BİLİŞİM SUÇLARI VE BANKA KARTLARI DOLANDIRICILIĞI -1-
Ben, gazeteci, yazar, Tv program yapımcısı, sunucu, yönetmen aynı zamanda 1 yıl içinde 200 binin üzerinde öğrenci ve eğitmene konferans veren bilişim teknolojileri ve sosyal medya uzmanıyım. Yazılım ve donanım teknolojilerindeki açıkları bilen biri olarak son hafta öyle bir olay ile karşılaştım ki beni yakından tanıyanlar hayal kırıklığına uğrar.
Dünya sahtekârlık tarihi çok eskiye dayanıyor. O dönemlerde insanoğlu ihtiyacını günübirlik karışılıyor, topladığı yiyeceklerini en çok bir kaç gün muhafaza edebiliyordu. Ormandan getirdiği meyve, sebze, av etlerini gününde tüketemez ise çürüyor, kokuyor ve yeniden ava çıkmak zorunda kalıyordu.
İnsanoğlunun nüfusu arttıkça ihtiyaçlarının tedarikinde iş bölümü ortaya çıktı ve topluluklar arasında rekabet başladı. Çeşitli meslekler sanatlar üretim mekanizmaları gelişerek meslekler çeşitlendi. Bu defa topluluklar arasında mal değiş tokuşu başladı. (trampa ticaret) Bu durum uzun süre devam etmedi, malların değerini tayin eden bir araca ihtiyaç duyuldu, bu araç her yerde geçerli ve likit bir varlık olarak ortaya çıktı. Trampa dışı araçlar ile alışveriş yapma ihtiyacı paranın doğmasına zemin hazırladı. Bunun için bazı tarihlerde tuz, kemik, metal parçaları bildiğimiz paranın yerine kullanılıyordu. Sonra bazı metallerin bolluğu nakliyat zorluğu değerli madenler üzerinde yoğunlaşmaya sebep oldu.
Daha sonra bütün insanlık tarafından altın, gümüş, bakır, elmas, zümrüt, yakut değerli madde olarak kabul gördü. Bu nedenle bu madenlerin sahtekârlığı üzerine çalışmalar başladı ve ilk simyacılar ortaya çıktı. Simyacıların gayesi doğadaki herhangi bir metali altına çevirecek yol ve metotları bulmaktı. Muaffak olamadılar. Ancak kalay, bakır, gümüş karışımından oluşan sarı metali altın diye kitlelere yutturan kimi sahtekârlar bu yolla dolandırıcılık yapmaya devam etti. (Arşimet’in buldum dediği olay bu sahtekârlığa karşı bir çözümdü.) Daha sonra insanlık altın, gümüş ve para rejimine geçti. Paranın büyüklüğü ağırlığı aynı zamanda değerini belirliyordu. Bu defa sahtekârlar; metal, altın, gümüş, bakır paranın kuyruğundan kulağından kesip potada eritip sahte para yaptılar. Gerçek parayı da kalp (itibarsız) para haline getirdiler. Bazıları da o dönemlerde darphanenin bastığı parayı taklit ederek sahta parayı imal ettiler. Bu durum 18. yy. kadar devam etti. Bu tarihten sonra, küresel kapitali ele geçiren Yahudi sermayedarlar, kâğıt para çıkartacaklarını söylediler. 1850’den 1880’e kadar olan sürede bu söylentiye kimse inanamadı. Ne yani? Altın yerine bir kâğıt parçası ile mi alışveriş yapacağız dediler. Bankerlik sistemini elinde tutan küresel Yahudi sistemi, vatandaşa 100 USD yazan kâğıt verdiği zaman, bunun karşılığı 10 gr altın demiş ise hemen kâğıt parçasını alıp yerine karşılığı olan altını verdi. Bu işlem uzun süre devam etti. Böylece paraya olan güven zaman içinde arttı. Bu oyunu oynayan bankerler bankalarını birleştirerek FED adını verdiğimiz. Amerikan Merkez Bankası’nı kurdular. Para imalatını tekelleştirdiler. Sermaye imalat ve ihracatını kontrol altına aldılar. Zaman içinde merkez bankacılığı fikri tüm ülkelere yayıldı. 1970’li yıllara kadar bu durum böyle devam etti.
