YAZILMAYAN YAZILAR! -1-
Fikrini söylememek köleliktir!
Birinci bölümde;
Milliyetçi siyasette MHP, Milli Görüş siyaseti PARTİLERİ ve Merkez sağ siyasette! DP, ANAP! partilerini,
İkinci bölümde ise;
Merkez sağ siyasette AK Parti, sol siyasette CHP’yi yazdım.
Partilerin tahlilinden önce genel bir bakış üzerinde duracak olursak;
Siyasi partilerimiz şu soruyu kendilerine sormalılar; Mensuplarımız, bize oy verenler bizden umduklarını bulabildiler mi? Veya beklentilerini ne kadar karşılayabildik? Bizi halen niçin destekliyorlar? Destekleyenlerin ne kadarı KERHEN destekliyor? Veee bizim partimiz herhangi bir yerde küçük büyük farketmez yönetime geldiğinde ne değişiyor? Halkın yöneticilerden şikayetlendikleri "İltimas yolsuzluk kibir halka üstten bakma lüks israf" gibi suçlamalar bizim partimizin yönetimde olduğu yerlerde de konuşuluyor mu? Bu soruların cevapları umarım partilerimize projeksiyon tutacaktır.
Hepimizi İlgilendiren konuşulmayan sorun!
Sınırlı vizyon, sorumsuz yetkililer.
Vizyon, öngörü, çap, ufuk ne derseniz deyin hem bunlardan bahsedip hem de SINIRLI olarak değerlendirmesi nasıl oluyor diyebilirsiniz. Haklısınız.
Şöyle ki;
Referansı milliyetçilik, İslam, laiklik, sağcılık, solculuk olan liderlerin halkın önüne İDDİALARI VE REFERANS mesnetleri ile çıktığı ilk zamanlardan örnekleme yapalım.
Merhum Alparslan Türkeş emekli albay, askeri disiplin içinde hayat sürmüş: "Türkçülük-Milliyetçilik" meşalesini almış ve önderlik ettiği kitle kendisini zaman içinde "BAŞBUĞ" olarak tanımlamış ve itaat etmişler. Başbuğ sorgulanamaz! Sorgulandığında başbuğ olmaz. O halde başbuğ Türkeş'in vizyonu bilgisi "milliyetçi hareketin" belirleycisi. Yani Başbuğun vizyonu, öngörüsü, idraki harekete yön ve istikamet vermiştir. Bugün yaşananları ister başarılı ister başarısız bulun "başbuğa itaat" geleneğinin devamı niteliğindedir.
Referansı İslam olan "milli görüş hareketinde" ise durum üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Kitle "biat kültürü" ile bağlanmış, bu bağlılık gereği olarak "emir'e itaat zorunludur" yaklaşımı ile olan biten hakkında bazılarının fısıltı ve dedikodu kabilinden itirazları olsa da yüksek sesle belirleyici olamamışlardır.
Başka bir husus ise "görev istenmez verilir" denilmek sureti ile siyasette istediklerine alan açmak şeklinde sonuçlanmıştır.
Herkes yerine "lider" düşünür ve karar verir.
Tabi buna da bir usul geliştirilmiş, lider istişare eder istişare sonucunun tersine de karar verecek olsa itaat edilir!
Merhum Erbakan'ın vizyonu ve kişisel çapı siyaset yaptığı dönemin sonrasına dair öngörü ve önerilerin sahibi olması kendi kitlesini kimileri için "ezberci" de olsa "ileri düşünme ve iddia" sahibi olarak siyaset yapma fırsatı vermiştir. Erbakan'ın gerçek VİZYONU sadece bazı siyaset arkadaşları tarafından değil, kitle tarafından da vefatından sonra ancak anlaşılabilmiştir.
Erbakan'ın yukarda izah etmeye çalıştığım yol arkadaşı belirleme yönteminin sonucu bazıları bırakın kendisine ayak uydurmayı kendisini, mücadelesini dahi çok geç anlamış olmalarına rağmen bu gibi insanların ön plana çıkmalarına ortam hazırlamıştır. Erbakan'ın çapı ve öngörüleri sayesinde "bu açık" pek fark edilmiyordu. Bugün de bu yapının ana sıkıntısının kaynağı "görev istenmez verilir" gibi hiçbir dayanağı olmayan usül ile "emir eri" yaratmaktan başka işe yaramayan sonuçları ve nihayetinde hantal ve fikir üretmeyen, "kendileri yerine düşünen" alışkanlıklarıyla ne kadar olabilecekse o kadar "vizyon" sahibidirler. İstisnalar kaideyi bozmasa da durum böyledir.
