Devşirmeler -2- Bir Profesörün Ağzından!.. Çok Önemli İtiraflar!..
"Devşirmeler -2- Bir Profesörün Ağzından!.. Çok Önemli İtiraflar!.." Prof. Dr. Mirzahan Hızal yazdı..
Devşirmeler -2- Bir Profesörün Ağzından!.. Çok Önemli İtiraflar!..
Yurtdışına, genellikle Batıya, iş veya tahsil için gidip orada bilgi, itibar veya para kazanırken kendi kültür, inanç ve ideallerini kaybeden, gittiği ülkeninkileri benimseyen, o ülkeye hizmet eden insanlara devşirme denir. Bunlar, Batının Müslüman olan veya olmayan diğer ülkelerden devşirdiği insanlardır.
Bu devşirmeler aslında iki sınıfa ayrılır.
1- Batıda gözünü açan, şahsiyet ve inançları, değer ölçüleri orada şekillenen, Batıdan başka bir yerde hakikat, kıymet ve medeniyet olamayacağına inandırılmış, tabiri caiz ise, beyni yıkana yıkana çekmiş, küçülmüş, bazı lobları boşalmış olanlar. Bunların dini inanç ve akideleri, törpülene törpülene neredeyse bitme noktasına gelmiş, üzüm üzüme baka baka kararmış, kendi kültür ve inancına yabancılaşmış, ya klasik Türk Musikisi benzeri, çok zayıf bir geleneksel bağı kalmış yâda o da kalmamıştır. Bunlar için artık kendi ülkelerine dönmek, orada kaba saba insanlar arasında yaşamak, bozuk sistemin sıkıntılarına katlanmak, sistemi düzeltmeye çalışmak vs. çok zor hatta imkânsızdır. Onlar için zaten batıda olmak şartıyla her yer birdir. Onlar dünya vatandaşıdır. Daha geçen gün Bir değerli bakanımıza, “üniversiteden sonra ne yapmak istiyorsun?” diye sorduğu gencin cevabı; “yurt dışına gitmek ve orada çalışmak istiyorum” oldu.
Peki ya Bakanın tepkisi? “tebrik ederim, çok iyi düşünmüşsün.”!
Ne bakan ama! Malum ve mahut MEB değil, başkası. Bunlardan çok var bu ülkede. Az adam devşirmediler ki!
Amerika, İngiltere, kanada, Hollanda vs. fark etmez yeter ki Türkiye, Pakistan vs. olmasın. Birkaç yıl önce 30 küsur Aselsan mühendisi bir gece ansızın toptan ayrılıp Hollanda’ya neden yerleşti acaba? Bilen, araştıran, merak eden var mı? Kaçırdılar mı yoksa? Ama kimseden çıt çıkmadığına göre sanmam.
Ayrıca bu gruptakilerin birçoğu, masonluk vb. enternasyonal tarikat ve örgütlere üye olmuş uluslararası şirketlerin menfaat şebekelerine angaje olmuş, ajanlarmış tiplerdir. Bunların yokluğu, varlığından hayırlıdır.
Bunlar kaybedilmiş, fire verilmiş insanlardır. Şu anda bunlardan belki de binlercesini kaybetmiş durumdayız. 100 de 100 yerli ve Milli (?) Eğitim Sistemimizi ve bu sistemi el üstünde tutanları kutlarız.
Milletin parasıyla 100 de100 yerli ve milli gençleri alıp 100 de 100 yabancı haline getirmek az başarı mıdır?
2- İkinci grup Devşirmeler batıda eğitim gördükten sonra gerekli formasyonu kazanıp formatlanan ve ülkesine dönen ve önemli yerlerde görev alanlardır ki asıl sorun da burada başlıyor. Bunlar yurtdışına gönderilirken, emsali bir Japon, Çinli veya Koreli genç gibi “bakın arkadaşlar siz bu ülkenin evlatlarısınız, bunu asla unutmayın, Türk ve Müslümansınız, bu ülke, bu millet sizden hizmet bekliyor, sizin yurtdışında bir misyonunuz ve sizi yetiştiren bu ülkeye borcunuz var, mutlaka geri dönüp, orada öğrendiğiniz bilim ve teknolojiyi bu ülkeye kazandıracaksınız.” Şeklinde bir görev ve misyonla mı gönderiliyor, yoksa “sizler laik ve demokratik bireylersiniz, hiç bir kutsalınız, amaç ve idealiniz yoktur, siz Dünya vatandaşısınız, Batı medeniyeti dünyanın gelmiş geçmiş en iyi en üstün medeniyetidir. Sizin insanlarınız ve halkınız gerici, ilkel ve yobazdır, bunlardan ne kadar hızlı uzaklaşırsanız o kadar iyi olur. Gidin batı medeniyetine angaje olun, orada başarılı olun, meşhur olun, zengin olun, buralarda sürünmeyin, Biz battık bari siz kendinizi kurtarın“ diye mi gönderiliyor? Ya da “dönerseniz de ülkenize dinsiz ve medeni (!) bir batılı olarak dönün ve ülkenizi de batılılaştırın” diye mi?
