Reklamı Geç
HABER DETAY
Sebepler ve Sonuçlar
Prof. Dr. Mirzahan Hızal'ın kaleme aldığı "Sebepler ve Sonuçlar" başlıklı makale; "Dua"ya Değil "Bilim"e inanın diyenlere.. "Bilim"i kimin yarattığını öğretir nitelikte.. Editleyen olarak bize de "Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az demek düşer" iyi okumalar...
08 Ağustos 2021 - Pazar 13:46
GÜNDEM

 

 

SEBEPLER - SONUÇLAR

 

  • Günümüzün  en  yaygın  sorunlarından birisi, belki de  en önde geleni  insanların birbirini  anlamamasıdır. Bunun  en temel  nedeni insanların ölçülerini,  standartlarını ve kavramlarını yani  ilmi kaybetmiş olmasıdır. 100 tane cahil bir araya gelse  100 ayrı dil konuşurlar,   ne kadar çok konuşurlarsa  o kadar az anlaşırlar.  Hiçbir şey bilmediklerinden değil,   bildiklerini   anlamadıklarından.   

 

  • Maalesef  insanların  büyük  çoğunluğunun,  olayları  değerlendirir  ve  yorumlarken   sağlıklı  bir  sebep - sonuç ilişkisi  kuramadıkları  için olsa gerek,  yüzeysel,   yersiz,  hatta  yanlış  ifadeler  ileriye  sürdüğünü,  çözüme yönelik  herhangi bir  katkı  sağlamadıkları  bir  tarafa,  gerçek bilgi ve faydalı iletişime engel olan   bir  bilgi  kirliliği  oluşturduklarını  görüyoruz.  Tipik  ve  güncel  bir  örnek  vermek  gerekirse; hemen  hemen  her  yaz,  sıcak  aylarda  görülen  orman  yangınları  üzerine  hemen  ileriye  atılıp, “ bu  yangınları  çıkaran  alçak  ve  hainlerin   en  ağır  şekilde  cezalandırılmaları  gerekir,  veya  bu  yangınlar  insanların  ahlaksızlıkları  yüzünden  çıkıyor,  herkes    yüksek  bir  ahlak  sahibi  olsa   yangın  falan  çıkmaz”  ya da  “bunların sorumlusu falanca  kurumdur,  yok   devlettir,  bizim parti değil sizin partidir,  yok  belediyelerdir, dış güçlerdir“  v.s  türünden  duygusal ve  magazinel  tepkiler  ortaya  koyuyorlar.  Bunların,   “ hastalıklara  neden  olan  mikrop,  bakteri  ve  virüsler  çok  hain  mahluklardır.  onlara  çok  ama çok  kızıyoruz.  Hepsini   yok etmek lazım.”  demekten    bir  farkı   var mıdır?   Bu  yangınlar   eskiden de  vardı,  şimdi  de  var,   muhtemelen   gelecekte de  olacaktır. Ayrıca  sadece  bizim  ülkemizde  değil,  dünyanın  her  yerinde   böyle  yangınlar  oluyor.   

 

  • Yangınların,  aşırı sıcak ve kurak mevsim,   sabotaj,   ihmal,   tedbirsizlik   v.b  mutlaka  birçok  sebebi  vardır,  ama   akıllı  insanların  yangın  çıkınca  bağırıp  çağırmak  yerine,  yangın çıkmadan önce,  bu  sebepleri  inceleyip  araştırıp    önceden  tedbirler  almaları,    kalıcı   çözümler  getirmek  için  çalışmaları  gerekmez mi?  Yangın  çıkınca  heyecanlanıp  bağırmak,  yangın  mevsimi  geçince  işi  unutup  kulağının  üzerine yatmak  akıllı  insanların işi  değildir. Yangınların çıkmasının  ve  verdikleri  zararların   tek  ve  biricik  sebebi  bunları  çıkaranlar mıdır?  Yangın çıkaran hainlerin  suçu  yok mu  yani?  Var  elbette  ama   konumuz bu  değil ki!  Konumuz  yangınlara karşı  alınması  gereken  tedbirler.   Akılcı, bilimsel ve zamanında alınan tedbirler.  Ayrıca bu hainler  bizim tedbirsizliğimizi fırsat biliyor olamazlar mı?  Neden  güçlü ve  kuvvetli  bir  bünyeye sahip insanlar değil de  zayıf ve  yetersiz beslenen insanlar daha çok  hastalanıyor? Yangının nasıl ve neden çıktığını, nasıl söndürülmesi  gerektiğini, alınması  gereken tedbirlerin neler  olduğunu  v.b  bilmeyen naehil insanların  bilmedikleri  konuda  konuşmaları hatta karar vermeleri,  bir  kaza olduğunda  oraya  üşüşen  ve  ne yapılacağını bilenlere  engel  olan  meraklı  kalabalıktan bir  farkı  var mıdır?  Sebepleri  ve  sonuçları  birbirine karıştırmayalım.  Sebeplerden biri diğerlerini iptal etmez.  Yangın  ve benzeri  musibetlerin  Allah (CC) ın   takdiri  ile  hatta  insanların   hainlikleri,   isyan  ve  azgınlıkları  yüzünden meydana  gelmesi,  alınması  gereken  tedbirlerin  ihmal  edilmesi değil  aksine  daha da  ciddiyetle  ele  alınması  için bir  gerekçedir. Çünkü Allah (CC)  aklını  kullanmayan  ve  tedbir  almayanları  cezalandırır, dualarını da kabul etmez.  Olaylara  duygusal  ve arabesk  tepkiler  yerine soğukkanlı  ve   sebep-sonuç ilişkisi  içinde  bilimsel  tepki  vermesini  öğrenmeliyiz. 

