Ercan Özçelik yazdı... "Bütün Suç Sabetaycılarda mı?"
Bütün Suç Sabetaycılarda mı?
Sanatçı Şener Şen’in bir filmindeki “Sen de kimsin süt oğlan? Sus! Seni hiç sevmiyorum. Babanı da sevmezdim zaten!” repliğini duyup izlemeyen kalmamıştır herhalde. Nedense, birisinin yanlışını gördüğümüzde hemen ailesiyle ilişkilendirme ve haklarındaki yargıyı genelleştirme eğilimindeyiz.
Son yıllarda Türkiye’de ahlaka mugayir davranışları, İslam karşıtı söz ve hareketleri izlenen medyatik kişilerin, hemen Sabetaycı (kimliğini gizlemiş karakterini korumuş Yahudi cemaati) olduklarını ispat ile davranışlarını gerekçelendirme akımı başladı. Elbette Sabetaycı geçmişi olanlar ve bunu sürdürenler de vardır. Ama bu etiketleme hastalığımız yüzünden alakasız kişileri de Sabetaycılıkla itham edip haklarına girdiğimiz ve Sabetaycı olmadığı halde onlardan beter hale gelmiş evlatlarımızın olduğu da bir gerçektir.
Esasına bakarsanız yaşayan insanların tamamı peygamber soyundan geliyor! Hepimiz Hz. Adem aleyhisselamın neslinden değil miyiz? Millet ve aile olgusu bir seçenek değil, nasiptir. Allah’ın nasiple dağıttığı bir nimet üzerinden üstünlük taslamak veya baştan hor ve hakir görmek Hz. Muhammed Aleyhisselamın rehberliğine ve Müslümanın duruşuna yakışmaz. Her biri gökteki yıldızlar gibi aziz ve değerli olan ashab-ı kiramın İslam öncesi cahiliye halleri de malumunuzdur. İçlerinde Habeşli, Yahudi, Farslı, Rum ve Kıpti kökenli olanlar da az değildi.
İslam Hilafetinin son temsilcisi Osmanlı Devletinin, çok kıymetli seçkin askerleri, devlet adamları, sanatçıları ve alimleri arasında, hemen her Milletten kişiler vardı. Ehliyet ve Liyakat sistemi içinde yürütülen yapıcı devşirmelerin sonuçları, zirveleşen başarılar ile taçlanıyordu. Eğitim ve yönetim sistemi mükemmel işleyen parçalar gibi birbirini tamamlıyor ve güçlendiriyordu.
Osmanlının mükemmel işleyen devşirme sistemini, batılılar alıp dönüştürerek daha ileri boyutlara taşımıştır. Kullanmak istediklerini yanlarına alıp hizmetlerini gördürmek yerine, eğitim ve yönetim sistemlerimizi bozarak, içimizden batı zihniyetli devşirilmiş bireyler çıkarmayı ve bunlar üzerinden toplumu dönüştürüp ifsad etmeyi, kaynaklarımızı diledikleri şekilde kullanıp yönlendirmeyi başardılar.
Hak ve batıl arasındaki mücadele hayatın her alanında sürdüğü için, batılın askerleri haline gelen bir kısım sanatçılar, futbolcular, gazeteciler, siyasiler, bürokratlar, eğitimciler, sermaye grupları, ilahiyatçılar gibi, her kesimden batıl yönde devşirilmiş insanların, değerlerimize ve kültürümüze karşı yürüttüğü çok yönlü ve sürekli bir savaşın ortasındayız! Küfür ehli büyük bir finans, medya ve kurumsal destek sağlayarak, gece gündüz demeden kutsallarımızı aşındırmaya devam ediyor.