Geri dönenlerin maalesef büyük çoğunluğu gözleri ve beyni kamaşmış olarak geri geliyor. Bunların kendi insanına, kendi medeniyet ve kültürüne, kendi inancına olan güveni batıya olan inanç ve güveninden çok daha azdır. Ayrıca, doğal olarak orada öğrendiği bütün sistem ve teknolojiler Batıya göre tasarlanıp oluşturulmuş sistemlerdir. Burada kuracağı ( o da, kurarsa ) her türlü sistem batının taklidi, batıdan ithal, batıya bağımlı sistemlerdir. Otomobil yapacaksa batılı ortak arar, en önemli kısımları, dışarıdan ithal eder. Tank yapılacaksa, topunu, motorunu, elektronik donanımını batıdan almanın yollarını arar. Ekonomik bir problemle karşılaştığında hemen batıdan Kemal Derviş, Mc. Kinsey vs. getirmeye bakar. Batıdaki üniversitenin koridorlarında, laboratuvarlarında kaybettiği özgüvenini bir türlü kazanamaz. Roket yapılacaksa yakıtını, kontrol sistemlerini vs. batıdan ithal eder. Kendi tarihini hatta dinini bile batılılardan öğrenir. Yani bunlar, oto – kolinize denebilecek, kendinden batıya teslim, batı hayranı, hatta batı ajanı olan ama ajan olduğunu bilemeyen insanlardır. Aslında bunlar batının içimize soktuğu “Truva atlarıdır”. Dikkat ediniz, bu tip insanlar hiçbir zaman “yahu bunu batılılar sıfırdan yapabildilerse biz neden yapamayalım! Biz geri zekâlı mıyız? “ muhasebesini yapmazlar. Ya da, “ yahu sonuçta bu fizik, kimya vs. değil mi? mutlaka çalışır, ama erken ama geç her şeyi yapabiliriz” demezler. “Dışarıya bağımlı, dışarıya ezik, dışarıdan güdümlü olmamız ayıptır.” demezler. Bir de şu saçma, gülünç ve köle ruhlu argümanı ileriye sürerler; “biz bunları çalışarak kendimiz yapmaya kalkarsak, batılılar buna izin vermez”(! ?) ayrıca bunların batıda çok gelişmiş en kaliteli olanları var, riske girmeyelim, zaman kaybetmeyelim, tekerleği yeniden mi keşfedeceğiz. Vs. “ Bu mantığa (mantıksızlığa) göre bizim yerli otomobil, uçak, silah vs. yapmaya kalkmamızın ne anlamı var? Mercedes’ten iyi araba mı var? Uçağın, roketin de en iyisini Amerika yapmıyor mu? Onlardan alalım olsun bitsin. Üzerine Türk bayrağı yapıştıralım. Al sana 100 de 100 yerli ve milli ürün! Göstermelik araştırma enstitüleri, sanayi bakanlığı, savunma bakanlığı, göstermelik üniversiteler. Bilmedikleri veya hatırlamak istemedikleri şey ise “borç alan emir alır” gerçeğidir.
Nasıl olsa her şeyin en iyisini batıdan alacağız. Biz de turizme öncelik verelim, batıdan kredi alıp otel yapalım. Portakal, şeftali, üzüm, incir, keçiboynuzu vs. yetiştirelim. Fındık yetiştirelim ama çikolata yapmayalım, onlar daha iyisini yapar. Batıdan, borçla alacağımız uçak ve silahlarla da Batının ve İsraillin düşmanlarını yani orta doğudaki Müslümanları bombalarız. Ne de olsa NATO üyesi değil miyiz? NATO’nun yeni düşmanı da Müslümanlar olduğuna göre.
