Reklamı Geç
HABER DETAY
Meselelerimiz -1-
Prof. Dr. Mirzahan Hızal yazdı.. "Meselelerimiz -1-"
27 Eylül 2021 - Pazartesi 06:49
GÜNDEM

Meselelerimiz -1-

 

Problemleri teşhiste oldukça başarılıyız.  Biraz düşünen herkes birçok şeyin yolunda gitmediğini,  yanlışlıklar olduğunu bu yanlışlıkların neler olduğunu vs. görüyor ve ifade ediyor.  Ayrıca herkes problemi başkasında aradığı için olsa gerek orada buluyor.  Yani kabahat hiç kimsede değil,  ama herkeste. 

 

Ancak iş çare ve çözüme gelince o kadar başarılı olduğumuz söylenemez.  Çare konusunda birçok öneriler, 

 

Yol göstermeler yok değil.  Ama ne yazık ki bunların pek çoğu  “yanlış yapmak çok yanlış,  bu yanlışlıkların yapılmaması gerekiyor. Yanlış işler yapılmazsa her şey yoluna girer.”  den öteye pek gitmiyor.  Ya da  “Ali gitsin Veli gelsin bir de onu deneyelim” önerisi var.  

 

Hâlbuki bize bu yanlışlıkların yapılmasının ana nedenlerini tespit etmek ve ortadan kaldırmak için neler yapılması gerektiğini bilmek gerekiyor.   Yani problemin kendisini değil kaynağını hedef almak lazım.   İşte bizim gerçek meselelerimiz bu yanlış işlerin yapılmasına sebep olan kaynak hususlardır. 

     

Bu hususlar nelerdir? 

 

Çok değil, sadece birkaç tane. Asıl sorun bunların neler olduğunu bilmek de değil. Asıl sorun bunları anlamamak. 

 

Günümüzde Müslümanların belini büken, sırtını yere getiren başlıca beş önemli mesele vardır. 

 

 YERYÜZÜNDEKİ ASLİ GÖREVİMİZİ UNUTUP FAYDASIZ İŞLERLE OYALANMAK  

 

İnsan yeryüzüne Allah CC'ın halifesi sıfatıyla ve yeryüzünü imar ve ıslah etmek göreviyle gönderilmiştir. 

Allaha CC ibadet etmek,   kul olmak bu demektir. 

Bunun böyle olduğuna,  Kitabın içindeki ve dışındaki bütün ayetler,  insanın bizzat kendisi ve âlemdeki bütün zerreler şahittir.  Yaratılmış tek bir şey yoktur ki insana hizmet ve fayda için yaratılmamış olsun.  Âlemde hiç bir şey karşılıksız ve bedelsiz olmadığına göre bunca nimet ve imkân insan sırf yiyip içip keyfine baksın diye verilmiş olabilir mi? 

Bütün bunların insanın çok önemli bir görevi yerine getirebilmesi için verilmiş olduğu son derece açıktır. 

İmar yeryüzünü güvenli, sağlıklı ve insanca yaşanabilir bir hale getirmek için yapılması gereken çalışmaların tümüdür. 

Islah ise insanın tabiatı icabı sahip olduğu zaafları ve varlığına Allah CC'ın varlığı gibi hiç şüphe olmayan Şeytan ve takipçileri tarafından ortaya çıkarılan kötülükler fitneler ve fesatlar ile mücadele etmek, bunları ortadan kaldırmak,  yenilerine engel olmak demektir. 

Peki, günümüz Müslümanları olarak biz ne yapıyoruz? 

Tamahkârlık; 

Parayı ve dünyevi makamları putlaştırmak. Ahirete götüremeyeceğimiz ve hesabını veremeyeceğimiz mal ve itibar kazanma hırsı,

Büyüklük taslamak, kibir ve haset 

Diğer insanlara üstün olma hırsı ile makam ve mevki peşinde koşmak,

Rahatımıza ve keyfimize düşkünlük

Allah CC ı inkâr eden ehli küfür ve gayrı Müslimlerin bu işleri yapmaları anlaşılabilir,  yapmamalarına ise hayret edilir. 

