Reklamı Geç
HABER DETAY
Yaralı Esir Kurtların Sessiz Çığlığı
İslam dünyasının sessizliği ve duyarsızlığı sonucu Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz çaresizliğe itilmekteler. Onlara uzatılan yardım eli ise yine Filistin'de olduğu gibi kan ve zulmün habercisi gibi.. Yazarımız Halis Özdemir bir önemli yaraya daha parmak basıyor. İşte Gazeteci, Yazar Halis Özdemir'den çok okunup ibret alınacak "Yaralı Esir Kurtların Sessiz Çığlığı" başlıklı köşe yazısı..
23 Şubat 2022 - Çarşamba 07:13
GÜNDEM

Yaralı Esir Kurtların Sessiz Çığlığı


"Kurt yaralı esir olsa da aslı Kurttur. Kurt yavrusu kurt olur."

Türk tarihinde özellikle Türkistan bölgesinde "Kurt" önemli sembolik değere sahiptir. Kurt'a verilen misyon çeşitli hikayelerle desteklenerek dilden dile günümüze taşınmıştır.

Medeniyetin çocukları kadim milletimizin evlatları "yaralı kurtlar" esir!
Dünya sessiz. Kardeşleri sessiz,
Müslümanlar topluluklar sessiz
Soykırıma uğruyorlar
Çocukları asimile ediliyor, komünist olarak yetiştiriliyor.
Aileler dağıtılmış. Kadınlar esir,
Erkekler kamplarda esir
Orası çok uzak değil ata yurdumuz! Doğu Türkistan!
Bir millet dünyanın gözü önünde yok edilmeye çalışılıyor!

Yaralı Kurtlar dünyanın her yerinde nefes almaya, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Binbir tehlike ve asimilasyon tehlikesi her yanlarını sarmış.
İslam dünyası Doğu Türkistan’da olan soykırıma sessiz kaldıkça zulüm sürecek diasporada yaşayan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz kendilerine uzanan elin kanlı mı kansız mı veya hangi niyetle ellerini uzatıyorlar sorgulamadan kabul etmek zorunda kalıyorlar!

Mücadeleleri için tehlikeli süreç de böylece başlamış oluyor!
Onları bu zorunluluğa iten bizatihi İslam dünyasının duyarsızlığıdır. Oysa "müslümanın derdi ile dertlenmeyen bizden değildir" diyen, "Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır" diyen Peygamberin ümmetiyiz.

Öte yandan maalesef kapitalist emperyalist devletlerin "manivelası" konumuna çekilmek isteniyorlar.
Müslümanlar derin sessizlik içinde iken ABD’de bir grup Musevinin kendilerine destek olduklarına dair haberler duyuyoruz! Samiyetlerini ve niyetlerini bilemeyiz.
Umarız iyi niyetle insani endişelerle ilgileniyorlardır!
Diasporadaki kardeşlerimizin ilişkilere çok dikkat etmeleri kendilerini istismar etmek isteyenlere fırsat vermemeleri gerekir.

Asla unutmamak gerekir HİÇBİR BATILI UYGURLARA ALLAH RIZASI İÇİN MADDİ MANEVİ DESTEKTE BULUNMAZ!

"Para alan emir alır!" Ata sözümüzü aklımızdan çıkarmamalıyız.

Nehire düşmüş birisi, uzatılan eli tutmak istemesi tabiidir. Ancak o elin ne için uzatıldığını ve gelecekte içinde barındırdığı tehlikelerden bahsedebiliriz.

Öncelikle ifade etmek isterim dünyanın pek çok yerinde başka dinlere mensup hatta dinli dinsiz samimiyetle insan hakları mücadelesi veren insanlar var onlara insanlık olarak şükran duymaktayız.
Yukarda ifade ettiğim gibi özellikle ABD’de yaşayan siyonist kuruluşların desteklerini "Samimi Musevi Cemaat" görüntüsü ile yapmış olmaları endişesi iledir. Böyle bir durumda özel ilgilerinin kardeşlerimiz açısından ne gibi tehlikeler barındırdığı Türkiye'de yaşayan ve tarihi süreci takip edenler tarafından bilinmektedir. Ancak Museviler ile birlikte anılmak, yakınlaşmak ilerleyen zaman içinde İslam dünyası ile aralarına aşılmaz engeller olacağını bilmeleri buna göre de özellikle kullandıkları dile dikkat çekmek isteriz.

İslam dünyasının sessizliği ve duyarsızlığı sonucunda Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz çaresizlikle davranmaktalar kendilerine yardım için uzanan ellerden damlayan kan ve zulümden bahsetmek bilmem ne kadar işe yarayacaktır. İsrail’in Gazze'de Filistin'de Müslüman kardeşlerimizin evlerini başlarına yıkmaları Filistin’i işgal etmeleri Çin'in Doğu Türkistan’ı işgaline ne kadar da benziyor!