Beyni yıkananların en önemli özelliği beyinlerinin yıkandığını bilememeleridir. Adeta hipnotize edilen, gerekli şartlandırmalar yapılan ve “kendine geldiğinde sana verilen görevler dışında hiçbir şey hatırlamayacaksın” komutu verildikten sonra ayıltılan kişiler gibidirler. Şuur altlarına işlenen görevleri robot gibi yaparlar.
Allah CC yüzümüze güldü. Şu PKK, PYD vb. çıkmasa idi Amerika’nın gerçek yüzünü göremeyecektik. Batı bunlara tonlarla silah, cephane, malzeme verince jetonumuz düştü derin uykumuzdan uyandık. Yoksa daha sittin sene Amerika ve batıyı dost zanneder ve onlara el açar dururduk.
Yani devşirmeler boşuna devşirilmezler, onlar devşirenlerin verdiği görevleri yapmak zorundadırlar.
Şimdi anlıyor muyuz, bu ülkede işler neden bir türlü düzelmiyor? Hemen olur dediğiniz işler bir türlü olmuyor, olamaz dediğiniz işler oluveriyor? Neden, elektronik malzeme sanayi kurulmuyor? Bunların 100’de 100’ü ithal edilirken, “100’de 100 yerli ve milli sanayimiz var” diye sürekli boş yere öğünüyoruz? 100 yıldır milli eğitimi yok etme bakanlığı var? 100 yıldır sanayimizi dışa bağımlı yapma bakanlığı var? Aileyi ve ahlakı yok etme bakanlığı var? Milli kültürü yok etme bakanlığı var? Yurtdışından borç bulma ve faiz bakanlığı var? Devlet güvencesinde halkın kanını emen bankalarımız var? Dini sulandırma işleri başkanlığı var? Değiştirilmesi teklif bile edilmesi yasak olan kanunlarımız var? Var da var.
Bu şartlarda Amerika ile papaz olursunuz ama yine de papazı alırlar, papazı vermezler?
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://bncmedyahaber.com/yazar-devsirmeler--1--bir-profesorun-agzindan-cok-onemli-itiraflar-649.html
Devşirmeler -2- Bir Profesörün Ağzından!.. Çok Önemli İtiraflar!..
Yurtdışına, genellikle Batıya, iş veya tahsil için gidip orada bilgi, itibar veya para kazanırken kendi kültür, inanç ve ideallerini kaybeden, gittiği ülkeninkileri benimseyen, o ülkeye hizmet eden insanlara devşirme denir. Bunlar, Batının Müslüman olan veya olmayan diğer ülkelerden devşirdiği insanlardır.
Bu devşirmeler aslında iki sınıfa ayrılır.
1- Batıda gözünü açan, şahsiyet ve inançları, değer ölçüleri orada şekillenen, Batıdan başka bir yerde hakikat, kıymet ve medeniyet olamayacağına inandırılmış, tabiri caiz ise, beyni yıkana yıkana çekmiş, küçülmüş, bazı lobları boşalmış olanlar. Bunların dini inanç ve akideleri, törpülene törpülene neredeyse bitme noktasına gelmiş, üzüm üzüme baka baka kararmış, kendi kültür ve inancına yabancılaşmış, ya klasik Türk Musikisi benzeri, çok zayıf bir geleneksel bağı kalmış yâda o da kalmamıştır. Bunlar için artık kendi ülkelerine dönmek, orada kaba saba insanlar arasında yaşamak, bozuk sistemin sıkıntılarına katlanmak, sistemi düzeltmeye çalışmak vs. çok zor hatta imkânsızdır. Onlar için zaten batıda olmak şartıyla her yer birdir. Onlar dünya vatandaşıdır. Daha geçen gün Bir değerli bakanımıza, “üniversiteden sonra ne yapmak istiyorsun?” diye sorduğu gencin cevabı; “yurt dışına gitmek ve orada çalışmak istiyorum” oldu.
Peki ya Bakanın tepkisi? “tebrik ederim, çok iyi düşünmüşsün.”!
Ne bakan ama! Malum ve mahut MEB değil, başkası. Bunlardan çok var bu ülkede. Az adam devşirmediler ki!
