Reklamı Geç
HABER DETAY
Lisede ilginç hocalarımız vardı!.
Prof. Dr. Mirzahan Hızal yazdı!.. "Lisede ilginç hocalarımız vardı!."
03 Eylül 2021 - Cuma 07:46
GÜNDEM

 

Lisede ilginç  hocalarımız vardı!.

 

Özellikle  matematik hocamız  Hamdi  bey ( Allah (cc) rahmet eylesin)  çok  tuhaf  bir  adamdı. 

Bir  şeyin  açıklanmaya ihtiyaç göstermeyecek  kadar  basit  olduğunu  anlatmak  için  şu  örneği  verirdi; 

“bir  bardağın  içi suyla  doluysa,  buna  içi  su  dolu  bardak  denir.” 

 

Gerçekten de  hayatta  bazı  gerçekler  son derece  basit  ve   herhangi bir  açıklama, tefsir,  tevil v.s  ye  ihtiyaç  göstermeyecek  kadar  net  ve  bariz  olduğu  halde  bazı  insanlar  bu  gerçekleri,  işlerine gelmediği  zaman,  çarpıtır, üstünü  örter,   başka  konuları  karıştırır  ve  anlaşılmaz  hale  getirirler. 

 

İslam dini  de  böyle  basit,  çok  net  ve  kolay anlaşılır   gerçeklerden  oluşur. Allah’ın (CC) yarattığı  insanları doğru yola iletmek için gönderdiği din  çok zor ve anlaşılmaz olacak  değildi ya!  Zaten,  Din  Peygamber  AS  vasıtasıyla  tebliğ  edilmiştir  ama    basit  hayatlar  yaşayan   hatta   cahil  olan  insanlara başka  nasıl  anlatılabilirdi? Kuran’ın  mucizesi işte buradadır.  Herkesin anlayabileceği şekilde alemin ve hayatın  gerçeğini  anlatmak. Aynı  anda  ve  aynı  sözlerle hem  alime  hem cahile  anlatabilmek. 

 

Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak meyveler çıkaran, emriyle denizde yüzmesi için gemileri sizin hizmetinize veren ve yine ırmakları da sizin hizmetinize sunandır.”(İbrahim 32) 

 

Bu ayeti anlamak için  yeryüzünde dolaşmak ve  karnı  acıkıyor olmak  yeterli  değil midir? 

O kötü niyetli olmayanherkesinanlayabileceğikolayveaçık birmesajdır. 

 

 “Biz Kur’an’ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik.” (Nahl, 89) 

 

"Biz bu Kur'an'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık" ( Meryem-97) 

 

"îşte Rabbinin doğru yolu budur. Biz öğüt alanlar için ayetleri geniş geniş açıkladık" (En'am 126) 

 

"Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir. ' (Hîcr - 1). 

 

"Andolsun biz gerçekleri açıklayan ayetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola iletir" ( Nur-46). 

 

Hz. Ali RA’ ın şu  veciz  sözü  de  bu  gerçeğe  işaret  eder. “İlim  bir  noktadır. Cahiller  onu  çoğaltırlar.”  

 

Evet,  “bir  bardağın içi  suyla  doluysa,  buna  içi  su  dolu  bardak  denir.” 

Şimdi  bu noktaya odaklanıp  onu  çoğaltmadan   anlamaya çalışalım.   

Hayatın en büyük gerçeklerinden biri şudur ki,  İnsanlar  hata  yaparlar. 

Bir kişi hata yaparsa  buna  hata yapan kişi denir.  

Yani ortada hata yapan bir kişi  vardır. 

Konumuz hata  yapan bu  kişi  ve onun yaptığı  hatadır. 

Bu hata,  onun hatasıdır  başkasının değil.

Bu hatadan kendisi sorumludur başkaları değil.

Yaptığı hatanın ceremesini kendisi çekmelidir başkası değil. 

Bu  hatanın  başkası  tarafından da  yapılması  onun  hatasını  örtmez. 

Bu  hatanın  eskiden  yapılmış  olması  hatayı  ortadan kaldırmaz,  hafifletmez.” 

Aynı hatayı çok sayıda kişi yapıyorsa bu  onu  hata olmaktan çıkarmaz. 

Kişiyi  tanımamız, sevmemiz, ahbap ve akrabamız olması onun hatasını  ortadan kaldırmaz. 

Kişinin bir çok  iyilikleri ve  hayırlı işleri  olması  yaptığı hatayı mazur göstermez. 

Sistemin  hataları kişinin  hatalarına mazeret olmaz. 

Sistemi onaylayan kişi, hatalarını da onaylamış olur. 

Sizi temsil eden kişinin hataları sizin de hatalarınızdır. 

Ehil olmadığı halde emanetleri verdiğiniz kişinin hataları  sizin de hatalarınızdır. 

Halkın cahil ve  hatalı olması yöneticinin de  cahil ve  hatalı  olmasına mazeret olmaz. 

Hatayı yapanın makamı, zenginliği ve sosyal itibarı o hatayı mazur göstermez, ortadan kaldırmaz, hafifletmez. 

Hatanın  hesabı  sorulunca “ama başkası da böyle  hatalar  yapmıştı”  demek  safsatadır, cahilliktir. 

Başkasının  hatası  sizin  hatanızın  mazereti  olamaz. 

Makul  bir  savunmanız  yoksa  hatayı kabul ve itiraf etmek  en  iyi  savunmadır. 