Merhum Erbakan'ın önünün kesilmesinde müdahli olanlar tarihi hata yapmışlar sadece Erbakan'a değil millete ihanet etmişlerdir. Erbakan'a siyaset yasağı geldiğinde İsrail Cumhurbaşkanı Veizman çok sevinmiş ve "Erbakanı toprağa gömdük ve üzerine bir metre kalınlığında beton döktük" demiştir. İşte Erbakan'ın önünü kesenlerin ahiret azıkları!
Buyursunlar!
YRP Genel Başkanı Sayın Fatih Erbakan'ın sürdürdüğü siyasetle özellikle de aşı konusunda çıkışı ile merhum babasını hatırlattı. Fatih Erbakan AŞI konusunda ülkemiz ve dünyada insanlar ikna edilmişken "çoğunluk psikolojisi ile aşı savunucusu" haline getirildiği bir sırada "kimsenin kınamasına" aldırış etmeden cesur çıkış yapmış hem hükümeti uyarmış hem de DSÖ’ye yani dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen güçlere karşı belgelerle çok cesur duruş göstermiştir. Fatih Erbakan muhalefet görevinde ise hükümetin iyi yaptığı işlerde hakkını teslim ettiği, yanlış bulduklarını da hamaset yapmadan rakamlarla dile getirdiği görülmektedir. Erbakan ve partisi Milli Görüş partilerinin tecrübesinden yararlanır ve kamu oyuna "devleti yönetecek kadroya" sahip olduklarını gösterirlerse önümüzdeki günlerde çok konuşulacak ve Türkiye'nin geleceğinde yer alabilecektir. Bakalım zaman ne gösterecek!
Referansı sağcılık olan siyasi hareket merhum Adnan Menderes'in Demokrat Parti'sidir. DP CHP'den ayrılanlarla kurulmuş kendi konumlarını "SAĞ" olarak tarif etmişlerdir.
Menderes'in Demokrat Partisinin durumunu anlatan ibretamiz hikayeyi Hacettepe Hastanesi'nde gassal (cenaze yıkayıcısı) olarak çalışan o dönemde Ankara İmam Hatip Okulları Koruma Derneği yönetim kurulunda bulunan olayın içindeki şahsın anlattıklarını sizlere aktarmak isterim; "Menderesten İmam Hatip okullarının sayısının çoğaltılması ve okullara sahip çıkılması için randevu talep ettik. Menderes bizi parti grup toplantısında gruba hitap etmek ve taleplerimizi gruba aktarmamız için aramızdan birini sözcü seçmemizi ve konuşma yapmasımızı isteyerek randevu talebimizi kabul etti. Dernekteki arkadaşlar aralarında sadece ben İHO mezunu olduğum için konuşma görevini bana verdiler. Menderes grup konuşmasını bitirirken bizi bizzat takdim etti ve İmam Hatip Okulu Derneği’nden arkadaşlar arasından bir sözcü size hitap edecek dedi. Ben kürsüye çıktım çok heyecanlandım ellerim titreyerek elimdeki iki sayfalık konuşma metnini okumaya başladım bir de ne göreyim milletvekilleri tek tek grubu terk ettiler ve ben konuşmamı bitirdiğimde 400 kişilik grupta sadece 7 kişi kalmıştı. Menderes bize dönerek benim kimlerle çalıştığımı ne zorluklar yaşadığımı siz de gördünüz dedi." Merhum Şehit Menderes böyle bir ortamda başbakanlık yapmış ve sonu şehadet olmuştu. Allah rahmet eylesin.
Merkez sağ 1960 ihtilali sonrası Adalet Partisi olarak, 1980 sonrası Anavatan Partisi olarak 28 Şubat sonrası ise Ak Parti olarak yolculuğuna devam etmektedir.
Ak Parti ve CHPde durum ne?
Kalın sağlıcakla.
Vesselam
(Devam edecek)
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-kis-kapida-ekonomik-savas-suruyor-682.html
YAZILMAYAN YAZILAR! -1-
Fikrini söylememek köleliktir!