Bizler, hak ve batıl arasındaki mücadelenin farklı sahnelerinde rol alan kişileri; birer ilahiyatçı, sanatçı, yazar, siyasetçi, gazeteci, internet fenomeni gibi etiketler altında, büyük bir cürüm işlediklerinde ancak fark edebiliyoruz. Fark ettiğimiz gelişmeler, aslında belirli aralıklarla kasıtlı yapılan nabız yoklama seanslarıdır. Vites büyütmek, daha ileri gitmek ve halkı anormalliğe alıştırıp duyarsızlaştırmak için yapılan taktiklerdir.
Bataklığı kurutmadıkça sivrisinekle mücadele hem yorucu, hem pahalı hem de zor bir iştir! Sapkın görüşlü sanatçılara ve onların soy geçmişlerine odaklanmak yerine, onları üreten eğitim ve sosyal yapımızdan yola çıkarak, acilen değerlerimizi canlandıran reform hareketlerini başlatmalıyız! Yoksa her gün farklı bir kişi ve sektörden gelen batıl askerlerinin ortak hedefi olan dinimize, kültürümüze ve kadim değerlerimize yeni saldırılarını duymaktan ve giderek cılızlaşan tepkiler vermekten asla kurtulamayız!
Hak ve batıl davasının bu alanlarında, şu anda yetki verdiğimiz siyasi irade başarılı olamaz mı? Maalesef ben böyle bir sonucu öngöremiyorum. Her dönem feministlerin atandığı Aile Bakanlığından, süresiz nafaka gibi 34 yıllık zulmü bir türlü kaldıramayan adalet sisteminden, ortak yaptıkları toplantıda "Bu yıl hedefimiz erkekler!" diyebilecek kadar cinsiyetçi peşin hükümlü bakanlardan, eğitim öğretimin aksine; ateizm felsefeli, eğitmeme-öğretmeme müfredatın hüküm sürdüğü hakim olduğu bir eğitim sisteminden ve onlara yol verenlerden umudumu keseli çok oldu!
Allah bizlere acısın ve yardım etsin. Hayırlı çıkış kapıları ve daha şuurlu idareciler nasip eylesin.
Amin…
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-mutlu-bir-evlilik-icin-erkekler-soylesin-kadinlar-gostersin-734.html
Bütün Suç Sabetaycılarda mı?
Sanatçı Şener Şen’in bir filmindeki “Sen de kimsin süt oğlan? Sus! Seni hiç sevmiyorum. Babanı da sevmezdim zaten!” repliğini duyup izlemeyen kalmamıştır herhalde. Nedense, birisinin yanlışını gördüğümüzde hemen ailesiyle ilişkilendirme ve haklarındaki yargıyı genelleştirme eğilimindeyiz.
Son yıllarda Türkiye’de ahlaka mugayir davranışları, İslam karşıtı söz ve hareketleri izlenen medyatik kişilerin, hemen Sabetaycı (kimliğini gizlemiş karakterini korumuş Yahudi cemaati) olduklarını ispat ile davranışlarını gerekçelendirme akımı başladı. Elbette Sabetaycı geçmişi olanlar ve bunu sürdürenler de vardır. Ama bu etiketleme hastalığımız yüzünden alakasız kişileri de Sabetaycılıkla itham edip haklarına girdiğimiz ve Sabetaycı olmadığı halde onlardan beter hale gelmiş evlatlarımızın olduğu da bir gerçektir.
Esasına bakarsanız yaşayan insanların tamamı peygamber soyundan geliyor! Hepimiz Hz. Adem aleyhisselamın neslinden değil miyiz? Millet ve aile olgusu bir seçenek değil, nasiptir. Allah’ın nasiple dağıttığı bir nimet üzerinden üstünlük taslamak veya baştan hor ve hakir görmek Hz. Muhammed Aleyhisselamın rehberliğine ve Müslümanın duruşuna yakışmaz. Her biri gökteki yıldızlar gibi aziz ve değerli olan ashab-ı kiramın İslam öncesi cahiliye halleri de malumunuzdur. İçlerinde Habeşli, Yahudi, Farslı, Rum ve Kıpti kökenli olanlar da az değildi.