Bankerlerin kaç parayı altın karşılığı kaç parayı da karşılıksız bastığını hiç bir zaman bilen olmadı. ABD hükümetleri bunların bastığı kâğıt üzerinden topyekûn ABD halkını borçlandırdı. Esasen makro çapta küresel hırsızlığın ve küresel sahtekârlığın merkezini bu bankerler meydana getirdi. İnsanlık kâğıt para rejimine geçtikten sonra kalpazanlar boş durmadı. Onlar da kendi paralarını bastılar. Tıpkı kalp parada olduğu gibi komşusunu arkadaşını hemşerisini sahte para ile aldattılar. 20 yy. sonlarında küresel bankerler servetlerini gizlemek için, kâğıt para rejimini de ortadan kaldırmaya başlayıp kripto para rejimine geçmeye karar verdiler. Şu anda bu değişimin sıkıntılarını yaşıyoruz.
Kâğıt para rejiminin son aşamasında bankerlerin son bulduğu sistem şu oldu: Her şeyi bir karta yükleyerek dijital kartlar ile sanal ortamlarda alışveriş yapmayı başlattılar.
Artık her şey dijital!..
- İşveren size maaş vermiyor kart veriyor.
- Marketler alışveriş merkezleri sizden para istemiyor kart istiyor.
- Bankalar alışveriş yap ama borcunu taksit taksit öde diye milyonlarca kişiye kart dağıttı.
- Kart kullanımı küresel hale geldi.
Özellikli Covid19 salgını sonrasında parasal alışverişler tamamen dijital hale getirildi. Dijital hale gelen her elektronik cihaz bir donanım ve üzerinde bulunan bir yazılım ile çalışır.
Bu sistemin çalışması için küresel çapta internet ağlarının oluşturulması gerekir. 5G’ye geçişin yapıldığı bu dönemde kredi karı üzerinden insanın nereden nereye gittiği dahi takip edilir oldu. Bir insanın zevkleri renkleri müdavim olduğu yerlerin nereler olduğu izlenir hale geldi. Böylece yeni bir sahtekârlık türünün çıkışına zemin hazırlandı.
Küresel Yahudi sermayesi 1970’li yıllarda “Broten Woods” kararları ile dolar karşılığı altın bulundurma yükümlülüğünü ortadan kaldırdı ve böylece en büyük sahtekârlığa imza attı. Hiçbir kalpazan bunların yaptığı hırsızlığın yanından bile geçemezdi. 2015’e gelindiğinde bu mızrak bu çuvala sığmaz düşüncesi ile çalarak oluşturdukları servetin mahiyetini gizlemek için kripto para rejimine geçilmesine karar verdiler ve bunu başarmak için bu sefer kendilerini gizlediler dijitalleşmeyi ön plana çıkardılar.
Şu anda bankalar size bir kart veriyor. Kartın önünde 16 haneli kart numarası, son kullanma tarihi arkasında ise 3 haneli bir güvenlik numarası oluyor. Kredi kartı elinize ulaştığında bankamatik, internet şube, ya da mobil cep şubeleri vb. bir şifre belirlemeniz isteniyor. Bu şifreler nerelerde depolanıyor? Bankalarının güvenliği oluşturulmuş ilgili sunucusunda.
Peki, bu durumda güvenlik açığı nereden doğar?