Birinci bölümde;
Milliyetçi siyasette MHP, Milli Görüş siyaseti PARTİLERİ ve Merkez sağ siyasette! DP, ANAP! partilerini,
İkinci bölümde ise;
Merkez sağ siyasette AK Parti, sol siyasette CHP’yi yazdım.
Partilerin tahlilinden önce genel bir bakış üzerinde duracak olursak;
Siyasi partilerimiz şu soruyu kendilerine sormalılar; Mensuplarımız, bize oy verenler bizden umduklarını bulabildiler mi? Veya beklentilerini ne kadar karşılayabildik? Bizi halen niçin destekliyorlar? Destekleyenlerin ne kadarı KERHEN destekliyor? Veee bizim partimiz herhangi bir yerde küçük büyük farketmez yönetime geldiğinde ne değişiyor? Halkın yöneticilerden şikayetlendikleri "İltimas yolsuzluk kibir halka üstten bakma lüks israf" gibi suçlamalar bizim partimizin yönetimde olduğu yerlerde de konuşuluyor mu? Bu soruların cevapları umarım partilerimize projeksiyon tutacaktır.
Hepimizi İlgilendiren konuşulmayan sorun!
Sınırlı vizyon, sorumsuz yetkililer.
Vizyon, öngörü, çap, ufuk ne derseniz deyin hem bunlardan bahsedip hem de SINIRLI olarak değerlendirmesi nasıl oluyor diyebilirsiniz. Haklısınız.
Şöyle ki;
Referansı milliyetçilik, İslam, laiklik, sağcılık, solculuk olan liderlerin halkın önüne İDDİALARI VE REFERANS mesnetleri ile çıktığı ilk zamanlardan örnekleme yapalım.
Merhum Alparslan Türkeş emekli albay, askeri disiplin içinde hayat sürmüş: "Türkçülük-Milliyetçilik" meşalesini almış ve önderlik ettiği kitle kendisini zaman içinde "BAŞBUĞ" olarak tanımlamış ve itaat etmişler. Başbuğ sorgulanamaz! Sorgulandığında başbuğ olmaz. O halde başbuğ Türkeş'in vizyonu bilgisi "milliyetçi hareketin" belirleycisi. Yani Başbuğun vizyonu, öngörüsü, idraki harekete yön ve istikamet vermiştir. Bugün yaşananları ister başarılı ister başarısız bulun "başbuğa itaat" geleneğinin devamı niteliğindedir.
Referansı İslam olan "milli görüş hareketinde" ise durum üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Kitle "biat kültürü" ile bağlanmış, bu bağlılık gereği olarak "emir'e itaat zorunludur" yaklaşımı ile olan biten hakkında bazılarının fısıltı ve dedikodu kabilinden itirazları olsa da yüksek sesle belirleyici olamamışlardır.
Başka bir husus ise "görev istenmez verilir" denilmek sureti ile siyasette istediklerine alan açmak şeklinde sonuçlanmıştır.
Herkes yerine "lider" düşünür ve karar verir.
Tabi buna da bir usul geliştirilmiş, lider istişare eder istişare sonucunun tersine de karar verecek olsa itaat edilir!
Merhum Erbakan'ın vizyonu ve kişisel çapı siyaset yaptığı dönemin sonrasına dair öngörü ve önerilerin sahibi olması kendi kitlesini kimileri için "ezberci" de olsa "ileri düşünme ve iddia" sahibi olarak siyaset yapma fırsatı vermiştir. Erbakan'ın gerçek VİZYONU sadece bazı siyaset arkadaşları tarafından değil, kitle tarafından da vefatından sonra ancak anlaşılabilmiştir.
Erbakan'ın yukarda izah etmeye çalıştığım yol arkadaşı belirleme yönteminin sonucu bazıları bırakın kendisine ayak uydurmayı kendisini, mücadelesini dahi çok geç anlamış olmalarına rağmen bu gibi insanların ön plana çıkmalarına ortam hazırlamıştır. Erbakan'ın çapı ve öngörüleri sayesinde "bu açık" pek fark edilmiyordu. Bugün de bu yapının ana sıkıntısının kaynağı "görev istenmez verilir" gibi hiçbir dayanağı olmayan usül ile "emir eri" yaratmaktan başka işe yaramayan sonuçları ve nihayetinde hantal ve fikir üretmeyen, "kendileri yerine düşünen" alışkanlıklarıyla ne kadar olabilecekse o kadar "vizyon" sahibidirler. İstisnalar kaideyi bozmasa da durum böyledir.