 

  • Bizler  bir  sebepler  ve  sonuçlar  dünyasında  yaşıyoruz. Her şeyin  bir takım  sebebleri  ve  sonuçları  vardır.  İnsanlar da  bu  kuralın  istisnası  değillerdir.  Yaptığımız  her  işin  iyi veya  kötü  bir  sebebi  olduğu gibi   sonuçları da  vardır.  Alemlerin  Rabbi (CC)  Gönderdiği  Kitabı  ve Elçisi SAS vasıtasıyla  bu   sebep  ve  sonuçlar  konusunda  bizleri  bilgilendirmekte  ve  uyarmaktadır.  “Şu  işleri  yaparsanız  sonuç  şöyle  olur, yapmazsanız  böyle olur,   yaptığınız  her  şeyin  sonuçlarına  katlanırsınız.”  “Zerre  miktar  hayır  veya  şer  işleyen  onun  karşılığını  görecektir” (Zilzal 7, 8) diye.  Bizler  Allah (CC) ın  emir  ve  yasaklarına  uyarız,  bunun  sebebi  Ona ve Resulüne olan inancımız, Onun  rızasını  kazanmak, ona  isyan etmemek  ve  azaba müstehak  olmak  istemiyor olmamızdır.  Bu  fiilin   sonuçları  ise  Allahın  rızası,  rahmeti  ve  cennetini  kazanmaktır.  Uymazsak  da  yine   sebepler  ve  sonuçlar  karşımıza  çıkar. Uymamanın  sebebi,  ona,  kitap  ve  Resulüne  inanmamak,  akılsızlık,  hırs  ve  tamahkarlık,  sonuç ise  rahmetini  kaybetmek  ve  azaba  uğramaktır.  Diğer  bütün  konularda  aynen  böyledir.  Otomobilin  bakımını  yapar  ve  kurallara  uyarız  çünkü  kaza  yapıp  kendimizin  ve  başkalarının   zarar  görmesini  istemeyiz.   Bakımını  yapmaz  ve  kurallara  uymazsak  sebep  ihmalkarlık  ve  akılsızlık,  sonuç  kaza  ve  felakettir. 

 

  • İlim,  olaylardaki  bu  sebep  ve  sonuçları  ve  bunların  aralarındaki  ilişkileri  bilmek  ve  anlamaktır

 

İlim  olmazsa,  insanlar  zanlar,  algılar, önyargılar,   tahminler,  taklitler, tehditler,  şantajlar  ve çıkarlar  gibi  hepsi de  ahlaka  aykırı   sebepler  ile  işler  yapar  ve  bunların  sonucu  da  başarısızlıklar, musibetler,  azap,   zillet ve   zulüm  olur.    

 

   Hep  okuruz,  duyarız,  İslamiyet  bilime çok  değer  veren  bir  dindir,   gerek  kutsal  kitabı  Kur’an - ı Kerimde  gerekse  Peygamber SAS  in  söz  ve  uygulamalarında  ilmin   önemi  ısrarla  vurgulanmış,  ilmin  ve  alimlerin,   bilginin  değeri  başka  hiçbir  dinde   ve  medeniyette  olmadığı  kadar  zikredilmiş,  hatta  mensuplarına   farz  kılınmıştır.   

 

Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz. ...  “Kadın ve erkek  her    müslüman'a ilim öğrenmek farzdır “        ” (İbn Mace, Mukaddime, 17)  

 De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”   (Zümer, 39/9) 

 “Eğer bilmiyorsanız bilgi sahibi olanlara sorun.”   (Nahl, 16/43) 

 

 

Yani   İslamda   bilmemek,   cehalet  yasaktır  ve  hiçbir şeyin mazereti değildir. 

 

 

    Peki,   bugün  müslümanlar  bilime  gerçekten  değer  veriyorlar mı?    

Hatta  değer  vermeden  önce,  bilim,  ilim,  bir  şeyi  bilmek  ne demektir  biliyorlar mı? 

 

 

İlim  ilim bilmektir “ (Yunus Emre)   sözü   ne anlama  geliyor? 

 

 

Eğer  bir şeyin  ne olduğunu  bilmiyorsak  ona  değer  vermekten  ona  sahip  çıkmaktan  bahsetmenin de  bir  anlamı  yoktur. 

 

     İlim,  neden?  sorusu  ile  başlar.  Bu  soruyu   sormak  için  düşünmek  gerekir.  Kişi  kendisine  önerilen  bir  konuyu kendi  nefsinde olsun sorgulamıyor  ve  aynen  kabul  ediyorsa   o  ilim merdiveninin ilk  basamağında  bile  değildir.   İlim,  akılla  vardır,  ve  akıl   sorgular.  Doğru  ve  yerinde  soru  sormak  düşünce  ürünüdür,   ilmin  olmazsa  olmaz  şartıdır.  Akıllı olmamak cahil olmaktır.  Cahiller  soru sormazlar,  merak etmezler, düşünmezler,   düşünemezler,   kendilerine soru  sorulmasından da  hoşlanmazlar. Kendilerini eleştirmeyen,  başkalarının  eleştirilerinden de  rahatsız olan  cahil ve  kibirli  insanların   ilimden   bir  nasipleri  yoktur.  Onların  insanlara bir faydası olmadığı gibi  Alemleri yaratan Allah (CC)  a da  saygıları  yoktur. 

 

 

“ Kulları içinden sadece ilim sahibi olup, (gerçeği) bilenler Allah’a derin saygı duyarlar. [*]Şüphesiz ki Allah güçlüdür, çok bağışlayandır.”  (Fatır 28) 

 

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://bncmedyahaber.com/yazar-kayitsiz-ve-sartsiz-mi-627.html

 

 

 

 

 

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.