- Bankada bu görevde çalışan personelin bu bilgileri sızdırmasından,
- Banka sunucusunun güvenlik yazılım ve donanımlarının düşük seviyeli ve güncel olmamasından
- Bunları koruyan virüs programları, firewall vb. sistemlerdeki açıklardan
- Bu cihazlar arızalandığında bakım ve onarım için gelen şahısların art niyetinden. Ya da takılan donanım ve parçalarının içindeki yazılıma yerleştirilmiş virüs, ya da trojen türevlerden
- Kredi kartı ile alışveriş yaptığınız site açıklarından
- Bankamatik üzerine yerleştirilen kamera ve dijital aparatlardan
- Daha önce alışveriş yapmış olduğunuz sitelerdeki art niyetli personellerden
- Bu yazılımları yapan firmaların bilgileri sızdırmasından
- Veya hırsızlığı meslek haline getirmiş hackerlerden kaynaklanabilmektedir.
- Bu açıkların daha da fazlası var ama yazımız çok uzuyor.
Özellikle bu konu da Rus hackerler küresel çapta profesyonelleşmişlerdir. Güneydoğu Asya ve sömürge geçmişi olan Batı Afrika ülkelerinde ciddi oranda siber dolandırıcılık yapıldığını görmekteyiz. İsrail, Tel Aviv’de birçok ofis yatırım danışmanlığı, işleri perdesi arkasında bir yılda 25 milyar dolar dolandırıcılık yapmaktadır. Bir yerden bir yere 10 bin doların küresel çetenin izni olmadan nakledilemediği bir dünyada 25 milyar doların çalınması bankalardaki hırsızlıkların kimler tarafından manipüle edildiğini ayan beyan orta koymaktadır. Paranın naklini sağlayan swift sistemi bizzat onların bulup ve kontrol ettiği bir sistemdir. Böylece istediğine paranın naklini sağlar, istemediğinin parasına el koyar, bankada bloke eder veya gaspeder. Bizce kendi hırsızlıklarını örtmek için küçük hırsızlara yol veriyorlar.
Bu girişten sonra başıma gelenleri sizlere anlatacağım.
Devam edecek!...
Selam ve dua ile Allaha emanet olunuz..
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://www.bncmedyahaber.com/yazar-bilisim-suclari-ve-banka-kartlari-dolandiriciligi--2--617.html
BİLİŞİM SUÇLARI VE BANKA KARTLARI DOLANDIRICILIĞI -1-
Ben, gazeteci, yazar, Tv program yapımcısı, sunucu, yönetmen aynı zamanda 1 yıl içinde 200 binin üzerinde öğrenci ve eğitmene konferans veren bilişim teknolojileri ve sosyal medya uzmanıyım. Yazılım ve donanım teknolojilerindeki açıkları bilen biri olarak son hafta öyle bir olay ile karşılaştım ki beni yakından tanıyanlar hayal kırıklığına uğrar.
Dünya sahtekârlık tarihi çok eskiye dayanıyor. O dönemlerde insanoğlu ihtiyacını günübirlik karışılıyor, topladığı yiyeceklerini en çok bir kaç gün muhafaza edebiliyordu. Ormandan getirdiği meyve, sebze, av etlerini gününde tüketemez ise çürüyor, kokuyor ve yeniden ava çıkmak zorunda kalıyordu.
İnsanoğlunun nüfusu arttıkça ihtiyaçlarının tedarikinde iş bölümü ortaya çıktı ve topluluklar arasında rekabet başladı. Çeşitli meslekler sanatlar üretim mekanizmaları gelişerek meslekler çeşitlendi. Bu defa topluluklar arasında mal değiş tokuşu başladı. (trampa ticaret) Bu durum uzun süre devam etmedi, malların değerini tayin eden bir araca ihtiyaç duyuldu, bu araç her yerde geçerli ve likit bir varlık olarak ortaya çıktı. Trampa dışı araçlar ile alışveriş yapma ihtiyacı paranın doğmasına zemin hazırladı. Bunun için bazı tarihlerde tuz, kemik, metal parçaları bildiğimiz paranın yerine kullanılıyordu. Sonra bazı metallerin bolluğu nakliyat zorluğu değerli madenler üzerinde yoğunlaşmaya sebep oldu.
