halk üzerine ateş açılması emri verdi. Uygur kaynaklarına göre Çin devleti 3 bin Uygur’u öldürdü, 10 binin üzerinde Uygur’u da tutukladı.”
 
Urumçi Katliamı
 
“Han Çinlisi magandaların Müslüman bir Uygur’a saldırısı 
Çin devletinin teşviği ile, binlerce Çinli göçmen 3-4 Ekim 2009 tarihlerinde Urumçi sokaklarına çıktılar. Devletten son zamanlarda yaşanan ve Uygurların hedef gösterildiği ilginç “şırıngalı saldırılar” hakkında harekete geçmesini talep ettiler. 
Urumçi sokaklarındaki Han Çinlisi magandalar Çinli göçmenler sokakta gördükleri her Uygur’a saldırdı, insanları yaraladı ve öldürdü. Uygur kaynaklarına göre, Çinliler 30’dan fazla Uygur’u katletti.”
 
Doğu Türkistan’da Çin soykırımı şiddetlenerek devam etmekte şu sıralarda ise, Gülcan’da karantina bahanesi ile Uygur müslümanları açlığa ve ölüme terkedilmişler ölenler evlerinde kokmaya bırakılmış cenazelerini defnetmeye müsade edilmediği haberleri gelmektedir!
Doğu Türkistan’da zulüm aralıksız sürerken,
Dünya sessiz 
İslam dünyası sessiz
Türk milleti sessiz
Zulme sessizlik Çin’i cesaretlendirmektedir!

Zalimler kadar zulme sessiz kalanlar da zulümden sorumlu değil midir?
 
Vesselam
 
Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.