İslam Hilafetinin son temsilcisi Osmanlı Devletinin, çok kıymetli seçkin askerleri, devlet adamları, sanatçıları ve alimleri arasında, hemen her Milletten kişiler vardı. Ehliyet ve Liyakat sistemi içinde yürütülen yapıcı devşirmelerin sonuçları, zirveleşen başarılar ile taçlanıyordu. Eğitim ve yönetim sistemi mükemmel işleyen parçalar gibi birbirini tamamlıyor ve güçlendiriyordu.
Osmanlının mükemmel işleyen devşirme sistemini, batılılar alıp dönüştürerek daha ileri boyutlara taşımıştır. Kullanmak istediklerini yanlarına alıp hizmetlerini gördürmek yerine, eğitim ve yönetim sistemlerimizi bozarak, içimizden batı zihniyetli devşirilmiş bireyler çıkarmayı ve bunlar üzerinden toplumu dönüştürüp ifsad etmeyi, kaynaklarımızı diledikleri şekilde kullanıp yönlendirmeyi başardılar.
Hak ve batıl arasındaki mücadele hayatın her alanında sürdüğü için, batılın askerleri haline gelen bir kısım sanatçılar, futbolcular, gazeteciler, siyasiler, bürokratlar, eğitimciler, sermaye grupları, ilahiyatçılar gibi, her kesimden batıl yönde devşirilmiş insanların, değerlerimize ve kültürümüze karşı yürüttüğü çok yönlü ve sürekli bir savaşın ortasındayız! Küfür ehli büyük bir finans, medya ve kurumsal destek sağlayarak, gece gündüz demeden kutsallarımızı aşındırmaya devam ediyor.
Bizler, hak ve batıl arasındaki mücadelenin farklı sahnelerinde rol alan kişileri; birer ilahiyatçı, sanatçı, yazar, siyasetçi, gazeteci, internet fenomeni gibi etiketler altında, büyük bir cürüm işlediklerinde ancak fark edebiliyoruz. Fark ettiğimiz gelişmeler, aslında belirli aralıklarla kasıtlı yapılan nabız yoklama seanslarıdır. Vites büyütmek, daha ileri gitmek ve halkı anormalliğe alıştırıp duyarsızlaştırmak için yapılan taktiklerdir.
Bataklığı kurutmadıkça sivrisinekle mücadele hem yorucu, hem pahalı hem de zor bir iştir! Sapkın görüşlü sanatçılara ve onların soy geçmişlerine odaklanmak yerine, onları üreten eğitim ve sosyal yapımızdan yola çıkarak, acilen değerlerimizi canlandıran reform hareketlerini başlatmalıyız! Yoksa her gün farklı bir kişi ve sektörden gelen batıl askerlerinin ortak hedefi olan dinimize, kültürümüze ve kadim değerlerimize yeni saldırılarını duymaktan ve giderek cılızlaşan tepkiler vermekten asla kurtulamayız!
Hak ve batıl davasının bu alanlarında, şu anda yetki verdiğimiz siyasi irade başarılı olamaz mı? Maalesef ben böyle bir sonucu öngöremiyorum. Her dönem feministlerin atandığı Aile Bakanlığından, süresiz nafaka gibi 34 yıllık zulmü bir türlü kaldıramayan adalet sisteminden, ortak yaptıkları toplantıda "Bu yıl hedefimiz erkekler!" diyebilecek kadar cinsiyetçi peşin hükümlü bakanlardan, eğitim öğretimin aksine; ateizm felsefeli, eğitmeme-öğretmeme müfredatın hüküm sürdüğü hakim olduğu bir eğitim sisteminden ve onlara yol verenlerden umudumu keseli çok oldu!
Allah bizlere acısın ve yardım etsin. Hayırlı çıkış kapıları ve daha şuurlu idareciler nasip eylesin.
Amin…
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-mutlu-bir-evlilik-icin-erkekler-soylesin-kadinlar-gostersin-734.html