Daha sonra bütün insanlık tarafından altın, gümüş, bakır, elmas, zümrüt, yakut değerli madde olarak kabul gördü. Bu nedenle bu madenlerin sahtekârlığı üzerine çalışmalar başladı ve ilk simyacılar ortaya çıktı. Simyacıların gayesi doğadaki herhangi bir metali altına çevirecek yol ve metotları bulmaktı. Muaffak olamadılar. Ancak kalay, bakır, gümüş karışımından oluşan sarı metali altın diye kitlelere yutturan kimi sahtekârlar bu yolla dolandırıcılık yapmaya devam etti. (Arşimet’in buldum dediği olay bu sahtekârlığa karşı bir çözümdü.) Daha sonra insanlık altın, gümüş ve para rejimine geçti. Paranın büyüklüğü ağırlığı aynı zamanda değerini belirliyordu. Bu defa sahtekârlar; metal, altın, gümüş, bakır paranın kuyruğundan kulağından kesip potada eritip sahte para yaptılar. Gerçek parayı da kalp (itibarsız) para haline getirdiler. Bazıları da o dönemlerde darphanenin bastığı parayı taklit ederek sahta parayı imal ettiler. Bu durum 18. yy. kadar devam etti. Bu tarihten sonra, küresel kapitali ele geçiren Yahudi sermayedarlar, kâğıt para çıkartacaklarını söylediler. 1850’den 1880’e kadar olan sürede bu söylentiye kimse inanamadı. Ne yani? Altın yerine bir kâğıt parçası ile mi alışveriş yapacağız dediler. Bankerlik sistemini elinde tutan küresel Yahudi sistemi, vatandaşa 100 USD yazan kâğıt verdiği zaman, bunun karşılığı 10 gr altın demiş ise hemen kâğıt parçasını alıp yerine karşılığı olan altını verdi. Bu işlem uzun süre devam etti. Böylece paraya olan güven zaman içinde arttı. Bu oyunu oynayan bankerler bankalarını birleştirerek FED adını verdiğimiz. Amerikan Merkez Bankası’nı kurdular. Para imalatını tekelleştirdiler. Sermaye imalat ve ihracatını kontrol altına aldılar. Zaman içinde merkez bankacılığı fikri tüm ülkelere yayıldı. 1970’li yıllara kadar bu durum böyle devam etti.
Bankerlerin kaç parayı altın karşılığı kaç parayı da karşılıksız bastığını hiç bir zaman bilen olmadı. ABD hükümetleri bunların bastığı kâğıt üzerinden topyekûn ABD halkını borçlandırdı. Esasen makro çapta küresel hırsızlığın ve küresel sahtekârlığın merkezini bu bankerler meydana getirdi. İnsanlık kâğıt para rejimine geçtikten sonra kalpazanlar boş durmadı. Onlar da kendi paralarını bastılar. Tıpkı kalp parada olduğu gibi komşusunu arkadaşını hemşerisini sahte para ile aldattılar. 20 yy. sonlarında küresel bankerler servetlerini gizlemek için, kâğıt para rejimini de ortadan kaldırmaya başlayıp kripto para rejimine geçmeye karar verdiler. Şu anda bu değişimin sıkıntılarını yaşıyoruz.
Kâğıt para rejiminin son aşamasında bankerlerin son bulduğu sistem şu oldu: Her şeyi bir karta yükleyerek dijital kartlar ile sanal ortamlarda alışveriş yapmayı başlattılar.
Artık her şey dijital!..
- İşveren size maaş vermiyor kart veriyor.
- Marketler alışveriş merkezleri sizden para istemiyor kart istiyor.
- Bankalar alışveriş yap ama borcunu taksit taksit öde diye milyonlarca kişiye kart dağıttı.
- Kart kullanımı küresel hale geldi.
Özellikli Covid19 salgını sonrasında parasal alışverişler tamamen dijital hale getirildi. Dijital hale gelen her elektronik cihaz bir donanım ve üzerinde bulunan bir yazılım ile çalışır.