Allah CC ve peygambere iman ettiklerini ifade eden Müslümanların ise bunları bilmemeleri anlaşılmaz,  yapmalarına ise hayret edilir.  

 

KURAMSAL   (TEORİK-NAZARİ)  MÜSLÜMANLIK 

 

Birşeyleri söylemek,  anlatmak kolay ve ucuz,  yapmak,  gerçekleştirmek ise zor ve pahalıdır ve insan kolayı sever. 

 

Bu yüzden,  büyük çoğunlukla Müslümanlar,  rutin ibadetler,  rutin zikirler,  rutin toplantılar,  konferanslar,  konuşmalar,  sohbetler,  toplantılar,  toplantılar ve toplantılar ile yukarıdaki görevlerini yerine getirdiklerini zannederler.    

 

Bu hastalık o kadar yaygın ve müzmindir ki çalışmanın ve icraatın önemli ve gerekli olduğuna dair de sık sık toplantı yaparlar.  Hâlbuki yapmaları gereken şey toplantı değil çalışma ve icraattır. Birkaç dakikalık fiili çalışma günlerce yapılan toplantılardan daha faydalı ve verimlidir. Gerçek tefekkürün çalışmak olduğunu da çoğunlukla bilmezler. Bu hastalığa yakalananlar önce toplantı, plan ve program yapmadan işlerin gerçekleştirilemeyeceğine inanırlar.  

 

Hâlbuki gerçek hiç de öyle değildir. 

 

Sanılanın aksine önce çalışma gelir.  Zaten bilinen ve yapılması gereken işler için toplantı yapmak işten kaçmaktır. Çalışma ile gerekli bilgi ve tecrübeyi edinemeyenler bu toplantılarda neyi tartışıp neyi planlayabilirler.  Bildikleri ile amel etmeyenler yeni bir şey öğrenemezler.  Bilgi olmadan tefekkür olmaz. Su olmadan değirmen dönmez. Onun için toplantılar büyük çoğunlukla havanda su dövme toplantısıdır. Dertleşme,  hasbihal,  kahvehane sohbetidir.  Verimsiz ve faydasızdır.  Falanca işi gerçekleştirme Derneği kurup aylarca toplantı ve sohbetler yapıp iki sene sonra bir arpa boyu yol gidemedikleri çok görülmüştür.  Çalışmaya değil konuşmaya alışanlar bunu anlayamazlar. 

Peki, hiç toplantı yapmadan nasıl olacak? Efendim toplantı elbette yapılır,  ama çalıştıktan sonra ortaya çıkan sonuçları değerlendirmek,  hatalardan ders çıkarmak,  projenin ilerisini planlamak ve daha verimli çalışabilmek için.  Yani önce iş sonra toplantı. Tavuk yumurta problemi gibi, tavuktan yumurta çıkar ama yumurtadan tavuk çıkmaz, civciv çıkar. Ülkenin en önde gelen bilimsel araştırma kurumunda yapılan toplantıda,  yapılacak araştırma projesinde daha hiç çalışmaya başlamadan, 2 sene sonra ne sonuç çıkacağını detaylarıyla yazılmasını istemişlerdir. Bunu isteyenler daha o iki sene dolmadan ya görevden alınmış veya görev yerleri değiştirilmiş ve yeni gelen ekip projeyi kapatıvermiştir. Bir kurumun, gerçekliğinin,  samimiyetinin ve verimliliğinin en güvenilir indeksi ayda yaptığı toplantı sayısının yaptığı iş sayısına oranıdır. 

Atalarımız “ az laf çok iş “  diye boşuna söylememişlerdir.