ABD’de yaşayan Musevilere dönüp "Yahu önce siz Filistin’i işgalden vazgeçin oradaki Müslümanların evlerini başlarına yıkmayı bırakın" demek gerekmez mi?! Peki ama nasıl sorgulayabilirler!
Bu ilişkinin "denize düşenin yılana sarılması" gibi olmamasını temenni ederiz.

Hicret etmiş diasporada yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimiz bir yandan yaşam mücadelesi verirken, diasporada da kendilerini bekleyen tehlikeler var. Bunlardan en önemlisi kendi vatanlarında çocuklar üzerinde Çin yönetimi tarafından uygulanan soykırımın bir parçası olan asimilasyondur. Aynı tehlike diasporada yaşayan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi de beklemektedir. Yaşadıkları ülkelerin "uyum programları" yaşam tarzları ve eğitimleri sonunda özellikle  ikinci jenerasyonlarını bu tehlike beklemektedir.

Bununla da mücadele etmeleri gerekiyor.

Aliya İzzet Begoviç tarihi uyarısını yapmıştır. Begoviç; "Asıl savaş cephede değil düşmana benzeyince kaybedilir" demektedir.

Diasporada asimilasyona karşı öncelikle çocuklarına kendi DİLlerini öğretmenleri ve aralarında konuşmaları ile birlikte DİNİ bilgileri çocuklarına vermeleri ve dini hayatı  mümkün olduğunca yaşama gayretleri ve günlük yaşamda geleneklerini yaşatmaları; ayrıca milli tarih, milli şuur vermekle mümkün olacaktır. Aksi halde iki üç nesil sonra dillerini, geleneklerini, kültürlerini mazallah dini inançlarını da kaybetmiş bir nesil ile karşı karşıya kalmaları içten bile olmayacaktır. Ayrıca özellikle Türkiye'de siyasi partilerle ilişkilerinde PARTİLER ÜSTÜ davranmaları bütün Türkiye'nin Uygur meselesini sahiplenmesi için son derece önemli olduğunu daha önce çok defa ifade ettim. Uygurlar kişisel olarak kendilerini herhangi bir siyasi görüşe yakın görebilirler hatta onlarla siyaset de yapabilirler. Ancak kurumsal olarak ve Uygurlar adına hareket ederken ASLA HERHANGİ BIR PARTİNIN ŞEMSİYESİ ALTINA GİRMİŞ görüntüsü vermemeliler.

Doğu Türkistan Davası Türk Milletinin topyekün davası olmalıdır. Herhangi bir partinin kimliği altına hapsetmemek ve siyasi istismar vesilesi yapılmasına meydan vermemek gerekir.
Doğu Türkistan’da kurtuluş mücadelesi verilirken İslam dünyası ve Türk dünyası Doğu Türkistan’da olanlar karşısında sessizliklerini korumakta hatta bazı ülkeler Çin ile ilişkilerini geliştirmenin peşindeler. Tabi bu durumdaki ülkelerden İran ve Pakistan Devletleri bilindiği üzere ABD’nin İran'a elli yıldır uyguladığı ambargo ve bu yetmemiş gibi şımarttıkları İsrail’in sürekli İran'ı vurmakla tehdit etmesi apaçık ortada.

Pakistan da aynı şekilde sıkıştırılması sonucunda Çin ile müttefik konumuna gelmiştir. Her iki ülkeyi de mazur görüyor değilim. Hatta ilerleyen süreçte her iki ülke için de Çin ile yaptıkları anlaşmalar ve yakınlıklar kendileri için büyük tehlike barındırmaktadır. Buna dair samimi uyarı yazıları da yazdım. Ayrıca her iki ülkenin Cumhurbaşkanına Doğu Türkistan'da Müslüman kardeşlerimizin feryadına kulak vermeleri ve Çin ile olan yakın ilişkilerinin zulmün durdurulması için değerlendirilmesini ve tarihi sorumluluklarını kendilerine hatırlatan mektup yazdım. Umarım kardeşlik görevlerini yerine getirirler.

Diasporada yaşayan Doğu Türkistanlı kardeşlerim bulundukları ülkelerde, öncelikle İslam ülkelerinin büyük elçiliklerine ve konsolosluklarına ve diğer devletlerin temsilciliklerine müracaat ederek hem Çin zulmünü yazılı olarak belgelerle fotograflarla bilgilendirmek ve devlet başkanlarını Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimize destek olmaları adına zulmü durdurmak için yazılı müracaatta bulunmalarını çok önemli bulmaktayım.

İslam ve Türk dünyasına şuur ver.
A
llahIım üzerimizdeki ölü toprağını at.
Allah'ım Mazlum kardeşlerimize yardımını esirgeme..
Amin!.

Vesselam..

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN

https://www.bncmedyahaber.com/yazar-hainlik-mi-ihanet-mi-vefasizlik-mi-ve-ihanet-ittifaki-mi-765.html

Adınız
Yorumunuz
Abdullah Cömert - 27 Şubat 2022  
Allah razı olsun Halis Bey. Türk hükümeti ne gibi adımlar attı/atıyor bu zulüm karşısında? Bunu cidden merak edenlerdenim"