Bu sistemin çalışması için küresel çapta internet ağlarının oluşturulması gerekir. 5G’ye geçişin yapıldığı bu dönemde kredi karı üzerinden insanın nereden nereye gittiği dahi takip edilir oldu. Bir insanın zevkleri renkleri müdavim olduğu yerlerin nereler olduğu izlenir hale geldi. Böylece yeni bir sahtekârlık türünün çıkışına zemin hazırlandı.
Küresel Yahudi sermayesi 1970’li yıllarda “Broten Woods” kararları ile dolar karşılığı altın bulundurma yükümlülüğünü ortadan kaldırdı ve böylece en büyük sahtekârlığa imza attı. Hiçbir kalpazan bunların yaptığı hırsızlığın yanından bile geçemezdi. 2015’e gelindiğinde bu mızrak bu çuvala sığmaz düşüncesi ile çalarak oluşturdukları servetin mahiyetini gizlemek için kripto para rejimine geçilmesine karar verdiler ve bunu başarmak için bu sefer kendilerini gizlediler dijitalleşmeyi ön plana çıkardılar.
Şu anda bankalar size bir kart veriyor. Kartın önünde 16 haneli kart numarası, son kullanma tarihi arkasında ise 3 haneli bir güvenlik numarası oluyor. Kredi kartı elinize ulaştığında bankamatik, internet şube, ya da mobil cep şubeleri vb. bir şifre belirlemeniz isteniyor. Bu şifreler nerelerde depolanıyor? Bankalarının güvenliği oluşturulmuş ilgili sunucusunda.
Peki, bu durumda güvenlik açığı nereden doğar?
- Bankada bu görevde çalışan personelin bu bilgileri sızdırmasından,
- Banka sunucusunun güvenlik yazılım ve donanımlarının düşük seviyeli ve güncel olmamasından
- Bunları koruyan virüs programları, firewall vb. sistemlerdeki açıklardan
- Bu cihazlar arızalandığında bakım ve onarım için gelen şahısların art niyetinden. Ya da takılan donanım ve parçalarının içindeki yazılıma yerleştirilmiş virüs, ya da trojen türevlerden
- Kredi kartı ile alışveriş yaptığınız site açıklarından
- Bankamatik üzerine yerleştirilen kamera ve dijital aparatlardan
- Daha önce alışveriş yapmış olduğunuz sitelerdeki art niyetli personellerden
- Bu yazılımları yapan firmaların bilgileri sızdırmasından
- Veya hırsızlığı meslek haline getirmiş hackerlerden kaynaklanabilmektedir.
- Bu açıkların daha da fazlası var ama yazımız çok uzuyor.
Özellikle bu konu da Rus hackerler küresel çapta profesyonelleşmişlerdir. Güneydoğu Asya ve sömürge geçmişi olan Batı Afrika ülkelerinde ciddi oranda siber dolandırıcılık yapıldığını görmekteyiz. İsrail, Tel Aviv’de birçok ofis yatırım danışmanlığı, işleri perdesi arkasında bir yılda 25 milyar dolar dolandırıcılık yapmaktadır. Bir yerden bir yere 10 bin doların küresel çetenin izni olmadan nakledilemediği bir dünyada 25 milyar doların çalınması bankalardaki hırsızlıkların kimler tarafından manipüle edildiğini ayan beyan orta koymaktadır. Paranın naklini sağlayan swift sistemi bizzat onların bulup ve kontrol ettiği bir sistemdir. Böylece istediğine paranın naklini sağlar, istemediğinin parasına el koyar, bankada bloke eder veya gaspeder. Bizce kendi hırsızlıklarını örtmek için küçük hırsızlara yol veriyorlar.
Bu girişten sonra başıma gelenleri sizlere anlatacağım.
Devam edecek!...
Selam ve dua ile Allaha emanet olunuz..
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://www.bncmedyahaber.com/yazar-bilisim-suclari-ve-banka-kartlari-dolandiriciligi--2--617.html