Hiç  laboratuvarı olmayan, hiçbir  araştırma  ve  proje  yapılmayan   hep  teorik  dersler  ve  konferanslar,  seminerlerle   eğitim  ( ! ) veren bir mühendislik fakültesi düşünün.  Buradan mezun olan mühendisler hayatında hiç,  vida, demir,  alüminyum,  lehim,  direnç,  kondansatör,   transistor,  fiber,  plastikler,  kompozeler,   yapıştırıcılar vs. malzeme ve uygulama görmemiş olduklarından en ufak bir tasarım,  imalat,   ölçüm ve test yetenekleri bulunmadan iş aramaya başlamazlar mı?  Böyle bir eğitim sistemiyle nasıl bağımsız,  yerli ve milli bir sanayi geliştireceksiniz. Nasıl yerli otomobil,  uçak yapacaksınız,  nasıl uzaya gideceksiniz?

 

En iyi ihtimalle kendi yapamadığımız malzemeleri satın alıp burada montaj yapabiliriz. Yani yerli ve milli montaj sanayii. Acı gerçek şudur ki,   sanayinin ve bağımsızlığın olmazsa olmaz elemanı,   yarı iletkenler ve elektronik malzeme  100 ithal, önemli ve stratejik metal alaşımları  Yüzde 100 ithal, kompozitör malzeme  Yüzde 90 ithal,  bilgisayar ve bileşenleri  Yüzde 100 ithal,   üretim makinaları CNC tezgâhlar Yüzde 100 ithal.  Tıbbi cihaz ve malzemeler ithal,  ilaçlar ithal,  aşılar ithal. Hatta beyinler bile ithal.  Dışarıda formatlanmış,  ithal etme programları yüklenmiş beyinler. 

 

Bu zavallı durumun değişmeyen, sözde mantıklı,  mazereti şudur.   Efendim dünya globalleşti,  artık herkes her şeyi dışarıdan getiriyor,  daha hızlı ve daha ucuza ( ! ) tedarik ediyor, biz neden getirmeyelim?  

 

Daha şık bir deyişle    “ Why not outsource? "

Lütfen gaflet uykusundan uyanalım. Dünya globalleşmedi.  Daha doğrusu ehli küfür globalleşti sen ise sömürge Müslümanısın. Bağımsız ve özgür değilsin. Teknik olarak esir sayılırsın.  Ehli gafletsin ve  “ onların dinine uymadıkça “  yani diz çöküp,  bağımsızlığından ve inancından vazgeçmedikçe,  tam bağımlı olmadıkça,   onların düşmanı olmaya devam edeceksin, 1000 yıldır olduğu gibi!  Küfür tek millettir.  Onlar birbirine stratejik malzemeleri verirler, alırlar, çok uluslu şirketler kurar kendi aralarında işbirliği ve yardımlaşma yaparlar.   Ya sen?  Sen ancak onlardan hazır ürün, hazır malzeme alabilir,  karşılığında para ve taze beyin verebilir,  masadaki kırıntı ve artıkları toplayabilirsin.  O masaya seni hiçbir zaman oturtmazlar.  Kendi masanı kurman gereklidir.  Boş hayalleri bırak. Onlar kuvveti üstün tutan, kuvvete saygı gösteren insanlardır,  hakka değil! 1000 yıldan fazla bir süre can düşmanları olan Müslümanlara güvenmelerini mi bekliyorsun?  “Efendim biz Müslümanız ama laikiz,  globaliz,  kazanan tarafta olacağız,  hem masonlar da bu ülkenin evladıdır “ diyorsanız o başka! .  

 

kim onlara benzerse o da onlardandır .” 

 

Bütün camileri kiliseye çevirsen bile sana güvenmezler. Amerika’ya bakın,  siyah Hristiyanlar beyaz Hristiyan bir mi? 

 

Senin kilisen Müslüman kilisesi onlarınki Katolik, Anglikan, Eva geliş, Ortodoks vs. kilisesi olur.  Seni sokmazlar, 

 

İkinci sınıf Hristiyan bile olamazsın.    Her şey bir tarafa Allah CC buna izin vermez. O “ Dinini kıyamete kadar koruyacağına" söz vermiştir.   Ya seninle ya da sensiz,

“dilerse sizi yok eder, yerinize yeni bir topluluk getirir.” 

Vesselam..

 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-lisede-ilginc-hocalarimiz-vardi-657.html

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.