Merhum Erbakan'ın önünün kesilmesinde müdahli olanlar tarihi hata yapmışlar sadece Erbakan'a değil millete ihanet etmişlerdir. Erbakan'a siyaset yasağı geldiğinde İsrail Cumhurbaşkanı Veizman çok sevinmiş ve "Erbakanı toprağa gömdük ve üzerine bir metre kalınlığında beton döktük" demiştir. İşte Erbakan'ın önünü kesenlerin ahiret azıkları!
Buyursunlar!
YRP Genel Başkanı Sayın Fatih Erbakan'ın sürdürdüğü siyasetle özellikle de aşı konusunda çıkışı ile merhum babasını hatırlattı. Fatih Erbakan AŞI konusunda ülkemiz ve dünyada insanlar ikna edilmişken "çoğunluk psikolojisi ile aşı savunucusu" haline getirildiği bir sırada "kimsenin kınamasına" aldırış etmeden cesur çıkış yapmış hem hükümeti uyarmış hem de DSÖ’ye yani dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen güçlere karşı belgelerle çok cesur duruş göstermiştir. Fatih Erbakan muhalefet görevinde ise hükümetin iyi yaptığı işlerde hakkını teslim ettiği, yanlış bulduklarını da hamaset yapmadan rakamlarla dile getirdiği görülmektedir. Erbakan ve partisi Milli Görüş partilerinin tecrübesinden yararlanır ve kamu oyuna "devleti yönetecek kadroya" sahip olduklarını gösterirlerse önümüzdeki günlerde çok konuşulacak ve Türkiye'nin geleceğinde yer alabilecektir. Bakalım zaman ne gösterecek!
Referansı sağcılık olan siyasi hareket merhum Adnan Menderes'in Demokrat Parti'sidir. DP CHP'den ayrılanlarla kurulmuş kendi konumlarını "SAĞ" olarak tarif etmişlerdir.
Menderes'in Demokrat Partisinin durumunu anlatan ibretamiz hikayeyi Hacettepe Hastanesi'nde gassal (cenaze yıkayıcısı) olarak çalışan o dönemde Ankara İmam Hatip Okulları Koruma Derneği yönetim kurulunda bulunan olayın içindeki şahsın anlattıklarını sizlere aktarmak isterim; "Menderesten İmam Hatip okullarının sayısının çoğaltılması ve okullara sahip çıkılması için randevu talep ettik. Menderes bizi parti grup toplantısında gruba hitap etmek ve taleplerimizi gruba aktarmamız için aramızdan birini sözcü seçmemizi ve konuşma yapmasımızı isteyerek randevu talebimizi kabul etti. Dernekteki arkadaşlar aralarında sadece ben İHO mezunu olduğum için konuşma görevini bana verdiler. Menderes grup konuşmasını bitirirken bizi bizzat takdim etti ve İmam Hatip Okulu Derneği’nden arkadaşlar arasından bir sözcü size hitap edecek dedi. Ben kürsüye çıktım çok heyecanlandım ellerim titreyerek elimdeki iki sayfalık konuşma metnini okumaya başladım bir de ne göreyim milletvekilleri tek tek grubu terk ettiler ve ben konuşmamı bitirdiğimde 400 kişilik grupta sadece 7 kişi kalmıştı. Menderes bize dönerek benim kimlerle çalıştığımı ne zorluklar yaşadığımı siz de gördünüz dedi." Merhum Şehit Menderes böyle bir ortamda başbakanlık yapmış ve sonu şehadet olmuştu. Allah rahmet eylesin.
Merkez sağ 1960 ihtilali sonrası Adalet Partisi olarak, 1980 sonrası Anavatan Partisi olarak 28 Şubat sonrası ise Ak Parti olarak yolculuğuna devam etmektedir.
Ak Parti ve CHPde durum ne?
Kalın sağlıcakla.
Vesselam
(Devam edecek)
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-kis-kapida-ekonomik-savas-suruyor-682.html