Amerika, İngiltere, kanada, Hollanda vs. fark etmez yeter ki Türkiye, Pakistan vs. olmasın. Birkaç yıl önce 30 küsur Aselsan mühendisi bir gece ansızın toptan ayrılıp Hollanda’ya neden yerleşti acaba? Bilen, araştıran, merak eden var mı? Kaçırdılar mı yoksa? Ama kimseden çıt çıkmadığına göre sanmam.
Ayrıca bu gruptakilerin birçoğu, masonluk vb. enternasyonal tarikat ve örgütlere üye olmuş uluslararası şirketlerin menfaat şebekelerine angaje olmuş, ajanlarmış tiplerdir. Bunların yokluğu, varlığından hayırlıdır.
Bunlar kaybedilmiş, fire verilmiş insanlardır. Şu anda bunlardan belki de binlercesini kaybetmiş durumdayız. 100 de 100 yerli ve Milli (?) Eğitim Sistemimizi ve bu sistemi el üstünde tutanları kutlarız.
Milletin parasıyla 100 de100 yerli ve milli gençleri alıp 100 de 100 yabancı haline getirmek az başarı mıdır?
2- İkinci grup Devşirmeler batıda eğitim gördükten sonra gerekli formasyonu kazanıp formatlanan ve ülkesine dönen ve önemli yerlerde görev alanlardır ki asıl sorun da burada başlıyor. Bunlar yurtdışına gönderilirken, emsali bir Japon, Çinli veya Koreli genç gibi “bakın arkadaşlar siz bu ülkenin evlatlarısınız, bunu asla unutmayın, Türk ve Müslümansınız, bu ülke, bu millet sizden hizmet bekliyor, sizin yurtdışında bir misyonunuz ve sizi yetiştiren bu ülkeye borcunuz var, mutlaka geri dönüp, orada öğrendiğiniz bilim ve teknolojiyi bu ülkeye kazandıracaksınız.” Şeklinde bir görev ve misyonla mı gönderiliyor, yoksa “sizler laik ve demokratik bireylersiniz, hiç bir kutsalınız, amaç ve idealiniz yoktur, siz Dünya vatandaşısınız, Batı medeniyeti dünyanın gelmiş geçmiş en iyi en üstün medeniyetidir. Sizin insanlarınız ve halkınız gerici, ilkel ve yobazdır, bunlardan ne kadar hızlı uzaklaşırsanız o kadar iyi olur. Gidin batı medeniyetine angaje olun, orada başarılı olun, meşhur olun, zengin olun, buralarda sürünmeyin, Biz battık bari siz kendinizi kurtarın“ diye mi gönderiliyor? Ya da “dönerseniz de ülkenize dinsiz ve medeni (!) bir batılı olarak dönün ve ülkenizi de batılılaştırın” diye mi?
Geri dönenlerin maalesef büyük çoğunluğu gözleri ve beyni kamaşmış olarak geri geliyor. Bunların kendi insanına, kendi medeniyet ve kültürüne, kendi inancına olan güveni batıya olan inanç ve güveninden çok daha azdır. Ayrıca, doğal olarak orada öğrendiği bütün sistem ve teknolojiler Batıya göre tasarlanıp oluşturulmuş sistemlerdir. Burada kuracağı ( o da, kurarsa ) her türlü sistem batının taklidi, batıdan ithal, batıya bağımlı sistemlerdir. Otomobil yapacaksa batılı ortak arar, en önemli kısımları, dışarıdan ithal eder. Tank yapılacaksa, topunu, motorunu, elektronik donanımını batıdan almanın yollarını arar. Ekonomik bir problemle karşılaştığında hemen batıdan Kemal Derviş, Mc. Kinsey vs. getirmeye bakar. Batıdaki üniversitenin koridorlarında, laboratuvarlarında kaybettiği özgüvenini bir türlü kazanamaz. Roket yapılacaksa yakıtını, kontrol sistemlerini vs. batıdan ithal eder. Kendi tarihini hatta dinini bile batılılardan öğrenir. Yani bunlar, oto – kolinize denebilecek, kendinden batıya teslim, batı hayranı, hatta batı ajanı olan ama ajan olduğunu bilemeyen insanlardır. Aslında bunlar batının içimize soktuğu “Truva atlarıdır”. Dikkat ediniz, bu tip insanlar