“kişi kusurun bilmek gibi irfan olmaz”. 

Mahkemede bile suçunu kabul ve itiraf edene ceza indirimi uygulanır inkar edene uygulanmaz. 

Allah (CC) tevbe edeni affeder, etmeyeni etmez. 

Hatanın  hesabı  önce  her şeyi  bilen  Allah (CC) a  verilmelidir. 

Hatanın  üstü  kapatılıp  örtbas  edilince   hata geçici olarak  gözlerden  kaçırılır  ama  ortadan  kaybolmaz. 

“Hayır hata  yoktur”  demek  hatayı  yok etmez. 

Hatayı inkar etmek, hataları söylenince kızmak kibirdir. Kibirli  olan Allah’ın (CC) rahmetinden kovulur. 

 

Saraylarda eskiden şamar oğlanları vardı. Şehzade, prens  vb.  hatırlı  birisi  bir  hata yaparsa,  bu  hata şamar oğlanına yüklenir ve öngörülen cezayı  o  çekerdi. Böylece hata  cezasız kalmamış,  adalet yerini  bulmuş (!) olurdu.  

 

Sizden öncekilerin helâk olmalarının sebebi şu idi: Seçkin biri suç işledi mi  ona dokunmazlardı. Güçsüzleri suç işletimi hemen cezalandırırlardı." (Hadisi Şerif, Buhari) 

 

“Kim hidayeti tercih eder, İslâm’da sebat ederse, sadece kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederse, yalnızca kendi felâketini hazırlamış, kendisi zarara, ziyana uğramış olur. Hiçbir günahkâr, günah yüklü, suçlu bir kişi, başkasının günahının suçunun cezasını çekmez. Biz, tebliğ ile görevli, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Resul göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz” (İsra 15) 

 

Yeri  gelmişken,  Kadı Karakuş un hikayesini  hatırlamamak olmaz. 

 

Vaktiyle   Karakuş  lakabıyla  maruf  ve  acayip  hükümleriyle  tanınmış  bir  kadı  varmış. Bir  gün huzuruna Nuri  isimli  bir  suçlu  getirmişler  ve  yaptığı  kötülükleri,  işlediği  suçları  saymışlar. Hırsızlık, cinayet v.s, liste  bir  hayli  kabarıkmış.  Kadı  fazla  düşünmeden  kararını  açıklamış. “Götürün asın bunu!”  Askerlere  infaz  görevini  vermiş. Ancak  bir  süre  sonra   askerler  yanlarında  Nuri  olduğu  halde  geri  gelmişler  ve   durumu  rapor  etmişler. 

 

“Efendim  bu  Suçlu  Nuri’nin  boyu  çok  uzun,  asılınca  ayakları  yere  değiyor  ve  infaz  gerçekleşmiyor,  talimatınız  nedir?  ne   yapalım?” 

Kadı  Karakuş   biraz  düşündükten  sonra  cevap  vermiş; 

“Bunu  bırakın.   Adı  Nuri  olan  kısa  boylu  birini  bulun,   onu  asın!” 

 

Adalet varmış  gibi  yapmak  adaletsizliğin  en  büyüğüdür. 

Emanetleri   işin ehline  vermemek  çok büyük bir adaletsizliktir. 

Hataları gizlemek ve  inkar etmek  çok büyük bir  adaletsizliktir. 

Bir yerde adalet yoksa,  başka  hiç bir şeyin değeri yoktur. 

Müslümanmış gibi  yapmak  İslam’a yapılan en büyük  kötülüktür. 

Bilmediği şeyi  biliyormuş gibi  yapmak  bilenlere saygısızlık, ilme ihanettir. 

Hata yapmak kusurdur.  Hatayı bilerek yapmak veya üstünü örtmek ise suçtur. 

 

Hataları görüp susmak dilsiz şeytanların adetidir.
Allah’ın (CC) bildiği hatayı kuldan gizlemek, yalancılık, aldatmak ve  münafıklık alametidir. 

 

Hatalar  yokmuş  gibi  yapmak  hataların  en  büyüğüdür. 

Rakibinin hatta düşmanının hatalarını siz de yapıyorsanız,  siz aslında onlarla dost ve ortaksınız. 

 

“Ey İman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Bunu yaparak Allah’a, aleyhinize apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?. ” ( Nisa. 144.)  

 

“ Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur “.  (Bakara 120) 

 

Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır."  ( Hadis i Şerif,  Ahmed, Ebu davud) 

 

Zulmedenlerle beraber oturma.” En'am-68 , “Mü'minler, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesin, bunu kim yaparsa Allah ile alakası kesilmiş olur” .(Ali imran-28) , “Zulmedenlere meyletmeyin; sonra ateş size de dokunur”.(Hud-113)

 

“Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin.” (Mumtehine 1) 

 

Allah’ın (CC) ayetleri ve Peygamberin (SAS sözleri kendisine ağır gelen kişi imanını gözden geçirmelidir. 

 

Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah(‘ın emri) hatırlatıldığı zaman kalpleri (sorumluluk bilinciyle) ürperir, Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman imanları (güçlenir ve güvenleri) artar. Ve (her işlerinde) Rablerine güvenip dayanırlar.”(Enfal, 2) 

 

Ona, Allah’tan kork! dense gururu kendisini günaha sürükler. Ona cehennem yeter! Orası ne kötü bir yataktır!”(bakara 206) 

 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-devsirmeler--2--bir-profesorun-agzindan-cok-onemli-itiraflar-650.html

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.