YOLUN KANDİLLERİNİN İZİNDE TÜRKİYE’NİN ÖNDERLERİ
Şikâyet etmek en kolay olanı seçmektir. Karanlığa kafa tutmak kavga ile öfke ile değil aydınlığın yolunu açmakla olur. Nice zamandır zihinlerimize gönüllerimize karamsarlık ve özgüven kaybı aşılanmış vaziyetteyiz. Neredeyse hangi konudan bahsedilse bir karamsarlık, bir kötümserlik bakışı ortaya konur olmuş.
“Biz yapamayız, bizden bir iş çıkmaz, adamlar yapmış abi” vb. cümleler kanıksamış bir dozda sürgit devam ediyor. Açıkçası zihinlerdeki bu kalıplar ve ezberler bin yıllardır medeniyetimizin temelinde yer alan, üreten ve çalışan ilmi müktesebatın üzerine adeta bir gecekondu gibi çöreklenmiş. Kim bir adım atacak olsa hep aynı ezberler duvar oluyor.
Hamdolsun bu ezberlerin sadece bir ekran görüntüsü olduğunu ortaya koymada gayretkeş olan yürek sahipleri de var. Sızlanmadan, şikayet etmeden meşkur olası sa’yin peşinden koşanlar var. Tarihi şanlı bir geçmiş gören hastalıktan da tarihinden hiç habersiz bugünü inşa etmekten aciz bırakan körlükten de uzak çabalayan birileri…
Geleceğin inşasının ancak kökünü geçmişindeki doğru kaynaklara uzatıp oradan beslenen, hedefi ufkun ötesine uzanan gençlik ve nesillerle mümkün olacağını bilen birileri.
Evet, ÖNDER bu sayılan çabaların öznesi olmak konusunda elini taşın altına koymaktan çekinmeyen bir duruşun merkezidir. Zira bilir ki; geleceğe aday bu neslin İmam hatip gençliği içerisinden yetişmesi için bütün şartlar mevcuttur. Sadece yapılması gereken geçmişle geleceği buluşturacak zemini oluşturmaktır.
“Yolumuzu ve Ufkumuzu Aydınlatan Anadolu’nun Manevi Kandilleri ve Âlimleri” başlığı böylesi bir projenin ruhuna çok uygun göründü. Bakanlığımız onayladı.
Zülcenaheyn!
Evet, bu müthiş bir tanımlamadır. Çift kanatlı. Yükselmenin en özgür yolu uçmaktır.
Uçmak için çift kanat lazım. Hem maddi hem de manevi ilimlerde, hem dini hem fenni ilimlerde eser vermiş, derinleşip yükselmiş âlimler zülcenaheyn (çift kanatlı) diye isimlendirilir. İslam coğrafyası bu şekilde donanımlı o kadar çok âlime sahip ki bugünkü halimizi aklın alması mümkün olmasa gerek.
Bunu kolayca hem de hamasetle gençlere anlatmak ya da anlattığımızı varsaymak mümkündü. Ancak biz kolayı seçmeyelim dedik bir yola çıktık. ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Mersin şubesi olarak, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Siirt’te yolumuzu ve ufkumuzu aydınlatan kandillerin ışığını yerinde görmek istedik.
Elbette, Urfa’da Hz.İbahim gibi bir tevhid abidesi peygamber, yine urfa’da hastalıkta sağlıkta, ilimde bilimde en önemli ihtiyaç olan sabrın örneği Hz. Eyyüp peygamber varken onlardan başlamak lazımdı. Biz de öyle yaptık.
Hz.İbrahim’in (as) ismi bile bir şehrin iliklerine nasıl işlemiş gençlerimiz şahitlik etsin istedik. Sabah namazında Mevlidi Halil (Dergah) Camiinde Halil Onat hocanın yüreklere işleyen sesi ile kıldırdığı sabah namazı ve ardından okuduğu, mihrabiyenin huzuruna vardık. Daha ilk andan kandiller yandı. Rasullerin efendisi Hz.Muhammed’in (sav) hatırası sakal-ı şerifi ziyaret imkânı veren Halil hoca duasında gençlerin peygamberimizin izinde bir ömrü olsun istedi.
Çağlar öncesinden Sibernetik;
Evet aynen öyle, sibernetiğin babası olarak kabul edilen Diyarbakır'lı ünlü bilgin ve alim (İmam Cezeri) El Cezeri'nin yaptığı güneş saati hala Diyarbakır Ulu Camiinin avlusunda durmaktadır. İslami ilimlerdeki vukufiyetinin yanında mucit ve mühendis, Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen El Cezeri'nin gençliğe örnekliğini sağlamaya çalıştık. Bu örnek bile bu proje için çok önemli anlamlar ifade ederken biz, şehirlere dair başkaca tarihi ve edebi değerleri de görmek üzere çabamızı büyüttük.
Uzay bilimci bir İslam âlimi
Astronomi yani uzay bilimleri bu yüzyılın en havalı bilim dallarından kabul edilir. Edebiyat, tıp, Psikoloji, tasavvuf ve astronomi alanlarının tamamında eserler verebilmek nasıl bir derinlik ifade eder? Bunu anlamak için Siirt’e Tillo’ya gittik. İbrahim Hakkı Hazretleri ve hocası İsmail Fakirullah'ı ziyaret ettik. “Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyeyim”. Diyerek geliştirdiği sistemle ekinoks tarihlerinde güneşi hocasının kabrine düşürten bilgiyi, “gök yüzünün yıldızlarının yollarını Tillo’nun sokaklarından daha iyi bilirim” diyen özgüveni gençliğimize aşılamaya çalıştık. Bütün bunları yaparken de; iman, ihlas ve ibadetten taviz vermek gerekmediğini örneklerle görmüş/göstermiş olduk.
Mahcub ve Mahbub eden Siirt
Halbuki biz sadece bir selam verelim demiştik. ÖNDER Siirt Başaknımız Sebahattin Ataker’e geliyoruz demiştik. Ancak onlar Valiliğimiz başta olmak üzere; Belediye Başkan yardımcısından Başkan danışmanına kadar organize olmuş, çocuklarımızın gözlerinin içine bakarak sevgilerini hazırlamışlardı. Yemeğin dondurmanın ve gezi rehberliğinin yanında candan kucaklamanın en güzel örneği karşımızdaydı. Yine Tillo Belediye başkanımızın; “neden önceden haber vermediniz? sizi biz ağırlamak isterdik” şeklindeki sözlerinin samimi olduğunu anlamak için gözlerine bakmanız yeterliydi. Hatta, lütfen bir dahaki sefere önceden haber verin diye de kayıt düşmeyi ihmal etmedi.
Siirt’in damadı olarak beni şaşırtmayan bu misafirperverliği bir kez daha yaşamanın mutluluğundayken, bu birlik ve dirliğimiz devam ettikçe kimsenin bu topraklara diz çöktüremeyeceğine olan inancım bir kez daha pekişti.
Evet özetin özeti bir yol yazısı oldu belki. Bununla birlikte gençlikten şikâyet etme kolaylığını tercih etmeden önce onlara doğru rol modelleri göstermek lazım. Bu topraklardan ve özellikle de İmam Hatip neslinden ümidimi hiçbir zaman kestirmeyen Rabbim’e hamdolsun.
Umut sizsiniz. Selam İmam Hatiplim..
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN!..
http://bncmedyahaber.com/yazar-bir-kisi-sussun-mu-624.html
|
||
|