hiçbir zaman “yahu bunu batılılar sıfırdan yapabildilerse biz neden yapamayalım! Biz geri zekâlı mıyız? “ muhasebesini yapmazlar. Ya da, “ yahu sonuçta bu fizik, kimya vs. değil mi? mutlaka çalışır, ama erken ama geç her şeyi yapabiliriz” demezler. “Dışarıya bağımlı, dışarıya ezik, dışarıdan güdümlü olmamız ayıptır.” demezler. Bir de şu saçma, gülünç ve köle ruhlu argümanı ileriye sürerler; “biz bunları çalışarak kendimiz yapmaya kalkarsak, batılılar buna izin vermez”(! ?) ayrıca bunların batıda çok gelişmiş en kaliteli olanları var, riske girmeyelim, zaman kaybetmeyelim, tekerleği yeniden mi keşfedeceğiz. Vs. “ Bu mantığa (mantıksızlığa) göre bizim yerli otomobil, uçak, silah vs. yapmaya kalkmamızın ne anlamı var? Mercedes’ten iyi araba mı var? Uçağın, roketin de en iyisini Amerika yapmıyor mu? Onlardan alalım olsun bitsin. Üzerine Türk bayrağı yapıştıralım. Al sana 100 de 100 yerli ve milli ürün! Göstermelik araştırma enstitüleri, sanayi bakanlığı, savunma bakanlığı, göstermelik üniversiteler. Bilmedikleri veya hatırlamak istemedikleri şey ise “borç alan emir alır” gerçeğidir.
Nasıl olsa her şeyin en iyisini batıdan alacağız. Biz de turizme öncelik verelim, batıdan kredi alıp otel yapalım. Portakal, şeftali, üzüm, incir, keçiboynuzu vs. yetiştirelim. Fındık yetiştirelim ama çikolata yapmayalım, onlar daha iyisini yapar. Batıdan, borçla alacağımız uçak ve silahlarla da Batının ve İsraillin düşmanlarını yani orta doğudaki Müslümanları bombalarız. Ne de olsa NATO üyesi değil miyiz? NATO’nun yeni düşmanı da Müslümanlar olduğuna göre.
Beyni yıkananların en önemli özelliği beyinlerinin yıkandığını bilememeleridir. Adeta hipnotize edilen, gerekli şartlandırmalar yapılan ve “kendine geldiğinde sana verilen görevler dışında hiçbir şey hatırlamayacaksın” komutu verildikten sonra ayıltılan kişiler gibidirler. Şuur altlarına işlenen görevleri robot gibi yaparlar.
Allah CC yüzümüze güldü. Şu PKK, PYD vb. çıkmasa idi Amerika’nın gerçek yüzünü göremeyecektik. Batı bunlara tonlarla silah, cephane, malzeme verince jetonumuz düştü derin uykumuzdan uyandık. Yoksa daha sittin sene Amerika ve batıyı dost zanneder ve onlara el açar dururduk.
Yani devşirmeler boşuna devşirilmezler, onlar devşirenlerin verdiği görevleri yapmak zorundadırlar.
Şimdi anlıyor muyuz, bu ülkede işler neden bir türlü düzelmiyor? Hemen olur dediğiniz işler bir türlü olmuyor, olamaz dediğiniz işler oluveriyor? Neden, elektronik malzeme sanayi kurulmuyor? Bunların 100’de 100’ü ithal edilirken, “100’de 100 yerli ve milli sanayimiz var” diye sürekli boş yere öğünüyoruz? 100 yıldır milli eğitimi yok etme bakanlığı var? 100 yıldır sanayimizi dışa bağımlı yapma bakanlığı var? Aileyi ve ahlakı yok etme bakanlığı var? Milli kültürü yok etme bakanlığı var? Yurtdışından borç bulma ve faiz bakanlığı var? Devlet güvencesinde halkın kanını emen bankalarımız var? Dini sulandırma işleri başkanlığı var? Değiştirilmesi teklif bile edilmesi yasak olan kanunlarımız var? Var da var.
Bu şartlarda Amerika ile papaz olursunuz ama yine de papazı alırlar, papazı vermezler?
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://bncmedyahaber.com/yazar-devsirmeler--1--bir-profesorun-agzindan-cok-onemli-itiraflar-649.html